Ayşen ENGİN
Köşe Yazarı
Ayşen ENGİN
 

GİDENLERİN ARDINDAN

Merhaba, uzun bir aradan sonra tekrar sizlerleyim. Bazen arada kabuğa çekilmek,  dolmak, taşmak lazım yazmak için. Ben de eteğime yeni taşlar, yeni işler, taze uğraşlar biriktirdim ve geldim. 2 gün önce çok sevdiğim benim için çok kıymetli birinin, ananemin doğum günüydü.  Kendisini yakın bir zamanda kaybettim. Elinde büyüdüğüm, dizinde uyuduğum kadın. Hani bazı insanlar, hiç ölmeyecekmiş, ölemezmiş gibi gelir ya insana. Çünkü onlar gözünüzü açtığınızda yanınızdadır, her anınızda başucunuzdadır ve her ihtiyaç duyduğunuzda da onu nerde bulacağınızı biliyor olmanın rahatlığı vardır üzerinizde. İşte oydu annanem benim için. Hala da inanamıyorum gittiğine. İnsanlar tam da bu yüzden ağlamıyor mu göçüp gidenlerin ardından? Onlara üzülmek değil bu, çünkü belki çok daha güzel bir yerdeler, kendimize üzülüyoruz aslında ağlarken, çok özleyeceğimizi bildiğimiz için, aynı güzel anları, sohbetleri tekrar yaşayamayacağımızı idrak ettiğimiz için ağlıyoruz. Kendimize ağlıyoruz. Hasret, özlem öyle acı veriyor ki, hele ki dünya gözüyle tekrar kavuşamama ihtimali varsa. Bu sebeple ben çoğu kişinin aksine pamuk annemin benden kopup gittiği tarihi değil,  dünyaya gözlerini açtığı tarihi anıyorum ve hatırlamak istiyorum. İçindeki çocuğu hiç yitirmeyen, tek sözüyle gülümseten, hayat dolu bir kadın. Yaşı 80 de olsa 90 da,  doğum günü yaklaşınca "Bugün ayın kaçı diye sorardı?" hatırlatmak için. Hiçbir zaman "Amaaan kaç yaşına geldik, bizden geçti" demedi. Hayat ondan hiç geçmedi, o da hayattan, hayatı layığıyla yaşamaktan hiç vazgeçmedi. Uzun yaşadı güzel yaşadı ve yoruldu. Çok güçlü bir Anadolu kadınıydı. Özellikle çocukken, zor gelirdi onun bir gün ölebileceğine inanmak. Tabi ki ölüm de doğum gibi bir gerçek. Ama insan ne kadar bilirse bilsin bu gerçeği,  konduramıyor sevdiklerine. Kimsenin üzerine yakıştırılamayan peşmurde bir giysi gibi geliyor ölüm. Ama gerçek işte ve hepimizin başında. O kadar aradan sonra döndü de gele gele böyle içimizi karartan bir konuyla geldi demeyin lütfen zira umut kadar mutluluk kadar acı ve hüzün gibi her şeyi paylaşabilmek adınadır yazdıklarım. O çoğunuzun hiç tanımadığı, yolda görseniz sıradan biri gibi yanından geçip gideceğiniz ama benim için dünya kıymetlisi biriydi. Her birimiz de öyle değil miyiz? Kimilerinin kıymetlisi, eşi, dostu, ailesi kimileri içinse sıradan biri. İlla ki iz bırakacağız birilerinin hayatında. Bu yüzden ben de bende büyük izler bırakmış bu özel kadını anlatmak istedim size. Belki kendisi geçip gitti hayatımdan ama bana emanet ettikleri benimle. Zaman zaman yazılarımda ondan ve bana kattıklarından bahsedeceğim ve neden bu kadar özel olduğunu sizler de hissedeceksiniz.
Ekleme Tarihi: 05 Mart 2024 - Salı
Ayşen ENGİN

GİDENLERİN ARDINDAN

Merhaba, uzun bir aradan sonra tekrar sizlerleyim. Bazen arada kabuğa çekilmek,  dolmak, taşmak lazım yazmak için. Ben de eteğime yeni taşlar, yeni işler, taze uğraşlar biriktirdim ve geldim.

2 gün önce çok sevdiğim benim için çok kıymetli birinin, ananemin doğum günüydü.  Kendisini yakın bir zamanda kaybettim. Elinde büyüdüğüm, dizinde uyuduğum kadın. Hani bazı insanlar, hiç ölmeyecekmiş, ölemezmiş gibi gelir ya insana. Çünkü onlar gözünüzü açtığınızda yanınızdadır, her anınızda başucunuzdadır ve her ihtiyaç duyduğunuzda da onu nerde bulacağınızı biliyor olmanın rahatlığı vardır üzerinizde. İşte oydu annanem benim için. Hala da inanamıyorum gittiğine. İnsanlar tam da bu yüzden ağlamıyor mu göçüp gidenlerin ardından? Onlara üzülmek değil bu, çünkü belki çok daha güzel bir yerdeler, kendimize üzülüyoruz aslında ağlarken, çok özleyeceğimizi bildiğimiz için, aynı güzel anları, sohbetleri tekrar yaşayamayacağımızı idrak ettiğimiz için ağlıyoruz. Kendimize ağlıyoruz. Hasret, özlem öyle acı veriyor ki, hele ki dünya gözüyle tekrar kavuşamama ihtimali varsa. Bu sebeple ben çoğu kişinin aksine pamuk annemin benden kopup gittiği tarihi değil,  dünyaya gözlerini açtığı tarihi anıyorum ve hatırlamak istiyorum. İçindeki çocuğu hiç yitirmeyen, tek sözüyle gülümseten, hayat dolu bir kadın. Yaşı 80 de olsa 90 da,  doğum günü yaklaşınca "Bugün ayın kaçı diye sorardı?" hatırlatmak için. Hiçbir zaman "Amaaan kaç yaşına geldik, bizden geçti" demedi. Hayat ondan hiç geçmedi, o da hayattan, hayatı layığıyla yaşamaktan hiç vazgeçmedi. Uzun yaşadı güzel yaşadı ve yoruldu. Çok güçlü bir Anadolu kadınıydı. Özellikle çocukken, zor gelirdi onun bir gün ölebileceğine inanmak.

Tabi ki ölüm de doğum gibi bir gerçek. Ama insan ne kadar bilirse bilsin bu gerçeği,  konduramıyor sevdiklerine. Kimsenin üzerine yakıştırılamayan peşmurde bir giysi gibi geliyor ölüm. Ama gerçek işte ve hepimizin başında.

O kadar aradan sonra döndü de gele gele böyle içimizi karartan bir konuyla geldi demeyin lütfen zira umut kadar mutluluk kadar acı ve hüzün gibi her şeyi paylaşabilmek adınadır yazdıklarım.

O çoğunuzun hiç tanımadığı, yolda görseniz sıradan biri gibi yanından geçip gideceğiniz ama benim için dünya kıymetlisi biriydi. Her birimiz de öyle değil miyiz? Kimilerinin kıymetlisi, eşi, dostu, ailesi kimileri içinse sıradan biri. İlla ki iz bırakacağız birilerinin hayatında. Bu yüzden ben de bende büyük izler bırakmış bu özel kadını anlatmak istedim size. Belki kendisi geçip gitti hayatımdan ama bana emanet ettikleri benimle. Zaman zaman yazılarımda ondan ve bana kattıklarından bahsedeceğim ve neden bu kadar özel olduğunu sizler de hissedeceksiniz.

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yildizhaber.com.tr sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.