Sevgili okur, merhaba.
Birlikte çıkmış olduğumuz yolculukta, çeşitli adımlar attık. Bu adımları atarken, bazen bilinçli bazense bilinçsiz bir şekilde yolculuğu sürdürmüş olduk. Yolun devamlılığını sağlayabilmek için bazen durmamız gerekti, bazen yürümemiz, bazense dinlenmemiz. Yol, bir şekilde devamlılığını sağladı. Hayat, uzun bir yolculuk gibidir. Hayat yolu, aynı zamanda birçok yol ayrımını da içinde barındırır. İnsan, geleceğini seçtiği bu yol ayrımlarıyla belirler. ‘Kendi kaderini kendi belirlemek’ cümlesi de bu yol ayrımlarının bir ürünüdür aslında. Kişi, kaderinin onunla yüzleştirdiği kritik olaylar sonrasında hayatına hangi yönden devam edeceğine kendisi karar verir. Kader, engellenemez ve yönetilemez bir süreçse; kaderin insana getirdiği durumlar sonrası insanın kendisine çizeceği yol da bir o kadar seçilebilir ve yönetilebilir bir süreçtir.
Peki, kişi; hayat yolculuğunda karşılaştığı yol ayrımlarında hangi yolu seçeceğine nasıl karar verir? Kişiyi, karar verme aşamasında harekete geçirecek olan şey nedir? Hayat, bir yolculuksa; yolda devam edebilmek için insana ne gereklidir? Yolu, bir bütün olarak anlamlı kılmanın temel şartı nedir? Anlam, hayat yolundaki gerekliliğimizse; ‘anlam’ı anlamlı kılacak olan gerçeklik nedir?
Amaç. İnsanın yolculuğunun bazen belirleyicisi, bazen sonucu. Bazen, yola çıkarken yolun sonunda kendini görmek istediği konumu; bazense, yolculuk esnasında karşılaştığı durumlar sonucu içinde yenilenen süreci. Her ihtimal sonucunda, kişiyle olanı. Olması gerekeni. Olmadan, anlamlı bir yolculuk geçiremeyeceği. Amaç. İnsanın, maddi ihtiyaçları kadar gerekli olan manevi ihtiyaçları arasında yer alan temel ihtiyacı. Bu ihtiyacını karşılayabilenler, hayatı ‘dolu dolu’ yaşayabilen tarafken; bu ihtiyacını karşılayamayanlar hayattan ve yaşamaktan ‘keyif alamayan’ taraf olarak ayrışmakta. Evet, insanın bir ‘amacı’ olmalı. Hayat, ancak bir amaç ışığında aydınlık hale gelebilir. Karanlık, bir amacın olmadığı yerdir. Amaç, kişinin kendi çıkarları doğrultusunda oluşturduğu hedeftir. Kişi; kendini oluşturabilmek ve koruyabilmek için her zaman, kendi çıkarını korumak zorundadır. İlişkide oluşturulan sevgi, sevgiyle kurulan bağlar, hayatımızdaki insanlar, aidiyet hissettiğimiz gruplar, içinde bulunduğumuz mekânlar, ayırdığımız zamanlar… Hepsi bir çıkar ilişkisidir aslında. İnsan, bir çıkar dengesiyle ilişki kurar. Çıkar, günlük hayatta karşımıza olumsuz ve bencilce bir dürtü gibi gelebilir. Fakat aslında, herkesin içinde olan ve karar verme mekanizmasını oluşturan bir gerçekliktir. Kişinin kendi yararı için, başkasına zarar verici bir boyuta getirmediği sürece; kişiye ve ilişkili olduğu şeylere katkı sağlar.
Kişi, hayatına anlam katabilmek için kendisini oluşturmalıdır. Amaç, kişinin kendisini oluşturması için yolundaki rehberdir. Amacı olmayan bir insan, yolun kendisini nereye götüreceğini bilemeden ve kendi içinde bir ilerleme sağlayamadan tüm yolu boşuna yürümüş olur. Sadece yorulduğu ile kalır. Oysa insan, zamanını ve enerjisini dolu yorgunluklara ayırmalıdır. Her şey, zamanında anlamlıdır. Amaç, zamanında oluşturulduğu sürece ulaşıldığında anlam kazanabilir. Aidiyet için, ortak bir amaç gereklidir. Kişi, sevmeyi de bağ kurmayı da ortak amaç ve çıkarlar çerçevesinde gerçekleştirebilir. Sevmeden, bağ kuramadan devam edebilir mi insan? Yoluna, hayatına…
Hayatı anlamlı bir şekilde devam ettirebilmek için, kalıcı ‘amaç’lar edinebilmek dileği ile…
Görüşmek üzere…