Sevgili okur, merhaba.
Birlikte çıkmış olduğumuz yolculuğumuzda en son, bireyin ‘anne’ ile kurduğu ilk bağın öneminden bahsetmiştik. Bir aidiyet hissi için, güvende hissedebilmek; güvende hissedebilmek için, güvenli bir bağlanmaya sahip olabilmek gerekir. Çocukların; anneleriyle olduğu kadar babalarıyla da bağlılık ve güven ilişkisine, onların ilgi ve sevgisine ihtiyaçları vardır. Çocuğun; bilişsel, sosyal ve duygusal gelişiminde babanın rolü çok önemlidir. Bu nedenle bu yazımda, bireyin güvenli bağlanabilmesi için gerekli olan ‘baba’ figüründen bahsedeceğim. Unutmayalım ki bir çocuk güvenli bağlanamazsa, güven ortamı olmayan bir toplumu besler. Güven ortamı olmayan bir toplumun da uzun süre ayakta kalabilmesi pek mümkün değildir.
Aile içerisinde anneye anlamsal roller düşerken, babaya da toplumsal ya da geleneksel roller düşmektedir. Baba, Türk toplumunda maddi ihtiyaçları karşılayan kişi iken anne; ev işlerini, çocuk bakımını ve ailenin duygusal yaşamını düzenleyen kişidir. Geleneksel babalık; babaların otoriter bir öğretmen rolü üstlendikleri, evdeki disiplin ve kontrolü sağladıkları, çocuklarla ilgili tüm kararlarda söz hakkına sahip olduğu bir yapıdır. Bu durum, erkekliğe yüklenen değerlerle ilişkilidir. Erkekliğin; güçlü ve başarılı olmak, mantığıyla hareket etmek, tüm ilişkilerde otorite konumunda yer almak, duygusallıktan ve şefkatten uzak olarak kodlanması babalığın inşasında da etkili olmaktadır. Temas halinde olduğumuz ataerkil toplum yapısında babaya ‘erkeklik’ başlığı altında sunular bu roller, babalarda istemsiz bir ‘duygusal ihmalkârlığa’ neden olmaktadır. Bu duygusal ihmalkârlığın ana nedeni, babanın ailedeki ‘otorite temsilcisi’ olma görevidir. Otorite temsilcisi, kural koymak ve koyulan kuralların uygulanmasını sağlayan kişidir. Aile kurumunda en güçlü görülen kişiye otoriterlik verilir, bu kişi de genel olarak babadır. Ailede bir otorite figürü olmalıdır, sorun da ‘otorite figürü’ değildir aslında. Sorun, içinde bulunduğumuz toplumun otoriterliği yanlış yorumlamasındadır. Otorite figürü olmak; zor kullanmak, asık suratlı ve sert yapılı olmak anlamına gelmez. Gerçek otoriter, sevecenliğiyle kural koyucu yanını karıştırmadan yerine getiren kişidir.
Çocuğun; sosyal çevreyle olumlu ilişki kurması, girişken, yapıcı, duygu ve düşüncelerini ifade edebilen bir birey olmasında bağlanma, oldukça önemli bir yere sahiptir. Çocuk-bakım veren arasındaki temel bağlanma, anne ile olduğu kadar baba ile çocuk arasında da olabilmektedir. Çocuğun iyi bir iletişim ve bağlanmaya sahip olması için baba ile kuracağı etkileşim çok önemlidir. Eskiden babanın görevi sadece maddi kaynak sağlayıp disiplin uygulamak olarak algılanır iken, artık günümüzde bu görev; çocuğun yaşantısına ve bakımına katılım olarak algılanmaya başlanmıştır. Babanın anneye desteği ve anne ile etkileşimi; annenin gerginliğini azalttığı gibi, annenin rolünü benimsemesine de yardımcı olmaktadır. Aidiyet hissi duyulan mutlu toplumların oluşumunun temeli aile, ailenin temeli annedir. Annenin mutluluğunun beslenme kaynağı ise, babadır. Mutlu bir aile ortamı için, babanın mutlu hissetmesi ve mutlu hissettirmesi şarttır. Anne-baba olmak; çocuğu dünyaya getirip, ihtiyaçlarını karşılamakla yetinmek demek değildir. Onu sevgi ortamında büyütmek, diğer ihtiyaçların hepsinin önünde gelmektedir. Babalığı yeniden tanımlamak ve bu farkındalığı arttırmak çocuklar ve yaşadığımız toplum için çok önemlidir.
Sevgi ortamında büyüyecek olan çocuklar için, mutlu ‘baba’ların sayısının artması dileği ile…
Görüşmek üzere…