Erol KÜÇÜK
Köşe Yazarı
Erol KÜÇÜK
 

İNSANLARI ANLAMAK ZOR…

Her birimizin içinde, tanımadığımız biri daha vardır. Ne zaman ortaya çıkar? Kızgınlık, sinirsel, asabi durumlarda kendini gösterir. Kişi aydınlanmaya ışığı hayal ederek değil, karanlığı bilinçlendirerek ulaşır. Bilinçli yapılmayanlar hayatımızda kader olarak tezahür eder. Başımıza gelen olaylar neticesinde, çok sevdiğin insanın hak etmediğin sözlerle seni suçlaması gibi. İnsanoğlunun ne kadar zor ve acımasız bir varlık olduğunu daha iyi anlıyorsunuz ve de tanıyorsunuz. Gerçekten dünya tarihinde insan kadar kendine ve yaşadığı çevreye zarar veren bir başka canlı daha olmadı, olmayacak. Dostluklar biterken insanların beraber yürüdükleri diğer insanlara ne denli büyük öfkeler biriktirdiğine şahit oldum. Kıskançlığın, egonun, hırsın, insan ruhunu nasıl sardığına yaşadığım sürece şahit oldum ve en sonunda her insanın içinde bir şeytan olduğu düşüncesine vardım. Anladım ki bu şeytanı kontrol eden ya da edebilen insanlar toplumda göreceli olarak iyi ya da normal olarak kabul görürken, edemeyenler acımasız olarak adlandırılıyor. Ölüm hayatın bir parçası. Her canlı doğuyor, yaşıyor ve sonunda ölüyor. Önemli olan bize verilen kısa zamanı nasıl değerlendirdiğimiz, bu hayatı nasıl yaşadığımız ne kadar ürettiğimiz ne çok yüreklere girdiğimiz. Bize verilen ve adına ömür denilen zamanın, bir tek saniyesinin bile boşa harcanamayacak kadar kısa olduğuna inanıyorum ve hayatımı çok seviyorum. İnsanları incitmekten, kalp kırmaktan çok korkuyorum. İşte bu yüzden hayatımın her köşesini yaşarken ya da çalışırken hep üzerine bir şeyler koymayı, gönüllere girmeyi ve insanlara yardımcı olmayı ve de hep üretmeye çalışıyorum. İnsanların beni sevmesi ya da takdir etmesi gibi bir hayalim yok. İstemediğimiz bir şeyi yapınca dostun rahatlamak için, kendimizce haklı bir nedene sığınırız. Oysa arkada tamir edilmeyen bir kalp bırakırız. İçimizdeki şeytan denilen olgu belki de insanın zayıf yönlerinin bir aynasıdır. Belki orta yolu bulabilirsek, hataların olduğu siyahlıkta ve doğrularımızın olduğu beyaz arasındaki grilikte bazen zayıf olabiliyor olmanın rahatlığıyla yaşayabiliriz. Ama unutulmamalı; El yarası geçer, dil yarası asla geçmez. İnsanlar dıştan nasıl görünürlerse görünsünler aldanmamak gerek. Boşuna dememişler ‘dışı seni yakar, içi beni’. Kısacası; insan öyle karmaşık bir varlıktır ki kendine cenneti de yaşatır cehennemi de. İnsan en şerefli canlıdır. Yücelen yüceyiz ve de bayağıdan bayağı. Bunun manasını tam kavrayabilirsek Şeytan’ı dışarıda değil, içimizde arardık. Bize gerekli olan kendimizi didik, didik tahlil etmek, hataları başkalarında aramak olmamalı.
Ekleme Tarihi: 14 Kasım 2023 - Salı
Erol KÜÇÜK

İNSANLARI ANLAMAK ZOR…

Her birimizin içinde, tanımadığımız biri daha vardır. Ne zaman ortaya çıkar? Kızgınlık, sinirsel, asabi durumlarda kendini gösterir. Kişi aydınlanmaya ışığı hayal ederek değil, karanlığı bilinçlendirerek ulaşır. Bilinçli yapılmayanlar hayatımızda kader olarak tezahür eder. Başımıza gelen olaylar neticesinde, çok sevdiğin insanın hak etmediğin sözlerle seni suçlaması gibi. İnsanoğlunun ne kadar zor ve acımasız bir varlık olduğunu daha iyi anlıyorsunuz ve de tanıyorsunuz. Gerçekten dünya tarihinde insan kadar kendine ve yaşadığı çevreye zarar veren bir başka canlı daha olmadı, olmayacak. Dostluklar biterken insanların beraber yürüdükleri diğer insanlara ne denli büyük öfkeler biriktirdiğine şahit oldum. Kıskançlığın, egonun, hırsın, insan ruhunu nasıl sardığına yaşadığım sürece şahit oldum ve en sonunda her insanın içinde bir şeytan olduğu düşüncesine vardım. Anladım ki bu şeytanı kontrol eden ya da edebilen insanlar toplumda göreceli olarak iyi ya da normal olarak kabul görürken, edemeyenler acımasız olarak adlandırılıyor. Ölüm hayatın bir parçası. Her canlı doğuyor, yaşıyor ve sonunda ölüyor. Önemli olan bize verilen kısa zamanı nasıl değerlendirdiğimiz, bu hayatı nasıl yaşadığımız ne kadar ürettiğimiz ne çok yüreklere girdiğimiz. Bize verilen ve adına ömür denilen zamanın, bir tek saniyesinin bile boşa harcanamayacak kadar kısa olduğuna inanıyorum ve hayatımı çok seviyorum. İnsanları incitmekten, kalp kırmaktan çok korkuyorum.

İşte bu yüzden hayatımın her köşesini yaşarken ya da çalışırken hep üzerine bir şeyler koymayı, gönüllere girmeyi ve insanlara yardımcı olmayı ve de hep üretmeye çalışıyorum.

İnsanların beni sevmesi ya da takdir etmesi gibi bir hayalim yok. İstemediğimiz bir şeyi yapınca dostun rahatlamak için, kendimizce haklı bir nedene sığınırız. Oysa arkada tamir edilmeyen bir kalp bırakırız. İçimizdeki şeytan denilen olgu belki de insanın zayıf yönlerinin bir aynasıdır.

Belki orta yolu bulabilirsek, hataların olduğu siyahlıkta ve doğrularımızın olduğu beyaz arasındaki grilikte bazen zayıf olabiliyor olmanın rahatlığıyla yaşayabiliriz.

Ama unutulmamalı; El yarası geçer, dil yarası asla geçmez. İnsanlar dıştan nasıl görünürlerse görünsünler aldanmamak gerek. Boşuna dememişler ‘dışı seni yakar, içi beni’.

Kısacası; insan öyle karmaşık bir varlıktır ki kendine cenneti de yaşatır cehennemi de. İnsan en şerefli canlıdır. Yücelen yüceyiz ve de bayağıdan bayağı. Bunun manasını tam kavrayabilirsek Şeytan’ı dışarıda değil, içimizde arardık. Bize gerekli olan kendimizi didik, didik tahlil etmek, hataları başkalarında aramak olmamalı.

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yildizhaber.com.tr sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.