Her derde şifa denen yiyecek ve içecek bu topraklarda eksik olmazdı. Ne zaman derseniz, daha dün denecek yakındı bu söylediklerim. Hasta olduğunuzda, bir yeriniz de sıkıntı olduğunda bu topraklarda her daim pıtrak gibi yetişen ve biten bütün nebatatlar deva olarak kullanılırdı. Bunlar bir zaman sonra nereden geldiği bilinmeyen bir talimat ile bu toprakların insanlarının hayatından çıktı gitti. Sonra modern tıp denen bir sistemin ilaçları ile bugünlere geldik. Bunlar bizde hiçbir şekilde masaya yatırılmadan, sorgulanmadan ve niye böyle yapıyoruz, diyerek irdelenmeden hayatımıza boca edildi. Bunu tartışmak ve konuşmak sanki bir yasak perdesinin arkasında, kimse görmesin duymasın misali gözlerden ırak tutuldu. Bunu çokça konuşmak ve tartışmak lazım. Mevzunun pekmez ile bağı nereden geliyor, diyerek sual edersiniz bilirim. Geçen akşam evde bir kanalda belgesel vardı onu takip ediyordum. Anadolu’daki insan hayatının zorluğu ve mücadele hali hikaye ediliyordu. Bölümde Sinop’un bir köyünde hanımların kurduğu bir üretim kooperatifinin kurucusu olan kişinin bu işi yapması anlatılıyordu. Buranın en bilinen üretimi don pekmezi denen pekmezin yapılışı, satışı ve buradan para kazanan bu hanımların mücadelesi anlatılıyor ve sadece burada üretilen don pekmezinin nasıl şifa kaynağı olduğu ifade ediliyor. Ha bu arada bu köydeki ahşap evleri görünce anlatılan hikaye benim için daha cazip oldu. Ahşap denince aklım gider. İnsan sağlığı için bire bir olan bir evdir ahşap. Tabii betonu sevenler için bu çokta makbul değildir. Bu insanlar bu pekmezi elma ve armut’un bu köyde yetişeninden harmanlayıp üretiyor. Yeşil, tabiat, temiz hava, bol güneş, gerçi yağmur çok yağan bir köymüş, ağaçlar insan bu beton yığınından kaçmak için işte sebep olarak akla daha mantıklı geliyor. Yahu daha ağzına pekmez sürmeden bir hayat idame ettiren insanlar var bu ülkede. Hele ki; belli bir yaşın altındaki insanların pekmezin adını bile duyduğunu sanmıyorum. Asitli içecekleri ve yiyecekleri bir şey zanneden yeni nesil ve biraz üstündeki insanlar geçtim pekmezi yoğurt bile yemeyi bilmiyor. Bir gün bir antremanda sporcularıma sormuştum. Ne yiyip içersiniz, diye! Biri hayatında hiç yoğurt yemediğini söylemiş; ben de, “niye yemezsin” diyerek sormuştum. O da tadını beğenmediğini söylemişti. Bana çok garip gelmişti bu! Epeyce bir zaman geçti bu arada, pekmez ve diğerleri sanki çizgi romanlarda kaldı gibi. Mesele çok önemli anlayana!
Anasayfa
Yazarlar
Erhan GÜNDOĞAR
Yazı Detayı
Bu yazı 933+ kez okundu.
PEKMEZ SEVER MİSİNİZ?
Her derde şifa denen yiyecek ve içecek bu topraklarda eksik olmazdı. Ne zaman derseniz, daha dün denecek yakındı bu söylediklerim. Hasta olduğunuzda, bir yeriniz de sıkıntı olduğunda bu topraklarda her daim pıtrak gibi yetişen ve biten bütün nebatatlar deva olarak kullanılırdı. Bunlar bir zaman sonra nereden geldiği bilinmeyen bir talimat ile bu toprakların insanlarının hayatından çıktı gitti. Sonra modern tıp denen bir sistemin ilaçları ile bugünlere geldik. Bunlar bizde hiçbir şekilde masaya yatırılmadan, sorgulanmadan ve niye böyle yapıyoruz, diyerek irdelenmeden hayatımıza boca edildi. Bunu tartışmak ve konuşmak sanki bir yasak perdesinin arkasında, kimse görmesin duymasın misali gözlerden ırak tutuldu. Bunu çokça konuşmak ve tartışmak lazım. Mevzunun pekmez ile bağı nereden geliyor, diyerek sual edersiniz bilirim. Geçen akşam evde bir kanalda belgesel vardı onu takip ediyordum. Anadolu’daki insan hayatının zorluğu ve mücadele hali hikaye ediliyordu. Bölümde Sinop’un bir köyünde hanımların kurduğu bir üretim kooperatifinin kurucusu olan kişinin bu işi yapması anlatılıyordu. Buranın en bilinen üretimi don pekmezi denen pekmezin yapılışı, satışı ve buradan para kazanan bu hanımların mücadelesi anlatılıyor ve sadece burada üretilen don pekmezinin nasıl şifa kaynağı olduğu ifade ediliyor. Ha bu arada bu köydeki ahşap evleri görünce anlatılan hikaye benim için daha cazip oldu. Ahşap denince aklım gider. İnsan sağlığı için bire bir olan bir evdir ahşap. Tabii betonu sevenler için bu çokta makbul değildir. Bu insanlar bu pekmezi elma ve armut’un bu köyde yetişeninden harmanlayıp üretiyor. Yeşil, tabiat, temiz hava, bol güneş, gerçi yağmur çok yağan bir köymüş, ağaçlar insan bu beton yığınından kaçmak için işte sebep olarak akla daha mantıklı geliyor. Yahu daha ağzına pekmez sürmeden bir hayat idame ettiren insanlar var bu ülkede. Hele ki; belli bir yaşın altındaki insanların pekmezin adını bile duyduğunu sanmıyorum. Asitli içecekleri ve yiyecekleri bir şey zanneden yeni nesil ve biraz üstündeki insanlar geçtim pekmezi yoğurt bile yemeyi bilmiyor. Bir gün bir antremanda sporcularıma sormuştum. Ne yiyip içersiniz, diye! Biri hayatında hiç yoğurt yemediğini söylemiş; ben de, “niye yemezsin” diyerek sormuştum. O da tadını beğenmediğini söylemişti. Bana çok garip gelmişti bu! Epeyce bir zaman geçti bu arada, pekmez ve diğerleri sanki çizgi romanlarda kaldı gibi. Mesele çok önemli anlayana!
Ekleme
Tarihi: 25 Nisan 2025 -Cuma
PEKMEZ SEVER MİSİNİZ?
Yazıya ifade bırak !
Bu yazıya hiç ifade kullanılmamış ilk ifadeyi siz kullanın.
Okuyucu Yorumları
(0)
Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.