Erhan GÜNDOĞAR
Köşe Yazarı
Erhan GÜNDOĞAR
 

Buraya nasıl geldik ki?

Salı sabahı evden çıkmadan önce tv’de sabah haberlerine bakıyordum. O an ki haberde, zeytinler de yapılan çok sayıda ki, üç kağıtlar hakkında bilgiler yer alıyordu. Zeytin derken, hepsi değil hani! Yanlış anlama olmasın. Gözü doymayan, paraya tapan, helal haram nedir bilmeyen, hemen hemen her işte olan, üç kağıt ile ürettiği ürün ile vatandaşı tokatlayan ve bundan haksız kazanç sağlayanlardan bahsediyordular ve bende bundan bahsediyorum.  Daha önceleri de bu ülke de yüzlerce, binlerce defa okuduğumuz, izlediğimiz, film ve dizilerde rast geldiğimiz bir durumdan söz ediyorum. Bu ülkede zamanını bilmediğimiz bir anda, insanlara birden bir haller oldu. Kaç sene geçti bilmiyorum. Yaşım kaçtı onu da tam kestiremiyorum.  Okuduğum bir gazetede, kırmızı mercimeğe kiremit tozu katıldığı ve bu hali ile satıldığını yazan bir haber vardı. Çok şaşırmış ve ne olduğunu anlamam mümkün olmamıştı. Sonraları bu tür haberler gittikçe artı. Yeme içmeden tutunda, aklınıza gelebilecek her şeyde bazı ahlak yoksunu insanlar, bu tür işlere tenezzül ederek ekmek parası kazanıyordu. Artık nasıl bir ekmek parası ise akşam evde afiyetle yiyordular. Bu haber beni epeyce bir düşünmeye sevk etti. İnsanımız böyle şeylere tamah ediyorsa; tabii yine herkes değil canım, ruhunda ahlaksızlık olanlar sadece, bu hale gelmesinin bir manası olmalıdır.  Bu zeytin haberinde bazı satıcıların, zeytine, ayakkabı boyası ile renk vermiş, kimi sac tozu katmış, kimi kahverengi boya ile boyamış, kimi kostik katmış, kimi daha siyah olsun, diye siyah boya ile bir güzel renk vermiş. Akıl dışı şeyler ile daha çok kazanmak için bu işleri yapmış. Herhalde durup dururken bunları yapma gereği duymadılar. Biri veya birileri söylemiş olmalı, ya da kendi aklına gelip bu üç kağıt denen kötülüğü yapmışlardır. Süte, çok su katan, peynire un katan, buğdaya hızar tozu katan, biberi kırmızıya boyayan, arızalı makinelere eski parça takanlar, parçayı içinden alıp, eskiyi takanlar, benzine su katan, 10 numara araç yağını benzine katanlar, daha neler neler! Dolandırıcısının eksik olmadığı bir ülke burası. Üç kağıt, kumpas, alavere dalavere bizde bitmez.  Bakıyorum başka ülkelere, bu tür işler ne kadar yaygın, insanlar üç kağıt yapıyor mu, diye bizim yanımızda solda sıfır bile değiller. Ya da daha önce bu yolları geçtikleri içinde, gerek duymuyorlar. Olan bizim ülkemize ve insanımıza oluyor. Peki; kim fısıldıyor bunu bu üç kağıtçıların kulağına, diye sormak lazım değil mi? Lazım lazım hem de acımadan sormalı!      
Ekleme Tarihi: 01 Nisan 2022 - Cuma
Erhan GÜNDOĞAR

Buraya nasıl geldik ki?

Salı sabahı evden çıkmadan önce tv’de sabah haberlerine bakıyordum. O an ki haberde, zeytinler de yapılan çok sayıda ki, üç kağıtlar hakkında bilgiler yer alıyordu. Zeytin derken, hepsi değil hani! Yanlış anlama olmasın. Gözü doymayan, paraya tapan, helal haram nedir bilmeyen, hemen hemen her işte olan, üç kağıt ile ürettiği ürün ile vatandaşı tokatlayan ve bundan haksız kazanç sağlayanlardan bahsediyordular ve bende bundan bahsediyorum. 

Daha önceleri de bu ülke de yüzlerce, binlerce defa okuduğumuz, izlediğimiz, film ve dizilerde rast geldiğimiz bir durumdan söz ediyorum. Bu ülkede zamanını bilmediğimiz bir anda, insanlara birden bir haller oldu. Kaç sene geçti bilmiyorum. Yaşım kaçtı onu da tam kestiremiyorum.  Okuduğum bir gazetede, kırmızı mercimeğe kiremit tozu katıldığı ve bu hali ile satıldığını yazan bir haber vardı. Çok şaşırmış ve ne olduğunu anlamam mümkün olmamıştı. Sonraları bu tür haberler gittikçe artı. Yeme içmeden tutunda, aklınıza gelebilecek her şeyde bazı ahlak yoksunu insanlar, bu tür işlere tenezzül ederek ekmek parası kazanıyordu. Artık nasıl bir ekmek parası ise akşam evde afiyetle yiyordular.

Bu haber beni epeyce bir düşünmeye sevk etti. İnsanımız böyle şeylere tamah ediyorsa; tabii yine herkes değil canım, ruhunda ahlaksızlık olanlar sadece, bu hale gelmesinin bir manası olmalıdır. 

Bu zeytin haberinde bazı satıcıların, zeytine, ayakkabı boyası ile renk vermiş, kimi sac tozu katmış, kimi kahverengi boya ile boyamış, kimi kostik katmış, kimi daha siyah olsun, diye siyah boya ile bir güzel renk vermiş. Akıl dışı şeyler ile daha çok kazanmak için bu işleri yapmış. Herhalde durup dururken bunları yapma gereği duymadılar. Biri veya birileri söylemiş olmalı, ya da kendi aklına gelip bu üç kağıt denen kötülüğü yapmışlardır.

Süte, çok su katan, peynire un katan, buğdaya hızar tozu katan, biberi kırmızıya boyayan, arızalı makinelere eski parça takanlar, parçayı içinden alıp, eskiyi takanlar, benzine su katan, 10 numara araç yağını benzine katanlar, daha neler neler! Dolandırıcısının eksik olmadığı bir ülke burası. Üç kağıt, kumpas, alavere dalavere bizde bitmez.  Bakıyorum başka ülkelere, bu tür işler ne kadar yaygın, insanlar üç kağıt yapıyor mu, diye bizim yanımızda solda sıfır bile değiller. Ya da daha önce bu yolları geçtikleri içinde, gerek duymuyorlar. Olan bizim ülkemize ve insanımıza oluyor. Peki; kim fısıldıyor bunu bu üç kağıtçıların kulağına, diye sormak lazım değil mi? Lazım lazım hem de acımadan sormalı!      

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yildizhaber.com.tr sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.