Erhan GÜNDOĞAR
Köşe Yazarı
Erhan GÜNDOĞAR
 

BAŞIMA SAKSI DÜŞECEKTİ

Latife değil söylediğim. Hakikaten de; geçen hafta Cuma günüydü herhalde gazete de haberlerimi bitirmiş matbaanın kapısının önünde park etmiş bir arabanın yanında, 'Ne yapsam, ne etsem' diye düşünürken, telefonla bir arkadaşımdan Bulancak spor salonu ile ilgili birkaç bilgi almak için birkaç metre ileri gittim. Telefonla konuşurken, matbaanın içinden Ali Yıldız dışarı çıkıp, arabanın yanına düşmüş olan saksı için, 'Bu saksı da nereden düştü' diye bir soru sorunca birden 'Ne oldu acaba’ dedim kendi kendime. Sonra İsmail ağbi geldi yanıma. 'Saksı senin başına düşecekti, sen karşıya geçmeseydin' diye bana söyleyince, bende ‘Hadi be iyi kurtarmışım’ diye cevap verdim o’na. Kapının önünden 1 dakika önce ancak ayrılmış ve telefonla konuştuğum için başıma saksının düşmesinden yırtmıştım. Belki de ben adım atar atmaz düştü. Görmedim bile ne olduğunu. Öyle rüzgar falan da yoktu. Matbaanın olduğu binanın üst katından balkonlardan birinden düştü saksı. Ha; başıma düşse şu anda hastanede olurdum gibi. Allah’tan biraz kalın kafalı olduğum içinde fazla etkisi olmazdı diyorum. Biraz daha dikkat balkonlarda saksı da çiçek yetiştireceğiz diye benim gibi, basınımızın güzide bir elemanı mevta olmuş olacaktı. Her neyse bunlar olur hayatımızda ara sırada. Yapacak bir şey yok takdiri ilahi en sonunda. Saksı değil de, taş ta düşebilirdi yani. Gelelim gazetede hiçbir eleştiri yapmıyoruz diye şahsıma, çokça sorulan suale cevap verelim azcıkta olsa. Okurlarımız veya bizi sürekli tenkit edenlere gelince; beni ya da diğer gazetecileri bazıları, el’de yalın kılıç, Malkoçoğlu Cüneyt sanıyor. Hukuk ve ahlak sınırları içinde eleştirileri yapmakta bir sakınca yok bizim içinde. Hukuk sınırları içinde belediyesi, kamu kurum ve kuruluşlarını, siyasileri, partileri bugüne kadar hep eleştirdim ve eleştirmeye de devam ediyorum. Yanlış gördüğüm ve bildiğim her şeyi de yazıyorum.Hukuk dışına çıkarak kimseyi eleştirmenin kimseye bir faydası da yoktur. Ben ne 'Don Kişot’tum', ne de tarihte kalmış bir kahramanım. Benden daha iyi yazacak ve eleştirecekte varsa ‘buyursun gelsin’ sayfalarımız onlara da açık.  Bulancak'la ilgili yazmadığımız, haber yapmadığımız bir konu var mı, o’da yok, o zaman konu nedir ki; ha bire eleştirin demenin ne anlamı var ki? Bizi yeterli bulmayanlar bir gazete çıkartsınlar bizde bir gazete görelim. Nasıl eleştiri yapılırmış öğrenelim, el elden üstündür demiş atalarımız. İyi bir haber yapsak, onun adamı, eleştirsek şunun adamı diye en çok biz gazeteciler eleştiriye uğruyoruz aslında. Yapacak ta fazla bir şey yok. Ne yapalım, olur o kadar diyorum bizi eleştiriye tutanları da, varsın öyle desinler, üzülecek bir durum yok, biz işimize bakıyoruz.
Ekleme Tarihi: 08 Ağustos 2017 - Salı
Erhan GÜNDOĞAR

BAŞIMA SAKSI DÜŞECEKTİ

Latife değil söylediğim. Hakikaten de; geçen hafta Cuma günüydü herhalde gazete de haberlerimi bitirmiş matbaanın kapısının önünde park etmiş bir arabanın yanında, 'Ne yapsam, ne etsem' diye düşünürken, telefonla bir arkadaşımdan Bulancak spor salonu ile ilgili birkaç bilgi almak için birkaç metre ileri gittim. Telefonla konuşurken, matbaanın içinden Ali Yıldız dışarı çıkıp, arabanın yanına düşmüş olan saksı için, 'Bu saksı da nereden düştü' diye bir soru sorunca birden 'Ne oldu acaba’ dedim kendi kendime.
Sonra İsmail ağbi geldi yanıma.
'Saksı senin başına düşecekti, sen karşıya geçmeseydin' diye bana söyleyince, bende ‘Hadi be iyi kurtarmışım’ diye cevap verdim o’na.
Kapının önünden 1 dakika önce ancak ayrılmış ve telefonla konuştuğum için başıma saksının düşmesinden yırtmıştım. Belki de ben adım atar atmaz düştü. Görmedim bile ne olduğunu.
Öyle rüzgar falan da yoktu. Matbaanın olduğu binanın üst katından balkonlardan birinden düştü saksı.
Ha; başıma düşse şu anda hastanede olurdum gibi. Allah’tan biraz kalın kafalı olduğum içinde fazla etkisi olmazdı diyorum. Biraz daha dikkat balkonlarda saksı da çiçek yetiştireceğiz diye benim gibi, basınımızın güzide bir elemanı mevta olmuş olacaktı.
Her neyse bunlar olur hayatımızda ara sırada. Yapacak bir şey yok takdiri ilahi en sonunda. Saksı değil de, taş ta düşebilirdi yani.
Gelelim gazetede hiçbir eleştiri yapmıyoruz diye şahsıma, çokça sorulan suale cevap verelim azcıkta olsa.
Okurlarımız veya bizi sürekli tenkit edenlere gelince; beni ya da diğer gazetecileri bazıları, el’de yalın kılıç, Malkoçoğlu Cüneyt sanıyor. Hukuk ve ahlak sınırları içinde eleştirileri yapmakta bir sakınca yok bizim içinde. Hukuk sınırları içinde belediyesi, kamu kurum ve kuruluşlarını, siyasileri, partileri bugüne kadar hep eleştirdim ve eleştirmeye de devam ediyorum. Yanlış gördüğüm ve bildiğim her şeyi de yazıyorum.Hukuk dışına çıkarak kimseyi eleştirmenin kimseye bir faydası da yoktur. Ben ne 'Don Kişot’tum', ne de tarihte kalmış bir kahramanım. Benden daha iyi yazacak ve eleştirecekte varsa ‘buyursun gelsin’ sayfalarımız onlara da açık.  Bulancak'la ilgili yazmadığımız, haber yapmadığımız bir konu var mı, o’da yok, o zaman konu nedir ki; ha bire eleştirin demenin ne anlamı var ki?
Bizi yeterli bulmayanlar bir gazete çıkartsınlar bizde bir gazete görelim. Nasıl eleştiri yapılırmış öğrenelim, el elden üstündür demiş atalarımız.
İyi bir haber yapsak, onun adamı, eleştirsek şunun adamı diye en çok biz gazeteciler eleştiriye uğruyoruz aslında. Yapacak ta fazla bir şey yok. Ne yapalım, olur o kadar diyorum bizi eleştiriye tutanları da, varsın öyle desinler, üzülecek bir durum yok, biz işimize bakıyoruz.
Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yildizhaber.com.tr sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.