Erol KÜÇÜK
Köşe Yazarı
Erol KÜÇÜK
 

GÜLE GÜLE GİT, YOLUN AÇIK OLSUN OĞLUM

Temel öğretiler dışında kararlarını alırken fazla müdahaleci olmadım, artıyı eksiyi sunup seçimi ona bıraktım hep. Sorumluluk sahibi olmasının yolunun kendi kararlarını vermesinden geçeceğine inandım hep. Ben ta ortaokuldayken kim bilir hangi derste öğrendiysem, "sorumluluk sahibi olmak demek, yaptıklarının sonuçlarına katlanmaktır," cümlesi vardı aklımda hep. Babası  da olsam, yapacaklarının en çok kendini bağlayacağını öğreterek, karar aşamalarına gelmeden önünü ardını görmesinin yollarını sunarak, kararlarında yalnız olmasını sağlamaya çalıştım hep. Bu sayede hem cesaret hem deneyim kazanmasını sağlamak, hatalı olsa da hatayı dikte ederek değil, yaşayarak öğrenmesini istedim hep. "Soba sıcak, dokunma!" demeyi ihmal etmeyerek ama illa ki dokunacaksa da, yanında yardıma hazır ama saygıyla bekledim hep. Oğlum... babalığımın ilk öznesi kızım, ikinci öznesi oğlum... Deneyimsizliklerimin deneme tahtası... Hayatın bambaşka yönlerini ve bambaşka Furkan’ı  tanımama vesile olan babalığı ikinci  yaşadığım evladım... Hayatındaki önemli bir basamakta tamamen kendi isteğiyle seçimini yaptı: O artık İstanbul'da isim yapmış bir üniversite olan Bahçeşehir Üniversitesi Mühendislik Fakültesi Yazılım mühendisliğinde  okuyacak. Bir senedir zaten bunu istediğini bilerek geçti zaman. Masasına gömüldükçe vaktin yaklaştığını bildim ama uzaktı gene de hep. Mola verip yanımıza geldikçe, gözlerimle sevdim onu. "Belki de seneye evde olmayacak," diyerek, gitmeden özledim onu. Doyasıya doldurmak istedim; evdeki varlığını gözlerime, kokusunu burnuma, ellerini ellerime... Ya ders çalışıyordu, ya hava almak için çıkıyordu: "iyi de yeterince göremiyorum," diye telaş ettim hep. Ama asla "dayanamam, gitme, buralarda oku," demedim.Çünkü kafasına koymuştu bir kere ablasının üniversitesinde okumayı. Önce puanı geldi. Sonra tercihlerini yaptı. İlk üç  tercihin hepsini de Bahçeşehir Üniversitesi’ne  yazdı. Ama sonucu gelene kadar bunların hiçbiri, ki hazırım sanıyordum, beni bu kadar vurmamıştı. Üzgün değilim. İstediğinin olmasından dolayı biz de, o da çok mutluyuz. Ama işte... Çocuklar küçükken, büyümüş çocuklu babalar , "en güzel zamanları şimdi," derlerdi anlamazdım. Ben, "çocuklarım dizimin dibinde olsunlar," demediğim ve baskıyla diretmeye asla inanmadığım için, önlerini hep açık tuttum. Ama işte... Kızım ve oğlumla duyduğum gurur ve hayatlarına  yön vermesine olan saygım, babalık duygularımın ve müstakbel özlemlerimin önünde. Bencilce davranıp, kendimi düşünerek, patolojik bir tutkuyla önünü kesecek değilim. Ona bu yaşına kadar öğrettiklerimizle güzel bir yolda ilerleyeceğine olan inancım da tam. Ama işte... "Yuvadan uçmanın birinci ayağı önümüzde hazır. O artık Bilgisayar Yazılım  Mühendisliği okumak için uçtu gitti. Çok sevdiği fizik ve matematikle haşır neşir olacağı bir hayat onu bekliyor. " (Amaaan zaten çok yemek seçer. Annesi onu mu pişirsem, bunu mu pişirsemden kurtuldu. Oh be! Gitsin de görsün bakalım, abla yemeği nasılmış. Şimdi artık istediği kadar hamburger, köfte, patates, makarna yiyebilir. Annesi  bundan sonra rahatça bol bol sebze pişiririm. Ayyy, ya sebze yememekten bağırsakları durursa/kurursa? Ya sabahları uyuyakalır da derse geç kalırsa? Ya üşürse? Ya hasta olursa? Ama hayata alışmak zorundalar.Anne ve baba olmadan da yaşamayı bilmek zorundalar. Anne ve baba olarak Sizleri çok ama çok seviyoruz . Kendinize iyi bakın…)
Ekleme Tarihi: 19 Eylül 2017 - Salı
Erol KÜÇÜK

GÜLE GÜLE GİT, YOLUN AÇIK OLSUN OĞLUM

Temel öğretiler dışında kararlarını alırken fazla müdahaleci olmadım, artıyı eksiyi sunup seçimi ona bıraktım hep. Sorumluluk sahibi olmasının yolunun kendi kararlarını vermesinden geçeceğine inandım hep. Ben ta ortaokuldayken kim bilir hangi derste öğrendiysem, "sorumluluk sahibi olmak demek, yaptıklarının sonuçlarına katlanmaktır," cümlesi vardı aklımda hep. Babası  da olsam, yapacaklarının en çok kendini bağlayacağını öğreterek, karar aşamalarına gelmeden önünü ardını görmesinin yollarını sunarak, kararlarında yalnız olmasını sağlamaya çalıştım hep. Bu sayede hem cesaret hem deneyim kazanmasını sağlamak, hatalı olsa da hatayı dikte ederek değil, yaşayarak öğrenmesini istedim hep. "Soba sıcak, dokunma!" demeyi ihmal etmeyerek ama illa ki dokunacaksa da, yanında yardıma hazır ama saygıyla bekledim hep.
Oğlum... babalığımın ilk öznesi kızım, ikinci öznesi oğlum... Deneyimsizliklerimin deneme tahtası... Hayatın bambaşka yönlerini ve bambaşka Furkan’ı  tanımama vesile olan babalığı ikinci  yaşadığım evladım...
Hayatındaki önemli bir basamakta tamamen kendi isteğiyle seçimini yaptı: O artık İstanbul'da isim yapmış bir üniversite olan Bahçeşehir Üniversitesi Mühendislik Fakültesi Yazılım mühendisliğinde  okuyacak. Bir senedir zaten bunu istediğini bilerek geçti zaman. Masasına gömüldükçe vaktin yaklaştığını bildim ama uzaktı gene de hep. Mola verip yanımıza geldikçe, gözlerimle sevdim onu. "Belki de seneye evde olmayacak," diyerek, gitmeden özledim onu. Doyasıya doldurmak istedim; evdeki varlığını gözlerime, kokusunu burnuma, ellerini ellerime... Ya ders çalışıyordu, ya hava almak için çıkıyordu: "iyi de yeterince göremiyorum," diye telaş ettim hep. Ama asla "dayanamam, gitme, buralarda oku," demedim.Çünkü kafasına koymuştu bir kere ablasının üniversitesinde okumayı.
Önce puanı geldi. Sonra tercihlerini yaptı. İlk üç  tercihin hepsini de Bahçeşehir Üniversitesi’ne  yazdı. Ama sonucu gelene kadar bunların hiçbiri, ki hazırım sanıyordum, beni bu kadar vurmamıştı. Üzgün değilim. İstediğinin olmasından dolayı biz de, o da çok mutluyuz. Ama işte...
Çocuklar küçükken, büyümüş çocuklu babalar , "en güzel zamanları şimdi," derlerdi anlamazdım. Ben, "çocuklarım dizimin dibinde olsunlar," demediğim ve baskıyla diretmeye asla inanmadığım için, önlerini hep açık tuttum. Ama işte...
Kızım ve oğlumla duyduğum gurur ve hayatlarına  yön vermesine olan saygım, babalık duygularımın ve müstakbel özlemlerimin önünde. Bencilce davranıp, kendimi düşünerek, patolojik bir tutkuyla önünü kesecek değilim. Ona bu yaşına kadar öğrettiklerimizle güzel bir yolda ilerleyeceğine olan inancım da tam. Ama işte...
"Yuvadan uçmanın birinci ayağı önümüzde hazır. O artık Bilgisayar Yazılım  Mühendisliği okumak için uçtu gitti. Çok sevdiği fizik ve matematikle haşır neşir olacağı bir hayat onu bekliyor. "
(Amaaan zaten çok yemek seçer. Annesi onu mu pişirsem, bunu mu pişirsemden kurtuldu. Oh be! Gitsin de görsün bakalım, abla yemeği nasılmış. Şimdi artık istediği kadar hamburger, köfte, patates, makarna yiyebilir. Annesi  bundan sonra rahatça bol bol sebze pişiririm. Ayyy, ya sebze yememekten bağırsakları durursa/kurursa? Ya sabahları uyuyakalır da derse geç kalırsa? Ya üşürse? Ya hasta olursa? Ama hayata alışmak zorundalar.Anne ve baba olmadan da yaşamayı bilmek zorundalar. Anne ve baba olarak Sizleri çok ama çok seviyoruz . Kendinize iyi bakın…)
Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yildizhaber.com.tr sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.