Esirettin Zehir
Köşe Yazarı
Esirettin Zehir
 

KASA SIFIR BİZİM ÇOCUKLAR SIFIR

Kasa sıfır deyince aklınıza hemen merkez bankası gelmesin.     Bugün konu biraz futbol üzerine olsun.     Hiç bir zaman anlayamadığım fakat hep içinde olduğum futbol     Benim futbol oynadığım yıllarda genç takımlar yoktu.     Sadece amatör ve profesyonel olarak birinci ve ikinci lig takımları vardı.     Bu yüzden bir takıma girip futbol oynamak şimdiki süper lig de oynamak kadar zordu.     Bulancak gençlik spor kulübü olarak antrenmanları eski Bulancak lisesi bahçesinde bazen de Pazarsuyu deresi kenarında yapıyorduk.     Daha 17 yaşındayım.     Takımın en genç oyuncularından biriyim.     Her çift kalede as takıma en az üç dört gol atıyorum fakat hocam  bana bir türlü güvenip forma vermiyordu.     Son antrenmanda santrafor sakatlandı.     Takımda benden başka santrafor yok.     Kesin bu hafta oynarım diyorum.     Gece gözüme uyku girmedi.      Maç saati geldi.     Otobüs hareket etti.     İçim içime sığmıyor.     O zamanlar maçları yıkılan Giresun Atatürk stadında oynuyoruz.     Otobüs sahile çıkacağı yerde, şehir içine  yönelip bir evin kapısında durdu.     Göbekli biri çıktı arabaya bindi.     Derin bir oh çektim.     İçim gitmişti yeni birini mi aldılar diye.     Nihayet stada vardık.     Hoca kadroyu okuyor.     Kaleci, sağ bek, sol bek derken sıra  santrafora geldi.     Esirettin sende kaç numaralı forma var.     Heyacanla ağzımı açarken,     Bütün gece baş ucuma serdiğim formayı     Yolda aldığımız şişko adama verdirdi.     Gerisini hatırlamıyorum bile.     Maçın son 10 dakikası kalmış. 2-0 mağlup durumdayız.     Takım kaptanımız sakatlanıp oyundan çıktı.     Kulübede hoca ile tartışıyor.     Ben sana Esirettin' i oynatalım dedim diyor     Hoca, o küçük saha futbolcusu büyük sahada oynayamaz diyor.     Kaptan, niye oynamasın, bize her antrenmanda gol atıyor burada niye atmasın.     Hoca sinirlendi, ben karışmıyorum sok oyuna da gör o zaman dedi.     Kaptan Esirettin hazırlan dediğinde hazırdım zaten.     Oyuna girdiğimde beş dakika ya vardı ya yoktu.     Oyunu 2-2 yaptım fakat vakit kalmadı.     Gerisi konumuz dışında.     Artık 9 numaralı formanın değişmez oyuncusu olmuştum.     Sezon bitmiş, yarın toplantı yapılıp formalar toplanacaktı.     Sabah kalktım.     Formamı iyice katladım.     Güzel bir şekilde ambalaj yaptım.     Toplantı odasına gittik.     Çuvalın ağzı açıldı.     Hoca iki numaralı forma diyor.     İki numaralı forma  burma buruşuk hop çuvala atılıyor.     Yedi numara, sekiz numara değişen bir şey yok.     Çoğu yıkanmamış bile.     İçim cız etti.     Benim güzelim forma da bu pis çuvala mı girecekti.     Dokuz numara dendiğinde hop diye atmaya kıyamadım.     Ambalajı ile birlikte yavaşça çuvala yerleştirdim.     Elim varmıyor fakat mecbur bıraktım.     Hocam o anda durun dedi.     Elini çuvala soktu.     Benim ambalajlı formayı aldı.     Bana dönerek, sen bu formayı bizden daha iyi koruyorsun;     Sende kalsın dedi.     Belki de hayatımda hep gençlere sahip çıkmam bu yüzden.     Çalıştırdığım bütün takımlarda hep gençlere sahip çıktım.      15-16 yaşlarında onlara amatör takında forma verdim.     Yıllardır hep kendi yetiştirdiğim sporcularla bir mevkiye üç oyuncu transfer eden takımlarla oynadım.     Bazen amatör takımlar haftası kutlanıyor.     Hazır takımla çalışan herkese ödül var     Biri bu başarımı görürde bir inanç ödülü de bana verir diye düşündüm.     Kimsenin haberi bile olmadı.     Sistem hep hazırdan yana.     Elin Avrupalısı 18-19 yaşında milli takımda oynarken.     Bizde amatör ve bal takımlarında bu yaştaki çocuklara eğitim sınıfı diye bakan herkese Türk futbolu adına lânet olsun.     Günümüzde bal liginde bile 35-40 yaşlarında bir oyuncunun taban fiyatı 600 - 750 binden başlıyor.      O takımda 18-19 yaşında gelecek vaat eden kendi çocuğun varsa o milyonlardan kendi çocuğuna beş kuruş düşmüyor.     Herkese var senin geleceğini kurtaracak genç çocuğuna yok.     Takımda herkese malzeme verilir, bir tek senin çocuğuna malzeme yetmez.     Bu konuyu başka bir yazımda ayrıca ele alacağım.     Parayı veren düdüğü çalar derler fakat,     Taşıma suyla değirmen dönmez de demiş atalarımız.     Bu zihniyet değişmediği sürece her sene lig biter,     Paraları birileri cukka eder.     Don Kişot gider.     Sezon sonunda ortada ne para kalır ne takım.     Kasa sıfır.     Bizim çocuklar sıfır.
Ekleme Tarihi: 31 Ağustos 2023 - Perşembe
Esirettin Zehir

KASA SIFIR BİZİM ÇOCUKLAR SIFIR

Kasa sıfır deyince aklınıza hemen merkez bankası gelmesin.

    Bugün konu biraz futbol üzerine olsun.

    Hiç bir zaman anlayamadığım fakat hep içinde olduğum futbol

    Benim futbol oynadığım yıllarda genç takımlar yoktu.

    Sadece amatör ve profesyonel olarak birinci ve ikinci lig takımları vardı.

    Bu yüzden bir takıma girip futbol oynamak şimdiki süper lig de oynamak kadar zordu.

    Bulancak gençlik spor kulübü olarak antrenmanları eski Bulancak lisesi bahçesinde bazen de Pazarsuyu deresi kenarında yapıyorduk.

    Daha 17 yaşındayım.

    Takımın en genç oyuncularından biriyim.

    Her çift kalede as takıma en az üç dört gol atıyorum fakat hocam  bana bir türlü güvenip forma vermiyordu.

    Son antrenmanda santrafor sakatlandı.

    Takımda benden başka santrafor yok.

    Kesin bu hafta oynarım diyorum.

    Gece gözüme uyku girmedi.

     Maç saati geldi.

    Otobüs hareket etti.

    İçim içime sığmıyor.

    O zamanlar maçları yıkılan Giresun Atatürk stadında oynuyoruz.

    Otobüs sahile çıkacağı yerde, şehir içine  yönelip bir evin kapısında durdu.

    Göbekli biri çıktı arabaya bindi.

    Derin bir oh çektim.

    İçim gitmişti yeni birini mi aldılar diye.

    Nihayet stada vardık.

    Hoca kadroyu okuyor.

    Kaleci, sağ bek, sol bek derken sıra  santrafora geldi.

    Esirettin sende kaç numaralı forma var.

    Heyacanla ağzımı açarken,

    Bütün gece baş ucuma serdiğim formayı

    Yolda aldığımız şişko adama verdirdi.

    Gerisini hatırlamıyorum bile.

    Maçın son 10 dakikası kalmış. 2-0 mağlup durumdayız.

    Takım kaptanımız sakatlanıp oyundan çıktı.

    Kulübede hoca ile tartışıyor.

    Ben sana Esirettin' i oynatalım dedim diyor

    Hoca, o küçük saha futbolcusu büyük sahada oynayamaz diyor.

    Kaptan, niye oynamasın, bize her antrenmanda gol atıyor burada niye atmasın.

    Hoca sinirlendi, ben karışmıyorum sok oyuna da gör o zaman dedi.

    Kaptan Esirettin hazırlan dediğinde hazırdım zaten.

    Oyuna girdiğimde beş dakika ya vardı ya yoktu.

    Oyunu 2-2 yaptım fakat vakit kalmadı.

    Gerisi konumuz dışında.

    Artık 9 numaralı formanın değişmez oyuncusu olmuştum.

    Sezon bitmiş, yarın toplantı yapılıp formalar toplanacaktı.

    Sabah kalktım.

    Formamı iyice katladım.

    Güzel bir şekilde ambalaj yaptım.

    Toplantı odasına gittik.

    Çuvalın ağzı açıldı.

    Hoca iki numaralı forma diyor.

    İki numaralı forma  burma buruşuk hop çuvala atılıyor.

    Yedi numara, sekiz numara değişen bir şey yok.

    Çoğu yıkanmamış bile.

    İçim cız etti.

    Benim güzelim forma da bu pis çuvala mı girecekti.

    Dokuz numara dendiğinde hop diye atmaya kıyamadım.

    Ambalajı ile birlikte yavaşça çuvala yerleştirdim.

    Elim varmıyor fakat mecbur bıraktım.

    Hocam o anda durun dedi.

    Elini çuvala soktu.

    Benim ambalajlı formayı aldı.

    Bana dönerek, sen bu formayı bizden daha iyi koruyorsun;

    Sende kalsın dedi.

    Belki de hayatımda hep gençlere sahip çıkmam bu yüzden.

    Çalıştırdığım bütün takımlarda hep gençlere sahip çıktım.

     15-16 yaşlarında onlara amatör takında forma verdim.

    Yıllardır hep kendi yetiştirdiğim sporcularla bir mevkiye üç oyuncu transfer eden takımlarla oynadım.

    Bazen amatör takımlar haftası kutlanıyor.

    Hazır takımla çalışan herkese ödül var

    Biri bu başarımı görürde bir inanç ödülü de bana verir diye düşündüm.

    Kimsenin haberi bile olmadı.

    Sistem hep hazırdan yana.

    Elin Avrupalısı 18-19 yaşında milli takımda oynarken.

    Bizde amatör ve bal takımlarında bu yaştaki çocuklara eğitim sınıfı diye bakan herkese Türk futbolu adına lânet olsun.

    Günümüzde bal liginde bile 35-40 yaşlarında bir oyuncunun taban fiyatı 600 - 750 binden başlıyor.

     O takımda 18-19 yaşında gelecek vaat eden kendi çocuğun varsa o milyonlardan kendi çocuğuna beş kuruş düşmüyor.

    Herkese var senin geleceğini kurtaracak genç çocuğuna yok.

    Takımda herkese malzeme verilir, bir tek senin çocuğuna malzeme yetmez.

    Bu konuyu başka bir yazımda ayrıca ele alacağım.

    Parayı veren düdüğü çalar derler fakat,

    Taşıma suyla değirmen dönmez de demiş atalarımız.

    Bu zihniyet değişmediği sürece her sene lig biter,

    Paraları birileri cukka eder.

    Don Kişot gider.

    Sezon sonunda ortada ne para kalır ne takım.

    Kasa sıfır.

    Bizim çocuklar sıfır.

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (1)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yildizhaber.com.tr sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Bahtiyar Çolak.
(02.09.2023 15:19 - #72380)
Sevgili Eci abi bu tür yazılara aynen devam. Birde Esrettin ismini ilk kim Eci olarak söyledi bunun bir anısı varmı? varsa yazarsan memnun olurum.
Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yildizhaber.com.tr sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
(0) (0)
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.