Vahit KOÇ
Köşe Yazarı
Vahit KOÇ
 

FINDIKLA İLGİLİ BİR İKİ KELAM DA BİZ EDELİM DEDİK...

Bölgemiz insanlarının, hatta ülkemiz insanlarının zihnini meşgul eden, bir şekilde sık sık bölge ve ülke gündeminde de yer alan milli ürünümüz – en azından şimdilik öyle- fındıkla ilgili birkaç kelam da biz edelim, bu hususla ilgili düşüncelerimizi paylaşalım dedik… Tabi haddimiz olmayarak…Ülkemizde kaç ailenin veya ne kadar insanın fındıktan geçindiğini, ülkemize bilmem şu kadar döviz girdisi sağladığını ifade edecek değiliz. Ancak şu bir gerçek ki dünya üzerinde yüz, yüz elli milyar dolarlık bir para akışının aslını, esasını oluşturan temel unsurun, ana maddenin fındık olduğu bilinmekte…Ve yine dünyada üretilen dört fındıktan üçünün ülkemizde üretildiği ifade edilmektedir. Bu oran için de “şimdilik” notunu düşebiliriz. Yarın, yani gelecekte bu işle uğraşıp uğraşmayacağımız belli değil.Şu anda dünyanın en çok fındık üreten ülkesi biziz. Dolayısıyla fındıkta söz sahibi olması gereken, piyasasını kurması gereken ve üreticiler adına dünyaya en uygun bir değerle sunması gereken de bizim olmamız gerekiyor.Tabi bu bizim düşüncemiz.  Oysa bu günkü gerçekler daha farklı. Ülkemiz adına stratejik bir ürün olarak görülebilen fındığın yurt dışından hangi firmalar tarafından satın alındığı o kadarda önemli değil. Bu gün Ferrero olur, yarın bir başkası.Asıl soru şu… Bu firmalar ülkemizden fındık alırken onların karşısında oturan, fındık satışında onların muhatabı olan kim? Bu adamlar üç beş yüz kilo fındık üreticisinden başka karşılarında bir muhatap buluyorlar mı? Yani “Dediğiniz fiyata olur… Yok olmaz… Biraz daha… Artırmanız lazım.” Olmadı “Şimdi  satmıyoruz… Bekletiyoruz” diyebilecek bir yapı, güçlü bir örgütlenme var mı?Hayır… Böyle bir sistemimiz , kuruluşumuz, kooperatifimiz  yok.Aslına bakarsanız günümüzde ihraç edende aynı firma, ihraç edilende aynı.Hadi, Fiskobirliği yürütemedik, olmadı… Bu, “ebedi bu iş yürütülemeyecek, artık yeni bir örgütlenme oluşturulamayacak” anlamına gelmez.   Diğer bir husus olarak zihnimizi meşgul eden nokta şu… Son zamanlarda bir kısım fındık bahçelerinin kenarlarına iliştirilen, Ferrero şirketinin özel üretim çalışmaları yaptığını gösteren levhalar…  Adamlar bölgemizde fındıkla ilgili özel çalışmalar yapıyor. Yapmıyorsa da bile öyle bir hava veriyor. Dünya fındık başkenti olarak Giresun kabul edilir. O zaman bu çalışmaları bizim üniversitelerimizin yapması gerekmez mi? Sırf fındıkla ilgili, fındığın üretiminden, mamul hale getirilmesine ve bu şekilde dünya pazarlarına sunulmasına  kadar öncülük yapması,  bu insanlara yeni ufuklar açması gerekmez mi? Öyle ki, özel üretim çalışma alanları levhalarının bizim üniversitelerimize,  ilgili bölümlerine ait olması daha heyecan verici olmaz mı?Yeri geldi mi göğsümüzü gere gere “bak kırk sene önce neredeydik bu gün neredeyiz” diyoruz. Ama fındık meselesinde seksen sene önceki dedelerimiz de aynı metotlarla fındığı toplar içini kabuğundan ayırıp çuvallara doldurur, başka hiçbir şey yapmadan Ferrero’nun dedelerine gönderirdi. Biz de aynısını yapıyoruz.Belki  onlar da ellerine geçen para için “hepsi bu kadar mı?” diye itiraz edecek oluyorlardı, biz de...İsterdik ki insanların yoğun olduğu yerlerde fındık mamulleri ile ilgili damak testleri yapılırken karşılaşalım ve bu işlere de ülkemizin yetiştirilmiş insanlarının öncülük yaptığını görelim.İşte böylece yüz, yüz elli milyar dolarlık bir pazardan sadece hammadde temin etmek suretiyle iki milyar dolar civarında bir pay almakla yetinmemiş olurduk.     
Ekleme Tarihi: 13 Mart 2017 - Pazartesi
Vahit KOÇ

FINDIKLA İLGİLİ BİR İKİ KELAM DA BİZ EDELİM DEDİK...

Bölgemiz insanlarının, hatta ülkemiz insanlarının zihnini meşgul eden, bir şekilde sık sık bölge ve ülke gündeminde de yer alan milli ürünümüz – en azından şimdilik öyle- fındıkla ilgili birkaç kelam da biz edelim, bu hususla ilgili düşüncelerimizi paylaşalım dedik… Tabi haddimiz olmayarak…
Ülkemizde kaç ailenin veya ne kadar insanın fındıktan geçindiğini, ülkemize bilmem şu kadar döviz girdisi sağladığını ifade edecek değiliz. Ancak şu bir gerçek ki dünya üzerinde yüz, yüz elli milyar dolarlık bir para akışının aslını, esasını oluşturan temel unsurun, ana maddenin fındık olduğu bilinmekte…
Ve yine dünyada üretilen dört fındıktan üçünün ülkemizde üretildiği ifade edilmektedir. Bu oran için de “şimdilik” notunu düşebiliriz. Yarın, yani gelecekte bu işle uğraşıp uğraşmayacağımız belli değil.
Şu anda dünyanın en çok fındık üreten ülkesi biziz. Dolayısıyla fındıkta söz sahibi olması gereken, piyasasını kurması gereken ve üreticiler adına dünyaya en uygun bir değerle sunması gereken de bizim olmamız gerekiyor.
Tabi bu bizim düşüncemiz.  Oysa bu günkü gerçekler daha farklı. Ülkemiz adına stratejik bir ürün olarak görülebilen fındığın yurt dışından hangi firmalar tarafından satın alındığı o kadarda önemli değil. Bu gün Ferrero olur, yarın bir başkası.
Asıl soru şu… Bu firmalar ülkemizden fındık alırken onların karşısında oturan, fındık satışında onların muhatabı olan kim? Bu adamlar üç beş yüz kilo fındık üreticisinden başka karşılarında bir muhatap buluyorlar mı? Yani “Dediğiniz fiyata olur… Yok olmaz… Biraz daha… Artırmanız lazım.” Olmadı “Şimdi  satmıyoruz… Bekletiyoruz” diyebilecek bir yapı, güçlü bir örgütlenme var mı?
Hayır… Böyle bir sistemimiz , kuruluşumuz, kooperatifimiz  yok.
Aslına bakarsanız günümüzde ihraç edende aynı firma, ihraç edilende aynı.
Hadi, Fiskobirliği yürütemedik, olmadı… Bu, “ebedi bu iş yürütülemeyecek, artık yeni bir örgütlenme oluşturulamayacak” anlamına gelmez.   
Diğer bir husus olarak zihnimizi meşgul eden nokta şu… Son zamanlarda bir kısım fındık bahçelerinin kenarlarına iliştirilen, Ferrero şirketinin özel üretim çalışmaları yaptığını gösteren levhalar…  Adamlar bölgemizde fındıkla ilgili özel çalışmalar yapıyor. Yapmıyorsa da bile öyle bir hava veriyor.
 Dünya fındık başkenti olarak Giresun kabul edilir. O zaman bu çalışmaları bizim üniversitelerimizin yapması gerekmez mi? Sırf fındıkla ilgili, fındığın üretiminden, mamul hale getirilmesine ve bu şekilde dünya pazarlarına sunulmasına  kadar öncülük yapması,  bu insanlara yeni ufuklar açması gerekmez mi? Öyle ki, özel üretim çalışma alanları levhalarının bizim üniversitelerimize,  ilgili bölümlerine ait olması daha heyecan verici olmaz mı?
Yeri geldi mi göğsümüzü gere gere “bak kırk sene önce neredeydik bu gün neredeyiz” diyoruz. Ama fındık meselesinde seksen sene önceki dedelerimiz de aynı metotlarla fındığı toplar içini kabuğundan ayırıp çuvallara doldurur, başka hiçbir şey yapmadan Ferrero’nun dedelerine gönderirdi. Biz de aynısını yapıyoruz.
Belki  onlar da ellerine geçen para için “hepsi bu kadar mı?” diye itiraz edecek oluyorlardı, biz de...
İsterdik ki insanların yoğun olduğu yerlerde fındık mamulleri ile ilgili damak testleri yapılırken karşılaşalım ve bu işlere de ülkemizin yetiştirilmiş insanlarının öncülük yaptığını görelim.
İşte böylece yüz, yüz elli milyar dolarlık bir pazardan sadece hammadde temin etmek suretiyle iki milyar dolar civarında bir pay almakla yetinmemiş olurduk. 

   

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yildizhaber.com.tr sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.