Sinan Yıldız
Köşe Yazarı
Sinan Yıldız
 

BU TABLOYU VİCDAN KALDIRMIYOR!

Sevgili okurlar… Adına ister “süreç”, ister “demokratik açılım”, ister “barış hamlesi” deyin… Ben Türkiye Cumhuriyeti’nin bir ferdi olarak, terörle aynı masaya oturulan her türlü uzlaşmaya karşıyım. Evet, ülkemde terör istemiyorum; hiçbir anne ağlamasın, hiçbir ocak sönmesin istiyorum. Ama bunun yolu teröristlerle aynı masada oturmaktan değil, Devletin vakarından, hukukun üstünlüğünden ve milletin onurundan geçer. Bugün gelinen noktada, iktidar ya da muhalefet fark etmeksizin, siyasete yön verenlerin hiçbirinin söylemlerini kendime yakın görmüyorum. Benim durduğum yer nettir: Türkiye Cumhuriyeti milleti. Benim kalbim, her bayrak töreninde gözleri dolan o insanların yanındadır. Benim vicdanım, evladını toprağa veren babanın sesinde saklıdır. Ve bu milletin vicdanının kaldırmadığı bir tabloyu, benim midem hiç kaldırmıyor. Buradan kim ne dedi, kim ne yaptı, kim kimi suçladı… Bunları saymak istemiyorum; Korktuğumdan değil, bıktığımdan. Artık ülkemde bazı çevrelerin fütursuzca terör seviciliğine kapı aralayan sözlerinden, tutarsız açıklamalardan, günü kurtarma hesaplarından yoruldum. Bugün “barış” ve “kardeşlik” adı altında anlatılan sürecin, aslında toplumda ciddi bir güven kaybı yarattığını görmek zor değil. Bu ülke terörün ne olduğunu, hangi bedelleri ödettiğini, nasıl evlatlarını toprağa verdiğini çok iyi biliyor. Terör örgütüyle aynı cümlede “barış” ifadesini kullanmak bile, şehitlerimizin yattığı yerde incinmesine yetiyor. Vicdanları asıl yaralayan şey ise yıllardır seçim meydanlarında kurulan o sert cümlelerin bugün yumuşacık bir söyleme dönüşmesi. Yıllarca Abdullah Öcalan’dan “bölücü başı”, “terörist başı” diye bahsederken… “Teröristle müzakere edilmez, mücadele edilir” denirken… Bu sözcüklerin hepsi neydi? Bir oy devşirme aracı mı? Bir seçim sloganı mı? Bugün aynı ağızların “görüşme”, “olgunluk”, “demokratik süreç” gibi ifadeler kullanması, siyasete olan güveni yerle bir ediyor. İnsan ister istemez soruyor: Demek ki yıllarca söylenen tüm o sözler oy içindi… Demek ki meydan nutukları, birer politik tiyatroydu… O halde siyaset, milleti ne zannediyor? Unutkan mı? Kırılgan mı? Hafızasız mı? Belli ki öyle sanıyorlar. Ama yanılıyorlar. Çünkü bu milletin bir kez güveni kırıldığında kolay kolay kimse tamir edemez. Bu ülkenin evlatları fotoğraf karesinde terörle muhatap olanları görmek istemiyor. Şunu unutmayın. Siz şehitlerimizi incittiniz. Siz, vatan için can vermiş binlerce insanın hatırasına saygısızlık ettiniz.  
Ekleme Tarihi: 25 Kasım 2025 -Salı
Sinan Yıldız

BU TABLOYU VİCDAN KALDIRMIYOR!

Sevgili okurlar…

Adına ister “süreç”, ister “demokratik açılım”, ister “barış hamlesi” deyin…

Ben Türkiye Cumhuriyeti’nin bir ferdi olarak, terörle aynı masaya oturulan her türlü uzlaşmaya karşıyım.

Evet, ülkemde terör istemiyorum; hiçbir anne ağlamasın, hiçbir ocak sönmesin istiyorum.

Ama bunun yolu teröristlerle aynı masada oturmaktan değil,

Devletin vakarından, hukukun üstünlüğünden ve milletin onurundan geçer.

Bugün gelinen noktada, iktidar ya da muhalefet fark etmeksizin, siyasete yön verenlerin hiçbirinin söylemlerini kendime yakın görmüyorum.

Benim durduğum yer nettir: Türkiye Cumhuriyeti milleti.

Benim kalbim, her bayrak töreninde gözleri dolan o insanların yanındadır.

Benim vicdanım, evladını toprağa veren babanın sesinde saklıdır.

Ve bu milletin vicdanının kaldırmadığı bir tabloyu, benim midem hiç kaldırmıyor.

Buradan kim ne dedi, kim ne yaptı, kim kimi suçladı…

Bunları saymak istemiyorum;

Korktuğumdan değil, bıktığımdan.

Artık ülkemde bazı çevrelerin fütursuzca terör seviciliğine kapı aralayan sözlerinden, tutarsız açıklamalardan, günü kurtarma hesaplarından yoruldum.

Bugün “barış” ve “kardeşlik” adı altında anlatılan sürecin, aslında toplumda ciddi bir güven kaybı yarattığını görmek zor değil.

Bu ülke terörün ne olduğunu, hangi bedelleri ödettiğini, nasıl evlatlarını toprağa verdiğini çok iyi biliyor.

Terör örgütüyle aynı cümlede “barış” ifadesini kullanmak bile, şehitlerimizin yattığı yerde incinmesine yetiyor.

Vicdanları asıl yaralayan şey ise yıllardır seçim meydanlarında kurulan o sert cümlelerin bugün yumuşacık bir söyleme dönüşmesi.

Yıllarca Abdullah Öcalan’dan “bölücü başı”, “terörist başı” diye bahsederken…

“Teröristle müzakere edilmez, mücadele edilir” denirken…

Bu sözcüklerin hepsi neydi?

Bir oy devşirme aracı mı?

Bir seçim sloganı mı?

Bugün aynı ağızların “görüşme”, “olgunluk”, “demokratik süreç” gibi ifadeler kullanması, siyasete olan güveni yerle bir ediyor.

İnsan ister istemez soruyor:

Demek ki yıllarca söylenen tüm o sözler oy içindi…

Demek ki meydan nutukları, birer politik tiyatroydu…

O halde siyaset, milleti ne zannediyor?

Unutkan mı?

Kırılgan mı?

Hafızasız mı?

Belli ki öyle sanıyorlar. Ama yanılıyorlar.

Çünkü bu milletin bir kez güveni kırıldığında kolay kolay kimse tamir edemez.

Bu ülkenin evlatları fotoğraf karesinde terörle muhatap olanları görmek istemiyor.

Şunu unutmayın.

Siz şehitlerimizi incittiniz.

Siz, vatan için can vermiş binlerce insanın hatırasına saygısızlık ettiniz.

 

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yildizhaber.com.tr sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.