Uzm. Klinik Psikolog Ahsen KAYA
Köşe Yazarı
Uzm. Klinik Psikolog Ahsen KAYA
 

ARKADAŞ

Sevgili okur, merhaba. İnsan, yalnızlığa hem muhtaçtır hem de düşman. İnsan, hem yalnız kalmalıdır hem de yalnızlıkla birlikte kalmamalıdır aslında. Yalnızlık, bazen aranan bazense sonlanması istenen bir gerçekliktir hayatımızda. Herkes dönem dönem yalnız kalmak ister; ve yine herkes, dönem dönem hiç yalnız kalmak istemez. Çünkü yalnızlık, hem bir ihtiyaçtır hem de bir sorun. Yalnızlığı, doğru zaman ve doğru yerde seçebildiğimiz sürece bizi ileriye taşıyabilir ancak. Eğer yalnızlık, kendi seçimimiz sonucu gelmediyse; işte o zaman, bir acı nesnesine dönüşmüş olur. Peki, kendi yolumuzda bizim yalnızlığımızı giderebilecek ‘en değerli’ özne nedir? ‘Arkadaş’… Peki, neden, aile/eş/dost/akraba değil de arkadaş? Diye soracak olursanız, cevabı şurada saklı. Arkadaş. Tamamıyla ‘kendi’ hayatımızın bir unsurudur. Kendi seçimimizdir, kendi tercihimizdir. O nedenle ‘arkadaş’, bizim hayatımızın ‘kendi kurduğumuz dünyamızın’ en temel ve en değerli yapıtaşlarındandır. Hayatımızdaki en önemli unsur olan ‘arkadaşlık’, dolayısıyla hayatımızı direkt etkileyen bir gerçeklik olarak sürekliliğini gösterir. Hayatımızı bu denli etkileyen bir gerçeklik de, bizim hayatımıza alırken dikkat etmemiz gereken önemli detayları içinde barındırmalıdır. Arkadaş seçimimiz ve arkadaşlarımızla olan bağımız, bizim hayatımızda kendi yürüdüğümüz yolu da etkilemektedir. Bu nedenle, arkadaş seçimi oldukça önemli ve seçici olmamız gereken bir konudur. İnsan, sosyal bir varlıktır. İnsan, bir arkadaşa bir dosta muhtaçtır. Mutlaka vakit geçirebileceği insanlar olmalıdır hayatında. Çünkü diğer türlü insan, yalnızlık psikolojisiyle günden güne depresif ve hayattan zevk alamayan bir sabitlik üzerinde kalır. Arkadaşın varlığı, bizi kendi yalnızlığımızdan uzaklaştırır. Bu nedenle, arkadaşa ‘verilen’ değer bazen farkında olarak bazense farkında olmadan ‘verilmesi gereken’ değerle örtüşemeyebilir. Bunun nedeni, aslında arkadaşlık kavramının kendi hayatımızın önüne geçmesine izin vermemizden kaynaklanır. ‘Arkadaş’ ve ‘arkadaşlık’ ciddi fedakârlıklar ve sonrasında da ciddi bir vefa duygusunu içinde barındırır. Bundan dolayı kişi, arkadaşına karşı bazen kendisinden de çok fazla verici olabilir. Bu vericiliği, aslında güçlü bir ‘vefa’ duygusuyla eyleme geçirir. Fakat bu, ‘fazla vericilik’ en çok da, o kişiye zararlıdır. Yani kişi, bir ‘arkadaş’a sahip olabilmek ve onu hayatında tutabilmek için; kendinden eksiltir, kendi hayatından çalar, kendi değerinden uzaklaşır. İşte bizim ‘arkadaşlık ilişkileri’ konusunda dikkat etmemiz gereken temel husus budur. ‘Değer’ ve ‘vefa’ çıkmazı… Tabii ki de arkadaşlıklarımız hayatımızın bir değeri ve vefa duygumuzun da bir öznesidir, olmalıdır da. Fakat hiçbir zaman kendimize verdiğimiz değerin önüne geçmemelidir. Çünkü biz, ancak kendimizi sevmez ve kendimize değer vermezsek ‘başkalarının arkadaşı’ olarak kendimizi sevip değer görmeye çalışırız. Yani biz, karşıdaki kişiye değil aslında kendimize değer vermeye çalışırız. O halde neden, direkt olarak kendimize değer verebilmek farken ‘başkası’ üzerinden kendimize değer biçmeye çalışalım ki? Bunun yerine, arkadaşlarımızı bize ‘değer katabilecek’ şekilde seçmeliyiz. Bizi ileriye taşıyacak, varlığıyla bize güç ve denge sağlayabilecek insanları hayatımıza almalıyız. Aksini yaşatan insanları ise, hayatımızdan çıkarabilmeliyiz. Unutmayalım ki; biz kendimizi düşünmezsek, kimse bizi düşünmez. O nedenle, lütfen düşünelim ve uygulayalım. Hayatımıza bir ‘anlam’ katabilen ‘arkadaş’lıklarımızın olması ve sürdürülebilmesi dileği ile… Görüşmek üzere…  
Ekleme Tarihi: 30 Mayıs 2025 -Cuma

ARKADAŞ

Sevgili okur, merhaba.

İnsan, yalnızlığa hem muhtaçtır hem de düşman. İnsan, hem yalnız kalmalıdır hem de yalnızlıkla birlikte kalmamalıdır aslında. Yalnızlık, bazen aranan bazense sonlanması istenen bir gerçekliktir hayatımızda. Herkes dönem dönem yalnız kalmak ister; ve yine herkes, dönem dönem hiç yalnız kalmak istemez. Çünkü yalnızlık, hem bir ihtiyaçtır hem de bir sorun. Yalnızlığı, doğru zaman ve doğru yerde seçebildiğimiz sürece bizi ileriye taşıyabilir ancak. Eğer yalnızlık, kendi seçimimiz sonucu gelmediyse; işte o zaman, bir acı nesnesine dönüşmüş olur. Peki, kendi yolumuzda bizim yalnızlığımızı giderebilecek ‘en değerli’ özne nedir? ‘Arkadaş’… Peki, neden, aile/eş/dost/akraba değil de arkadaş? Diye soracak olursanız, cevabı şurada saklı. Arkadaş. Tamamıyla ‘kendi’ hayatımızın bir unsurudur. Kendi seçimimizdir, kendi tercihimizdir. O nedenle ‘arkadaş’, bizim hayatımızın ‘kendi kurduğumuz dünyamızın’ en temel ve en değerli yapıtaşlarındandır.

Hayatımızdaki en önemli unsur olan ‘arkadaşlık’, dolayısıyla hayatımızı direkt etkileyen bir gerçeklik olarak sürekliliğini gösterir. Hayatımızı bu denli etkileyen bir gerçeklik de, bizim hayatımıza alırken dikkat etmemiz gereken önemli detayları içinde barındırmalıdır. Arkadaş seçimimiz ve arkadaşlarımızla olan bağımız, bizim hayatımızda kendi yürüdüğümüz yolu da etkilemektedir. Bu nedenle, arkadaş seçimi oldukça önemli ve seçici olmamız gereken bir konudur. İnsan, sosyal bir varlıktır. İnsan, bir arkadaşa bir dosta muhtaçtır. Mutlaka vakit geçirebileceği insanlar olmalıdır hayatında. Çünkü diğer türlü insan, yalnızlık psikolojisiyle günden güne depresif ve hayattan zevk alamayan bir sabitlik üzerinde kalır. Arkadaşın varlığı, bizi kendi yalnızlığımızdan uzaklaştırır. Bu nedenle, arkadaşa ‘verilen’ değer bazen farkında olarak bazense farkında olmadan ‘verilmesi gereken’ değerle örtüşemeyebilir. Bunun nedeni, aslında arkadaşlık kavramının kendi hayatımızın önüne geçmesine izin vermemizden kaynaklanır. ‘Arkadaş’ ve ‘arkadaşlık’ ciddi fedakârlıklar ve sonrasında da ciddi bir vefa duygusunu içinde barındırır. Bundan dolayı kişi, arkadaşına karşı bazen kendisinden de çok fazla verici olabilir. Bu vericiliği, aslında güçlü bir ‘vefa’ duygusuyla eyleme geçirir. Fakat bu, ‘fazla vericilik’ en çok da, o kişiye zararlıdır. Yani kişi, bir ‘arkadaş’a sahip olabilmek ve onu hayatında tutabilmek için; kendinden eksiltir, kendi hayatından çalar, kendi değerinden uzaklaşır. İşte bizim ‘arkadaşlık ilişkileri’ konusunda dikkat etmemiz gereken temel husus budur. ‘Değer’ ve ‘vefa’ çıkmazı…

Tabii ki de arkadaşlıklarımız hayatımızın bir değeri ve vefa duygumuzun da bir öznesidir, olmalıdır da. Fakat hiçbir zaman kendimize verdiğimiz değerin önüne geçmemelidir. Çünkü biz, ancak kendimizi sevmez ve kendimize değer vermezsek ‘başkalarının arkadaşı’ olarak kendimizi sevip değer görmeye çalışırız. Yani biz, karşıdaki kişiye değil aslında kendimize değer vermeye çalışırız. O halde neden, direkt olarak kendimize değer verebilmek farken ‘başkası’ üzerinden kendimize değer biçmeye çalışalım ki? Bunun yerine, arkadaşlarımızı bize ‘değer katabilecek’ şekilde seçmeliyiz. Bizi ileriye taşıyacak, varlığıyla bize güç ve denge sağlayabilecek insanları hayatımıza almalıyız. Aksini yaşatan insanları ise, hayatımızdan çıkarabilmeliyiz. Unutmayalım ki; biz kendimizi düşünmezsek, kimse bizi düşünmez. O nedenle, lütfen düşünelim ve uygulayalım.

Hayatımıza bir ‘anlam’ katabilen ‘arkadaş’lıklarımızın olması ve sürdürülebilmesi dileği ile…

Görüşmek üzere…

 

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yildizhaber.com.tr sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Diğer Yazıları

27
Haziran
13
Haziran
30
Mayıs
16
Mayıs
09
Mayıs
02
Mayıs
25
Nisan
19
Nisan
11
Nisan
21
Mart
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.