Süleyman ERKAN
Köşe Yazarı
Süleyman ERKAN
 

BALIBEYİ

Derinden bir iç çekerek, türkü söylenir. Her kelimesi bin ok! Gözlerden yaş akmasa da, Yürek sızısı sözcüklerde yankılanmakta, Ne çirkin bir anlayış, Doğup büyüdüğün topraklardan uzaklaştırılmak Hasret kalırsın, ter döktüğün yeri anarak. Anadolu’nun doğusunda 93 harbi, Kaderlerini yazacak kalem yok! Derdini seslendirecek ozan yok! Yaşayanlar harbin acısını, dudağı titreyerek söylemekte Köylerinde, yaylalarda taş duvarlı mağara evleri, Saraydı, şen mutlu yuvaları, Ölen şehitlerin Anadolu’ya yansıması, Toprağı mis kokan vatanım da, Sessizce, gururla yatmakta Her adımında gizlidir öyküler. Şehit çocuklar, dul kadın, yaşlıları Top yekûn yürüdü hepsi, Yorgun öküzlerin arkasında kağnılar, Acısı dağda ki kayalıklarda yankılanır. İnsanın, insana zulmü ne ağır, Yükleri sırtların da sanki kambur... Geniş çukur oldu yarı canlı mezarları Yaşayanların tek umutları Güneş ışığı Heybesinin bir gözüne acılarını, Diğerine umutlarını, Koydular yaşam tohumlarını. Kağnıların gıcırdayan tekerlekleri türkü, Hayvanların nal sesleri müzik oldu. Ay ışığının solgun yüzünde Yakan Güneş’in sıcağında Fırtınanın acımasız yırtan, tırnak izlerinde, Anadolu’nun içlerine doğru akın vardı. Balıbeyliler gibi binlerce konup, göçer, Ağaç yaprağı, kabukları, otlar, Kuru ekmekleri yol boyu azıkları Ölenleri kaya dibi, ağaç yanı, Geri döner sahip çıkarız düşüncesi... Kaderlerini yöneticiler çizdiler Vatan toprağının kutsallığında, Ayırdılar doğduğu topraklardan Olduk öz vatanımızda göçmen. Ay yıldızlı bayrağımız dalgalanıyor ya, Bu yeterde artar bize başımızda...
Ekleme Tarihi: 24 Şubat 2023 - Cuma
Süleyman ERKAN

BALIBEYİ

Derinden bir iç çekerek, türkü söylenir.

Her kelimesi bin ok!

Gözlerden yaş akmasa da,

Yürek sızısı sözcüklerde yankılanmakta,

Ne çirkin bir anlayış,

Doğup büyüdüğün topraklardan uzaklaştırılmak

Hasret kalırsın, ter döktüğün yeri anarak.

Anadolu’nun doğusunda 93 harbi,

Kaderlerini yazacak kalem yok!

Derdini seslendirecek ozan yok!

Yaşayanlar harbin acısını, dudağı titreyerek söylemekte

Köylerinde, yaylalarda taş duvarlı mağara evleri,

Saraydı, şen mutlu yuvaları,

Ölen şehitlerin Anadolu’ya yansıması,

Toprağı mis kokan vatanım da,

Sessizce, gururla yatmakta

Her adımında gizlidir öyküler.

Şehit çocuklar, dul kadın, yaşlıları

Top yekûn yürüdü hepsi,

Yorgun öküzlerin arkasında kağnılar,

Acısı dağda ki kayalıklarda yankılanır.

İnsanın, insana zulmü ne ağır,

Yükleri sırtların da sanki kambur...

Geniş çukur oldu yarı canlı mezarları

Yaşayanların tek umutları Güneş ışığı

Heybesinin bir gözüne acılarını,

Diğerine umutlarını,

Koydular yaşam tohumlarını.

Kağnıların gıcırdayan tekerlekleri türkü,

Hayvanların nal sesleri müzik oldu.

Ay ışığının solgun yüzünde

Yakan Güneş’in sıcağında

Fırtınanın acımasız yırtan, tırnak izlerinde,

Anadolu’nun içlerine doğru akın vardı.

Balıbeyliler gibi binlerce konup, göçer,

Ağaç yaprağı, kabukları, otlar,

Kuru ekmekleri yol boyu azıkları

Ölenleri kaya dibi, ağaç yanı,

Geri döner sahip çıkarız düşüncesi...

Kaderlerini yöneticiler çizdiler

Vatan toprağının kutsallığında,

Ayırdılar doğduğu topraklardan

Olduk öz vatanımızda göçmen.

Ay yıldızlı bayrağımız dalgalanıyor ya,

Bu yeterde artar bize başımızda...

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yildizhaber.com.tr sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Diğer Yazıları

23
Nisan
18
Nisan
06
Mart
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.