Erhan GÜNDOĞAR
Köşe Yazarı
Erhan GÜNDOĞAR
 

Geçmiş sadece bir hatıra mıdır?

Süt tozunu içtik ve bugünlere geldik. Bilmiyorum belki birisi sormuş ve cevap ta almıştır o zamanda. Bizde fakirlik çok olunca bunu sormak o anda aklımıza gelmemiş besbelli. Önce karnın doyacak ve sonra okula gidecen ve büyüyüp büyük adam olacaksın. Gerçi öyle bir durumda olmadı benim ve kardeşlerim için.  Hep bir sıkıntı içinde hayatta kalma için çabaladık durduk. Sadece ben değildim bu sıkıntıları çeken. Çok insan ve aile vardı o günlerde aynı durumda olan. Ha süt tozu aslında çok detaylı araştırılıp bir yere gelinmeli. Bunu buraya koyalım ve hikayenin bir başka yerine geçelim.  Evimiz sahildeydi(ya öyle villa yalı falan değil yani!)tek katlı kaldırımın kenarında üstü kiremitli, önünde ahır ve içinde inek ve danası ile kıt kanaat geçinen bir haneyiz. Sütümüz, yağımız, peynirimiz hep olur ve bir gün bile aklımıza başka bir şey yemek gelmezdi. Sabah bunlardan yer ve okula giderdik. Sonra bir gün çay içmeye başladık. Bu çayında şekerle tadı olur diyerek şeker almaya ve çayın içine atamaya başladığımızı hatırlıyorum. Tepsi de ekmek yapardı anam. Mısır unu, bulursak buğdaydan olurdu. Hatta bu zorlu şartlara rağmen babam bir teneke balda alır ve bunun parasını fındık sonrası verirdi. Şimdi bir teneke bal alacan, insan aç kalır yahu! Tereyağını sütten yaparlardı insanlar. Francala ekmeğin soframıza gelmesi, hep bu zamanlara rast geliyor her niye ise, sene 1970’li anlar. Okula gidiyorum ancak bunu çok da sormaya aklım ermiyor o zaman. Yine bir sonra diyerek devam edelim: Ben yaşta olanlar bilir ve unutmaz sanırım. Evlere vita yağı diyerek bir şey girdi. Hala da insana verdiği arazlar gitmiş değil bu arada. Efendim bu Avrupa’dan gelirmiş ve sağlık için çok iyiymiş, diyerek, bize bir güzel kakalamışlar. Çok yedik bu meretten. Tabii bu arada ülkede gelişiyor ve yeni yeni şeyler evlere giriyor. Bu yeni şeylerin en önemlisi ve evlere girmesi isteneni ise margarin denen yağ idi. 1970’li senelerden sonra bunu yemeyen insan kalmamıştır sanırım. Bunun nasıl bir şey olduğunu bir türlü anlamadık ve ekmeğin üzerine reçel ile sürerek bize “çok güzel çok” diyerek yedirdiler. Nasıl bir zehir olduğunu daha yeni yeni anlıyoruz. Bunu bize niye yedirdiler, önümüze getirenler çok iyi biliyordu, sadece biz saflar bunu bilmiyorduk. Devam da fayda var yani! 
Ekleme Tarihi: 26 Ağustos 2022 - Cuma
Erhan GÜNDOĞAR

Geçmiş sadece bir hatıra mıdır?

Süt tozunu içtik ve bugünlere geldik. Bilmiyorum belki birisi sormuş ve cevap ta almıştır o zamanda. Bizde fakirlik çok olunca bunu sormak o anda aklımıza gelmemiş besbelli. Önce karnın doyacak ve sonra okula gidecen ve büyüyüp büyük adam olacaksın. Gerçi öyle bir durumda olmadı benim ve kardeşlerim için.  Hep bir sıkıntı içinde hayatta kalma için çabaladık durduk. Sadece ben değildim bu sıkıntıları çeken. Çok insan ve aile vardı o günlerde aynı durumda olan. Ha süt tozu aslında çok detaylı araştırılıp bir yere gelinmeli. Bunu buraya koyalım ve hikayenin bir başka yerine geçelim.  Evimiz sahildeydi(ya öyle villa yalı falan değil yani!)tek katlı kaldırımın kenarında üstü kiremitli, önünde ahır ve içinde inek ve danası ile kıt kanaat geçinen bir haneyiz.

Sütümüz, yağımız, peynirimiz hep olur ve bir gün bile aklımıza başka bir şey yemek gelmezdi. Sabah bunlardan yer ve okula giderdik. Sonra bir gün çay içmeye başladık. Bu çayında şekerle tadı olur diyerek şeker almaya ve çayın içine atamaya başladığımızı hatırlıyorum. Tepsi de ekmek yapardı anam. Mısır unu, bulursak buğdaydan olurdu. Hatta bu zorlu şartlara rağmen babam bir teneke balda alır ve bunun parasını fındık sonrası verirdi. Şimdi bir teneke bal alacan, insan aç kalır yahu! Tereyağını sütten yaparlardı insanlar. Francala ekmeğin soframıza gelmesi, hep bu zamanlara rast geliyor her niye ise, sene 1970’li anlar. Okula gidiyorum ancak bunu çok da sormaya aklım ermiyor o zaman. Yine bir sonra diyerek devam edelim: Ben yaşta olanlar bilir ve unutmaz sanırım. Evlere vita yağı diyerek bir şey girdi. Hala da insana verdiği arazlar gitmiş değil bu arada. Efendim bu Avrupa’dan gelirmiş ve sağlık için çok iyiymiş, diyerek, bize bir güzel kakalamışlar. Çok yedik bu meretten. Tabii bu arada ülkede gelişiyor ve yeni yeni şeyler evlere giriyor. Bu yeni şeylerin en önemlisi ve evlere girmesi isteneni ise margarin denen yağ idi. 1970’li senelerden sonra bunu yemeyen insan kalmamıştır sanırım. Bunun nasıl bir şey olduğunu bir türlü anlamadık ve ekmeğin üzerine reçel ile sürerek bize “çok güzel çok” diyerek yedirdiler. Nasıl bir zehir olduğunu daha yeni yeni anlıyoruz. Bunu bize niye yedirdiler, önümüze getirenler çok iyi biliyordu, sadece biz saflar bunu bilmiyorduk. Devam da fayda var yani! 

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yildizhaber.com.tr sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.