Erol KÜÇÜK
Köşe Yazarı
Erol KÜÇÜK
 

İLKOKULDAKİ Bağlantı BİZİM SINIFIMIZ

Geçen Cuma günü Piraziz Gökçeali Köyü İlkokulu 1. sınıfını okuduğum okulumu ziyaret etmiş, 50 yıl önceki anılarımı tazelemiştim. Bulancak Atatürk İlkokulundan emekli öğretmen ilkokul  sınıf arkadaşım Osman Kırbaş benden rica etti, Hocam bu kez de bizim ilkokuldaki sınıfımızı anlat. Bu yazımda da mezun olduğum ilkokuldaki sınıfımı anlatmak istedim. Uzun ve çileli öğrencilik hayatının hiç kuşkusuz en masum ve eğlenceli zamanları ilkokul yıllarıdır. Hep çocuk kalacağımızı düşündüğümüz bu yıllar bizlere, bazen yaramazlık yaptığımız, bazen hüzünlendiğimiz, bazen de deli gibi mutlu olduğumuz çok güzel anılar bırakmıştır. Sınıf öğretmenimiz Murat Ekiz mükemmel bir öğretmen,bize sanki bir anne bir baba gibi davranırdı.Sınıf 35 kişi  olmasına karşın yine de üstesinden gelirdi.İsmini hatırlamadığım ama anıları hep kalbimde olan arkadaşlarım ne olur kırılmasın resme bakarak  hatırladıklarım Osman, Neriman, Kesim, İsmail, Metin, Hasan, Ümmihan, Şükrü, Ülkü, Tülay, Havva, Cemil, Nahide, Yusuf, Mücahit, Bülent, Ahmet Dursun, Canan, Mehmet, Neslihan. Oynadığımız  oyunlar halen aklımda. Başta, yağ satarım bal satarım ve kovalamaca oynamak da vardı. Bu kovalamaca oyununa bazı yerlerde '11 el' de deniyordu. Bir de bir  lastik ile 6 kişi oynanan 'üçgen' oyunu vardı ama herkes bilmezdi. Sınıf Başkanındaki  hava kimsede yoktu. Birinci vazifesi de tahtaya konuşanları yazmaktı. Hele o el işi kağıtları ile yaptığımız renkli zincirler. Doğum günü, yaz tatiline denk gelenler çok şanssızdı be! Öğretmeniiiiim Tülay’ın  karnı ağrıyoomuş. Çöpün başında kalem açmak, defter, kitap kaplama. O rengarenk kaplama kağıtları, etiketler... Defter kenarlarını süslemek. İçimizdeki sanatçı ruhun açığa çıktığı ilk platform. Yerli malı yapmak. Yerli malı yurdun malı herkes onu kullanmalı. Sıraları çekip, küme yaparak oturmak. Kantinde sıra kapmak için teneffüs zili çalar çalmaz son sürat koşmak.Okuma fişlerini kesmek.Bu fişleri koyduğumuz özel defterlerimiz de vardı. Okumayı sökünce kırmızı kurdela almak.Tahtaya çıkıp şarkı söylemek. Küçümsemeyin, içinde bir assolist taşıyanların ilk sahnesiydi o tahtanın önü. Cin Ali ve Ayşegül serilerini okumak. Okumayı bunlarla sevdik. Ansiklopedilerden araştırıp ödev yapmak. Evet ödev yapmayı çoğumuz sevmezdik ama bilgisayarların ve internetin olmadığı yıllarda, o sayfaların arasında kaybolmak, araştırma yapmak ayrı bir zevkti. Meydan Larousse. Pet şişe ile veya teneke kutuları ezip, top oynamak. Ve tabii en sevdiğimiz şey: Andımızı okumak. Günaydın Arkadaşlar…
Ekleme Tarihi: 01 Ağustos 2017 - Salı
Erol KÜÇÜK

İLKOKULDAKİ Bağlantı BİZİM SINIFIMIZ

Geçen Cuma günü Piraziz Gökçeali Köyü İlkokulu 1. sınıfını okuduğum okulumu ziyaret etmiş, 50 yıl önceki anılarımı tazelemiştim. Bulancak Atatürk İlkokulundan emekli öğretmen ilkokul  sınıf arkadaşım Osman Kırbaş benden rica etti,
Hocam bu kez de bizim ilkokuldaki sınıfımızı anlat. Bu yazımda da mezun olduğum ilkokuldaki sınıfımı anlatmak istedim.
Uzun ve çileli öğrencilik hayatının hiç kuşkusuz en masum ve eğlenceli zamanları ilkokul yıllarıdır. Hep çocuk kalacağımızı düşündüğümüz bu yıllar bizlere, bazen yaramazlık yaptığımız, bazen hüzünlendiğimiz, bazen de deli gibi mutlu olduğumuz çok güzel anılar bırakmıştır. Sınıf öğretmenimiz Murat Ekiz mükemmel bir öğretmen,bize sanki bir anne bir baba gibi davranırdı.Sınıf 35 kişi  olmasına karşın yine de üstesinden gelirdi.İsmini hatırlamadığım ama anıları hep kalbimde olan arkadaşlarım ne olur kırılmasın resme bakarak  hatırladıklarım Osman, Neriman, Kesim, İsmail, Metin, Hasan, Ümmihan, Şükrü, Ülkü, Tülay, Havva, Cemil, Nahide, Yusuf, Mücahit, Bülent, Ahmet Dursun, Canan, Mehmet, Neslihan.
Oynadığımız  oyunlar halen aklımda. Başta, yağ satarım bal satarım ve kovalamaca oynamak da vardı. Bu kovalamaca oyununa bazı yerlerde '11 el' de deniyordu. Bir de bir  lastik ile 6 kişi oynanan 'üçgen' oyunu vardı ama herkes bilmezdi. Sınıf Başkanındaki  hava kimsede yoktu. Birinci vazifesi de tahtaya konuşanları yazmaktı. Hele o el işi kağıtları ile yaptığımız renkli zincirler. Doğum günü, yaz tatiline denk gelenler çok şanssızdı be! Öğretmeniiiiim Tülay’ın  karnı ağrıyoomuş. Çöpün başında kalem açmak, defter, kitap kaplama. O rengarenk kaplama kağıtları, etiketler... Defter kenarlarını süslemek. İçimizdeki sanatçı ruhun açığa çıktığı ilk platform. Yerli malı yapmak. Yerli malı yurdun malı herkes onu kullanmalı. Sıraları çekip, küme yaparak oturmak. Kantinde sıra kapmak için teneffüs zili çalar çalmaz son sürat koşmak.Okuma fişlerini kesmek.Bu fişleri koyduğumuz özel defterlerimiz de vardı. Okumayı sökünce kırmızı kurdela almak.Tahtaya çıkıp şarkı söylemek. Küçümsemeyin, içinde bir assolist taşıyanların ilk sahnesiydi o tahtanın önü. Cin Ali ve Ayşegül serilerini okumak. Okumayı bunlarla sevdik. Ansiklopedilerden araştırıp ödev yapmak. Evet ödev yapmayı çoğumuz sevmezdik ama bilgisayarların ve internetin olmadığı yıllarda, o sayfaların arasında kaybolmak, araştırma yapmak ayrı bir zevkti. Meydan Larousse. Pet şişe ile veya teneke kutuları ezip, top oynamak. Ve tabii en sevdiğimiz şey: Andımızı okumak. Günaydın Arkadaşlar…
Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yildizhaber.com.tr sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.