Piraziz Gökçeali köyünde geçti çocukluğum. Babaannemle zaman zaman yakınlarımıza ziyarete giderdik. Yürüdüğümüz yol düz ancak yorucu idi. Babaannem önde ben arkasında onu takip ederdim. Aklım hep yeşillik alan içinde gördüğüm renk renk açmış ve değişik türdeki çiçeklerde olurdu. Onları yakından görmek ve çiçeklerini toplamak için fındık bahçesi içlerine dalıp ana yoldan uzaklaşırdım. Sonra babaannemin beni unutup uzaklaşacağını düşündükçe korkardım. Koşarak yola inerdim. Onu yolda adımlarını iyice yavaşlatmış elleri arkasında bağlı hafif eğik yürür halde görürdüm. Bu anlar dünyanın en unutulmaz anlarıydı benim için. Keşif ve merak duygumun peşinde istediğimi yapabileceğim kadar serbesttim ancak ihtiyaç duyduğumda beni yolda bekleyen biri hep vardı. Nur içinde yatsın babaanneciğimin mekanı cennet olsun.
En mutlu zamanlarım babaannemin yanında geçen zamanlardı. Bize özel ilgi gösterdiğinden dolayı idi. Evlerimiz bahçeliydi. Hem özgür oyun alanı hem arkadaş dolu bir yer olduğu İçin orayı severdim. Bir de sadece orada takdir edilirdim, eşyalarımı kendim toplar düzensiz bırakmayınca teyzem hep aferin çok düzenlisin vb. derdi. Kendimi değerli hissederdim.
Çocukluğum bayramlarda ve tatillerde babaannemin evinde geçti. Kış vakitlerinde yorganın altında ayaklarımı alır bacak arasında ısıtırdı. Portakal kabuklarını güzel koksun diye sobanın üstüne koyar, sabah uyandığımızda ilk olarak gelip odanın kapılarını o soğuğa rağmen sonuna dek açar nefesten iyi ne var derdi. Ellerimi öper okuyacak oğlanın parmakları uzun olurmuş der karnemi ne zaman götürsem yanaklarımdan öper sonrada komşularına, benim oğlum çok çalışkan diye anlatırdı. Bir kere hiç istemesem de zorla köye götürdü beni. Samanların arasında istediğim gibi yumularak oynamıştım. Hele ki çörek yapıp sıcacık çıktığı gibi bana verdi mi nasıl özel hissederdim kendimi.
Kışın yerde yer yatağı serip yattığımız zamanlar benim için çok güzeldi. Tabii uyumadan önce babaannemin bana yaptığı süt ve ablamların kahkahaları ve muhabbetleri güzeldi. Haftanın bazı günleri değirmene mısır öğütmeye giderdik. Mısırlar değirmende öğütülürken derede balık tutar tekrar dereye bırakırdık, derede yüzerdik, ahh harika günlerdi o günler.
Babam Fiskobirlik’te memur olarak çalışırdı. Akşam eve gelirken bazen Aydın Balık’tan balık alırdı. Yakın komşularla paylaşırdık, paylaşmayı unutmam mümkün değil. Şimdi öylemi kim aç kim tok, görmüyoruz bile. Küçükken kardeşlerimle bayramda şeker toplarken hiç tanımadığımız biri şekerin yanında 1 TL kadar para vermişti bana ve rüzgar gülü almıştım kendime hiç unutamam çok mutlu olmuştuk, bu her bayramda aklıma gelir. Bayramlarda her kapıyı çalan çocuğa gülümsüyor ve mutlu şekilde ayrılıyorlar kapımızdan. Kendimi özel ve değerli hissetmiştim ve tüm çocukların bunu hissetmesini ve bilmesini isterdim. Çocukluk döneminden aklımda kalan en güzel anılardan bir tanesi bayramlar da el öpmeye gittiğimiz akrabalar, 4 kardeşin en büyüğü olarak bayram harçlığı bana verilir, bende çıkışta parayı bozar bi güzel aramızda paylaştırırdım. Güvenmek ve sözünü tutmak. Küçükken babam ve annem derdi ki konumun, makamın ne olursa olsun her zaman saygılı ol çevrene ve asla kibirlenme. Böylece öğrendim ki her şeyden önce saygı ve güven önemli olan.