Devlet başöğretmen, uzman öğretmen diye bir kadro çıkardı.
Maaştan başka bir farkı olmayan bu ayrımcılık için
Bütün öğretmenler ayağa kalktı.
Ankara ve İstanbul başta olmak üzere bütün il ve ilçelerde protesto yürüyüşleri yapıldı
Dönemin muhalefet lideri bile, öğretmenlere bu sınava girmeyin diye çağrı yaptı.
Neyse sınav vakti geldi.
Katılımın çok düşük olacağı beklenirken
Başöğretmenlik ve uzman öğretmenlik sınavlarına katılım oranı yüzde 99 un üzerinde oldu.
Protesto yürüyüşleri yapan sendika başkanları bile başöğretmen oldu.
Araya maddi çıkar girince mesleğin kutsallığı filan kalmıyor.
Bir hafta önceki evli evine köylü köyüne yazımda 1 Mayıs işçi bayramını eleştirmiştim.
Sendikacı ve sol görüşlü bazı öğretmen arkadaşlarım, biz sana katılmıyoruz dedi.
Biz sendika olarak Ankara'da başöğretmenlik sınavını protesto yürüyüşü yaptık.
Anıtkabir'e yürüyecektik.
Polis barikat kurup bizi de durdurdu.
Hükümetin olumsuz tavırlarına karşı tepki koymazsan hükümet istediği rejimi sana dayatır deyip anlatmaya başladı.
Sizde mi girmediniz başöğretmenlik sınavına dedim.
Girdik!
Fakat sendika kesin bir karar almadı.
Bize bıraktı.
Kesin karar alsa girmeyecektik dediler.
Gerçekten bu insanoğlunu anlamakta zorlanıyorum.
Benim kızımda öğretmen.
Hiç bir sendikaya üye değil.
Fakat bu sisteme karşı.
Boykot yürüyüşlerine katıldı.
Ben bu sınava girmeyeceğim dedi.
İnandığı davanın sınavına girmedi.
Kendisinin yarısı kadar bilgi sahibi olmayan öğretmenlerden 5 bin lira eksik maaş alıyor.
Fakat o beş bin lira için değerini satanlar, beş bin lira için değerini satmayanlara fazilet dersi veriyor.
İnsanın paraya ve hiç bir makama satılmayan bir doğrusu olmalı.
İnsan o doğruyu kaybederse bütün doğrularını kaybeder.
Fakat yapılan bunca boykotlara ve yürüyüşlere rağmen
Sınava katılan yüzde 99 luk orana ve çevreye baktığımda
Benim de içinde bulunduğumuz yüzde sıfır sıfır sıfır'lık kesimde
Anlayamadığım bir sorun var.