Erhan GÜNDOĞAR
Köşe Yazarı
Erhan GÜNDOĞAR
 

Beni eve hapsedin, zincire vurun

Sabah sabah ağzımın tadını kaçırdılar. Akşam haberlerde yasakların gevşetilmesiyle ilgili az da olsa sevindirici haberleri millet olarak izledik. Sabah oldu çayımı içtim, peynirimi yedim, iki üç zeytin attım ağzıma ve sabah haberlerine bakayım dedim. Salgının başından beri, salgın tedbirlerini sonuna kadar savunan ve bunların yetersiz olduğunu ileri süren bir TV kanalının sabah haberlerini izledim. Haberlerde yasaklar gevşetildikten sonra vatandaşın nasıl bir ruh durumunda olduğunu öğrenmek isteyen haber spikeri vatandaşa soru sordu. Soru şöyleydi; ‘Kafelere gitmeyi özlediniz mi’ diye vatandaşa sordu. Yahu neyi soruyorsun? 14-15 aydır zaten evden çıkmamışız. Neyi özleyebiliriz ki? Elbette ki nefes almayı, sağa sola gitmeyi, kafede oturmayı, çay içmeyi, arkadaşlarla bir arada olmayı dört gözle bekliyoruz. (Benim için zaten bir sorun yok, işimiz gereği hep dışardaydık. Yasaklara baştan karşı olduğum için, yasak gevşetilmiş, sıkılaştırılmış hiç de dert olmadı.) Yani bu soru sorulur mu? Hapisten çıkmış adama diyorsun ki; neyi özledin? Elbette nefes almayı, başka ne olabilir ki. Dediğim gibi sağlık bilim kurulunun daha çok yasak, daha çok yasak diyerek pas attığı bu TV’ler ve basın yayın organları şimdi de utanmadan vatandaşa neyi özlediniz diye sorabiliyor. Anlaşılan bu salgın yasakları, küreselci uşakların Türkiye’de ki bu yandaşları, vatandaşın hürriyetlerinden rahatsızlar. Bizi eve tıkamadıkları için üzülmüşlerdir. Bir araya gelmemizden korkmuşlardır. Düğün, dernek, cenaze, çay ocakları, kahvehane, kafe, parklar, spor sahaları gibi yerlerde bulunmamızdan ve kalabalık yapmamızdan o kadar rahatsızlar ki sokağa çıkan insanları bir kaşık suda boğmak için ellerinden geleni artlarına koymazlar. Kime hizmet ediyorlar, niye hizmet ediyorlar bu millete bunun hesabını vermeliler. Salgın aslında bir planın ilk parçasıdır. Hürriyetlerin hakların kısıtlandığı, nefes almayı yasakladığı birer robot insan üretmenin ilk adımlarıdır. Yaklaşık 15-16 aydır üstümüzde bir kara bulut gibi serilen ve asla bitmeyecekmiş gibi his bırakan salgın ve yasaklar kalkınca bunların hesabını soracak birileri zaten var. Küreselci karşıtı hükümet salgın boyunca, küresel çetenin dediklerini yapar gibi oldu. O da sandıkta bunun hesabını elbet görecek. Hatta bizi eve hapsetsinler, zincire vursunlar, ağzımızı bağlasınlar, ayağımıza pranga bağlasınlar, ekmek vermesinler, su vermesinler, dışarı baktırmasınlar, gözümüzü kör etsinler, elimizi ayağımızı kırsınlar bu da yetmez ise eskiden zindanlar vardı, bizi zindanlara atsınlar, güneş ışığı görmeyelim ve bu zindanlarda ölelim. Çok memnun olurlar. Başka ne diyelim?
Ekleme Tarihi: 02 Haziran 2021 - Çarşamba
Erhan GÜNDOĞAR

Beni eve hapsedin, zincire vurun

Sabah sabah ağzımın tadını kaçırdılar. Akşam haberlerde yasakların gevşetilmesiyle ilgili az da olsa sevindirici haberleri millet olarak izledik. Sabah oldu çayımı içtim, peynirimi yedim, iki üç zeytin attım ağzıma ve sabah haberlerine bakayım dedim. Salgının başından beri, salgın tedbirlerini sonuna kadar savunan ve bunların yetersiz olduğunu ileri süren bir TV kanalının sabah haberlerini izledim. Haberlerde yasaklar gevşetildikten sonra vatandaşın nasıl bir ruh durumunda olduğunu öğrenmek isteyen haber spikeri vatandaşa soru sordu. Soru şöyleydi; ‘Kafelere gitmeyi özlediniz mi’ diye vatandaşa sordu. Yahu neyi soruyorsun? 14-15 aydır zaten evden çıkmamışız. Neyi özleyebiliriz ki? Elbette ki nefes almayı, sağa sola gitmeyi, kafede oturmayı, çay içmeyi, arkadaşlarla bir arada olmayı dört gözle bekliyoruz. (Benim için zaten bir sorun yok, işimiz gereği hep dışardaydık. Yasaklara baştan karşı olduğum için, yasak gevşetilmiş, sıkılaştırılmış hiç de dert olmadı.)

Yani bu soru sorulur mu? Hapisten çıkmış adama diyorsun ki; neyi özledin? Elbette nefes almayı, başka ne olabilir ki. Dediğim gibi sağlık bilim kurulunun daha çok yasak, daha çok yasak diyerek pas attığı bu TV’ler ve basın yayın organları şimdi de utanmadan vatandaşa neyi özlediniz diye sorabiliyor. Anlaşılan bu salgın yasakları, küreselci uşakların Türkiye’de ki bu yandaşları, vatandaşın hürriyetlerinden rahatsızlar. Bizi eve tıkamadıkları için üzülmüşlerdir. Bir araya gelmemizden korkmuşlardır. Düğün, dernek, cenaze, çay ocakları, kahvehane, kafe, parklar, spor sahaları gibi yerlerde bulunmamızdan ve kalabalık yapmamızdan o kadar rahatsızlar ki sokağa çıkan insanları bir kaşık suda boğmak için ellerinden geleni artlarına koymazlar. Kime hizmet ediyorlar, niye hizmet ediyorlar bu millete bunun hesabını vermeliler. Salgın aslında bir planın ilk parçasıdır. Hürriyetlerin hakların kısıtlandığı, nefes almayı yasakladığı birer robot insan üretmenin ilk adımlarıdır. Yaklaşık 15-16 aydır üstümüzde bir kara bulut gibi serilen ve asla bitmeyecekmiş gibi his bırakan salgın ve yasaklar kalkınca bunların hesabını soracak birileri zaten var. Küreselci karşıtı hükümet salgın boyunca, küresel çetenin dediklerini yapar gibi oldu. O da sandıkta bunun hesabını elbet görecek. Hatta bizi eve hapsetsinler, zincire vursunlar, ağzımızı bağlasınlar, ayağımıza pranga bağlasınlar, ekmek vermesinler, su vermesinler, dışarı baktırmasınlar, gözümüzü kör etsinler, elimizi ayağımızı kırsınlar bu da yetmez ise eskiden zindanlar vardı, bizi zindanlara atsınlar, güneş ışığı görmeyelim ve bu zindanlarda ölelim. Çok memnun olurlar. Başka ne diyelim?

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yildizhaber.com.tr sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.