Sevgili okur, merhaba.
Yol. Devam ettiğimiz, etmek zorunda olduğumuz, bazen keyif aldığımız bazense yorgunluktan bir adım bile atmakta zorlandığımız ‘kendi’ yolumuz. Ne koşulda, ne şekilde olursa olsun içinde bulunduğumuz yaşamımızın gerekli bir parçası olan ve yarıda bırakamayacağımız hayat yolu. Peki, kişi; sevmeden, bağ kuramadan devam edebilir mi? Yoluna, hayatına… Devam edemez. Çünkü ‘bağ kurma’, ‘bağlanma’ kişinin temel ihtiyaçlarından biridir. Ve kişi, bu ihtiyacını karşılayamazsa; hayatında bir ‘anlam’ bulamaz. Çoğu şeyde arar, çok şey yapar, çok zaman harcar, çok ihtimaller oluşturur fakat sevgi temelinde bir bağ kuramadan; hayatını anlamlı kılamaz. Bu nedenle, sıradaki durağımız: ‘bağlanma’.
İnsanlar, başkaları ile güçlü ve duygusal bir bağ kurma eğilimindedir. Hem de ilk doğduğu andan itibaren. Bir bebek, dünyaya geldiği andan itibaren bağ kurmaya çalışır. Hatta bu bağı kurmaya adapte olabilecek şekilde gelir dünyaya. Refleksler. Bizde olan, öğrenilmeden de verebildiğimiz tepkilerimiz. Emme refleksi. İnsanın, dünyaya geldiğinde hayatta kalabilmesi için gerekli olan en temel gerçekliği. Anne memesi. Bizim hayatla kurduğumuz ilk ‘bağ’. Sadece beslemek için değil, güvende hissettirmek için de var olan bir sistem. Ve ‘güven’. Bağlanabilmenin bize getirdiği, bağlanamamanın bizden götürdüğü ilişkisel gerçeklik. İnsanın, ilk bakım vereni ile kurduğu ‘bağ’ güvenli ise aydınlık; ‘güvensiz’ ise karanlık olan yolu…
Bağlanma; kişileri birbirine bağlayan güçlü bir sevgi ve insanların tehdit altındayken duygusal sıkıntılarını düzenledikleri ve başkalarına yakınlık arayarak güvenlik sağladıkları davranışsal bir sistemdir. İnsan, hayatı boyunca sayısız bağ kurar. Bu bağ; bazen bir insanla bazen bir grupla bazense bir nesneyle kurulur. Bu bağlarla bir anlam katar, içinde bulunduğu ana. Yol, bir anlam üzerine kurulu olmalıysa; anlam da, kurulan bağlarla canlılık kazanmalıdır. Kurulan bağın niteliği ise, hayatımızı ‘anlamlı’ ya da ‘anlamsız’ olarak ayırmaktadır. Farkında olsak da, olmasak da…
Bağlanma; bireyin kendisi ve başkaları hakkındaki algılarının ve düşüncelerinin oluşmasını ve gelişmesini sağlayan oluşumdur. Erken dönemde meydana gelen bağlanma ilişkisi, kişilerin davranışlarını ve daha sonraki dönemlerde yaşanılacak ilişkilerinin niteliğini önemli derecede etkilemektedir. Güvenli bağlanma geliştirerek büyüyen bireyler; sosyal ilişkilerinde olumlu ve arzu edilen davranışlar sergileyebilir, anlamlı ve doyurucu sosyal ilişkiler kurabilirler. Bu kişiler, diğer insanların güvenilir olduğunu, kendilerinin de sevilebilir olduğunu düşünürler. Yakınlık kurduklarında kendilerini rahat hissederler. Güvenli bağlanamayan bireyler ise, tüm bu olası gerçekliklerden mahrum bir şekilde hayatına devam etmek zorunda kalırlar. Erken dönem bağlanma ilişkilerimiz, bizim elimizde olmadan gerçekleşir. Bu nedenle geçmişteki olumsuz bağlanmalara takılı kalmamak gerekir. Fakat kendi kurduğumuz ilişkilerimiz, bizim elimizdedir. Kendi ilişkilerimizde oluşturduğumuz bağ, içinde bulunduğumuz ana anlam katıyor olmalıdır. Yolumuza devam edebilmemiz ve ilerleme sağlayabilmemiz için, ‘anlamlı bir bağ’ gereklidir. O bağ; varsa sürdürülmeli, yoksa oluşturulmalıdır… Çünkü ancak; o zaman, ‘başarabiliriz’.
Kendi yolumuza ışık tutup, bizi karanlıktan koruyacak anlamlı ‘bağ’lar oluşturabilmek dileği ile…
Görüşmek üzere…