Eski zamanlarda her telden oynayan sofu kılıklı adamın biri, seyahat ederken bir kasabada mola verir.
Sofu'nun canı içki çeker, fakat kıyafeti nedeniyle kimseye meyhane nerede diye sormaya cesaret edemez.
Sonunda karşıdan gelen bir adama
Birader ben yabancıyım cami hangi tarafta acaba diye sorar.
Adam caminin olduğu yeri tarif eder.
Sofu hemen atılır.
Terbiyesiz, senin tarif ettiğin yer meyhane değil mi?
Adam, yok kardeşim, meyhane şu tarafta diye tarif eder.
Nasrettin hocanın ye kürküm ye hikayesi gibi, insanların kıyafetine, konuşmasına değil,
Onların nasıl kazandığına, helale, harama, ahlakına bakmak lazım.
Yoksa bizim Sofu gibi, bize mescidi, camiyi soran adamın niyetini nereden bilelim.
Öyle sofular var ki;
Onları alış veriş yaparken
Hastaneye, doktora giderken.
Eczaneye girerken
Sokakta bir kediyi, bir köpeği severken.
Kuşları yemlerken göremezsiniz.
Genelde yılın on iki ayı göremezsiniz de!
Hiç ummadığınız bir anda,
Ya cami kapısında selfie yaparken
Ya elinde kepçe ile çıkar ortaya.
Hiç çorba dağıtan Sofu görmemiş gibi toplanırlar etrafına.
Allah hiç bir insanı diğer insana üstün kılacak şekilde yaratmamıştır.
Allah'ın yarattığı en yüce canlı insandır.
Allah insana, onur, gurur gibi şahsiyetler yüklemiştir.
Onları kaybedersek hayvanlardan ne farkımız kalır diyeceğim fakat,
Bir taş çorba 40 lira.
Kelle paça 80 lira.
Ayda ortalama 2000 lira ediyor.
İki bin lira ile büküyorlar garibanın boynunu.
Kendileri dubleks, tripleks evlerde, villalarda rüya gibi yasayorlar.
Hiç birinin yüzünde meymenet yok.
Konuşurken ağızları tükürük, gözleri kin ve nefret saçıyor.
Anlayamadığım bir öfke var hep yüzlerinde.
Para onlarda, mal onlarda.
Servet, ihtişam, lüks, teknoloji onlarda.
Yiyecekleri
İçecekleri
İlaçları bile özel üretiliyor.
Yine de doymuyorlar.
Ne diyeyim başka.
Cem Karaca'nın bir şarkısı ile bitirelim konuyu.
Bir ayvayı dişler gibi
Isır ısır ömrümüzü
Bir girdap da dönüyoruz
Yaşamadan günümüzü.