Erol KÜÇÜK
Köşe Yazarı
Erol KÜÇÜK
 

İSTANBUL’U ARTIK SEVMİYORUM

Kızımın Bulancak Öğretmenevinde yaptığımız düğünden sonra İstanbul Beykoz Sabancı Öğretmenevi’nde düğünü nedeniyle İstanbul’dayım. Fırsat bulup oğlum aracı ile bizi İstanbul’da gezdirdi. İlk kez İstanbul’a 1979 yılında Laleli’de Uğur Dershanesi Üniversite hazırlık kursları için gitmiştim. Sonraki yıllarda  birkaç kez gitme fırsatı buldum.O yıldan bu yana 42yıl geçmiş.İstanbul 42 yılda çok ama çok olumsuz bir değişiklik olmuş. Bugün İstanbul artık betona yenik düşmüş.Her taraf beton yığını.Gökdelenlerle çevrili İstanbul’da nefes almak her gün zorlaşıyor.İnsanlar artık gökyüzünden uzak.Yeşil alanlar AVM’lere,yerleşim alanlarına,inşaat sektörüne terk edilmiş.Artık birileri buna ‘’Dur’’demeli. Boğazın güzelliğiyle kendini hayran bırakan,geçmişte taşı toprağı altın denilerek tüm Anadolu’ya kucak açan ve silütiyle başka şehirde yaşanamayacağı hissini veren İstanbul’u ne yazıkki betonlaştırdık.Yeşili yok ettik,her yere beton döktük.İnşaatların sayısını her geçen gün daha da artırdık.Bu güzellik elimizden kayıp giderken her şeye seyirci kaldık.Yeşile hasret kaldık. Şehir yaşamı hepimizi beton bloklarının içinde hapsetti.Küçük binalar,büyük apartmanlar,siteler rezidanslarla… Her geçen gün İstanbul’da nüfus arttı.Binalar yükselmeye başladı.Sokaklar daraldı.Otomobil sayısı arttıkça park sorunu başladı.Belediyeler otoparksız tasarlanmış binalara oy alamama kaygısıyla onay verdiler. Çocukların oyun alanları yok.Hepsi evlerine hapsedilerek telefon,tabletere mahkum bırakıldılar.Hem ruhen hemde bedenen sağlıksız kaldılar. Bu garabetin ve ihanetin savunulacak hiçbir yanı yok.Mezarlıklar dışında yeşil alan kalmadı.İstanbul çarpıklaşmanın ve betonlaşmanın esiri oldu. Betondan geçilmeyen megakentin kimi ilçelerinde bırakın nefes alınabilecek bir yeşil alan bulmayı,bir ağaç bile bulabilmek zor. Deprem riski bulunan bir kentte insanların olası bir tehlike anında çıkabilecekleri açık alanlar bile yok edildi.İstanbul adeta oksijensiz kaldı.Bu kadar güzel bir şehre bu kadar büyük bir kötülüğü nasıl yapabiliyoruz aklım ermiyor. İstanbul’u artık sevmiyorum…
Ekleme Tarihi: 02 Kasım 2021 - Salı
Erol KÜÇÜK

İSTANBUL’U ARTIK SEVMİYORUM

Kızımın Bulancak Öğretmenevinde yaptığımız düğünden sonra İstanbul Beykoz Sabancı Öğretmenevi’nde düğünü nedeniyle İstanbul’dayım. Fırsat bulup oğlum aracı ile bizi İstanbul’da gezdirdi. İlk kez İstanbul’a 1979 yılında Laleli’de Uğur Dershanesi Üniversite hazırlık kursları için gitmiştim. Sonraki yıllarda  birkaç kez gitme fırsatı buldum.O yıldan bu yana 42yıl geçmiş.İstanbul 42 yılda çok ama çok olumsuz bir değişiklik olmuş.

Bugün İstanbul artık betona yenik düşmüş.Her taraf beton yığını.Gökdelenlerle çevrili İstanbul’da nefes almak her gün zorlaşıyor.İnsanlar artık gökyüzünden uzak.Yeşil alanlar AVM’lere,yerleşim alanlarına,inşaat sektörüne terk edilmiş.Artık birileri buna ‘’Dur’’demeli.

Boğazın güzelliğiyle kendini hayran bırakan,geçmişte taşı toprağı altın denilerek tüm Anadolu’ya kucak açan ve silütiyle başka şehirde yaşanamayacağı hissini veren İstanbul’u ne yazıkki betonlaştırdık.Yeşili yok ettik,her yere beton döktük.İnşaatların sayısını her geçen gün daha da artırdık.Bu güzellik elimizden kayıp giderken her şeye seyirci kaldık.Yeşile hasret kaldık.

Şehir yaşamı hepimizi beton bloklarının içinde hapsetti.Küçük binalar,büyük apartmanlar,siteler rezidanslarla…

Her geçen gün İstanbul’da nüfus arttı.Binalar yükselmeye başladı.Sokaklar daraldı.Otomobil sayısı arttıkça park sorunu başladı.Belediyeler otoparksız tasarlanmış binalara oy alamama kaygısıyla onay verdiler.

Çocukların oyun alanları yok.Hepsi evlerine hapsedilerek telefon,tabletere mahkum bırakıldılar.Hem ruhen hemde bedenen sağlıksız kaldılar.

Bu garabetin ve ihanetin savunulacak hiçbir yanı yok.Mezarlıklar dışında yeşil alan kalmadı.İstanbul çarpıklaşmanın ve betonlaşmanın esiri oldu.

Betondan geçilmeyen megakentin kimi ilçelerinde bırakın nefes alınabilecek bir yeşil alan bulmayı,bir ağaç bile bulabilmek zor.

Deprem riski bulunan bir kentte insanların olası bir tehlike anında çıkabilecekleri açık alanlar bile yok edildi.İstanbul adeta oksijensiz kaldı.Bu kadar güzel bir şehre bu kadar büyük bir kötülüğü nasıl yapabiliyoruz aklım ermiyor. İstanbul’u artık sevmiyorum…

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yildizhaber.com.tr sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.