Vahit KOÇ
Köşe Yazarı
Vahit KOÇ
 

BU GÜNKÜ MÜTTEFİKLERİMİZ VARKEN BAŞKA DÜŞMAN ARAMAYA GEREK VAR MI?

Müttefik…  Anlaşmalarla, sözleşmelerle güç birlikteliği oluşturan… Aynı duygu, aynı düşünce etrafında kenetlenen… Ortak hedeflere doğru birlikte yol alan…Müttefik olan milletler, devletler ortak düşmanlar karşısında daha güçlüdürler. Onlar geleceğe daha güvenle bakarlar. Bırak bir birlerine düşmanlığı, ittifak üyelerinden herhangi birine en ufak bir yan bakışta bile hemen tavır alırlar. Müttefiklerini korurlar.Cumhuriyet tarihimizin altmış, yetmiş yıllık zaman diliminde bizden yana hep böyle olmuştur.Müttefiklerimiz nerede sıkışmışlarsa, nerede yardıma ihtiyaç duymuşlarsa hiç tereddüt etmeden “müttefik olmak bu gibi günlerde beli olur” deyip beraber olmuşuz. Kore dememişiz, Somali dememişiz yanlarında yer almışız. Afganistan’da tabur bozanlık yapmayalım, Irak’ta ses çıkarmayalım, Libya’da, Suriye’de karşı çıkmayalım düşüncesiyle müttefikliğin gereğini yerine getirmeye çalışmışız.Bir defa söz vermişiz, ahitleşmişiz ve tüm zorluklara rağmen sözümüze sadık kalmaya çalışmışız.Ama buna rağmen bazı sorulara da vicdanlarımızda bir karşılık bulamamışız.Doksan yıl önce en acımasız düşmanlarımız olan bu ülkeler hangi ara bizlerin en yakın müttefiklerimiz oldu? Ne zaman düşman saflarından dost, müttefik saflarına geçtiler?Dedelerimize sorsak “ Dede bizim düşmanlarımız kim.” Adamın sıraladığı isimler, şimdiki gençlerimizin “müttefiklerimiz” diye sıralayacağı aynı isimler. Dede de diyecek “İngilizler, Fransızlar, İtalyanlar.”  Yani dönemin batılı ülkeleri… Torun da aynı isimleri sıralayacak. Günümüzün batılı ülkelerini…Nasıl odlu da çetin bir kurtuluş mücadelesi verdiğimiz bu düşmanların kendilerine yontan değerleri bizler için ulaşılması gereken yegane hedefler oldu?Gerçekten şu son yüz yıllık tarihimizde en büyük saldırıları biz bunlardan görmedik mi? En çetin mücadeleleri yine biz bunlara karşı yapmadık mı? Her on yılda bir Şeytana şapka çıkartacak yöntem ve metotlar uygulayarak bu milletin önüne duranlar, bu milleti engelleyenler, hatta tarumar etmek isteyenler bunlar değil mi?Evet! Bunlar öyle bir müttefik ki, müttefiklerine silah çeken, namlu doğrultan, terör estiren, ülkeyi bölüp parçalamak isteyenler karşısında ahitleştiği, sözleştiği müttefikini koruması gerekirken karşı tarafın, teröristin yanında saf tutuyor. Onları koruyor, korumaya çalışıyor.Bilemiyoruz. Belki de bu “Müttefik “ kelimesinin bizim dilimizdeki anlam ve manası başka, onların dilindeki anlam ve manası başka.Bir yerde de şaşırtmıyorlar. Fıtratlarının gereğini yapıyorlar. Fakat biz onların bu yönlerini göremedik, görmemezlikten geldik.  “ Ayı’dan post, düşmandan dost olmaz” diyen atalarımızı da atladık.Peki şu ilahi uyarılar ve öğütler bizim zihinlerimizde, vicdanlarımızda nasıl bir karşılık bulmalıydı?  “Ey iman edenler! Sizden olmayanlardan hiçbir sırdaş edinmeyin. Onlar size fenalık etmekten asla geri kalmazlar. Hep sıkıntıya düşmenizi isterler.”  (3/118)“Size bir iyilik dokunursa bu onları üzer. Başınıza bir kötülük gelse ona sevinirler. Eğer siz sabırlı olur Allaha karşı gelmekten sakınırsanız onların hileleri size hiçbir zarar vermez.”  (3/120)Evet! Zihinlerimizi ve vicdanlarımızı yeniden sorgulayalım. Ülkemizde ve bölgemizde yaşadığımız tüm olayları bir de bu açıdan değerlendirelim.   
Ekleme Tarihi: 13 Aralık 2016 - Salı
Vahit KOÇ

BU GÜNKÜ MÜTTEFİKLERİMİZ VARKEN BAŞKA DÜŞMAN ARAMAYA GEREK VAR MI?

Müttefik…  Anlaşmalarla, sözleşmelerle güç birlikteliği oluşturan… Aynı duygu, aynı düşünce etrafında kenetlenen… Ortak hedeflere doğru birlikte yol alan…
Müttefik olan milletler, devletler ortak düşmanlar karşısında daha güçlüdürler. Onlar geleceğe daha güvenle bakarlar. Bırak bir birlerine düşmanlığı, ittifak üyelerinden herhangi birine en ufak bir yan bakışta bile hemen tavır alırlar. Müttefiklerini korurlar.
Cumhuriyet tarihimizin altmış, yetmiş yıllık zaman diliminde bizden yana hep böyle olmuştur.
Müttefiklerimiz nerede sıkışmışlarsa, nerede yardıma ihtiyaç duymuşlarsa hiç tereddüt etmeden “müttefik olmak bu gibi günlerde beli olur” deyip beraber olmuşuz.
 Kore dememişiz, Somali dememişiz yanlarında yer almışız. Afganistan’da tabur bozanlık yapmayalım, Irak’ta ses çıkarmayalım, Libya’da, Suriye’de karşı çıkmayalım düşüncesiyle müttefikliğin gereğini yerine getirmeye çalışmışız.
Bir defa söz vermişiz, ahitleşmişiz ve tüm zorluklara rağmen sözümüze sadık kalmaya çalışmışız.
Ama buna rağmen bazı sorulara da vicdanlarımızda bir karşılık bulamamışız.
Doksan yıl önce en acımasız düşmanlarımız olan bu ülkeler hangi ara bizlerin en yakın müttefiklerimiz oldu? Ne zaman düşman saflarından dost, müttefik saflarına geçtiler?
Dedelerimize sorsak “ Dede bizim düşmanlarımız kim.” Adamın sıraladığı isimler, şimdiki gençlerimizin “müttefiklerimiz” diye sıralayacağı aynı isimler. Dede de diyecek “İngilizler, Fransızlar, İtalyanlar.”  Yani dönemin batılı ülkeleri… Torun da aynı isimleri sıralayacak. Günümüzün batılı ülkelerini…
Nasıl odlu da çetin bir kurtuluş mücadelesi verdiğimiz bu düşmanların kendilerine yontan değerleri bizler için ulaşılması gereken yegane hedefler oldu?
Gerçekten şu son yüz yıllık tarihimizde en büyük saldırıları biz bunlardan görmedik mi? En çetin mücadeleleri yine biz bunlara karşı yapmadık mı? Her on yılda bir Şeytana şapka çıkartacak yöntem ve metotlar uygulayarak bu milletin önüne duranlar, bu milleti engelleyenler, hatta tarumar etmek isteyenler bunlar değil mi?
Evet! Bunlar öyle bir müttefik ki, müttefiklerine silah çeken, namlu doğrultan, terör estiren, ülkeyi bölüp parçalamak isteyenler karşısında ahitleştiği, sözleştiği müttefikini koruması gerekirken karşı tarafın, teröristin yanında saf tutuyor. Onları koruyor, korumaya çalışıyor.
Bilemiyoruz. Belki de bu “Müttefik “ kelimesinin bizim dilimizdeki anlam ve manası başka, onların dilindeki anlam ve manası başka.
Bir yerde de şaşırtmıyorlar. Fıtratlarının gereğini yapıyorlar. Fakat biz onların bu yönlerini göremedik, görmemezlikten geldik.
  “ Ayı’dan post, düşmandan dost olmaz” diyen atalarımızı da atladık.
Peki şu ilahi uyarılar ve öğütler bizim zihinlerimizde, vicdanlarımızda nasıl bir karşılık bulmalıydı?  
“Ey iman edenler! Sizden olmayanlardan hiçbir sırdaş edinmeyin. Onlar size fenalık etmekten asla geri kalmazlar. Hep sıkıntıya düşmenizi isterler.”  (3/118)
“Size bir iyilik dokunursa bu onları üzer. Başınıza bir kötülük gelse ona sevinirler. Eğer siz sabırlı olur Allaha karşı gelmekten sakınırsanız onların hileleri size hiçbir zarar vermez.”  (3/120)
Evet! Zihinlerimizi ve vicdanlarımızı yeniden sorgulayalım. Ülkemizde ve bölgemizde yaşadığımız tüm olayları bir de bu açıdan değerlendirelim.

  

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yildizhaber.com.tr sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.