Vahit KOÇ
Köşe Yazarı
Vahit KOÇ
 

DEİST GENÇLİK MESELESİ

Ülkemizde seçim atmosferine girmeden önce tartışılan konulardan biri de din öğretimi noktasında tüm uğraşlara, çabalara rağmen gençliğin yine de deizme kayıyor olmasıydı.  Ne idi deizm? Deizm sadece Allaha inanıp onun dışında ibadetler olsun veya diğer birtakım dini ritüeller olsun pratik hayatta inanmanın gereği olan davranışlara yer vermemek ve O’nun rızalığını hesaba katmamaktır.  Peki nasıl oluyor da Allah’ın yarattığı gençleri, Allahın biz insanlara peygamberleri aracılığı ile sunmuş olduğu bu din ile gerçek manada buluşturamıyoruz?  Ya da Allah’ın murat ettiği bir şekilde bir kimlik ve kişilik sahibi kılamıyoruz?  Bu sorunun herkesin zihninde bir cevabı mutlaka olabilir. Ama gerçek cevabı bulabilmek için aslında ilk önce insanı, gençleri tanımak, daha sonra da Allah’ın gençler üzerinden sunmuş olduğu din gerçeğini anlamaya çalışmak gerekiyor. İnsanlık tarihine bir göz attığımızda şunu açıkça görebiliyoruz.  En küçüğünden en büyüğüne tüm sosyal olayların, insanlığın akışını, gidişatını değiştiren tüm büyük devrimlerin gerçekleştiricilerinin gerçekte gençler ya da genç ruhlu insanlar olduğunu görebiliyoruz.. Peygamberler de tarihteki birçok sosyal olayların öncüleri olarak, birer genç veya az önce ifade ettiğimiz gibi gelecekle ilgili beklentileri, hedefleri olan genç ruhlu insanlardır. Nemrut karşısında İbrahim (as) gençliğinin ilk yıllarını yaşamaktadır.  Firavun karşısında Musa (as) bir gençtir. İsa (as) yine bir gençtir. Hz Muhammed (sav) olgun bir yaşlarda ise de gelecekle ilgili hedefleri, idealleri açısından bir gençtir.  Yine dedesinin torunu Hz. Hüseyin, Yezit karşısında bir çok gence taş çıkarttıracak bir duruş ortaya koymuştur.  O halde Kur’an’ın gençlerin fıtratına uygun bir din dili vardır.  Eğer bu gün gençlerle Allah’ın bu öncüler üzerinden sunmuş olduğu dille konuşabilirsek  ve bu aziz şahsiyetler üzerinden sunulan din anlayışı ile onlara bir din sunabilirsek işte o zaman bu gençleri gerçek ruh yapılarıyla örtüşen bir din anlayışıyla buluşturmuş oluruz. Çünkü gençler güzel bir öbür dünya hedefinden önce, uzun yıllar yaşayacaklarını düşündükleri  bu dünyayı değiştirmeye, güzelleştirmeye talipler.  Bu anlayışa sahip olan gençleri, artık bu dünyada hayatının son anlarını yaşayan bir insanın din algısı üzerinden şekillendirmeye çalışmanın etkisi son derece zayıf olacaktır.  Yine bu gençleri üç yüz, beş yüz yıl önce yaşamış ve hayatının son anlarında din anlayışını kitabi bilgiler haline getirmiş kişilerin din anlayışıyla da buluşturmanın gerçek dini anlama noktasında sıkıntıları olacaktır. Aynı şekilde pratik hayattaki karşılığı yok sayılmış bir takım ibadet ve dini ritüelleri gerçekleştirmek de onlar için sıkıcı ve zorlayıcı olacaktır. Mesela, sırf sevap amacıyla camilere zorlanmasının mantığını anlayamayacaktır. Oysa genç, namazın pratik hayatta sevaptan önce gelen bir çok yansımasını ister kendi kişiliğinde, ister etrafındaki insanların kişiliğinde görebilmenin arayışı içinde olacaktır. Yine bu dünyada rehber, yoldaş olamayan bir Kur’an’ın kabirde, sıratta, öbür dünyada yoldaş olmasının habire istenmesinin de gencin kişiliğinde, ruhunda aktif, canlı bir karşılığı olamayacaktır.  Kısacası gençlerin kimlik ve kişiliği üzerinde dinin canlı ve etkin bir şekilde görülmesini istiyorsak Kur’an’ın genç peygamberler üzerinden kullandığı dille onlara seslenmemiz gerekir. Yoksa sırf Ahiret üzerinden sunulan bir din anlayışı onları çokta heyecanlandırmayacaktır.  Onlar öncelikle bu dünyayı hak, hukuk ve adalet noktasında  değiştirmeye talipler.   Çünkü peygamberlerin hepsi de asıl üzerinde yaşamış olduğumuz bu dünyayı yaşanılır kılmanın çabası ve gayreti içinde olmuşlardır. Cenneti de bu çaba ve gayretlerin neticesi olarak görmüşlerdir.
Ekleme Tarihi: 05 Haziran 2018 - Salı
Vahit KOÇ

DEİST GENÇLİK MESELESİ

Ülkemizde seçim atmosferine girmeden önce tartışılan konulardan biri de din öğretimi noktasında tüm uğraşlara, çabalara rağmen gençliğin yine de deizme kayıyor olmasıydı.

 Ne idi deizm? Deizm sadece Allaha inanıp onun dışında ibadetler olsun veya diğer birtakım dini ritüeller olsun pratik hayatta inanmanın gereği olan davranışlara yer vermemek ve O’nun rızalığını hesaba katmamaktır.

 Peki nasıl oluyor da Allah’ın yarattığı gençleri, Allahın biz insanlara peygamberleri aracılığı ile sunmuş olduğu bu din ile gerçek manada buluşturamıyoruz?  Ya da Allah’ın murat ettiği bir şekilde bir kimlik ve kişilik sahibi kılamıyoruz?

 Bu sorunun herkesin zihninde bir cevabı mutlaka olabilir. Ama gerçek cevabı bulabilmek için aslında ilk önce insanı, gençleri tanımak, daha sonra da Allah’ın gençler üzerinden sunmuş olduğu din gerçeğini anlamaya çalışmak gerekiyor.

İnsanlık tarihine bir göz attığımızda şunu açıkça görebiliyoruz.  En küçüğünden en büyüğüne tüm sosyal olayların, insanlığın akışını, gidişatını değiştiren tüm büyük devrimlerin gerçekleştiricilerinin gerçekte gençler ya da genç ruhlu insanlar olduğunu görebiliyoruz..

Peygamberler de tarihteki birçok sosyal olayların öncüleri olarak, birer genç veya az önce ifade ettiğimiz gibi gelecekle ilgili beklentileri, hedefleri olan genç ruhlu insanlardır.

Nemrut karşısında İbrahim (as) gençliğinin ilk yıllarını yaşamaktadır.  Firavun karşısında Musa (as) bir gençtir. İsa (as) yine bir gençtir. Hz Muhammed (sav) olgun bir yaşlarda ise de gelecekle ilgili hedefleri, idealleri açısından bir gençtir.  Yine dedesinin torunu Hz. Hüseyin, Yezit karşısında bir çok gence taş çıkarttıracak bir duruş ortaya koymuştur. 

O halde Kur’an’ın gençlerin fıtratına uygun bir din dili vardır.  Eğer bu gün gençlerle Allah’ın bu öncüler üzerinden sunmuş olduğu dille konuşabilirsek  ve bu aziz şahsiyetler üzerinden sunulan din anlayışı ile onlara bir din sunabilirsek işte o zaman bu gençleri gerçek ruh yapılarıyla örtüşen bir din anlayışıyla buluşturmuş oluruz.

Çünkü gençler güzel bir öbür dünya hedefinden önce, uzun yıllar yaşayacaklarını düşündükleri  bu dünyayı değiştirmeye, güzelleştirmeye talipler.  Bu anlayışa sahip olan gençleri, artık bu dünyada hayatının son anlarını yaşayan bir insanın din algısı üzerinden şekillendirmeye çalışmanın etkisi son derece zayıf olacaktır. 

Yine bu gençleri üç yüz, beş yüz yıl önce yaşamış ve hayatının son anlarında din anlayışını kitabi bilgiler haline getirmiş kişilerin din anlayışıyla da buluşturmanın gerçek dini anlama noktasında sıkıntıları olacaktır.

Aynı şekilde pratik hayattaki karşılığı yok sayılmış bir takım ibadet ve dini ritüelleri gerçekleştirmek de onlar için sıkıcı ve zorlayıcı olacaktır. Mesela, sırf sevap amacıyla camilere zorlanmasının mantığını anlayamayacaktır. Oysa genç, namazın pratik hayatta sevaptan önce gelen bir çok yansımasını ister kendi kişiliğinde, ister etrafındaki insanların kişiliğinde görebilmenin arayışı içinde olacaktır.

Yine bu dünyada rehber, yoldaş olamayan bir Kur’an’ın kabirde, sıratta, öbür dünyada yoldaş olmasının habire istenmesinin de gencin kişiliğinde, ruhunda aktif, canlı bir karşılığı olamayacaktır.

 Kısacası gençlerin kimlik ve kişiliği üzerinde dinin canlı ve etkin bir şekilde görülmesini istiyorsak Kur’an’ın genç peygamberler üzerinden kullandığı dille onlara seslenmemiz gerekir. Yoksa sırf Ahiret üzerinden sunulan bir din anlayışı onları çokta heyecanlandırmayacaktır.

 Onlar öncelikle bu dünyayı hak, hukuk ve adalet noktasında  değiştirmeye talipler.   Çünkü peygamberlerin hepsi de asıl üzerinde yaşamış olduğumuz bu dünyayı yaşanılır kılmanın çabası ve gayreti içinde olmuşlardır. Cenneti de bu çaba ve gayretlerin neticesi olarak görmüşlerdir.

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yildizhaber.com.tr sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.