Erhan GÜNDOĞAR
Köşe Yazarı
Erhan GÜNDOĞAR
 

Zamanın birinde!

Onca kasvetli havanın içinde insanın birazda tebessüm edesi geliyor. Bu zor günler öyle böyle geçecek ve gidecek. Hepsini unutacağız bir zaman sonra. Bu sıkıntılı günlerde aklıma 1977 senesi geldi. Bulancak Ticaret Lisesi birinci sınıfa gidiyorum. Ya da ortaokul son sınıfı olabilir. Her neyse öyle kalmış hatırımda. Meşhur 77-7 Haziran genel seçiminin birkaç gün öncesi gibi. Tatil olduğu için okulda yok. Gün olarak bilemeyebilirim. O sabah erkenden kalkmış gazete almaya gideceğim. Merhum Hasan Tepe’nin gazete bayiinden. O zamanlar gazeteler öyle her gün bayiye gelemiyor. Haftalık ya da birkaç günlük gazetenin Bulancak’a birkaç gün sonra geldiği seneler o seneler… Ben evden çıktım ve sahilden önce iskeleye şöyle bir tur attım. Geri döndüm saat sabahın daha yedi buçuk ya da sekizi belki de! İskeleye girişte yer alan çay bahçesinin oradan karşıya geçeceğim. Yoldan arabada geçmiyor zaten. Hani “kuş uçmaz, kervan geçmez” denilen zamanlar. Öyle kaldırım kenarında beklerken, Giresun tarafından bir arabanın geldiğini gördüm ve karşıya geçmek için acele etmedim. Araba geldi ve tam ayağımın dibinde durdu. Siyah bir Mercedes. Ömrü hayatımda daha önce görmediğim bir araba. Siz deyin, o günün parası ile 50bin, ben diyeyim 100bin lira. Arabanın fiyatı işin rengi. Şimdi bile aklıma geldikçe bu kadarda olmaz dediğim bir şey oldu o anda. Araba önce durdu ve bende “ne oluyor” diye bekledim biraz. Araba öylece beklerken merak içindeydim. Kim çıkacak veya “bir şey mi soracaklar” diye. Önce şoför indi ve geldi tam benim önündeki kapıyı açtı. Sağ taraftan inen kişi ile burun buruna geldim. Alnı açık ve güneşten kıpkırmızı olmuş bu kişi bana baktı ve birkaç adım soluna dönerek birisinin gelmesini bekledi. Ben içimden, “Lan ben bu adamı tanıyorum da” diyorum ve adı bir türlü o anda aklıma gelmiyor. Aradan 1 dakika falan geçti ve karşıdan koşarak birisi geldi ve “Beyim hoş geldiniz” diyerek elini öptü ve kucakladı. Ben o kişinin de kim olduğunu bilmediğim için avil avil baktım durdum. Onlar ayaküstü birkaç kelam etti ve inen kişi arabasına binerek gitti. Ben de karşıya geçtim meydandan evin yolunu tuttum. Sonra aradan birkaç gün geçince bu kişinin kim olduğunu anladım. Bu kişi seçim konuşması için Trabzon’dan Ankara’ya dönen MC hükümetlerinin Başbakanı Adalet Partisi Genel Başkanı Süleyman Demirel’di. O anda uyanamadık. “Vay baba hoş geldin” deyip elini öpüp sarılsaydık şimdi siyasette bir numara olmuştum. Hey gidi hey!                  
Ekleme Tarihi: 27 Nisan 2020 - Pazartesi
Erhan GÜNDOĞAR

Zamanın birinde!

Onca kasvetli havanın içinde insanın birazda tebessüm edesi geliyor.

Bu zor günler öyle böyle geçecek ve gidecek.

Hepsini unutacağız bir zaman sonra.

Bu sıkıntılı günlerde aklıma 1977 senesi geldi.

Bulancak Ticaret Lisesi birinci sınıfa gidiyorum.

Ya da ortaokul son sınıfı olabilir.

Her neyse öyle kalmış hatırımda.

Meşhur 77-7 Haziran genel seçiminin birkaç gün öncesi gibi.

Tatil olduğu için okulda yok.

Gün olarak bilemeyebilirim.

O sabah erkenden kalkmış gazete almaya gideceğim.

Merhum Hasan Tepe’nin gazete bayiinden.

O zamanlar gazeteler öyle her gün bayiye gelemiyor.

Haftalık ya da birkaç günlük gazetenin Bulancak’a birkaç gün sonra geldiği seneler o seneler…

Ben evden çıktım ve sahilden önce iskeleye şöyle bir tur attım.

Geri döndüm saat sabahın daha yedi buçuk ya da sekizi belki de! İskeleye girişte yer alan çay bahçesinin oradan karşıya geçeceğim.

Yoldan arabada geçmiyor zaten.

Hani “kuş uçmaz, kervan geçmez” denilen zamanlar.

Öyle kaldırım kenarında beklerken, Giresun tarafından bir arabanın geldiğini gördüm ve karşıya geçmek için acele etmedim. Araba geldi ve tam ayağımın dibinde durdu. Siyah bir Mercedes. Ömrü hayatımda daha önce görmediğim bir araba.

Siz deyin, o günün parası ile 50bin, ben diyeyim 100bin lira. Arabanın fiyatı işin rengi. Şimdi bile aklıma geldikçe bu kadarda olmaz dediğim bir şey oldu o anda.

Araba önce durdu ve bende “ne oluyor” diye bekledim biraz. Araba öylece beklerken merak içindeydim. Kim çıkacak veya “bir şey mi soracaklar” diye.

Önce şoför indi ve geldi tam benim önündeki kapıyı açtı. Sağ taraftan inen kişi ile burun buruna geldim. Alnı açık ve güneşten kıpkırmızı olmuş bu kişi bana baktı ve birkaç adım soluna dönerek birisinin gelmesini bekledi. Ben içimden, “Lan ben bu adamı tanıyorum da” diyorum ve adı bir türlü o anda aklıma gelmiyor.

Aradan 1 dakika falan geçti ve karşıdan koşarak birisi geldi ve “Beyim hoş geldiniz” diyerek elini öptü ve kucakladı. Ben o kişinin de kim olduğunu bilmediğim için avil avil baktım durdum. Onlar ayaküstü birkaç kelam etti ve inen kişi arabasına binerek gitti.

Ben de karşıya geçtim meydandan evin yolunu tuttum. Sonra aradan birkaç gün geçince bu kişinin kim olduğunu anladım.

Bu kişi seçim konuşması için Trabzon’dan Ankara’ya dönen MC hükümetlerinin Başbakanı Adalet Partisi Genel Başkanı Süleyman Demirel’di. O anda uyanamadık. “Vay baba hoş geldin” deyip elini öpüp sarılsaydık şimdi siyasette bir numara olmuştum. Hey gidi hey!                  

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yildizhaber.com.tr sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.