Vahit KOÇ
Köşe Yazarı
Vahit KOÇ
 

NİÇİN İBADET YAPMALIYIZ ?

Bir çoklarımız bu soruya kendi zihin dünyamızın penceresinden bakarak cevap vermeye çalışırız. Kimimiz bir takım sıkıntı ve belalardan uzak olmak, kimimiz rızık bolluğu yaşamak, kimimiz dünya işlerimizin yolunda gitmesi, aile düzenimizin huzurlu olması, kimimiz de öbür dünyada güzel bir hayat yaşamanın temel unsuru olan sevap biriktirmek için diye cevap vermeye çalışırız. Çoğu zaman ibadetlerin bizim yüreğimizde, kimliğimiz ve kişiliğimiz üzerinde, davranışlarımızda meydana getirmesi gereken şekillendirici etkisini atlarız. Oysa Rabbimizin bizim ibadetlerimize yüklediği anlam ve mana bizim ona yüklediğimiz anlam ve manadan farklıdır. Onun bizim ibadetlerimize asla ihtiyacı yoktur. İbadetlerin asıl amacı bu dünya hayatında bizleri güzelleştirmek, Allahın ve Onun yarattığı diğer tüm varlıkların razı olduğu, hoşnut olduğu güzel insanlar olmamızı sağlamaktır. İbadetlerimiz bizleri bu dünyada güzel insan, yani Allahın hoşnut olduğu bir insan yapmışsa ahretimiz de güzel olacaktır. Düşünebiliyor musunuz? Acaba sırf sevap kazanayım diye asıl hareket noktası olan kalb üzerinde bir etkisi olmayan, dolayısıyla kimlik ve kişilik şekillendirme iddiasından vaz geçen bir ibadet anlayışı Allahın murat ettiği bir ibadet anlayışı mıdır? Gerçekte ibadet kişinin Allah ile yürekten bir muhabbet kurması ve ona yaklaşma çabasıdır. Allaha yakın olan insanın davranışlar noktasında yani Salih amel noktasında etrafındaki insanlara ve insanların dışında diğer varlıklara güven vermemesi mümkün müdür? “İman edip Salih amel işleyenler…”  Yani Rabbimizle olan dikey ilişkimizin etrafımıza yansımasının Salih amel olarak zikredilişini görmekteyiz… Yani kulun Rabbi ile olan ilişkisine ibadet derken  bu ibadetin şekillendirdiği güzel davranışlara da Salih amel diyoruz… Eğer ibadet yaptığımız halde davranışlarımızda güzele doğru bir değişiklik yoksa bir yerlerde sıkıntı var demektir. İbadetlerimizin Allah katında bir karşılık görebilmesi için onun güzel davranışlarla desteklenmesi gerekir. Bu hususu da Rabbimiz Maun Suresi üzerinden açık bir şekilde ortaya koymakta. “Gördün mü o hesap ve ceza gününü yalanlayanı! İşte o yetimi itip kakan, yoksulu yedirmeyi özendirmeyen kimsedir. Yazıklar olsun o namaz kılanlara ki, onlar namazlarını ciddiye almazlar. Onlar (namazlarıyla) gösteriş yaparlar. Ufacık bir yardıma bile engel olurlar.” (Maun Suresi) Evet! Rabbimiz Bizim namaz üzerine yüklemiş olduğumuz bütün sevap hayallerini, eğer onu destekleyen güzel davranışlarımız yoksa bir çırpıda yok ediyor… Yine namaz veya diğer ibadetlerden asıl beklentimiz öbür dünyaya yönelik olunca bu dünyamızı şekillendiren, hedeflendiren, hatta huzuru bu dünyadan itibaren yaşatmaya başlayan yönlerini de kaçırmış oluyoruz. Nasıl ki insanlığın dua mekanı Kabe ise insanın da dua yeri, dua mekanı namazdır. Namaz bir bakıma asli mekanı olan, kulun kalbi üzerinden şekillenen iki yönlü bir ibadettir. Biri, kıyamda, Allahın azamet ve şanına yaraşır bir duruş üzerinden ayetlerle Onun bize seslendiği yöndür. Okuduğumuz veya dinlediğimiz ayetler üzerinden zihnimizde, kalbimizde kimliğimizi kişiliğimizi şekillendiren bir hareketlilik oluşur… Diğeri de okuduğumuz, dinlediğimiz ayetlerin şekillendirdiği bir kimlik ve kişilikle Onun azameti ve büyüklüğü karşısında olmamız gereken secde ve tahıyyat halinde, bu sefer biz Ona yalvarır yakarır niyazda bulunuruz… Kıyamda o bize seslenir biz Onu dinleriz. Secde ve tahıyyatta da biz Ona sesleniriz, umarız O bizi dinler.. Böylece ibadetlerimizin bu dünyada bizi şekillendirici bir karşılığı olmuş olur. Bir de unutmadan şunu bilelim… Gelmiş geçmiş hiçbir peygamber, ne anlama geldiğini bilmediği bir kelime veya bir cümle ile Allaha dua etmemiş, ona yalvarıp yakarmamış ve ondan bir şey istememiştir…
Ekleme Tarihi: 28 Mart 2023 - Salı
Vahit KOÇ

NİÇİN İBADET YAPMALIYIZ ?

Bir çoklarımız bu soruya kendi zihin dünyamızın penceresinden bakarak cevap vermeye çalışırız.

Kimimiz bir takım sıkıntı ve belalardan uzak olmak, kimimiz rızık bolluğu yaşamak, kimimiz dünya işlerimizin yolunda gitmesi, aile düzenimizin huzurlu olması, kimimiz de öbür dünyada güzel bir hayat yaşamanın temel unsuru olan sevap biriktirmek için diye cevap vermeye çalışırız.

Çoğu zaman ibadetlerin bizim yüreğimizde, kimliğimiz ve kişiliğimiz üzerinde, davranışlarımızda meydana getirmesi gereken şekillendirici etkisini atlarız.

Oysa Rabbimizin bizim ibadetlerimize yüklediği anlam ve mana bizim ona yüklediğimiz anlam ve manadan farklıdır.

Onun bizim ibadetlerimize asla ihtiyacı yoktur. İbadetlerin asıl amacı bu dünya hayatında bizleri güzelleştirmek, Allahın ve Onun yarattığı diğer tüm varlıkların razı olduğu, hoşnut olduğu güzel insanlar olmamızı sağlamaktır. İbadetlerimiz bizleri bu dünyada güzel insan, yani Allahın hoşnut olduğu bir insan yapmışsa ahretimiz de güzel olacaktır.

Düşünebiliyor musunuz? Acaba sırf sevap kazanayım diye asıl hareket noktası olan kalb üzerinde bir etkisi olmayan, dolayısıyla kimlik ve kişilik şekillendirme iddiasından vaz geçen bir ibadet anlayışı Allahın murat ettiği bir ibadet anlayışı mıdır?

Gerçekte ibadet kişinin Allah ile yürekten bir muhabbet kurması ve ona yaklaşma çabasıdır. Allaha yakın olan insanın davranışlar noktasında yani Salih amel noktasında etrafındaki insanlara ve insanların dışında diğer varlıklara güven vermemesi mümkün müdür?

“İman edip Salih amel işleyenler…”  Yani Rabbimizle olan dikey ilişkimizin etrafımıza yansımasının Salih amel olarak zikredilişini görmekteyiz… Yani kulun Rabbi ile olan ilişkisine ibadet derken  bu ibadetin şekillendirdiği güzel davranışlara da Salih amel diyoruz… Eğer ibadet yaptığımız halde davranışlarımızda güzele doğru bir değişiklik yoksa bir yerlerde sıkıntı var demektir.

İbadetlerimizin Allah katında bir karşılık görebilmesi için onun güzel davranışlarla desteklenmesi gerekir. Bu hususu da Rabbimiz Maun Suresi üzerinden açık bir şekilde ortaya koymakta.

“Gördün mü o hesap ve ceza gününü yalanlayanı! İşte o yetimi itip kakan, yoksulu yedirmeyi özendirmeyen kimsedir. Yazıklar olsun o namaz kılanlara ki, onlar namazlarını ciddiye almazlar. Onlar (namazlarıyla) gösteriş yaparlar. Ufacık bir yardıma bile engel olurlar.” (Maun Suresi)

Evet! Rabbimiz Bizim namaz üzerine yüklemiş olduğumuz bütün sevap hayallerini, eğer onu destekleyen güzel davranışlarımız yoksa bir çırpıda yok ediyor…

Yine namaz veya diğer ibadetlerden asıl beklentimiz öbür dünyaya yönelik olunca bu dünyamızı şekillendiren, hedeflendiren, hatta huzuru bu dünyadan itibaren yaşatmaya başlayan yönlerini de kaçırmış oluyoruz.

Nasıl ki insanlığın dua mekanı Kabe ise insanın da dua yeri, dua mekanı namazdır. Namaz bir bakıma asli mekanı olan, kulun kalbi üzerinden şekillenen iki yönlü bir ibadettir.

Biri, kıyamda, Allahın azamet ve şanına yaraşır bir duruş üzerinden ayetlerle Onun bize seslendiği yöndür. Okuduğumuz veya dinlediğimiz ayetler üzerinden zihnimizde, kalbimizde kimliğimizi kişiliğimizi şekillendiren bir hareketlilik oluşur…

Diğeri de okuduğumuz, dinlediğimiz ayetlerin şekillendirdiği bir kimlik ve kişilikle Onun azameti ve büyüklüğü karşısında olmamız gereken secde ve tahıyyat halinde, bu sefer biz Ona yalvarır yakarır niyazda bulunuruz…

Kıyamda o bize seslenir biz Onu dinleriz. Secde ve tahıyyatta da biz Ona sesleniriz, umarız O bizi dinler..

Böylece ibadetlerimizin bu dünyada bizi şekillendirici bir karşılığı olmuş olur.

Bir de unutmadan şunu bilelim…

Gelmiş geçmiş hiçbir peygamber, ne anlama geldiğini bilmediği bir kelime veya bir cümle ile Allaha dua etmemiş, ona yalvarıp yakarmamış ve ondan bir şey istememiştir…

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yildizhaber.com.tr sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.