Ayşen ENGİN
Köşe Yazarı
Ayşen ENGİN
 

Büyüklere Masallar; KİBİRLİ ELMA AĞACI

                Evvel zaman içinde kalbur saman içinde.  Yere düşen her tohumun yeşerdiği,  ağaçların evlerden, ormanların şehirlerden fazla olduğu zamanlarda kıpkırmızı elmalarıyla meşhur bir elma ağacı varmış. Gören hayran olmadan, elmasından bir ısırık almadan geçip gidemezmiş. Öyle bir ağaçmış ki; sanırsınız masallardan kopup gelmiş, Adem’e cennette gölge etmiş de, gökten düşen üç elma ona aitmiş.                 Meyveleri sulu mu sulu, yaprakları yeşil mi yeşil, dalları gövdesi güçlü mü güçlüymüş. Bu güzellik, bu ihtişam kibir yapmış ağaçta. Hiç ağaç kibirlenir mi demeyin, o da bu dünyada bir can ya. ‘Yemesin kimseler meyvemden, ulaşılmaz olsun dallarım, ne gölge edecekmişim şu çobana, bundan nedir benim karım’ demeye başlamış. Öyle uzatmış ki dallarını göğe, bir tek elmasını bile hiç kimseler alamamış. İstediği de oymuş. Zor olmak istemiş. Sanmış ki daha çok bilinir kıymeti,yürür şanı şöhreti. Paylaşmamış dalındaki tek bir meyvesini. İnsanlar uğraşsın, onun için savaşsın istemiş.                 Bakmış ki insanlar bu ağaç onları aşar, kimse uğramaz olmuş yanına, yamacına. Ne toprağını karan olmuş, ne de bakan olmuş gübresine suyuna. Kuşlar konmayı bırakmış kibirli dallarına. Unutmuş varoluş amacını, kurtlar sarmış yamacını. Ağacın ne ihtişamı kalmış ne de sulu meyveleri. Vazgeçmiş kibirinden, insan aramış gözleri. Bir gün bir yabancı yaklaşmış yanına. Çok sevinmiş ağaç, dallarını eğmiş ona. Bir elma ikram etmek istemiş gölgesindeki konuğa. Başlamış rüzgarla dans etmeye. Bir elma düşmüş sonunda tam da yabancının önüne. Adam almış elmayı evirmiş çevirmiş. Alıp çok uzağa atmış, bu çürümüş demiş. Kuru bir dal gibi kırılmış ağacın yüreği. Nasıl olur demiş böyle bir şey hiç görülmedi. Tekrar sallamış dallarını düşürmüş meyveleri. Ama her biri birbirinden çürük, birbirinden lekeli. Adam beğenmemiş yememiş hiçbirini.                 Öyle üzülmüş öyle üzülmüş ki ağaç, hüznü dallarından göğe yükselmiş. Dua olmuş, tövbe olmuş, af olmuş. Gün gelmiş yeniden yeşermiş dalları, dallarına yeniden kuşlar konmuş. O gün bugündür bırakmış kibiri. Vazgeçilmez sanmamış artık kendini. Gölge olmuş çobana, koyuna, kuzuya , can olmuş elmasıyla garibana, yoksula. O verdikçe yeşermiş yaprağı büyümüş gölgesi, daha tatlı, daha güzel olmuş meyvesi.
Ekleme Tarihi: 25 Şubat 2021 - Perşembe
Ayşen ENGİN

Büyüklere Masallar; KİBİRLİ ELMA AĞACI

                Evvel zaman içinde kalbur saman içinde.  Yere düşen her tohumun yeşerdiği,  ağaçların evlerden, ormanların şehirlerden fazla olduğu zamanlarda kıpkırmızı elmalarıyla meşhur bir elma ağacı varmış. Gören hayran olmadan, elmasından bir ısırık almadan geçip gidemezmiş. Öyle bir ağaçmış ki; sanırsınız masallardan kopup gelmiş, Adem’e cennette gölge etmiş de, gökten düşen üç elma ona aitmiş.

                Meyveleri sulu mu sulu, yaprakları yeşil mi yeşil, dalları gövdesi güçlü mü güçlüymüş. Bu güzellik, bu ihtişam kibir yapmış ağaçta. Hiç ağaç kibirlenir mi demeyin, o da bu dünyada bir can ya. ‘Yemesin kimseler meyvemden, ulaşılmaz olsun dallarım, ne gölge edecekmişim şu çobana, bundan nedir benim karım’ demeye başlamış. Öyle uzatmış ki dallarını göğe, bir tek elmasını bile hiç kimseler alamamış. İstediği de oymuş. Zor olmak istemiş. Sanmış ki daha çok bilinir kıymeti,yürür şanı şöhreti. Paylaşmamış dalındaki tek bir meyvesini. İnsanlar uğraşsın, onun için savaşsın istemiş.

                Bakmış ki insanlar bu ağaç onları aşar, kimse uğramaz olmuş yanına, yamacına. Ne toprağını karan olmuş, ne de bakan olmuş gübresine suyuna. Kuşlar konmayı bırakmış kibirli dallarına. Unutmuş varoluş amacını, kurtlar sarmış yamacını. Ağacın ne ihtişamı kalmış ne de sulu meyveleri. Vazgeçmiş kibirinden, insan aramış gözleri. Bir gün bir yabancı yaklaşmış yanına. Çok sevinmiş ağaç, dallarını eğmiş ona. Bir elma ikram etmek istemiş gölgesindeki konuğa. Başlamış rüzgarla dans etmeye. Bir elma düşmüş sonunda tam da yabancının önüne. Adam almış elmayı evirmiş çevirmiş. Alıp çok uzağa atmış, bu çürümüş demiş. Kuru bir dal gibi kırılmış ağacın yüreği. Nasıl olur demiş böyle bir şey hiç görülmedi. Tekrar sallamış dallarını düşürmüş meyveleri. Ama her biri birbirinden çürük, birbirinden lekeli. Adam beğenmemiş yememiş hiçbirini.

                Öyle üzülmüş öyle üzülmüş ki ağaç, hüznü dallarından göğe yükselmiş. Dua olmuş, tövbe olmuş, af olmuş. Gün gelmiş yeniden yeşermiş dalları, dallarına yeniden kuşlar konmuş. O gün bugündür bırakmış kibiri. Vazgeçilmez sanmamış artık kendini. Gölge olmuş çobana, koyuna, kuzuya , can olmuş elmasıyla garibana, yoksula. O verdikçe yeşermiş yaprağı büyümüş gölgesi, daha tatlı, daha güzel olmuş meyvesi.

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (1)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yildizhaber.com.tr sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Mehdi
(31.03.2021 08:08 - #72160)
Çok başarılı
Ayşen Engin Teşekkür ederim
Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yildizhaber.com.tr sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
(0) (0)
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.