EDEP, HAYA, GÜZEL AHLAK

KÜLTÜR 12.04.2022 - 11:05, Güncelleme: 12.04.2022 - 11:05 10027+ kez okundu.
 

EDEP, HAYA, GÜZEL AHLAK

EDEP, HAYA, GÜZEL AHLAK
EDEP Edeb, “Her türlü hatadan kendisi ile kaçınılabilen şeyleri bilmekten ibarettir.” Edep, “akıl ve şeriata muvafık hal ve harekete denir” Bunun için “Edep, dinimizin üçte ikisidir” diye söylenmiştir. Tahrim Süresi’nin 6. Ayet-i Kerimesi’nde şöyle buyrulur: Ey iman edenler. Kendinizi ve ailelerinizi o ateşten koruyun…” “Cehennem ateşine sürüklenmelerine sebep olacak fitne ve isyandan koruyarak Allah’ın emirlerine, ibadetine sevk edin. Çünkü aile sahibi kendinden mes’ul olduğu gibi ailesinden de mes’uldür.” Hadis-i Şerif’te de “Hepiniz râîsiniz (gözeticisiniz) ve elinizin altındakilerden mes’ulsünüz.”buyrulmuştur. Hz.   Ali   (r.a.)   bu   Ayet-i   Kerime’deki   “ehlinizi   koruyun”   emrini“Onları edeplendirin ve onlara ilim öğretin”, diye tefsir etmişler, kurtuluşun edep ve ilim ile olacağını ifade buyurmuşlardır. Şu  halde  edep  ilimden  önce  gelir.  Hz.  Ömer  (r.a.)’ın  da “Önce  edebinizi güzelleştirin, sonra ilim öğrenin” buyurduğu rivayet olunur. Ebu Abdullah el-Belhî Hz. ise“İlmin edebi ilimden de çoktur.” buyururlar. Peygamber Efendimiz (s.a.v.) şöyle buyurur ; “Çocuklarınıza ikram ediniz ve edeblerini güzel yapınız.” Evlada yapılacak ikramın en güzeli yine güzel edep ve terbiyedir.                 “Hiçbir baba evladına güzel edepten daha faziletli bir ikramda bulunmamıştır.” hadis-i şerifi bunu ifade eder.                 Demir tavında dövülür. Ağaç yaş iken eğilir. “Her iş vaktine ve mevsimine merhundur.” İş vaktinde yapıldığında kamil netice elde edilir. Bunun için verilecek terbiyenin vaktini de gözetmek gerekir. Hasan-ı Basrî Hz “Küçük yaşlardaki öğrenme taş üzerine yapılan  nakış gibidir.” buyururlar.    O halde vaktinde ve mevsiminde, fırsat eldeyken, terbiyenin en güzel şekilde yapılmasına gayret göstermelidir. Her noktada, bil hassa ibadetlerde, insanlarla olan münasebetlerde, yeme-içmede, oturup- kalkmada, hatta yalnız kalındığında dahi edebe riayetten ayrılmamalıdır. Kaldı ki insanın hiçbir yerde yalnız kalması mümkün değildir. Zira Allah-ü Teala şöyle buyurur: Muhakkak ki Rabbin her halde mirsat ile gözetlemektedir.”( Fecr 14)   Yani kullarını yetiştiren, her işini tedbir edip programlayan Cenab-ı Hak, “her halde gözetip duran şâhid ve nâzırdır.” Biz onu görmüyor olsak da O’nun bizi gördüğü unutulmamalıdır. Edeb, insanı yücelten ve yüce makamlara eriştiren bir haslettir. Abdullah bin Mübarek (r.h.) şöyle buyurur: “Kendisinde evvelîn ve âhirinin ilmi olan bir kişinin bulunduğu bana söylense, onunla görüşemediğime üzülmem. Ancak yolun edebini öğrenmiş bir kimse olduğunu duysam, onunla görüşmeyi arzu ederim, görüşemediğim zaman da üzülürüm.” İmam-ı Rabbani Hz., “Manevi yolun tamamı edeptir. Hiç bî edep vasılı hûda olamaz”, “Edepten âri ve uzak olanların Allah-ü Teala’ya vasıl olmaları mümkün değildir.” buyurarak bir taraftan edebin ehemmiyetini ifade ederken diğer taraftan da edebe mugayir hareketin mahrumiyet ve hüsran ile neticeleneceğine işaret etmişlerdir. Yine İmam-ı Rabbanî Hz.: “Bu yolda kaybedip zarar eden ve hüsrana uğrayan, bu yola girdiği halde adabına riayet etmeyen şahıstır” buyururlar. Ebu Yezid Bestami Hz. şöyle anlatır: “Bana bir abidden bahsettiler. Onun yüce derecelerde olduğunu söylediler. Onu ziyaret etmeye karar verdim. Ziyaretine gittiğimde, kıble cihetine tükürdüğünü gördüm, ziyaret etmekten derhal vazgeçtim. Çünkü edebe riayet etmeyen kişi, İslamî sırlara sahip olamaz.” Edep imanı koruyan kaleler içinde düşmana en yakın olan dıştaki surdur. Şeytan ilkin onu yıkmak ister. O kale düştüğü zaman imanı yok edinceye kadar hevesle saldırıya devam eder. Şu halde şeytanın hevesini boşa çıkarmak isteyen kimsenin, edep kalesini hep sağlam tutması gerekir. HAYA Haya, utanma ve çekinme manasına gelir. Güzeli işlemeye, çirkini terk etmeye götüren ahlaka denir. Saygılı ve kontrollü hareket etmek, çirkinin yapılmasından, güzelin terkinden dolayı sıkılmak ve utanmaktır. Hayâ, insanın en güzel süsü, müslümanın takva elbisesidir. Bir gün Rasülüllah (s.a.v.) Ensar’dan bir kişinin yanına uğramıştı. O zatı, kardeşine “Çok utangaçsın, bu kadar utanma! Çünkü bu utanman, ihtiyaçlarını görmekten seni alıkoyuyor” şeklinde nasihat ederken görünce:   “Bırak onu. Hayâ imandandır”  buyurdular. İbn-i Abdi’l-berr (r.h.), Süleyman (a.s.)’ın şöyle buyurduğunu zikreder:   “Haya imanın nizamıdır. Nizam bozulduğu zaman, nizamın kendisinde olduğu şey (kamil iman da) gider.” Bu hususta Peygamber Efendimiz (s.a.v.) de şöyle buyurur: “Muhakkak ki insanların önceki Peygamberlerin sözlerinden ilk idrak ettikleri-kavuştukları söz şudur: Hayâ etmiyorsan dilediğini yap” Hayanın güzelliği ve kıymetiyle alakalı zikredilenler aynı zamanda hayasızlığın çirkinliğini de beyan eder. Hadis-i Şerif’te şöyle buyrulur: “Allah-ü Teala bir kulunun helakini murat ettiği zaman ondan hayayı söker.  Ondan hayayı çıkardığı zaman sen onun ancak şiddetle mağdub (gadap olunmuş) insanlar arasında buğzedilmiş olarak bulursun. Böyle olunca da kendisinden emanet sökülür. Emanet  söküldüğünde onu hain ve insanlar arasında kendisi için hıyanetle hükmolunmuş olarak bulursun. Böyle bulduğun zaman ondan rahmet çıkarılır. Ondan rahmet çıkarıldığı zaman da  onu kovulmuş ve lanetlenmiş olarak bulursun. Böyle bulduğunda ondan artık İslam bağı sökülmüştür.” GÜZEL AHLAK Ahlak, huy, seciye, tabiat, insanın yaratılışında veya sonrasında eğitimle kazandığı ruh hali ve melekesidir. Dinimiz güzel ahlakı emreder. Bu emir, huy ve ahlakın sonradan gösterilen gayretler ile kemale ereceğini ve değişebileceğini gösterir. Kalem Süresi’nin 4. Ayet-i Kerimesi’nde Peygamber (s.a.v.) Efendimiz’in ahlakından şöyle bahsedilir: “Ve herhalde sen pek büyük bir ahlak üzeresin.” Hz. Aişe (r.anha) validemize Peygamberimiz (s.a.v.)’in ahlakından sorulduğunda “Onun ahlakı Kur’an idi” diye cevap verirlerdi. Bununla Rasüllülah (s.a.v) Efendimizin Kur’an-ı Kerimin emir ve nehiylerine, onun adabına ve mekârim-i ahlakına sımsıkı sarıldığını ifade buyururlardı. Kur’an-ı Kerim’deki mekârim-i ahlakın hepsi onda vardı. “Rasülüllah (s.a.v.) Efendimiz, Kur’an’ın yasakladığı eksikliklerin hepsinden korunur, emrettiği şekilde istikamet üzere bulunurdu. Peygamberimizin güzel ahlakını anlamak, Kur’an-ı Kerim’i anlamaya bağlıdır. Şu halde O (s.a.v.), öyle büyük ahlak üzere idi ki onu başka bir tabir ile anlatmak kabil değildir.” Müddessir Suresi’nin 1 ila 5. Ayet-i Kerimelerinde de şöyle buyrulur:  “Ey bürünüp sarınan (Rasülüm)! Kalk artık inzar et (korkut). Ve Rabbını artık büyükle. Elbiseni artık temizle. Ve pislikleri artık def’ eyle” “Ve ancak Rabbını büyükle, her ne hadise olursa olsun hiçbir sebeple artık onu tekbir ile büyüklemek vazifesini bırakma. Ve elbiselerini de temizle. Elbise bazen o elbiseyi giyen kimsede kullanılır. Elbisenin temizliği de elbise sahibinin bedenen ve ruhen temiz olması manasından kinayedir. Şu halde ayetin manası kalbini günahtan, vefasızlıktan temiz tut, yasakları kabule mani olacak kirli ahlaktan sakın, nasihatleri kabule sevkeden güzel ahlak ile bürün, demektir. Bu kinevî mana hakiki mana olan “beden ve cismani temizliğin murad edilmesine de mani değildir. Burada başka bir manayı da göz ardı etmemek gerekir. Bazen elbise yakın çevre manasında kullanılır. Buna göre Ayet-i Kerime’nin manası şöyle olur: “Seni elbisen gibi yakından sarmış olan ehil ve ashabını, evvela onları temizle” “Ben güzel ahlakı tamamlamak için gönderildim.”, buyuran Peygamber Efendimiz (s.a.v.) bu Ayet-i Kerime mucebince her fırsatta güzel ahlakı ashabına tavsiye buyurmuştur.. Kötü ahlak ferdî ve içtimaî hayatın ızdırap kaynağı, güzel ahlak ise saadet ve selametin sebeplerinden biridir. Peygamber Efendimiz (s.a.v) şöyle buyurur: “Allah-ü Teala kerîmdir. Kerîm olan şeyi ve yüce ahlakı sever. Hakir olan işi ve fâsid olan her şeyi kerih görür.” Nevvas bin Sem’an (r.a.) anlatır: “Peygamber (s.a.v.) Efendimiz’e iyilik ve kötülükten sordum. Bana şöyle cevap verdi: “İyilik güzel ahlaktır. Kötülük ise gönlünü daraltan ve insanların muttali olmasını kerih gördüğün şeylerdir.” İnsanların cennete girmelerine en çok sebep olan amel nedir?, diye sorulduğunda ise Peygamber  Efendimiz  (s.a.v.);                “Allah’tan  korkmak  ve  güzel  ahlaktır”, buyurmuşlardır.  
EDEP, HAYA, GÜZEL AHLAK

EDEP

Edeb, “Her türlü hatadan kendisi ile kaçınılabilen şeyleri bilmekten ibarettir.” Edep, “akıl ve şeriata muvafık hal ve harekete denir” Bunun için “Edep, dinimizin üçte ikisidir” diye söylenmiştir.

Tahrim Süresi’nin 6. Ayet-i Kerimesi’nde şöyle buyrulur:

Ey iman edenler. Kendinizi ve ailelerinizi o ateşten koruyun…”

“Cehennem ateşine sürüklenmelerine sebep olacak fitne ve isyandan koruyarak Allah’ın emirlerine, ibadetine sevk edin. Çünkü aile sahibi kendinden mes’ul olduğu gibi ailesinden de mes’uldür.”

Hadis-i Şerif’te de

“Hepiniz râîsiniz (gözeticisiniz) ve elinizin altındakilerden mes’ulsünüz.”buyrulmuştur.

Hz.   Ali   (r.a.)   bu   Ayet-i   Kerime’deki   “ehlinizi   koruyun”   emrini“Onları

edeplendirin ve onlara ilim öğretin”, diye tefsir etmişler, kurtuluşun edep ve ilim ile olacağını ifade buyurmuşlardır.

Şu  halde  edep  ilimden  önce  gelir.  Hz.  Ömer  (r.a.)’ın  da “Önce  edebinizi

güzelleştirin, sonra ilim öğrenin” buyurduğu rivayet olunur. Ebu Abdullah el-Belhî Hz. ise“İlmin edebi ilimden de çoktur.” buyururlar.

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) şöyle buyurur ; “Çocuklarınıza ikram ediniz ve edeblerini güzel yapınız.”

Evlada yapılacak ikramın en güzeli yine güzel edep ve terbiyedir.

                “Hiçbir baba evladına güzel edepten daha faziletli bir ikramda bulunmamıştır.” hadis-i şerifi bunu ifade eder.

                Demir tavında dövülür. Ağaç yaş iken eğilir. “Her iş vaktine ve mevsimine merhundur.” İş vaktinde yapıldığında kamil netice elde edilir. Bunun için verilecek terbiyenin vaktini de gözetmek gerekir. Hasan-ı Basrî Hz “Küçük yaşlardaki öğrenme taş üzerine yapılan  nakış gibidir.” buyururlar.    O halde vaktinde ve mevsiminde, fırsat eldeyken, terbiyenin en güzel şekilde yapılmasına gayret göstermelidir.

Her noktada, bil hassa ibadetlerde, insanlarla olan münasebetlerde, yeme-içmede, oturup- kalkmada, hatta yalnız kalındığında dahi edebe riayetten ayrılmamalıdır. Kaldı ki insanın hiçbir yerde yalnız kalması mümkün değildir. Zira Allah-ü Teala şöyle buyurur:

Muhakkak ki Rabbin her halde mirsat ile gözetlemektedir.”( Fecr 14)

  Yani kullarını yetiştiren, her işini tedbir edip programlayan Cenab-ı Hak, “her halde gözetip duran şâhid ve nâzırdır.” Biz onu görmüyor olsak da O’nun bizi gördüğü unutulmamalıdır.

Edeb, insanı yücelten ve yüce makamlara eriştiren bir haslettir. Abdullah bin Mübarek (r.h.) şöyle buyurur:

“Kendisinde evvelîn ve âhirinin ilmi olan bir kişinin bulunduğu bana söylense, onunla görüşemediğime üzülmem. Ancak yolun edebini öğrenmiş bir kimse olduğunu duysam, onunla görüşmeyi arzu ederim, görüşemediğim zaman da üzülürüm.”

İmam-ı Rabbani Hz., “Manevi yolun tamamı edeptir. Hiç bî edep vasılı hûda olamaz”, “Edepten âri ve uzak olanların Allah-ü Teala’ya vasıl olmaları mümkün değildir.” buyurarak bir taraftan edebin ehemmiyetini ifade ederken diğer taraftan da edebe mugayir hareketin mahrumiyet ve hüsran ile neticeleneceğine işaret etmişlerdir.

Yine İmam-ı Rabbanî Hz.:

“Bu yolda kaybedip zarar eden ve hüsrana uğrayan, bu yola girdiği halde adabına riayet etmeyen şahıstır” buyururlar.

Ebu Yezid Bestami Hz. şöyle anlatır: “Bana bir abidden bahsettiler. Onun yüce derecelerde olduğunu söylediler. Onu ziyaret etmeye karar verdim. Ziyaretine gittiğimde, kıble cihetine tükürdüğünü gördüm, ziyaret etmekten derhal vazgeçtim. Çünkü edebe riayet etmeyen kişi, İslamî sırlara sahip olamaz.”

Edep imanı koruyan kaleler içinde düşmana en yakın olan dıştaki surdur. Şeytan ilkin onu yıkmak ister. O kale düştüğü zaman imanı yok edinceye kadar hevesle saldırıya devam eder.

Şu halde şeytanın hevesini boşa çıkarmak isteyen kimsenin, edep kalesini hep sağlam tutması gerekir.

HAYA

Haya, utanma ve çekinme manasına gelir. Güzeli işlemeye, çirkini terk etmeye götüren ahlaka denir. Saygılı ve kontrollü hareket etmek, çirkinin yapılmasından, güzelin terkinden dolayı sıkılmak ve utanmaktır.

Hayâ, insanın en güzel süsü, müslümanın takva elbisesidir.

Bir gün Rasülüllah (s.a.v.) Ensar’dan bir kişinin yanına uğramıştı. O zatı, kardeşine “Çok utangaçsın, bu kadar utanma! Çünkü bu utanman, ihtiyaçlarını görmekten seni alıkoyuyor” şeklinde nasihat ederken görünce:   “Bırak onu. Hayâ imandandır”  buyurdular.

İbn-i Abdi’l-berr (r.h.), Süleyman (a.s.)’ın şöyle buyurduğunu zikreder:  

“Haya imanın nizamıdır. Nizam bozulduğu zaman, nizamın kendisinde olduğu şey (kamil iman da) gider.”

Bu hususta Peygamber Efendimiz (s.a.v.) de şöyle buyurur:

“Muhakkak ki insanların önceki Peygamberlerin sözlerinden ilk idrak ettikleri-kavuştukları söz şudur: Hayâ etmiyorsan dilediğini yap”

Hayanın güzelliği ve kıymetiyle alakalı zikredilenler aynı zamanda hayasızlığın çirkinliğini de beyan eder. Hadis-i Şerif’te şöyle buyrulur:

“Allah-ü Teala bir kulunun helakini murat ettiği zaman ondan hayayı söker.  Ondan hayayı çıkardığı zaman sen onun ancak şiddetle mağdub (gadap olunmuş) insanlar arasında buğzedilmiş olarak bulursun. Böyle olunca da kendisinden emanet sökülür. Emanet  söküldüğünde onu hain ve insanlar arasında kendisi için hıyanetle hükmolunmuş olarak bulursun. Böyle bulduğun zaman ondan rahmet çıkarılır. Ondan rahmet çıkarıldığı zaman da  onu kovulmuş ve lanetlenmiş olarak bulursun. Böyle bulduğunda ondan artık İslam bağı sökülmüştür.”

GÜZEL AHLAK

Ahlak, huy, seciye, tabiat, insanın yaratılışında veya sonrasında eğitimle kazandığı ruh hali ve melekesidir.

Dinimiz güzel ahlakı emreder. Bu emir, huy ve ahlakın sonradan gösterilen gayretler ile kemale ereceğini ve değişebileceğini gösterir.

Kalem Süresi’nin 4. Ayet-i Kerimesi’nde Peygamber (s.a.v.) Efendimiz’in ahlakından şöyle bahsedilir:

“Ve herhalde sen pek büyük bir ahlak üzeresin.”

Hz. Aişe (r.anha) validemize Peygamberimiz (s.a.v.)’in ahlakından sorulduğunda “Onun ahlakı Kur’an idi” diye cevap verirlerdi. Bununla Rasüllülah (s.a.v) Efendimizin Kur’an-ı Kerimin emir ve nehiylerine, onun adabına ve mekârim-i ahlakına sımsıkı sarıldığını ifade buyururlardı.

Kur’an-ı Kerim’deki mekârim-i ahlakın hepsi onda vardı. “Rasülüllah (s.a.v.) Efendimiz, Kur’an’ın yasakladığı eksikliklerin hepsinden korunur, emrettiği şekilde istikamet üzere bulunurdu.

Peygamberimizin güzel ahlakını anlamak, Kur’an-ı Kerim’i anlamaya bağlıdır. Şu halde O (s.a.v.), öyle büyük ahlak üzere idi ki onu başka bir tabir ile anlatmak kabil değildir.”

Müddessir Suresi’nin 1 ila 5. Ayet-i Kerimelerinde de şöyle buyrulur: 

“Ey bürünüp sarınan (Rasülüm)! Kalk artık inzar et (korkut). Ve Rabbını artık büyükle. Elbiseni artık temizle. Ve pislikleri artık def’ eyle”

“Ve ancak Rabbını büyükle, her ne hadise olursa olsun hiçbir sebeple artık onu tekbir ile büyüklemek vazifesini bırakma. Ve elbiselerini de temizle.

Elbise bazen o elbiseyi giyen kimsede kullanılır. Elbisenin temizliği de elbise sahibinin bedenen ve ruhen temiz olması manasından kinayedir. Şu halde ayetin manası kalbini günahtan, vefasızlıktan temiz tut, yasakları kabule mani olacak kirli ahlaktan sakın, nasihatleri kabule sevkeden güzel ahlak ile bürün, demektir. Bu kinevî mana hakiki mana olan “beden ve cismani temizliğin murad edilmesine de mani değildir.

Burada başka bir manayı da göz ardı etmemek gerekir. Bazen elbise yakın çevre manasında kullanılır.

Buna göre Ayet-i Kerime’nin manası şöyle olur: “Seni elbisen gibi yakından sarmış olan ehil ve ashabını, evvela onları temizle”

“Ben güzel ahlakı tamamlamak için gönderildim.”, buyuran Peygamber Efendimiz (s.a.v.) bu Ayet-i Kerime mucebince her fırsatta güzel ahlakı ashabına tavsiye buyurmuştur..

Kötü ahlak ferdî ve içtimaî hayatın ızdırap kaynağı, güzel ahlak ise saadet ve selametin sebeplerinden biridir.

Peygamber Efendimiz (s.a.v) şöyle buyurur:

“Allah-ü Teala kerîmdir. Kerîm olan şeyi ve yüce ahlakı sever. Hakir olan işi ve fâsid olan her şeyi kerih görür.”

Nevvas bin Sem’an (r.a.) anlatır: “Peygamber (s.a.v.) Efendimiz’e iyilik ve kötülükten sordum.

Bana şöyle cevap verdi:

“İyilik güzel ahlaktır. Kötülük ise gönlünü daraltan ve insanların muttali olmasını kerih gördüğün şeylerdir.”

İnsanların cennete girmelerine en çok sebep olan amel nedir?, diye sorulduğunda ise Peygamber  Efendimiz  (s.a.v.);                “Allah’tan  korkmak  ve  güzel  ahlaktır”, buyurmuşlardır.

 

Habere ifade bırak !
Habere ait etiket tanımlanmamış.
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yildizhaber.com.tr sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.