Uzm. Klinik Psikolog Ahsen KAYA
Köşe Yazarı
Uzm. Klinik Psikolog Ahsen KAYA
 

ŞEFKAT

Sevgili okur, merhaba. Yol, devam ediyor. Etmek de zorunda aslında. Günler bir şekilde geçiyor, geçecektir de. İyi günler, tekrarlanma arzusuyla; kötü günler, bir daha yaşanmaması dileği ile son buluyor. Yeni güne, bazen heyecanla bazense isteksizlikle başlıyoruz. Bir şekilde de bitiriyoruz. Hayat, kontrol edebildiklerimiz ve edemediklerimizle akıp gidiyor. Bizse, hayatın içinden ihtiyaçlarımızı belirleyerek o ihtiyaçlar sıralamasına göre zamanımızı doldurmaya çalışıyoruz. İşte bu kısımda önemli olan husus şu “İhtiyaçlarımızda önceliğimiz ne?” Barınma, beslenme, çiftleşme, sürdürme… Birçok ihtiyaçlar silsilesi… İhtiyacın nedir? Sorusuna verilebilecek onlarca yüzlerce farklı cevap. Her insanın farklılaştığı noktalar. Ya da aynılaştığı… Sınırsız beklenti, arzu, istek, hayal. Ama daha önemlisi, ne istediğini ya da neye ihtiyacı olduğunu bile bilemeyen onlarca yüzlerce binlerce insan. Ve bu insanlarla temas kuran diğer onlarca yüzlerce binlerce insan. Toplamının getirisi ise, kocaman bir karmaşa. Kocaman bir amaçsızlık. Kocaman bir doyumsuzluk. Kocaman bir ‘boşunalık’. Evet, insanın etki alanı geniş. Hem kendisine hem çevresine borçlu olduğu bir etki alanına sahip. Bir alma-verme dengesi üzerine kurulu bir düzenin içinde, ne isteyip ne istemediğine karar verme sorumluluğu alması gerekirken; sadece doldurmak için geçirdiği zamanının ne kadar kıymetli olduğunu bilemeyecek kadar boş vermiş insan. En tehlikeli zaman. Bu zaman diliminin içinde, duygusuz ve hissizleşmiş boyutlara gelmek üzere olan bir toplum. Duygu. İnsanın kendi içindeki çıkmazlarda kaybolmamasını, ‘yaşadığını hissetmesini’ sağlayan gerçeklik. Şefkat. Tüm duyguların ana damarı. Belki de üzerinde en çok durulması ve en çok yorumlanması gerekeni. Olumlu ve olumsuz duyguların oluşumunda etkili olanı. Ve insanın, belki de en çok ihtiyacı olanı. Şefkat. Bir annedir, bir babadır, bir eştir, bir dosttur. Bir dağdır aslında, yorulduğunda sırtını yaslamak istediğin. Ya da yine bir dağdır, tırmanmakta zorlandığın. Şefkat… Azı da çoğu da zarardır. En büyük ihtiyaçlardandır. Dengeyi kurmanın en zor olanıdır. Belki de en yanlış tanınanı ve bu nedenle de yanlış aktarılanıdır. Nedir peki şefkat? Ya da ne değildir? Ne olmalıdır ve ne olmamalıdır? İşte tam olarak bu kısım üzerinde durulmalı ve bilinçlenmelidir insan. Çünkü yanlış şefkat bilinci, insana da çevresine de zarar verir. Şefkat, temelinde güvendir. Güvende hissettiren sıcaklıktır. Sevginin güvenle içtenlikle buluşmasıdır. İnsan, güvende olmayı arar her zaman. Şefkat de bizim, duygusal güven limanımızdır. İnsan, kaç yaşında olursa olsun güvenli bir sevgiyi arar. Bir limana sığınmak ister. Şefkat bu kısımda devreye girer. Ve yine insan; doğduğundan itibaren bir limana sahipse, başka bir liman arayışına çok da girmez. Fakat güvenli bir limanı yoksa hayatı boyunca sürekli bir arayış içinde bulur kendini. Sürekli arayış içinde olan insan da, sürekli yanılmaya ve yenilmeye mahkûm olandır. Aradığını bulmak için, her yolu deneyendir. Dolayısıyla en tehlikelisidir. Kendine de çevresine de… Bu nedenle ‘şefkat’; bir insanın, doğduğu toplumun içinde karşılanması gereken en temel ihtiyaçlarındandır. Bu ihtiyacı karşılamak, toplumun yapıtaşı olan ‘aile’de sağlanmalıdır. Sağlanmadığı takdirde, toplumun en tehlikeli boşluğudur. Duygularımızın güvenli limanı olan ‘şefkat’i,  doğru kaynaklardan alabilmemiz dileği ile… Görüşmek üzere…      
Ekleme Tarihi: 27 Haziran 2025 -Cuma

ŞEFKAT

Sevgili okur, merhaba.

Yol, devam ediyor. Etmek de zorunda aslında. Günler bir şekilde geçiyor, geçecektir de. İyi günler, tekrarlanma arzusuyla; kötü günler, bir daha yaşanmaması dileği ile son buluyor. Yeni güne, bazen heyecanla bazense isteksizlikle başlıyoruz. Bir şekilde de bitiriyoruz. Hayat, kontrol edebildiklerimiz ve edemediklerimizle akıp gidiyor. Bizse, hayatın içinden ihtiyaçlarımızı belirleyerek o ihtiyaçlar sıralamasına göre zamanımızı doldurmaya çalışıyoruz. İşte bu kısımda önemli olan husus şu “İhtiyaçlarımızda önceliğimiz ne?”

Barınma, beslenme, çiftleşme, sürdürme… Birçok ihtiyaçlar silsilesi… İhtiyacın nedir? Sorusuna verilebilecek onlarca yüzlerce farklı cevap. Her insanın farklılaştığı noktalar. Ya da aynılaştığı… Sınırsız beklenti, arzu, istek, hayal. Ama daha önemlisi, ne istediğini ya da neye ihtiyacı olduğunu bile bilemeyen onlarca yüzlerce binlerce insan. Ve bu insanlarla temas kuran diğer onlarca yüzlerce binlerce insan. Toplamının getirisi ise, kocaman bir karmaşa. Kocaman bir amaçsızlık. Kocaman bir doyumsuzluk. Kocaman bir ‘boşunalık’.

Evet, insanın etki alanı geniş. Hem kendisine hem çevresine borçlu olduğu bir etki alanına sahip. Bir alma-verme dengesi üzerine kurulu bir düzenin içinde, ne isteyip ne istemediğine karar verme sorumluluğu alması gerekirken; sadece doldurmak için geçirdiği zamanının ne kadar kıymetli olduğunu bilemeyecek kadar boş vermiş insan. En tehlikeli zaman. Bu zaman diliminin içinde, duygusuz ve hissizleşmiş boyutlara gelmek üzere olan bir toplum. Duygu. İnsanın kendi içindeki çıkmazlarda kaybolmamasını, ‘yaşadığını hissetmesini’ sağlayan gerçeklik. Şefkat. Tüm duyguların ana damarı. Belki de üzerinde en çok durulması ve en çok yorumlanması gerekeni. Olumlu ve olumsuz duyguların oluşumunda etkili olanı. Ve insanın, belki de en çok ihtiyacı olanı.

Şefkat. Bir annedir, bir babadır, bir eştir, bir dosttur. Bir dağdır aslında, yorulduğunda sırtını yaslamak istediğin. Ya da yine bir dağdır, tırmanmakta zorlandığın. Şefkat… Azı da çoğu da zarardır. En büyük ihtiyaçlardandır. Dengeyi kurmanın en zor olanıdır. Belki de en yanlış tanınanı ve bu nedenle de yanlış aktarılanıdır. Nedir peki şefkat? Ya da ne değildir? Ne olmalıdır ve ne olmamalıdır? İşte tam olarak bu kısım üzerinde durulmalı ve bilinçlenmelidir insan. Çünkü yanlış şefkat bilinci, insana da çevresine de zarar verir. Şefkat, temelinde güvendir. Güvende hissettiren sıcaklıktır. Sevginin güvenle içtenlikle buluşmasıdır. İnsan, güvende olmayı arar her zaman. Şefkat de bizim, duygusal güven limanımızdır. İnsan, kaç yaşında olursa olsun güvenli bir sevgiyi arar. Bir limana sığınmak ister. Şefkat bu kısımda devreye girer. Ve yine insan; doğduğundan itibaren bir limana sahipse, başka bir liman arayışına çok da girmez. Fakat güvenli bir limanı yoksa hayatı boyunca sürekli bir arayış içinde bulur kendini. Sürekli arayış içinde olan insan da, sürekli yanılmaya ve yenilmeye mahkûm olandır. Aradığını bulmak için, her yolu deneyendir. Dolayısıyla en tehlikelisidir. Kendine de çevresine de… Bu nedenle ‘şefkat’; bir insanın, doğduğu toplumun içinde karşılanması gereken en temel ihtiyaçlarındandır. Bu ihtiyacı karşılamak, toplumun yapıtaşı olan ‘aile’de sağlanmalıdır. Sağlanmadığı takdirde, toplumun en tehlikeli boşluğudur.

Duygularımızın güvenli limanı olan ‘şefkat’i,  doğru kaynaklardan alabilmemiz dileği ile…

Görüşmek üzere…

 

 

 

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yildizhaber.com.tr sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Diğer Yazıları

27
Haziran
13
Haziran
30
Mayıs
16
Mayıs
09
Mayıs
02
Mayıs
25
Nisan
19
Nisan
11
Nisan
21
Mart
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.