Esirettin Zehir
Köşe Yazarı
Esirettin Zehir
 

BİZİM ÇOCUKLAR

    Bizim çocuklar dediğim, sadece benim, senin çocuğun değil, herkesin çocuğu.     Belki de yakın tarihin en şansız çocukları.     En küçük çocuğum 1986 doğumlu.  Sanırım ilk okul bire veya ikinci sınıfa gidiyor.     Bir gün daha yeni aldığımız pantolonunun dizi yırtık eve geldi.     Ne oldu oğlum dedim.     Ağlamaklı bir şekilde, top oynarken betonda düştüm dedi.     Baktım ki zaten tedirgin. Olsun oğlum yalnız dikkat et, bundan sonra maçı betonda oynamayın toprak yerde oynayın dedim.     Sevinçle koşarak tekrar oyuna gitti.     Baktım koşarak geri geliyor.     Ne oldu yavrum dedim.     Belli ki koşarken düşünmüş.     Baba toprak yer yok ki nerede oynayacağız dedi.     Şöyle bir gözden geçirdim, ben de mahallede toprak bir alan bulamadım.     Aradan geçen 30 yılda, önce şehir içleri, mahalleler, dere kenarları, sahil her yer betonlaştı.     Çocuklara sokakta yer kalmayınca evde yeni oyun aletleri, yeni teknolojik oyunlar ürettiler.      Çocukların zihnini teslim alma üzerine kurgulanmış bu oyunlar, bilgisayar, cep telefonları çocukların dünyasına girdikçe onları esir aldı.     Sistem zaten onları o teknolojinin içine çekmek üzere kurulmuştu.     Sonra sorgulayan ve eleştirmeyi öğreten eğitim sistemi bir anda kazı kazan sistemine dönüştü.     Senin cocukta kaç doğru çıktı.     30 soruda 20 doğru çıktı.     Benim ki de öyle. Matematik soruları okulda görmedikleri yerden çıkmış.     Ne yapalım o zaman.     Dersaneye verelim.     Çığ gibi büyüdü dersaneler.     Helal dersane.     Haram dersane gibi.     Çocuk spor yapacaksa hiç dersaneye gelmesin diyen eğitimcilere bile rastladım.     Taa doksanlı yıllarda satın aldılar çocuklarımızın ruhunu.     Evlere, odalara, sınıflara, dört duvar arasına hapsedilen çocuklarımızda hedef neydi!     Senin çocuğun yapmış olduğu 20 doğru sayısını biz en az 25'e çıkaracağız.     25 doğru yapan çocukların doğru sayısını da 30' a çıkaracaksınız    Değişen tek şey çocukların özgürlüğü olacak     Çocuklarımızın sağlığı çalınacak.     Neşesi, huzuru çalınacak.     Devlet bu kursların çocuklarımız adına bir tuzak olduğunu gördü.     Kapatmak için çok uğraştı.     Fakat bugün Filistin'e, İsrail'e bombalar yağdıran,     Gençlik festivalini, hastaneleri bombalayan.     İstediği zaman istediği virüsü dünyaya salan güç aynı güç.     Yani sistem!     Sistem çocukların özgürlüğünü, özgürce düşünmesini, sorgulamasını istemiyor.      Dersaneler kapatılacak diye beklerken,     Devlet, destekleme ve yetiştirme kursları açtı.     Haftanın beş günü sağlam kafa, sağlam vücuda verilemeyen ders.      Şişmiş kafa  bitmiş vücuda nasıl verilecek merak ediyor insan.     Sonuç ortada zaten.     Eğitim çılgınlığı her gün biraz daha artarken,     İnsanlık, gençlik, çocuklar gün gün geri gidiyor.     İlk okullara kadar giren uyuşturucu.     Ahlâk, örf ve adetler, saygı, sevgi gün gün geri gidiyor.     Düşünen değil düşünmeyen bir beyin büyüyor.     Toplumda kötü olan ne varsa büyüyor.     Hastalıklar büyüyor.     Küçücük çocuklar depresyon hapı kullanıyor.     Demek ki bir yanlışlık var sistemde     Dünyanın eğitimde birinci sırada olan ülkesi Finlandiya.     Dünyanın en huzurlu ve mutlu insanlarının, çocuklarının olduğu ülkesi Finlandiya.     Dünyanın en az hasta olan ve en az ilaç kullanan ülkesi Finlandiya.     Çünkü Finlandiya da özel öğretim denen bir şey yok.     Günlük ders saati, dört saat civarında.     Evlere ders gitmiyor.     Çocuklarımızın geleceğini, beden ve ruh sağlığını çalan bütün özel eğitim kurumlarını kapatırsanız     Bütün çocuklar yine aynı şartlarda yarışacak.     Yanı başımızda bir savaş var.     Bugün hangi çocuğumuza sorsak diyeceği tek şey yok.     Çünkü testten başka bir şey bilmiyor.     Bizde herşey kazı kazan üzerine kurulu.     Japonya'da okul müfredatları Japon toplumunun ve kültürünün temel değerlerinin öğrenmesine odaklanmıştır.     Ahlak ve karakter eğitimin başında gelir.     Bizde eğitim sistemimizin dayalı olduğu tek değer,     Kazı kazan.     Allah çocuklarımızın yardımcısı olsun.
Ekleme Tarihi: 20 Ekim 2023 - Cuma
Esirettin Zehir

BİZİM ÇOCUKLAR

    Bizim çocuklar dediğim, sadece benim, senin çocuğun değil, herkesin çocuğu.

    Belki de yakın tarihin en şansız çocukları.

    En küçük çocuğum 1986 doğumlu.  Sanırım ilk okul bire veya ikinci sınıfa gidiyor.

    Bir gün daha yeni aldığımız pantolonunun dizi yırtık eve geldi.

    Ne oldu oğlum dedim.

    Ağlamaklı bir şekilde, top oynarken betonda düştüm dedi.

    Baktım ki zaten tedirgin. Olsun oğlum yalnız dikkat et, bundan sonra maçı betonda oynamayın toprak yerde oynayın dedim.

    Sevinçle koşarak tekrar oyuna gitti.

    Baktım koşarak geri geliyor.

    Ne oldu yavrum dedim.

    Belli ki koşarken düşünmüş.

    Baba toprak yer yok ki nerede oynayacağız dedi.

    Şöyle bir gözden geçirdim, ben de mahallede toprak bir alan bulamadım.

    Aradan geçen 30 yılda, önce şehir içleri, mahalleler, dere kenarları, sahil her yer betonlaştı.

    Çocuklara sokakta yer kalmayınca evde yeni oyun aletleri, yeni teknolojik oyunlar ürettiler.

     Çocukların zihnini teslim alma üzerine kurgulanmış bu oyunlar, bilgisayar, cep telefonları çocukların dünyasına girdikçe onları esir aldı.

    Sistem zaten onları o teknolojinin içine çekmek üzere kurulmuştu.

    Sonra sorgulayan ve eleştirmeyi öğreten eğitim sistemi bir anda kazı kazan sistemine dönüştü.

    Senin cocukta kaç doğru çıktı.

    30 soruda 20 doğru çıktı.

    Benim ki de öyle. Matematik soruları okulda görmedikleri yerden çıkmış.

    Ne yapalım o zaman.

    Dersaneye verelim.

    Çığ gibi büyüdü dersaneler.

    Helal dersane.

    Haram dersane gibi.

    Çocuk spor yapacaksa hiç dersaneye gelmesin diyen eğitimcilere bile rastladım.

    Taa doksanlı yıllarda satın aldılar çocuklarımızın ruhunu.

    Evlere, odalara, sınıflara, dört duvar arasına hapsedilen çocuklarımızda hedef neydi!

    Senin çocuğun yapmış olduğu 20 doğru sayısını biz en az 25'e çıkaracağız.

    25 doğru yapan çocukların doğru sayısını da 30' a çıkaracaksınız

   Değişen tek şey çocukların özgürlüğü olacak

    Çocuklarımızın sağlığı çalınacak.

    Neşesi, huzuru çalınacak.

    Devlet bu kursların çocuklarımız adına bir tuzak olduğunu gördü.

    Kapatmak için çok uğraştı.

    Fakat bugün Filistin'e, İsrail'e bombalar yağdıran,

    Gençlik festivalini, hastaneleri bombalayan.

    İstediği zaman istediği virüsü dünyaya salan güç aynı güç.

    Yani sistem!

    Sistem çocukların özgürlüğünü, özgürce düşünmesini, sorgulamasını istemiyor.

     Dersaneler kapatılacak diye beklerken,

    Devlet, destekleme ve yetiştirme kursları açtı.

    Haftanın beş günü sağlam kafa, sağlam vücuda verilemeyen ders.

     Şişmiş kafa  bitmiş vücuda nasıl verilecek merak ediyor insan.

    Sonuç ortada zaten.

    Eğitim çılgınlığı her gün biraz daha artarken,

    İnsanlık, gençlik, çocuklar gün gün geri gidiyor.

    İlk okullara kadar giren uyuşturucu.

    Ahlâk, örf ve adetler, saygı, sevgi gün gün geri gidiyor.

    Düşünen değil düşünmeyen bir beyin büyüyor.

    Toplumda kötü olan ne varsa büyüyor.

    Hastalıklar büyüyor.

    Küçücük çocuklar depresyon hapı kullanıyor.

    Demek ki bir yanlışlık var sistemde

    Dünyanın eğitimde birinci sırada olan ülkesi Finlandiya.

    Dünyanın en huzurlu ve mutlu insanlarının, çocuklarının olduğu ülkesi Finlandiya.

    Dünyanın en az hasta olan ve en az ilaç kullanan ülkesi Finlandiya.

    Çünkü Finlandiya da özel öğretim denen bir şey yok.

    Günlük ders saati, dört saat civarında.

    Evlere ders gitmiyor.

    Çocuklarımızın geleceğini, beden ve ruh sağlığını çalan bütün özel eğitim kurumlarını kapatırsanız

    Bütün çocuklar yine aynı şartlarda yarışacak.

    Yanı başımızda bir savaş var.

    Bugün hangi çocuğumuza sorsak diyeceği tek şey yok.

    Çünkü testten başka bir şey bilmiyor.

    Bizde herşey kazı kazan üzerine kurulu.

    Japonya'da okul müfredatları Japon toplumunun ve kültürünün temel değerlerinin öğrenmesine odaklanmıştır.

    Ahlak ve karakter eğitimin başında gelir.

    Bizde eğitim sistemimizin dayalı olduğu tek değer,

    Kazı kazan.

    Allah çocuklarımızın yardımcısı olsun.

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yildizhaber.com.tr sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Diğer Yazıları

Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.