1856 yılında Osmanlı Devleti'nin çöküşünün toplumsal ve ekonomik nedenleri araştırılmadan
Batı sermayesini kurtuluş olarak gören ıslahat fermanları sonucu, topraklarımıza giren yabancı sermaye, yerli sanayi ve yatırımcıyı tamamen öldürmüştü.
Böylece Osmanlı Devleti yarı sömürge haline gelmiş.
Çoğu kaynakları batılı devletlerin eline geçmişti.
Atatürk Cumhuriyetin ilanından sonra 1925 yılında köy kanununda değişiklik yaparak
Yabancıların sadece belediye sınırları içerisinde 300 metre kareyi geçmeyecek şekilde gayrimenkul olarak konut, iş yeri ve bağımsız bölüm satın almasına izin verdi.
27 Haziran 2004 tarihine kadar 66 ülkeden yabancı kişilere satılan toprak miktarı sadece 388 bin 430 dekardı.
19 Temmuz 2003 tarihinde iktidara gelen mevcut hükümet ilk iş olarak AB uyum yasaları adı altında köy kanununun 87. maddesini değiştirerek yabancılara her türlü toprak satışını serbest bıraktı.
Bugün itibariyle yabancılara 20 yılda satılan toprak miktarı 25 milyon metre kareyi geçmiş,
Ayrıca 280 binden fazla gayrimenkul yabancılara satılmış durumda.
İngiliz siyasetçisi ve devlet adamı Lord Curzon, İngiliz delegesi olarak katıldığı Lozan Antlaşmasında istediği sonuçları alamayınca
Türk heyetine, harap bir memleket aldınız. Bu memleketi neyle inşa edeceksiniz.
Para bir bende var bir Amerika'da.
Geleceksiniz para isteyeceksiniz.
Bu gün işgal edip de yapamadıklarımızı o gün paramızla yapacağız.
Bu gün alamadıklarımızı o gün paramızla alacağız dedi.
Bugün Türk lirasının yabancı paralar karşısında değer kaybını hesaplarsak
Para bile vermeden alıyorlar bu kutsal vatanın topraklarını.
İşin acı tarafı yabancılara satılan bu toprakları tapu kanununda yapılan değişiklikler sonucu artık geriye almakta imkansız.
Sadece Türkiye'de değil yavru vatan Kıbrıs'da da,
İsrail topraklarımızı satın alıyor.
Bu tehlikeyi yıllar önce gören rahmetli Necmettin Erbakan hocamız;
Toprak ayağımızın altından kayıyor demişti.
Birinin buna dur demesi lazım artık.
Meclise fetö araştırma önergesi veriliyor;
Red.
Yabancılara toprak satışı yasaklansın önergesi veriliyor;
Red.
Memleketin geleceğini inşa etmek için kurulan bir meclis,
Memleketin geleceğini yok etmek için çabalayan dış güçlerle mücadele konusuna niye red oyu verir anlamak imkansız.
Bir tarafta 20 milyonu bulan göçmen sayısı.
Bir tarafta parsel parsel düşmanlarımıza satılan vatan toprağı.
Bu topraklar kimisi güvenlik bakımından,
Kimisi üretim bakımından Türkiye'nin en kritik yerlerinde olan topraklar.
Saadet partisi Konya milletvekili Abdulkadir Karaduman, Ermenistan - Nahçıvan - İran sınırında kritik öneme sahip Iğdır Ovasının İsraillilere satılıp satılmadığı üzerinde araştırma yapınca
Sadece 2012-2014 yılları arasında iki yılda 59 dönüm arazinin İsrail vatandaşlarına satıldığı ortaya çıkmıştı.
Artık resmi kayıtlara ulaşmak imkansız.
Hepsi kanunlarla koruma altında.
Kimseye bir şey anlatmanın imkanı yok.
Bizim millet,
Ne metre kareden anlıyor,
Ne 20 milyon göçmenin sadece bir senede en az 22 milyon olduğundan.
Asgari ücret ve paradan başka gözü hiç bir şey görmüyor.
İster göçmen olsun, ister başka bir şey.
Türkiye topraklarında doğan her mülteci ve ailesi TC. Vatandaşlık ünvanı alıyor diyorlar.
Biz burada iki satır yazı ile ne göçmen sorununu
Ne topraklarımızın talan edilircesine satılmasını önleyecek,
Nede özelleştirme adı altında yabancılara satılan
Kurum ve kuruluşlar, yol, su, köprü sorununa kafa yoracak değiliz tabi
Bizim tek derdimiz geçim derdi.
Sonuçta hepimiz kardeşiz.
Bizde parayı veren düdüğü çalar derler.