Sinan Yıldız
Köşe Yazarı
Sinan Yıldız
 

BAŞKA BİR MİLLETLE YAŞAYAMAM!

Sevgili okurlar… Düşünsenize paraya ihtiyacınız var. Bir yerde para buluyorsunuz, Ne yaparsınız? Ben söyleyeyim mi? Eğer gerçekten alın teri ile çalışıyorsanız, Bulduğunuz o parayı sahibine ulaştırmak adına bir hamle yaparsınız. Bunun en güzel örneğini daha yeni yaşadık. Temizlik işçisi bir vatandaş, Çöpte bulduğu 110 bin lirayı polise teslim etti. Hem de 35 bin liralık borcu varken, O parayı alabilir ve borcunu ödeyebilirdi. Kimse görmemişti nede olsa, Ama o insan Yaradan’ı yok sayamazdı. Vicdanı ile savaşmak, Alın teri ile para kazanmaktan daha zor olduğu için, Bulduğu parayı emniyete teslim etti. Ve karşılığını da aldı. Çünkü inanan bir kimse, Allah’tan başka kimseden medet ummaz… O da öyle yaptı. Ve ülkemizin sanatçıları kendisine sahip çıktı. Demet Akalın, Alişan ve Mustafa Ceceli, o vatandaşın 35 bin liralık kredi borcunu ödeme sözü verdi. Herkesi bu şekilde yaşamaya davet ediyoruz. Bu haberi okuyunca aklıma TRT 1 ekranlarında yayınlanan Payitaht Abdülhamid dizisi geldi. Dizide yaklaşık 5 dakikalık süren bu sahne önemli bir konuyu anlatıyordu. Osmanlı Padişahı Aldülhamid Han’ın Mâbeyn Başkâtipi Tahsin Paşa bir yolculuk sırasında dağda namaz kılan bir çobanın duasına kulak misafiri olur. Çoban, ‘Allah'ım beni koruduğun gibi, halifemiz Sultan Abdülhamid Han'ı da koru, devletini daim kıl, cennetinle müşerref eyle’ diye dua eder. Duaya amin diyen Tahsin Paşa, Çobana ‘Duana hep Abdülhamid Han'ı da katar mısın?’ diye sorar. Çoban’da ‘Katarım elbet... Onun benden ricasıdır’ cevabını verir. Konuşma şöyle devam eder; Tahsin Paşa - Tanır mısın Sultan Abdühamid Han'ı? Kendisini gördün mü? Çoban - Buyrun oturun dilerseniz, anlatayım. Hazreti Ali, bir gün Hazreti Ömer'i telaş içinde yürürken görünce ‘Ya Emir el Mümin, nereye gidersin?’ diye sormuş. Hazreti Ömer de ‘Develerden biri kaçmış, onu aramaya gidiyorum’ demiş. Hazreti Ali, ‘İnan ki senden sonra bu ülkeyi idare edeceklere büyük bir yük bırakıyorsun. Herkes senin yaptığını yapamaz’ demiş. Bunun üzerine Hazreti Ömer şöyle cevap vermiş; ‘Allah'a yemin ederim ki, Fırat kenarında bir kurt, bir kuzuyu kapsa, korkarım ki kıyamet günü onun hesabı da Ömer'den sorulur’ Yıllar evvel benim kuzularımı da kurt kaptı. Ben de Halife'ye bir mektup yazdım ve bu hikayeyi anlattım. Bu gördüğünüz kuzuların hepsi bana Sultan Abdülhamid'in hediyesidir. Bana bir de mektup gönderdi. Tahsin Paşa - Koca Sultan senin derdini de mi gördü? Ne yazıyordu mektupta? Çoban daha sonra göğsünde taşıdığı mektubu Paşa'ya uzattı. Tahsin Paşa mektupta yazanları okurken, gözyaşlarına hakim olamadı; ‘Halife Sultan Abdülhamid Han'dan, bana halifeliğimi hatırlatan gayrimüslim tebam Markar'a... Ben senin kuzularını sana almaz isem Halife Ömer'in sözünü geri bırakmış olurum. Allah'a duam odur ki, kuzuların sana gelmeden benim canımı almasın. Eğer kuzular gelmez de mektup sana vasıl olursa, veliahtıma vasiyetimdir; Markar'a zayi olan kuzuları verilsin. Senin bende hakkın olduğu gibi benim de sende hakkım vardır. İslam'ın adaletine sığınan Markar'ı, İslam'a davet ediyorum. İslam'ı kabul et ki, ferah bulaşsın. İslam'ı kabul et ki, Allah kıymetini artırsın. Feraha kavuşman için dua ediyorum. İslam'ı seçersen, adın da Ömer Faruk olsun. İslam ile müşerref olursan, kul Hamid'i de duandan ayırma...’ Yani demem o ki, İnandığımız Allah, bizi kimseye muhtaç etmez. O yüzden kimse ne hakkı olmayana minnet etsin, Ne de istediğini başkasının hakkından gasp etsin. Biz ne istersek Yüce Allah bize istediğimizin en güzelini ve en temizini verecektir. Kalın sağlıcakla…
Ekleme Tarihi: 20 Ağustos 2020 - Perşembe
Sinan Yıldız

BAŞKA BİR MİLLETLE YAŞAYAMAM!

Sevgili okurlar…
Düşünsenize paraya ihtiyacınız var.
Bir yerde para buluyorsunuz,
Ne yaparsınız?
Ben söyleyeyim mi?
Eğer gerçekten alın teri ile çalışıyorsanız,
Bulduğunuz o parayı sahibine ulaştırmak adına bir hamle yaparsınız.
Bunun en güzel örneğini daha yeni yaşadık.
Temizlik işçisi bir vatandaş,
Çöpte bulduğu 110 bin lirayı polise teslim etti.
Hem de 35 bin liralık borcu varken,
O parayı alabilir ve borcunu ödeyebilirdi.
Kimse görmemişti nede olsa,
Ama o insan Yaradan’ı yok sayamazdı.
Vicdanı ile savaşmak,
Alın teri ile para kazanmaktan daha zor olduğu için,
Bulduğu parayı emniyete teslim etti.
Ve karşılığını da aldı.
Çünkü inanan bir kimse,
Allah’tan başka kimseden medet ummaz…
O da öyle yaptı.
Ve ülkemizin sanatçıları kendisine sahip çıktı.
Demet Akalın, Alişan ve Mustafa Ceceli, o vatandaşın 35 bin liralık kredi borcunu ödeme sözü verdi.
Herkesi bu şekilde yaşamaya davet ediyoruz.
Bu haberi okuyunca aklıma TRT 1 ekranlarında yayınlanan Payitaht Abdülhamid dizisi geldi.
Dizide yaklaşık 5 dakikalık süren bu sahne önemli bir konuyu anlatıyordu.
Osmanlı Padişahı Aldülhamid Han’ın Mâbeyn Başkâtipi Tahsin Paşa bir yolculuk sırasında dağda namaz kılan bir çobanın duasına kulak misafiri olur.
Çoban, ‘Allah'ım beni koruduğun gibi, halifemiz Sultan Abdülhamid Han'ı da koru, devletini daim kıl, cennetinle müşerref eyle’ diye dua eder.
Duaya amin diyen Tahsin Paşa, Çobana ‘Duana hep Abdülhamid Han'ı da katar mısın?’ diye sorar.
Çoban’da ‘Katarım elbet... Onun benden ricasıdır’ cevabını verir.
Konuşma şöyle devam eder;
Tahsin Paşa - Tanır mısın Sultan Abdühamid Han'ı? Kendisini gördün mü?
Çoban - Buyrun oturun dilerseniz, anlatayım. Hazreti Ali, bir gün Hazreti Ömer'i telaş içinde yürürken görünce ‘Ya Emir el Mümin, nereye gidersin?’ diye sormuş. Hazreti Ömer de ‘Develerden biri kaçmış, onu aramaya gidiyorum’ demiş. Hazreti Ali, ‘İnan ki senden sonra bu ülkeyi idare edeceklere büyük bir yük bırakıyorsun. Herkes senin yaptığını yapamaz’ demiş.
Bunun üzerine Hazreti Ömer şöyle cevap vermiş; ‘Allah'a yemin ederim ki, Fırat kenarında bir kurt, bir kuzuyu kapsa, korkarım ki kıyamet günü onun hesabı da Ömer'den sorulur’ Yıllar evvel benim kuzularımı da kurt kaptı. Ben de Halife'ye bir mektup yazdım ve bu hikayeyi anlattım. Bu gördüğünüz kuzuların hepsi bana Sultan Abdülhamid'in hediyesidir.
Bana bir de mektup gönderdi.
Tahsin Paşa - Koca Sultan senin derdini de mi gördü? Ne yazıyordu mektupta?
Çoban daha sonra göğsünde taşıdığı mektubu Paşa'ya uzattı.
Tahsin Paşa mektupta yazanları okurken, gözyaşlarına hakim olamadı;
‘Halife Sultan Abdülhamid Han'dan, bana halifeliğimi hatırlatan gayrimüslim tebam Markar'a...
Ben senin kuzularını sana almaz isem Halife Ömer'in sözünü geri bırakmış olurum. Allah'a duam odur ki, kuzuların sana gelmeden benim canımı almasın. Eğer kuzular gelmez de mektup sana vasıl olursa, veliahtıma vasiyetimdir; Markar'a zayi olan kuzuları verilsin. Senin bende hakkın olduğu gibi benim de sende hakkım vardır. İslam'ın adaletine sığınan Markar'ı, İslam'a davet ediyorum. İslam'ı kabul et ki, ferah bulaşsın. İslam'ı kabul et ki, Allah kıymetini artırsın. Feraha kavuşman için dua ediyorum. İslam'ı seçersen, adın da Ömer Faruk olsun. İslam ile müşerref olursan, kul Hamid'i de duandan ayırma...’
Yani demem o ki,
İnandığımız Allah, bizi kimseye muhtaç etmez.
O yüzden kimse ne hakkı olmayana minnet etsin,
Ne de istediğini başkasının hakkından gasp etsin.
Biz ne istersek Yüce Allah bize istediğimizin en güzelini ve en temizini verecektir.
Kalın sağlıcakla…
Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yildizhaber.com.tr sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.