Ayşen ENGİN
Köşe Yazarı
Ayşen ENGİN
 

HAYALET

Geceleri çok severim. Karanlığı da. Bir an önce güneş batsın ve evin içinde, ortalıkta gezinen hiç kimse yokken rahat rahat dolaşabileyim diye beklerim. Evde yaşayanların gözleri karanlıkta göremez ama ben çok iyi görürüm. Gece, günün en sevdiğim bölümü. Koca ev bana kalır. Tavan arasından başlar tüm odaları tek tek dolaşırım. Hareket eden her şeyi anında fark eder keskin gözlerim. Hiç kimsenin alamadığı kokuları alır, kimselerin duymadığı sesleri duyarım. Ben kim miyim? Ben bu evin efendisi, gölgelerin korkulu rüyası. Adım Hayalet. Yani bana koyulan isim bu,her ne demekse.Uzun yıllardır bu eve hapsoldum. Başta alışmak zor gelmişti ancak şimdi kabullendim, alıştım hatta sevdim bile diyebilirim. Evin her köşesine ,her detayına hakimim. Aramızda kalsın, kaybolan herşeyden de ben sorumluyum diyebilirim. Evdekilerle küçük oyunlar oynamayı seviyorum ,tabi onlar bunun farkında değiller. Bazen bir araba anahtarı, bazen bir toka, ya da bir oyuncak. Gece alır ve saklarım. Gündüz arayıp dururlar, beni göremezler, benim aldığımı bilemezler ama ben büyük bir keyifle onların telaşlı arayışlarını, evin içindeki koşuşturmalarını gizlice izler, icat ettiğim bu küçük oyundan çok zevk alırım. Evdekiler gündüz çok ses yapıyor. Yüksek sesler beni çok rahatsız eder. Gece ise intikam vaktidir. Güneş batar, ay doğar, etraf ıssızlaşır. Odalarına çekilip uykuya daldıklarında , benim zamanım başlar. Ses yapar onları rahatsız ederim. Masanın üzerinden düşen bir vazo, kanepeden aşağı kayan bir uzaktan kumanda, tezgahtan düşüp kırılan bir tabak ya da hızla çarpan bir pencere. Çoğu zaman suç ya rüzgara ya da evin küçük uyurgezer kızına kalır. Odalarına çekilip uykuya daldıklarında usulca kapı aralığından odalarının içine akarım. Baş uçlarına kadar sessizce süzülürüm. Benim varlığımı hissetmezler. Bazen de orda olduğumu hisseder ama tatlı uykularından kopamayacakları için gözlerini açmadan sadece hafifçe sağa sola dönerek belli ederler bu hissedişi. İzlerim onları. Tam baş uçlarında durur , gece görmek için tasarlanmış ışık saçan gözlerimle dikkatlice izlerim. Rüya gördüklerinde yüzlerinin aldığı şekli görür, hızlanan kalp atışlarını duyar , nefes alıp verişlerini dinlerim. Evde yaşayan herkesi , bu eve hapsolduğum süre zarfında çok iyi tanıdım diyebilirim. Ses tonlarından, mimiklerinden , bakışlarından, onlarla ilgili her detaydan. Saklandığım yerden her birini dikkatlice izlerim. Evin küçük kızının o gün okulda günü nasıl geçti. Baba dedikleri adam keyifli mi değil mi her şeyi ilk ben fark ederim.Bu arada baba denilen adamın yüzünde bıyık dedikleri garip bi tüy yumağı var. Benim bildiğim bıyık öyle değildir ama neyse. Sonuçta ben onlardan çok daha yaşlıyım benim takvimime göre, çok daha fazla şey görüp geçirdim. Bu evde onlar yokken de ben vardım. Yaşlı bir kadın yaşardı burda. Onunla kaldım. Yapayalnız ve kimsesizdi. Sonra öldü. Ölümünü izledim. Cansız bedeniyle üç gün bu evde yalnız kaldım. Onu bulmaları çok geç oldu. Kimsesizlik zor. Sonra bu eve bu üç kişilik aile taşındı. Sürpriz.Evle birlikte beni de almış oldular. Ben hala bu evdeydim. Sanki bu evin bir parçası gibi olmuştum. Birileri gidip geliyor bense hep burada. Dışarı çıkamıyorum. Kapılar ve pencereler bana kapalı. O kapıların ardında ne var merak etmiyor değilim. Ama bu konuda çok sağlam bir öğrenilmiş korkum var. Bir de su. Evet yanlış okumadınız bir de sudan korkuyorum. Nedenini bilmiyorum,bununla ilgili geçmişime dayalı bir şey olabilir, emin değilim. Bu yüzden mümkün olduğunca banyolarından uzak duruyorum. Oraya girdiklerinde zaten nedense şarkı söylemeye başlıyorlar, şarkı denebilirse tabi ve o korkunç seslerinin akustikle güzel çıktığını sanarak canhıraş bağırıyorlar. Merak edip girmek istiyorum ama fazla sulu bir ortam, risk almaya hiç gerek yok. Ben Hayalet. Gölgelerde yaşıyor çok hızlı ve çevik hareket ediyorum. Beni yakalamak ya da takip etmek zor. Buna rağmen benim de korkularım var işte. Komşularının köpeği Şanslı mesela. Bir gün yanlarında getirdiler. Eve girer girmez garip davranmaya başladı. Köpekler beni görür, hisseder ve sevmezler ben de onları sevmem. Huzursuzlanıp hırlamaya başlarlar. O zaman en yakındaki eşyanın içine saklanırım. Bu bir vazo, saksı bir ayakkabı bile olabilir. Ebat mühim değil, her kabın şeklini alabiliyorum. İstediğimde tamamen görünmez olabiliyorum . Köpekler için bile. Bu tüylü canavarlardan hoşlanmıyorum. Gün doğdu. Günün en güzel saatleri bitti. Evin en sevdiğim insanının sesi beni çağırıyor. Evin annesi. Ne tatlı ve huzurlu bir ses.Bak işte yine bana sesleniyor. ‘Hayalet, gel güzel pisicik , gel pisi pisi maman hazır.
Ekleme Tarihi: 07 Şubat 2025 - Cuma
Ayşen ENGİN

HAYALET

Geceleri çok severim. Karanlığı da. Bir an önce güneş batsın ve evin içinde, ortalıkta gezinen hiç kimse yokken rahat rahat dolaşabileyim diye beklerim. Evde yaşayanların gözleri karanlıkta göremez ama ben çok iyi görürüm. Gece, günün en sevdiğim bölümü. Koca ev bana kalır. Tavan arasından başlar tüm odaları tek tek dolaşırım. Hareket eden her şeyi anında fark eder keskin gözlerim. Hiç kimsenin alamadığı kokuları alır, kimselerin duymadığı sesleri duyarım. Ben kim miyim? Ben bu evin efendisi, gölgelerin korkulu rüyası. Adım Hayalet. Yani bana koyulan isim bu,her ne demekse.Uzun yıllardır bu eve hapsoldum. Başta alışmak zor gelmişti ancak şimdi kabullendim, alıştım hatta sevdim bile diyebilirim. Evin her köşesine ,her detayına hakimim. Aramızda kalsın, kaybolan herşeyden de ben sorumluyum diyebilirim. Evdekilerle küçük oyunlar oynamayı seviyorum ,tabi onlar bunun farkında değiller. Bazen bir araba anahtarı, bazen bir toka, ya da bir oyuncak. Gece alır ve saklarım. Gündüz arayıp dururlar, beni göremezler, benim aldığımı bilemezler ama ben büyük bir keyifle onların telaşlı arayışlarını, evin içindeki koşuşturmalarını gizlice izler, icat ettiğim bu küçük oyundan çok zevk alırım. Evdekiler gündüz çok ses yapıyor. Yüksek sesler beni çok rahatsız eder. Gece ise intikam vaktidir. Güneş batar, ay doğar, etraf ıssızlaşır. Odalarına çekilip uykuya daldıklarında , benim zamanım başlar. Ses yapar onları rahatsız ederim. Masanın üzerinden düşen bir vazo, kanepeden aşağı kayan bir uzaktan kumanda, tezgahtan düşüp kırılan bir tabak ya da hızla çarpan bir pencere. Çoğu zaman suç ya rüzgara ya da evin küçük uyurgezer kızına kalır. Odalarına çekilip uykuya daldıklarında usulca kapı aralığından odalarının içine akarım. Baş uçlarına kadar sessizce süzülürüm. Benim varlığımı hissetmezler. Bazen de orda olduğumu hisseder ama tatlı uykularından kopamayacakları için gözlerini açmadan sadece hafifçe sağa sola dönerek belli ederler bu hissedişi. İzlerim onları. Tam baş uçlarında durur , gece görmek için tasarlanmış ışık saçan gözlerimle dikkatlice izlerim. Rüya gördüklerinde yüzlerinin aldığı şekli görür, hızlanan kalp atışlarını duyar , nefes alıp verişlerini dinlerim. Evde yaşayan herkesi , bu eve hapsolduğum süre zarfında çok iyi tanıdım diyebilirim. Ses tonlarından, mimiklerinden , bakışlarından, onlarla ilgili her detaydan. Saklandığım yerden her birini dikkatlice izlerim. Evin küçük kızının o gün okulda günü nasıl geçti. Baba dedikleri adam keyifli mi değil mi her şeyi ilk ben fark ederim.Bu arada baba denilen adamın yüzünde bıyık dedikleri garip bi tüy yumağı var. Benim bildiğim bıyık öyle değildir ama neyse. Sonuçta ben onlardan çok daha yaşlıyım benim takvimime göre, çok daha fazla şey görüp geçirdim. Bu evde onlar yokken de ben vardım. Yaşlı bir kadın yaşardı burda. Onunla kaldım. Yapayalnız ve kimsesizdi. Sonra öldü. Ölümünü izledim. Cansız bedeniyle üç gün bu evde yalnız kaldım. Onu bulmaları çok geç oldu. Kimsesizlik zor. Sonra bu eve bu üç kişilik aile taşındı. Sürpriz.Evle birlikte beni de almış oldular. Ben hala bu evdeydim. Sanki bu evin bir parçası gibi olmuştum. Birileri gidip geliyor bense hep burada. Dışarı çıkamıyorum. Kapılar ve pencereler bana kapalı. O kapıların ardında ne var merak etmiyor değilim. Ama bu konuda çok sağlam bir öğrenilmiş korkum var. Bir de su. Evet yanlış okumadınız bir de sudan korkuyorum. Nedenini bilmiyorum,bununla ilgili geçmişime dayalı bir şey olabilir, emin değilim. Bu yüzden mümkün olduğunca banyolarından uzak duruyorum. Oraya girdiklerinde zaten nedense şarkı söylemeye başlıyorlar, şarkı denebilirse tabi ve o korkunç seslerinin akustikle güzel çıktığını sanarak canhıraş bağırıyorlar. Merak edip girmek istiyorum ama fazla sulu bir ortam, risk almaya hiç gerek yok. Ben Hayalet. Gölgelerde yaşıyor çok hızlı ve çevik hareket ediyorum. Beni yakalamak ya da takip etmek zor. Buna rağmen benim de korkularım var işte. Komşularının köpeği Şanslı mesela. Bir gün yanlarında getirdiler. Eve girer girmez garip davranmaya başladı. Köpekler beni görür, hisseder ve sevmezler ben de onları sevmem. Huzursuzlanıp hırlamaya başlarlar. O zaman en yakındaki eşyanın içine saklanırım. Bu bir vazo, saksı bir ayakkabı bile olabilir. Ebat mühim değil, her kabın şeklini alabiliyorum. İstediğimde tamamen görünmez olabiliyorum . Köpekler için bile. Bu tüylü canavarlardan hoşlanmıyorum. Gün doğdu. Günün en güzel saatleri bitti. Evin en sevdiğim insanının sesi beni çağırıyor. Evin annesi. Ne tatlı ve huzurlu bir ses.Bak işte yine bana sesleniyor. ‘Hayalet, gel güzel pisicik , gel pisi pisi maman hazır.

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yildizhaber.com.tr sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.