Yiğitefe Şahin
Köşe Yazarı
Yiğitefe Şahin
 

TOPLUMSAL SINIFLANDIRMA

Şimdi eğriye eğri, doğruya doğru… Toplumda, insanların, diğer insanları sınıflandırması kalıplaşmış durumda. Bir kişi düşünün. Bir arkadaş ediniyor, onunla biraz vakit geçiriyor. Sonrasında, daha tam tanımadan, bu böyledir, kesin şöyledir gibisinden bir sınıfa yerleştiriyor. Toplumda da bunu sıkça görüyoruz. Mesela; yabancılarla konuşmayı sevmediğinizi varsayın. Dışarıdan tanımadığınız bir insan size bakınca, ‘bu soğuk bir insan, insanları sevmeyen birisi’ gibi kendi kendine teşhisler koyuyor. Tabii, bunun sonuçları bazen kötü olabiliyor.  Önyargı tam da bu noktada başlıyor işte. Her üniversite bitiren insana medeni, hiç okumayan insana da cahil denmesi gibi mesela… Tabii örneğini verdiğim önyargı unsurları içerisinde gerçek olanı da var. Ama o kategorideki her insanı o kefeye koymak önyargıdır. Sırf bu toplumsal sınıflandırma olayı yüzünden, insanlar daha birbirini tanımadan, birbirlerinden nefret edebiliyor. Bu arada, sınıflandırma sadece kişisel özellikler çerçevesinde değil, fiziksel özellikler altında da olabiliyor. Bir insanın dış görünüşüne bakarak, nasıl biri olduğuna kendilerince karar veriyor insanlar. Bunu tasvip etmiyorum. Kimse etmez. En basitinden moda köleliği yapmayıp kendisine yakışanı giyen insanlara -toplumun bazı kesimlerinde- geri kafalı gözü ile bakılıyor. (Biraz fazla örnekle anlatıyorum daha net anlaşılabilmek için) Şimdi bu konuyla ilgili farklı bir konuya da değineceğim. Bir kişi ile ilişki kurarken kişilik özelliklerine ve fiziksel özelliklerinde seçici olabilirsiniz. Kimse yadırgayamaz. Fakat kimse kimsenin -özellikle fiziksel görünüşüyle- dalga geçerek karşısındakini kıramaz. Burada belirtmek istediğim nokta biraz ince. “Z” kuşağının, her iki cinsiyeti de, mutluluktan ziyade, gösteriş istiyor. İlişkisinde bile… Yok baklavaları olsun, yok beli ince olsun, kalçası çıkık olsun, kolları damarlı olsun falan filan. Çoğunun içinde duygu kalmamış diyebiliriz. Daha bıraktığı pislik, denize ulaşmamış olan çocuklar (çocuk diyorum, bu zihniyet ancak bir çocukta olabilir) ben onu sevmem bunu beğenmem, baklavası 8 dilim olsun, saçları omuz boyu olsun, beli ipince, bacakları uzun gibisinden her iki cinsiyet için de, çocuklar seçenek konusunda kendilerini aşmış durumda. Sosyal medyaya bir giriyorum, gördüğüm manzara şu; ‘yaa kaslı olmayan erkek de, kendine erkeğim demesin – orası burası dolgun olan kız mı, Allah’ım nasip et’ gibi sadece çocuk akıllı kişilerin kurabileceği cümleler ile tabiri caizse sosyal medyada fetişist bir kitle oluşturuyorlar. Bu konuya girerken de dediğim gibi, seçici olmak ayıp değildir, fiziki görünüş veya kişisel özellikler ilişki seçme konusunda etkili olabilir. Ama hiçbir şey, bu tarz sapıkça sınıflandırmayı gerektirmez. Bakın bu bahsettiğim yazıları sosyal medyada yazanların birçoğu (hepsi demiyorum bir kısmı) reşit olmamış çocuk. Biraz hassas bir konu… Kabul ediyorum. Ama suyu çıktı artık şu işin. Başka insanların özgüvenlerini, onurunu sarsıyorlar kendi duygusal açlıkları yüzünden. Yazımı okuyanlardan evladı olan varsa dikkat etmesini söylemek istiyorum. Bu bir tehdit değil. Eğer evladı, kendisinin sevilemeyeceğini düşünen, karşı cins ile konuşmaktan utanan ve konuşmak istemeyen varsa bunun sebebi sosyal medya fetişistleridir.
Ekleme Tarihi: 03 Kasım 2021 - Çarşamba
Yiğitefe Şahin

TOPLUMSAL SINIFLANDIRMA

Şimdi eğriye eğri, doğruya doğru… Toplumda, insanların, diğer insanları sınıflandırması kalıplaşmış durumda. Bir kişi düşünün. Bir arkadaş ediniyor, onunla biraz vakit geçiriyor. Sonrasında, daha tam tanımadan, bu böyledir, kesin şöyledir gibisinden bir sınıfa yerleştiriyor.

Toplumda da bunu sıkça görüyoruz. Mesela; yabancılarla konuşmayı sevmediğinizi varsayın. Dışarıdan tanımadığınız bir insan size bakınca, ‘bu soğuk bir insan, insanları sevmeyen birisi’ gibi kendi kendine teşhisler koyuyor. Tabii, bunun sonuçları bazen kötü olabiliyor.  Önyargı tam da bu noktada başlıyor işte. Her üniversite bitiren insana medeni, hiç okumayan insana da cahil denmesi gibi mesela… Tabii örneğini verdiğim önyargı unsurları içerisinde gerçek olanı da var. Ama o kategorideki her insanı o kefeye koymak önyargıdır.

Sırf bu toplumsal sınıflandırma olayı yüzünden, insanlar daha birbirini tanımadan, birbirlerinden nefret edebiliyor. Bu arada, sınıflandırma sadece kişisel özellikler çerçevesinde değil, fiziksel özellikler altında da olabiliyor. Bir insanın dış görünüşüne bakarak, nasıl biri olduğuna kendilerince karar veriyor insanlar. Bunu tasvip etmiyorum. Kimse etmez. En basitinden moda köleliği yapmayıp kendisine yakışanı giyen insanlara -toplumun bazı kesimlerinde- geri kafalı gözü ile bakılıyor. (Biraz fazla örnekle anlatıyorum daha net anlaşılabilmek için)

Şimdi bu konuyla ilgili farklı bir konuya da değineceğim. Bir kişi ile ilişki kurarken kişilik özelliklerine ve fiziksel özelliklerinde seçici olabilirsiniz. Kimse yadırgayamaz. Fakat kimse kimsenin -özellikle fiziksel görünüşüyle- dalga geçerek karşısındakini kıramaz. Burada belirtmek istediğim nokta biraz ince. “Z” kuşağının, her iki cinsiyeti de, mutluluktan ziyade, gösteriş istiyor. İlişkisinde bile… Yok baklavaları olsun, yok beli ince olsun, kalçası çıkık olsun, kolları damarlı olsun falan filan. Çoğunun içinde duygu kalmamış diyebiliriz. Daha bıraktığı pislik, denize ulaşmamış olan çocuklar (çocuk diyorum, bu zihniyet ancak bir çocukta olabilir) ben onu sevmem bunu beğenmem, baklavası 8 dilim olsun, saçları omuz boyu olsun, beli ipince, bacakları uzun gibisinden her iki cinsiyet için de, çocuklar seçenek konusunda kendilerini aşmış durumda. Sosyal medyaya bir giriyorum, gördüğüm manzara şu; ‘yaa kaslı olmayan erkek de, kendine erkeğim demesin – orası burası dolgun olan kız mı, Allah’ım nasip et’ gibi sadece çocuk akıllı kişilerin kurabileceği cümleler ile tabiri caizse sosyal medyada fetişist bir kitle oluşturuyorlar. Bu konuya girerken de dediğim gibi, seçici olmak ayıp değildir, fiziki görünüş veya kişisel özellikler ilişki seçme konusunda etkili olabilir. Ama hiçbir şey, bu tarz sapıkça sınıflandırmayı gerektirmez. Bakın bu bahsettiğim yazıları sosyal medyada yazanların birçoğu (hepsi demiyorum bir kısmı) reşit olmamış çocuk. Biraz hassas bir konu… Kabul ediyorum. Ama suyu çıktı artık şu işin. Başka insanların özgüvenlerini, onurunu sarsıyorlar kendi duygusal açlıkları yüzünden. Yazımı okuyanlardan evladı olan varsa dikkat etmesini söylemek istiyorum. Bu bir tehdit değil. Eğer evladı, kendisinin sevilemeyeceğini düşünen, karşı cins ile konuşmaktan utanan ve konuşmak istemeyen varsa bunun sebebi sosyal medya fetişistleridir.

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yildizhaber.com.tr sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.