Süleyman ERKAN
Köşe Yazarı
Süleyman ERKAN
 

EĞİTİM

Eğitim istenilmeyen bir davranışı istenilen bir davranışa getirilmesidir. Bir ulusun düzenli ve sürekli vatandaşlarını eğitmesi gerekmektedir. Eğitilmiş, bilgi ve mesleki deneyimini almış insanlar, ülkesini kalkındırıp, geliştirirler. Eğitim-öğretim politikası yüz yılı hedefleyen çağın koşullarına göre kendini geliştirip, değişmelidir. Bunun içindir ki Milli Eğitim adını vermişlerdir. 1938’de İngiliz tutucu partisinin M.E. Bakanı Earl Baldwin İngiltere üstüne adlı yapıtında şöyle diyor; “ Öğretim, her şeyden önce yüzde yüz dürüst, yüzde yüz özgür olmalıdır. Öğretmen hiçbir zaman devletin uşağı olmamalıdır. Yani hükümet, ister sağ, ister sol, ister orta olsun, onun istediğini sandığı şeyleri savunmamalı ve öğretmemelidir. Öğretmenin tek amacı, gerçeği olduğu gibi belirtmek olmalı.” ( orman ışırsa s.17 Vedat Gün yol) Türkiye’de 1936’da kırk bin köyden ancak beş bininde üç sınıflı okul vardı. Okuma yazma bilmeyenlerin oranı % 85’ti. Cumhuriyet öncelikle kırsal kesimi amaçlayan köy Enstitüleriyle demokratik eğitim alanında bir atılım yaptı. Victor Hugo şöyle der; “ Şairler, yazarlar toplumun temel kurucularıdır. Devletler, hükümet, ordular gelir geçer, gider. Hiçbirinin izi kalmaz. Ama şairlerin, yazarların yapıtları dimdik ayakta durur. İnsanlığı aydınlatan bu yapıtlardır. Eski Yunan denince karşımıza Eşilos çıkar. İngiltere’ye seslenirseniz Shakspeare’ i duyarsınız. Fransa’yı ararsanız Voltaire’de, Moliere’de bulursunuz. Dünya’yı aydınlatan ve elleri birer meşale gibi yanan bu yazarlardır. Uygarlık dediğimiz, işte bu yapıtlardır. Uluslar arası değerde yazar yetiştiremeyen uluslar, dilsiz çocuklara, cüce sakatlara benzerler. Asıl utanılacak geri kalmışlık maddede yoksulluk değil, kafa ürünlerinde verimsizlik, kısırlıktır.” O gün Savaştepe köy Enstitüsü’ne gelen Cumhurbaşkanı yamaçta koyunları yayan boz giysili öğrencinin yanına sokuldu; azık çantasında ne olduğunu öğrenmek istedi. Öğrenci torbasını açtı. Peynir, ekmek, birde ak bir kitap çıktı içinden, bir bakanlık kitabı... İnönü’nün yüzü ışıdı çevresindekilere; “ Gördünüz mü” dedi.  “ Peynir, ekmeğin yanında kitap... Köylünün, kentlinin, erimiz, generalimiz kumanyasına ne zaman kitabı da ekleyecek duruma gelirse, o gün Türkiye gerçekten kurtulmuş demektir. Topraklarımızı bilgiyle değerlendirmenin, bilinçle savunur, duruma gelmenin başka bir yolu yoktur. “ Sabahattin Eyüboğlu aydınlanma ilkeleri olarak şöyle der; “ Kendi aklını kullanmayı korkusuz, baskısız düşünmeyi öğrenir.” Eğitime- öğretime dinimizde önem vermiştir. Müslümanlığın ilk şartı olarak “ oku” demektedir. Günümüz aydın, çağdaş insanları da okumanın insanlığın ışığı olacağını söylüyor. Herkes okusun, okursun...  
Ekleme Tarihi: 04 Mart 2024 - Pazartesi
Süleyman ERKAN

EĞİTİM

Eğitim istenilmeyen bir davranışı istenilen bir davranışa getirilmesidir. Bir ulusun düzenli ve sürekli vatandaşlarını eğitmesi gerekmektedir. Eğitilmiş, bilgi ve mesleki deneyimini almış insanlar, ülkesini kalkındırıp, geliştirirler. Eğitim-öğretim politikası yüz yılı hedefleyen çağın koşullarına göre kendini geliştirip, değişmelidir. Bunun içindir ki Milli Eğitim adını vermişlerdir.

1938’de İngiliz tutucu partisinin M.E. Bakanı Earl Baldwin İngiltere üstüne adlı yapıtında şöyle diyor; “ Öğretim, her şeyden önce yüzde yüz dürüst, yüzde yüz özgür olmalıdır. Öğretmen hiçbir zaman devletin uşağı olmamalıdır. Yani hükümet, ister sağ, ister sol, ister orta olsun, onun istediğini sandığı şeyleri savunmamalı ve öğretmemelidir. Öğretmenin tek amacı, gerçeği olduğu gibi belirtmek olmalı.” ( orman ışırsa s.17 Vedat Gün yol)

Türkiye’de 1936’da kırk bin köyden ancak beş bininde üç sınıflı okul vardı. Okuma yazma bilmeyenlerin oranı % 85’ti. Cumhuriyet öncelikle kırsal kesimi amaçlayan köy Enstitüleriyle demokratik eğitim alanında bir atılım yaptı.

Victor Hugo şöyle der; “ Şairler, yazarlar toplumun temel kurucularıdır. Devletler, hükümet, ordular gelir geçer, gider. Hiçbirinin izi kalmaz. Ama şairlerin, yazarların yapıtları dimdik ayakta durur. İnsanlığı aydınlatan bu yapıtlardır. Eski Yunan denince karşımıza Eşilos çıkar. İngiltere’ye seslenirseniz Shakspeare’ i duyarsınız. Fransa’yı ararsanız Voltaire’de, Moliere’de bulursunuz. Dünya’yı aydınlatan ve elleri birer meşale gibi yanan bu yazarlardır. Uygarlık dediğimiz, işte bu yapıtlardır. Uluslar arası değerde yazar yetiştiremeyen uluslar, dilsiz çocuklara, cüce sakatlara benzerler. Asıl utanılacak geri kalmışlık maddede yoksulluk değil, kafa ürünlerinde verimsizlik, kısırlıktır.”

O gün Savaştepe köy Enstitüsü’ne gelen Cumhurbaşkanı yamaçta koyunları yayan boz giysili öğrencinin yanına sokuldu; azık çantasında ne olduğunu öğrenmek istedi. Öğrenci torbasını açtı. Peynir, ekmek, birde ak bir kitap çıktı içinden, bir bakanlık kitabı...

İnönü’nün yüzü ışıdı çevresindekilere; “ Gördünüz mü” dedi.  “ Peynir, ekmeğin yanında kitap... Köylünün, kentlinin, erimiz, generalimiz kumanyasına ne zaman kitabı da ekleyecek duruma gelirse, o gün Türkiye gerçekten kurtulmuş demektir. Topraklarımızı bilgiyle değerlendirmenin, bilinçle savunur, duruma gelmenin başka bir yolu yoktur. “

Sabahattin Eyüboğlu aydınlanma ilkeleri olarak şöyle der; “ Kendi aklını kullanmayı korkusuz, baskısız düşünmeyi öğrenir.”

Eğitime- öğretime dinimizde önem vermiştir. Müslümanlığın ilk şartı olarak “ oku” demektedir. Günümüz aydın, çağdaş insanları da okumanın insanlığın ışığı olacağını söylüyor. Herkes okusun, okursun...

 

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yildizhaber.com.tr sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Diğer Yazıları

23
Nisan
18
Nisan
06
Mart
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.