Sinan Yıldız
Köşe Yazarı
Sinan Yıldız
 

EKSİK OLAN ŞEY TEŞKİLÂTTIR

Sevgili okurlar... Bugün Türk Milletini yasa boğan bir gün... Kurtuluş Mücadelesi verdiğimiz o kara günlerde bu milletin yeniden doğmasına vesile olan Atamızı ölümünün 79. yılında sevgiyle, saygıyla ve minnetle anıyoruz. Sizlere 4 Şubat 1919 tarihinde dönemin Alemdar gazetesinin yazarlarından Refii Cevat (Ulunay)'ın Atatürk ile görüşmesini aktarmak istiyorum. Çünkü bu milletin nasıl kurtulduğu bu anekdotta çok anlamlı bir şekilde yer alıyor... "Refii Cevat bu görüşmeyi şöyle aktarır; 'Sorularımı bitirip veda etmek üzere ayağa kalktığımda dedi ki; -Biraz daha oturunuz lütfen. Oturdum. Şöyle bir konuşma geçti aramızda; -Soracağınız sorular bitti mi? -Bitti Paşam. -Bu vatan içine düştüğü bu felâketten nasıl kurtarılır, istiklâline nasıl kavuşturulur? diye bir soru sormanızı beklerdim. -Af buyurunuz Paşa hazretleri, bugün içinde bulunduğumuz bu şartlardan bu vatanın kurtulmasını en uzak ihtimalle dahi mümkün görmediğim için böyle bir soru sormadım. -Siz gene de böyle bir soru sormuş olunuz, ben de cevabımı vereyim, fakat yazmamak şartıyla. -Zatıalinizi dinliyorum Paşa hazretleri. -Bakınız Cevat Beyefendi, sizin imkânsız gördüğünüz kurtuluş yolları vardır. Bu gün herhangi bir teşkilâtçı Anadolu’ya geçer de milleti silâhlı bir direnişe hazırlarsa bu yurt kurtarılabilir. -Heyecanlanmıştım. Birinci Dünya Savaşı süresince gücümüzü öylesine tüketmiştik ki elimizde hiçbir şey kalmamıştı. Harplerden sağ kalanların ise ayakta duracak hâlleri yoktu. -Nasıl olur Paşam? diye yerimden fırladım. Paşa sakindi; -Aklınızdan geçenleri tahmin ediyorum, dedi; doğrudur. Görünüş tamamen aleyhimizde. Ama düşmanlarımız olan bu büyük devletlerin bir de iç yüzleri var. -Nasıl Paşam. -Anlatayım. Siz sanıyor musunuz ki, savaşı kazanmakla müttefikler aralarındaki bütün sorunları çözmüşlerdir. Aralarındaki asıl rekabet şimdi başlayacaktır. Asırlarca birbirleriyle boğuşan Fransızlarla İngilizleri ortak düşman 12 tehlikesi birleştirdi. Şimdi o eski rekabet bıraktıkları yerden tekrar başlayacaktır. İtalya’nın da başı dertte. Onlar da her an bir iç karışıklık yaşayabilirler. Sonuçta, Anadolu’da başlayacak bir millî direnişle hiçbiri mücadele edecek durumda değildir. Böyle bir mücadelenin tam sırasıdır. -Paşam, millî direniş... Güzel, ama neyle? Hangi askerle, hangi silâhla, hangi parayla? Maalesef Paşam, kupkuru bir çölden farksız oldu bu güzel vatanımız. -Öyle görünür Refii Cevat Bey, öyle görünür. Ama çölden bir hayat çıkarmak lâzımdır. Çöl sanılan bu âlemde saklı ve kuvvetli hayat vardır. O, Türk milletidir. Eksik olan şey teşkilâttır. Bu teşkilât organize edilebilirse vatan da millet de kurtulur. Mustafa Kemal’e veda ettim; matbaaya geldim. Ne kafam almıştı ne mantığım. Daha doğrusu anlattıkları bana deli saçması gibi gelmişti. Matbaada arkadaşlar anlat diyorlardı; neler söyledi? Anlattım: Şu sıralar Anadolu’ya geçilir, orada teşkilât kurulur, vatan bağımsızlığına kavuşur, millet de özgürlüğüne kavuşurmuş, anladınız mı arkadaşlar? Bu deli değil, zırdeliymiş. O günlerde, o şartlar içinde İstiklâl Mücadelesi’ne atılıp Türkiye’yi kurtarmaktan söz edenlere karşı herkes benim gibi düşünürdü. O günlerde böyle düşünen tek adam oydu; tek adam!" Evet değerli okurlar... Bizler böyle bir liderin var ettiği bir milletiz... O büyük liderin kurduğu bu Cumhuriyetin ilelebet yaşaması umudu ile... MEKANIN CENNET OLSUN ATAM...
Ekleme Tarihi: 10 Kasım 2017 - Cuma
Sinan Yıldız

EKSİK OLAN ŞEY TEŞKİLÂTTIR

Sevgili okurlar...

Bugün Türk Milletini yasa boğan bir gün...

Kurtuluş Mücadelesi verdiğimiz o kara günlerde bu milletin yeniden doğmasına vesile olan Atamızı ölümünün 79. yılında sevgiyle, saygıyla ve minnetle anıyoruz.

Sizlere 4 Şubat 1919 tarihinde dönemin Alemdar gazetesinin yazarlarından Refii Cevat (Ulunay)'ın Atatürk ile görüşmesini aktarmak istiyorum.

Çünkü bu milletin nasıl kurtulduğu bu anekdotta çok anlamlı bir şekilde yer alıyor...

"Refii Cevat bu görüşmeyi şöyle aktarır;

'Sorularımı bitirip veda etmek üzere ayağa kalktığımda dedi ki;

-Biraz daha oturunuz lütfen.

Oturdum.

Şöyle bir konuşma geçti aramızda;

-Soracağınız sorular bitti mi?

-Bitti Paşam.

-Bu vatan içine düştüğü bu felâketten nasıl kurtarılır, istiklâline nasıl kavuşturulur? diye bir soru sormanızı beklerdim.

-Af buyurunuz Paşa hazretleri, bugün içinde bulunduğumuz bu şartlardan bu vatanın kurtulmasını en uzak ihtimalle dahi mümkün görmediğim için böyle bir soru sormadım.

-Siz gene de böyle bir soru sormuş olunuz, ben de cevabımı vereyim, fakat yazmamak şartıyla.

-Zatıalinizi dinliyorum Paşa hazretleri.

-Bakınız Cevat Beyefendi, sizin imkânsız gördüğünüz kurtuluş yolları vardır. Bu gün herhangi bir teşkilâtçı Anadolu’ya geçer de milleti silâhlı bir direnişe hazırlarsa bu yurt kurtarılabilir.

-Heyecanlanmıştım. Birinci Dünya Savaşı süresince gücümüzü öylesine tüketmiştik ki elimizde hiçbir şey kalmamıştı. Harplerden sağ kalanların ise ayakta duracak hâlleri yoktu.

-Nasıl olur Paşam? diye yerimden fırladım. Paşa sakindi; -Aklınızdan geçenleri tahmin ediyorum, dedi; doğrudur.

Görünüş tamamen aleyhimizde. Ama düşmanlarımız olan bu büyük devletlerin bir de iç yüzleri var.

-Nasıl Paşam.

-Anlatayım. Siz sanıyor musunuz ki, savaşı kazanmakla müttefikler aralarındaki bütün sorunları çözmüşlerdir. Aralarındaki asıl rekabet şimdi başlayacaktır. Asırlarca birbirleriyle boğuşan Fransızlarla İngilizleri ortak düşman 12 tehlikesi birleştirdi. Şimdi o eski rekabet bıraktıkları yerden tekrar başlayacaktır. İtalya’nın da başı dertte. Onlar da her an bir iç karışıklık yaşayabilirler. Sonuçta, Anadolu’da başlayacak bir millî direnişle hiçbiri mücadele edecek durumda değildir. Böyle bir mücadelenin tam sırasıdır.

-Paşam, millî direniş... Güzel, ama neyle? Hangi askerle, hangi silâhla, hangi parayla? Maalesef Paşam, kupkuru bir çölden farksız oldu bu güzel vatanımız.

-Öyle görünür Refii Cevat Bey, öyle görünür. Ama çölden bir hayat çıkarmak lâzımdır. Çöl sanılan bu âlemde saklı ve kuvvetli hayat vardır. O, Türk milletidir. Eksik olan şey teşkilâttır. Bu teşkilât organize edilebilirse vatan da millet de kurtulur.

Mustafa Kemal’e veda ettim; matbaaya geldim. Ne kafam almıştı ne mantığım. Daha doğrusu anlattıkları bana deli saçması gibi gelmişti. Matbaada arkadaşlar anlat diyorlardı; neler söyledi? Anlattım: Şu sıralar Anadolu’ya geçilir, orada teşkilât kurulur, vatan bağımsızlığına kavuşur, millet de özgürlüğüne kavuşurmuş, anladınız mı arkadaşlar? Bu deli değil, zırdeliymiş. O günlerde, o şartlar içinde İstiklâl Mücadelesi’ne atılıp Türkiye’yi kurtarmaktan söz edenlere karşı herkes benim gibi düşünürdü. O günlerde böyle düşünen tek adam oydu; tek adam!"

Evet değerli okurlar...

Bizler böyle bir liderin var ettiği bir milletiz...

O büyük liderin kurduğu bu Cumhuriyetin ilelebet yaşaması umudu ile...

MEKANIN CENNET OLSUN ATAM...

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yildizhaber.com.tr sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.