Vahit KOÇ
Köşe Yazarı
Vahit KOÇ
 

KUR'AN'IN EN GÜZEL ŞEKİLDE TELAFFUZU MU, ANLAŞILIP YAŞANILMASI MI?

Şöyle bir soruyla başlamak istiyorum. Yarın öbür Âlem’de Rabbim bizi acaba Kur’an’ı ne kadar güzel okuyup okumadığımızdan mı sorgulayacak? Yoksa Onu anlayıp, uyarı ve öğütlerini hesaba katıp katmadığımızdan mı?Bu soruyu şunun için sordum. Bu gün haşır neşir olma noktasında sürekli elimizin altında olan ve bir çoklarımızın da okuduğu Kuran’ı hangi noktadan değerlendirdiğimizi daha net anlayabilmemiz için.Yani biz bu gün Kur’an okuyuşumuzu ya da okuyanları sesleri üzerinden, harfleri en güzel şekilde telaffuz etmeleri üzerinden mi değerlendiriyoruz, yoksa gerçekten bizlere iletilmek istenilen mesajın en doğru şekilde alınması, anlaşılması üzerinden mi? sorusuna nasıl bir cevap verebileceğimizi görebilmemiz için.Gerçekten bu gün, hatta geçmişten günümüze Kur’an okumak değince Onun bütün harflerini en güzel şekilde telaffuz edip, yine en güzel bir makamla da insanlara dinletebilmek aklımıza geliyor. Uygulamada böyle. Daha küçük yaşlarda Kur’an’ı okuttuğumuz çocukların okuyuşunu bu noktadan değerlendiriyoruz. Hatta büyüklerin de. Kur’an okuyan birini iki saat dinledikten sonraki tepkimiz “adamda ne ses varmış” tan öte geçemiyor. Kur’an’ın içinde bizlere çok ciddi bir duruş telkin eden peygamberler ve onların karşılarındaki karakterlerin özellikleri ve günümüzdeki temsilcilerinin kimler olduğu noktasında zihinlerimizde bir kimlik oluşturamıyoruz . Mesela Firavun’u, Onun kimlik ve kişiliğini, Hz. Musa’nın karşısındaki tavrını, tüm insanlara hükmetme hırsını, insanları birbirine düşürmesini, onları çeşitli hile ve tuzaklarla ifsat etmesini göremiyoruz. Hatta bu karakteri tarihin derinliklerinden çıkarıp bu günkü temsilcileri ile örtüştürme çabası, anlayışı içinde de değiliz. Bizim bu günkü Firavun’u tanıyışımız bu kelimenin içinde bulunan “ayın” harfini en güzel şekilde telaffuzdan öte geçemiyor. Çoğu zaman bir başkasının  okuyuşunu değerlendirirken de “ayın” harfinin iyi telaffuz edilip edilmediği üzerinden hareketle bir değerlendirme yapıyoruz. Yine, Hz Muhammed’in kendisiyle yirmi üç yıl mücadele ettiği Ebu Leheb’in ismi okunurken  de “ be” harfinin hakkının verilebilmesinin hazzından veya verilememesinin beceriksizliğinden öte zihnimizde bir duygu oluşmuyor.Oysa bu karakterlerin kimliklerini ve kişiliklerini Kur’an üzerinden tanıdığımızda,üzerinde  bulunmamız gereken yolun hangisi olduğunu hiç tereddütsüz anlamalıyız. Kimlerle yoldaş olmamız gerektiğini veya kimlerle birlikte yol aldığımızı görebilmeliyiz.Mâdem okumak bir takım şekil ve sembollerle verilmek istenilen mesajın alınması ise bizim de bu sembol ve şekillerle verilmek istenen mesajları hakkıyla almamız gerekir. Eğer Kuran’ı okuduğumuzda  “yapmayacağınız şeyi niye söylersiniz” ifadesi yüreklerimizde,  kişiliğimizi şekillendirecek bir yer bulamıyorsa, “onların ekseriyeti sana ihanet etti.  Sen yine de onları affet” şeklindeki peygamberin şahsında bizlere de yapılan bu uyarı, konuşmadığımız yakınımıza karşı kalbimizde yumuşama adına bir pencere açamıyorsa, bir birimize verdiğimiz sözleri yerine getirmeyi öğütleyen ayetler, sözüne sadık, güvenilir olma noktasında kişiliğimize bir katkısı olmuyorsa, yerden göğe doğru, Allah’a doğru yükselen “ Allah’ın ipine topluca sarılın” uyarısı bizlerde bir birimize karşı bir anlayış,hoşgörü oluşturamıyorsa düşünmemiz gerekir.Gerçekten bizler bu Kitabı ayetlerin de sık sık vurguladığı gibi aklımızı, anlayış ve kavrayışımızı işin içine katarak mı okuyoruz? Yoksa Kur’an’ın hiç gündemine almadığı ve aslında bizlerin zihinlerde oluşturduğu bir tarzla mı okuyoruz? Evet! Konuya girerken sorduğumuz soruyu tekrar sorabiliriz..
Ekleme Tarihi: 03 Ekim 2016 - Pazartesi
Vahit KOÇ

KUR'AN'IN EN GÜZEL ŞEKİLDE TELAFFUZU MU, ANLAŞILIP YAŞANILMASI MI?

Şöyle bir soruyla başlamak istiyorum. Yarın öbür Âlem’de Rabbim bizi acaba Kur’an’ı ne kadar güzel okuyup okumadığımızdan mı sorgulayacak? Yoksa Onu anlayıp, uyarı ve öğütlerini hesaba katıp katmadığımızdan mı?
Bu soruyu şunun için sordum. Bu gün haşır neşir olma noktasında sürekli elimizin altında olan ve bir çoklarımızın da okuduğu Kuran’ı hangi noktadan değerlendirdiğimizi daha net anlayabilmemiz için.
Yani biz bu gün Kur’an okuyuşumuzu ya da okuyanları sesleri üzerinden, harfleri en güzel şekilde telaffuz etmeleri üzerinden mi değerlendiriyoruz, yoksa gerçekten bizlere iletilmek istenilen mesajın en doğru şekilde alınması, anlaşılması üzerinden mi? sorusuna nasıl bir cevap verebileceğimizi görebilmemiz için.
Gerçekten bu gün, hatta geçmişten günümüze Kur’an okumak değince Onun bütün harflerini en güzel şekilde telaffuz edip, yine en güzel bir makamla da insanlara dinletebilmek aklımıza geliyor. Uygulamada böyle. Daha küçük yaşlarda Kur’an’ı okuttuğumuz çocukların okuyuşunu bu noktadan değerlendiriyoruz. Hatta büyüklerin de. Kur’an okuyan birini iki saat dinledikten sonraki tepkimiz “adamda ne ses varmış” tan öte geçemiyor.
 Kur’an’ın içinde bizlere çok ciddi bir duruş telkin eden peygamberler ve onların karşılarındaki karakterlerin özellikleri ve günümüzdeki temsilcilerinin kimler olduğu noktasında zihinlerimizde bir kimlik oluşturamıyoruz .
 Mesela Firavun’u, Onun kimlik ve kişiliğini, Hz. Musa’nın karşısındaki tavrını, tüm insanlara hükmetme hırsını, insanları birbirine düşürmesini, onları çeşitli hile ve tuzaklarla ifsat etmesini göremiyoruz. Hatta bu karakteri tarihin derinliklerinden çıkarıp bu günkü temsilcileri ile örtüştürme çabası, anlayışı içinde de değiliz.
 Bizim bu günkü Firavun’u tanıyışımız bu kelimenin içinde bulunan “ayın” harfini en güzel şekilde telaffuzdan öte geçemiyor. Çoğu zaman bir başkasının  okuyuşunu değerlendirirken de “ayın” harfinin iyi telaffuz edilip edilmediği üzerinden hareketle bir değerlendirme yapıyoruz. Yine, Hz Muhammed’in kendisiyle yirmi üç yıl mücadele ettiği Ebu Leheb’in ismi okunurken  de “ be” harfinin hakkının verilebilmesinin hazzından veya verilememesinin beceriksizliğinden öte zihnimizde bir duygu oluşmuyor.
Oysa bu karakterlerin kimliklerini ve kişiliklerini Kur’an üzerinden tanıdığımızda,üzerinde  bulunmamız gereken yolun hangisi olduğunu hiç tereddütsüz anlamalıyız. Kimlerle yoldaş olmamız gerektiğini veya kimlerle birlikte yol aldığımızı görebilmeliyiz.
Mâdem okumak bir takım şekil ve sembollerle verilmek istenilen mesajın alınması ise bizim de bu sembol ve şekillerle verilmek istenen mesajları hakkıyla almamız gerekir. Eğer Kuran’ı okuduğumuzda  “yapmayacağınız şeyi niye söylersiniz” ifadesi yüreklerimizde,  kişiliğimizi şekillendirecek bir yer bulamıyorsa, “onların ekseriyeti sana ihanet etti.  Sen yine de onları affet” şeklindeki peygamberin şahsında bizlere de yapılan bu uyarı, konuşmadığımız yakınımıza karşı kalbimizde yumuşama adına bir pencere açamıyorsa, bir birimize verdiğimiz sözleri yerine getirmeyi öğütleyen ayetler, sözüne sadık, güvenilir olma noktasında kişiliğimize bir katkısı olmuyorsa, yerden göğe doğru, Allah’a doğru yükselen “ Allah’ın ipine topluca sarılın” uyarısı bizlerde bir birimize karşı bir anlayış,hoşgörü oluşturamıyorsa düşünmemiz gerekir.
Gerçekten bizler bu Kitabı ayetlerin de sık sık vurguladığı gibi aklımızı, anlayış ve kavrayışımızı işin içine katarak mı okuyoruz? Yoksa Kur’an’ın hiç gündemine almadığı ve aslında bizlerin zihinlerde oluşturduğu bir tarzla mı okuyoruz?
 Evet! Konuya girerken sorduğumuz soruyu tekrar sorabiliriz..
Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yildizhaber.com.tr sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.