Erhan GÜNDOĞAR
Köşe Yazarı
Erhan GÜNDOĞAR
 

Bu nasıl arkadaşlık allah aşkına?

Sıcağı sıcağına yazayım dedim. Dün mutat Piraziz’e gidişimi yapmış geri dönüyordum. Dolmuş belediye karşısından yolcu almak için durağa yanaştı. Durakta 3 genç vardı. Biri dolmuşa binmek için yürürken, diğer genç ona “geri gelecek misin” diye sordu. Binmek üzere olan gençte kızgın bir ifade ile “geri gelmeyeceğim, beklemeyin beni” diyerek cevap verdi. Durakta kalan genç de, ‘sansürlü yazayım bu söylediklerini’, “s….yım senin ölüne dirine istersen dön” diyerek dolmuşa binen gencin arkasından dönerek gitti. Genç dolmuşa oturdu ve öylece kaldı. Ben de oturduğum yerden kendi kendime “bu nasıl bir iş, bu nasıl bir arkadaşlık ya da kardeşlik(gençler kardeş de olabilirdi)insanın bunu anlaması kolay değil. Yol boyunca aklıma doğduğum mahallede ve sonradan başka mahallelerde arkadaş ve dost olduğumuz çok sayıda kişi ile birlikte onca zaman geçirdiğimiz anlar geldi, ama böyle olmayacak sözler, cümleler, laf sokuşturmalar birbirimize etmedik. Ha bizim de aramızda tartışma, atışma, küslük, çekememezlik oldu zaman zaman. Ancak gel gör ki, bir gün bile böyle ağır söz söylemek söz konusu bile olmadı. Bir mahallede, bir sokakta, akşama kadar bir arada olan insanlar olarak hep bir şeyleri paylaştık, oyun oynadık, top peşinde koştuk, çalıştık, eğlendik ve yıllarca aynı şekilde gittik. Şimdi ise, arkadaşlık, dostluk, kardeşlik bu hale gelmişse “vay halimize” diye karalar bağlamak zamanıdır derim. Bir misal vereyim size: Ortaokula gidiyordum galiba. Akşam eve geldiğimde, ağbim beni yanına çağırdı ve “sen bugün ne yaptın bakayım” dedi. Bende düşündüm taşındım, fakat aklıma ne yaptığım gelmediği için de “ne yapmışım ki” dedim. Sinirlenerek “bilmiyon mu ne yaptığını?” diye üsteledi ama ben yine de “bir şey yapmadım niye kızıyorsun” dedim. “Bak tepemin tasını attırma benim, sen kendinden kaç yaş büyük birine adı ile sesleniyorsun, bir daha duymayayım” deyince anladım ne olduğunu. Ağbimin dediği doğruydu. O zamanlarda böyle toyluklar ailenin kulağına gider ve akşamları hesap verilirdi. Tabii o zamandan sonra bu konulara dikkat ettik ve adabı muaşeret kurallarına azami dikkat ederek bu günler geldik. Bu zamanın gençleri erkek-kız fark etmez aynen yukarıda kaleme aldığım gibi frene basmadan gidiyorlar. Ondan sonra da ilk viraj da savrulup duvara tosluyorlar.            
Ekleme Tarihi: 05 Temmuz 2019 - Cuma
Erhan GÜNDOĞAR

Bu nasıl arkadaşlık allah aşkına?

Sıcağı sıcağına yazayım dedim. Dün mutat Piraziz’e gidişimi yapmış geri dönüyordum. Dolmuş belediye karşısından yolcu almak için durağa yanaştı. Durakta 3 genç vardı. Biri dolmuşa binmek için yürürken, diğer genç ona “geri gelecek misin” diye sordu. Binmek üzere olan gençte kızgın bir ifade ile “geri gelmeyeceğim, beklemeyin beni” diyerek cevap verdi. Durakta kalan genç de, ‘sansürlü yazayım bu söylediklerini’, “s….yım senin ölüne dirine istersen dön” diyerek dolmuşa binen gencin arkasından dönerek gitti. Genç dolmuşa oturdu ve öylece kaldı.

Ben de oturduğum yerden kendi kendime “bu nasıl bir iş, bu nasıl bir arkadaşlık ya da kardeşlik(gençler kardeş de olabilirdi)insanın bunu anlaması kolay değil.

Yol boyunca aklıma doğduğum mahallede ve sonradan başka mahallelerde arkadaş ve dost olduğumuz çok sayıda kişi ile birlikte onca zaman geçirdiğimiz anlar geldi, ama böyle olmayacak sözler, cümleler, laf sokuşturmalar birbirimize etmedik. Ha bizim de aramızda tartışma, atışma, küslük, çekememezlik oldu zaman zaman. Ancak gel gör ki, bir gün bile böyle ağır söz söylemek söz konusu bile olmadı. Bir mahallede, bir sokakta, akşama kadar bir arada olan insanlar olarak hep bir şeyleri paylaştık, oyun oynadık, top peşinde koştuk, çalıştık, eğlendik ve yıllarca aynı şekilde gittik.

Şimdi ise, arkadaşlık, dostluk, kardeşlik bu hale gelmişse “vay halimize” diye karalar bağlamak zamanıdır derim.

Bir misal vereyim size: Ortaokula gidiyordum galiba. Akşam eve geldiğimde, ağbim beni yanına çağırdı ve “sen bugün ne yaptın bakayım” dedi. Bende düşündüm taşındım, fakat aklıma ne yaptığım gelmediği için de “ne yapmışım ki” dedim. Sinirlenerek “bilmiyon mu ne yaptığını?” diye üsteledi ama ben yine de “bir şey yapmadım niye kızıyorsun” dedim. “Bak tepemin tasını attırma benim, sen kendinden kaç yaş büyük birine adı ile sesleniyorsun, bir daha duymayayım” deyince anladım ne olduğunu. Ağbimin dediği doğruydu. O zamanlarda böyle toyluklar ailenin kulağına gider ve akşamları hesap verilirdi. Tabii o zamandan sonra bu konulara dikkat ettik ve adabı muaşeret kurallarına azami dikkat ederek bu günler geldik.

Bu zamanın gençleri erkek-kız fark etmez aynen yukarıda kaleme aldığım gibi frene basmadan gidiyorlar. Ondan sonra da ilk viraj da savrulup duvara tosluyorlar.       

    

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yildizhaber.com.tr sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.