Tüm detaylarıyla 18 Mart Çanakkale Zaferi

GÜNDEM (BLT) - Bülten | 18.03.2023 - 12:44, Güncelleme: 18.03.2023 - 12:53 7385+ kez okundu.
 

Tüm detaylarıyla 18 Mart Çanakkale Zaferi

18 Mart Çanakkale Destanının Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından hazırlanan yazı dizisi…
1. Dünya Savaşına Sürüklenen Süreç 18. yy’da Fransız İhtilali ile düşünce alanında, Sanayi Devrimi ile ekonomik alanda gerçekleşen yenilikçi hareketler ve sosyal dalgalanma 19.yy’da Avrupa haritasında değişimlere yol açtı. Milliyetçilik kavramı geliştikçe çok uluslu imparatorlukların sonu gelmeye başladı, ekonomik yönden ise sanayi devrimini gerçekleştiren ülkeler hammadde ve pazar arayışına girdi. Batırılan Fransız Savaş Gemisi Bouvet Avrupa coğrafyasında siyasi birliğini 19. yy’ın sonuna doğru tamamlayan Almanya ve İtalya derhal Avrupa’daki ekonomik yarışa katıldı. Almanya sanayi devrimini hızla tamamlayarak hammadde-Pazar yahut diğer bir deyişle “sömürge” arayışına girdi. Almanya’nın dış siyasetinin belirleyicisi Bismark’ın sürdürdüğü dengeli Avrupa Uyumu politikası terkedildi. Bismark ülkesini “Şark Meselesi” denilen Osmanlı’nın paylaşılması rekabetinden uzak tutmaya çalışmıştı lakin II. Wilhelm ile dünya siyasetine bakışı değişen Almanya Osmanlı topraklarını bir hammadde kaynağı ve Pazar olarak görmeye başladı. Avrupa Sanayisinde İngiltere ile yarışır duruma gelen Almanya kara ordusu bakımından da oldukça güçlendi. Almanya, denizcilikte de İngilizlere ciddi tehdit oluşturmaya başladı. 20.yya girildiğinde Avrupa’nın siyasi ve stratejik manzarası İngiliz-Alman deniz silahlanma yarışının gölgesinde şekilleniyordu. Bu süreç Avrupa’yı silahlanmaya ve kutuplaşmaya itti. Bu kutuplaşmada Almanya, Avusturya-Macaristan İmparatorluğunu yanına çekerken İngiltere, Fransa ile yakınlaştı. Osmanlı Devleti 1700’lü yıllardan itibaren duraklama ve akabinde çöküş dönemine girmişti. Avrupa’daki gelişmelere kayıtsız kalarak çağı yakalayamayan Osmanlı, savaşlardaki başarısızlık, toprak kayıpları ve bunların beraberinde getirdiği ekonomik sıkıntılar ile gücünü ve itibarını kaybetmişti. Dönemin “hasta adam”ı olarak nitelendirilen Osmanlı Devleti’nin geniş toprakları Avrupa’nın sömürge arayışındaki devletlerinin iştahını kabartıyordu. Batırılan İngiliz Savaş Gemisi Irresistible İtalya çabuk davranıp (bölgedeki İtalyanların can güvenliğinin tehlikede olduğu bahanesi ile) 1911’de Trablusgarp’ı isteyerek Osmanlı’ya savaş açtı. Devlet karadan irtibatı olmayan bölgeye asker gönderememiş, gizlice Trablus’a geçerek halkı örgütleyen subaylar aracılığı ile İtalyanlarla mücadele etmek durumunda kalmıştı. Bu esnada Rus ve İngiliz kışkırtmaları ile Balkanlarda yeni bir savaş tehdidi doğmuştu. İki cephede birden savaşacak gücü olmayan Osmanlı, İtalya’nın isteğine boyun eğerek Afrika’daki son toprağını kaybetti. Yunanistan, Bulgaristan, Karadağ ve Sırbistan’ın birleşerek Osmanlı’ya saldırması sonucu I. Balkan Savaşı’nda Osmanlı Edirne ve Kırklareli’yi kaybetmiş, Bulgar orduları Çatalca önlerine kadar gelmişti. Balkan Devletlerinin Osmanlı’dan kopardıkları toprakların paylaşımından memnun kalmayınca aralarında çıkan II. Balkan Savaşı’nda Osmanlı Devleti bir oldu-bitti ile Edirne, Kırklareli ve Dimetoka’yı geri almıştı. Lakin içerde ve dışarda saygınlığını iyice yitiren Osmanlı’nın bu savaşlarda gösterdiği zayıflık Avrupalı devletlerin “hasta adam”a bakışını değiştirmiş, denge politikaları ile hayatta kalmaya çalışan hastanın vadesinin erdiğine karar verilmiş, Osmanlı Devletinin geniş topraklarının nasıl paylaşılacağı sorunu ortaya çıkmıştı. Avrupalı Devletlerin Osmanlı toprakları üzerinde tasarruf planları şu şekildeydi: İngiltere, Basra Körfezi’ni, Şattülarap’ı sömürgesi Hindistan’ın bir parçası olarak görüyor, Hint yolunun güvenliği için Süveyş Kanalı ve Filistin’i istiyordu. Rusya’nın milli amacı ‘sıcak denizlere inmek’ ise ancak Boğazlara sahip olarak veya Doğu Anadolu’yu alarak İskenderun Körfezi’ne inmek yoluyla olurdu. Boğazlara sahip olma rüyası Rusya’nın bu savaşa girmesinin en büyük motivasyon kaynağı idi.  Fransa’nın Lübnan, Suriye ve Adana bölgesinde gözü vardı. Almanya ‘Doğuya Doğru’ yayılma politikası ile Hint Denizine kadar ulaşmayı ve İngiltere’nin sömürge yollarına engel olmayı hayal ediyordu. Avusturya-Macaristan’ın gözü Balkanlarda idi, Balkanlardaki Slav Birliğine engel olmak ve bölgedeki Rus nüfuzunu kırmak amacındaydı. İtalya, Trablus’u ele geçirmişti, şimdi gözü Ege bölgesi ile Antalya’da idi. İki kıtayı (Asya ve Avrupa) birbirine bağlayan, Süveyş ve Cebelitarık Boğazları ile de Atlas ve Hint Okyanusu’na bağlantısı olan Boğazlar, devrin siyasi ve ekonomik çekişmelerinin düğüm noktası idi. Stratejik değeri dolayısıyla Boğazların sömürgecilik yarışı ve sömürge yolları açısından önemi büyüktü. Coğrafi yakınlığı ve ulusal politikası ile Rusya başta tüm Avrupa Devletleri için Boğazlara ‘kimin egemen olacağı’ ( Napolyon’un deyişiyle ‘İstanbul’a sahip olan Dünya’ya sahip olur!’ ) çözülmesi gereken büyük bir sorundu. Boğazların güçlü bir devletin hakimiyeti altına girmesi, eğer bu devlet kendileri değilse, hiçbirinin işine gelmiyordu. Brealau - Hafif Kruvazör ( Sonradan Adı Midilli Olacak ) Savaşın Başlaması Anlaşmazlıklar masa başında çözülemeyince artan siyasi gerginlikte silahlanan Avrupa’da savaşın parlamasına bir kıvılcım yetecekti. 28 Haziran 1914’te Avusturya-Macaristan Veliahtı Arşidük Franz Ferdinand bir Sırp tarafından öldürülünce I. Dünya Savaşı’nın kıvılcımı parlamış oldu. 28 Temmuz’da Avusturya-Macaristan Sırbistan’a savaş ilan etti ve kutuplaşmış Avrupa’da bloklar arası savaş ilanları başladı. Osmanlı Devleti bu savaş ilanlarını izleyip durumun lehine dönmesi durumunda bir karar verip hareket etmek istiyordu. Eski dost İngilizler Osmanlı’nın toprak bütünlüğünü korumaktan vazgeçmiş görünüyordu. Ruslar da Osmanlı ile bir ittifaka sıcak bakmıyordu. Fransa İngiltere’nin dümen suyunda hareket ediyordu. Her ne kadar Avusturya-Macaristan eski bir düşman olsa da müttefiki Almanya’nın gücü göz boyuyordu ve Almanların Rusya’yı ve Fransızları yenebileceğine kesin gözüyle bakılıyordu. Osmanlı geleneksel müttefiklerinin kapısını çaldı ama elleri boş döndü. Osmanlı Devleti’nin anlaşma ve müttefik arama çabalarına kayıtsız kalan İngilizler Osmanlı’nın tarafsız kalması durumunda Boğazlardan yararlanabileceğini düşünüyordu. Lakin Osmanlı Devletinin böyle bir tarafsızlık karşılığında Ege Adalarının kendisine geri verilmesi, Mısır sorununun çözümü ve hatta kapitülasyonların kaldırılması gibi isteklerine sıcak bakmayınca, İngiltere, Osmanlı’yı Almanya ile bir antlaşmaya itti. 2 Ağustos 1914’te Almanya ve Osmanlı arasında gizli bir antlaşma imzalandı. Bu antlaşmaya göre Almanya Rusya ile savaşa girerse Osmanlı Devleti de Almanya’nın yanında yer alacak, Osmanlı devleti bir saldırıya uğrarsa Almanya silahlı yardımda bulunacak ve Alman ıslah heyeti Osmanlı ordusunun sevk ve idaresinde etkili olacaktı. 31 Temmuz 1914’te Boğazlara kısmi seferberlik emri verilmişti. Esat Paşa, Liman Von Sanders ve subaylarımız Bigalı Kalesinde Almanya ve Osmanlı Devleti arasındaki antlaşmayı takiben Harbiye Nezareti 2 Ağustos günü, (‘Seferberliğin birinci günü 3 Ağustos 1914 günüdür.’) Genel seferberlik ilan etti. Bu esnada İngiltere, Osmanlı Devleti’nin İngiltere’ye sipariş ettiği ve yapımı tamamlandıktan sonra teslimi bilerek geciktirilen Sultan Osman ve Reşadiye muharebe gemilerine el koydu, adları Agincourt ve Erin olarak değiştirildi. İngiliz Deniz Bakanı Churchill, tarafsızlığını sağlayamadığı Osmanlı Devletinin donanmasının savaş kapıya dayanmışken iki adet dretnota sahip olmasına izin veremezdi. Türk-Alman antlaşmasının imzalanmasının ardından Alman Genelkurmayı; Akdeniz’de, Avusturya-Macaristan ve İtalya donanmasının kendilerine katılmasını bekleyen, Goeben ve Breslau’ya İtalya’nın tarafsızlığını ilan etmesi ve Avusturya’nın katılımdan vazgeçmesi üzerine, İstanbul’a gitmesi emrini verdi. 10 Ağustos’ta söz konusu gemiler boğazlardan içeri alındı. İngiltere’nin tarafsızlık antlaşması gereği Goeben ve Breslau’nun silahsızlandırılması yahut Türk karasularından çıkarılmasını istemesi üzerine Osmanlı, bu savaş gemilerini satın aldığını bildirdi. Goeben muharebe kruvazörüne Yavuz Sultan Selim, Breslau hafif kruvazörüne Midilli adları verildi. Goeben’i komuta eden Amiral Souchon 18 Ağustos’ta Osmanlı donanmasının başına getirildi. Ve her Osmanlı gemisinde bir Alman subay görevlendirdi. Çıkarma Sırasında Müttefikler Tarafından Ağır Bombardumana Tutulan Seddülbahir Kalesi Başkomutanlık emriyle 4 Ağustos’tan itibaren Boğazlar kısmen kapatılarak boğazda mayın hatları oluşturulmaya başlandı. İlk hat 4 Ağustos’ta kurulmuştu toplam 39 mayından oluşuyordu. Son hat 8 Mart 1915 Erenköy Koyuna Nusrat tarafından döşenecekti, bu süre zarfında Boğaz’a 11 hat şeklinde toplam 403 mayın döşenmiş olacaktı. Oluşturulan bu hatlarda ticaret gemileri için geçitler bırakılacaktı. Tüm ticaret gemileri içeri alınmakla birlikte, bu gemilerin Boğazlardan çıkışı İstanbul Liman Reisliği tarafından kontrol altında tutulacaktı. 9. Tümen Komutanı Kurmay Albay Cevat (Çobanlı) Boğaz’ın savunmasından sorumlu olan Müstahkem Mevkii Komutanlığına atanarak 10 Ağustos’ta göreve başladı. 8 Ağustos tarihinde Sultan Mehmed Reşad iradesi ile 1 Kasım’dan itibaren geçerli olmak üzere kapitülasyonlar kaldırıldı. Boğazı ablukaya alan İngiliz donanması, Limni adasındaki Mondros Limanının Yunanlılar tarafından boşaltılması ile burayı üs olarak kullanmaya başladı. Uzun süredir Osmanlı donanmasında görev yapan Amiral Limpus başkanlığındaki İngiliz Islah Heyetinin görevine son verildi. Yerine Almanya’dan gelen Amiral Usedom ve Amiral Merten’in içinde olduğu 300’e yakın subay ve erden oluşan Alman heyeti görevlendirildi. Amiral Merten’in idaresindeki 160 kadar personel Çanakkale’ye gelip tabyalarda görevlendirilerek buralardaki Türk askerinin eğitimine başlandı. Alman heyetinin gönderiliş amacı: Almanya’nın bu tarihe kadar elde ettiği ekonomik faaliyetleri korumak, geleceğe yönelik Alman milli faaliyetlerinin gerçekleşmesini sağlayacak müesseseleri kurmak ve bunları güçlendirmek, bunların kısa sürede başarılması için de askeri müessese ve otoritelerden azami ölçüde istifade etmekti. Alman silah sanayisi bir süredir Osmanlı ordusunun en önemli tedarikçisiydi. 26 Eylül günü Boğaz dışına keşfe çıkan Akhisar torpidobotu Bozcaada civarında bir İngiliz muhribi tarafından durdurularak, bundan böyle boğazdan çıkacak Türk savaş gemilerinin ateşle karşılanacağı konusunda uyarılınca Müstahkem Mevkii Komutanlığı Başkomutanlığa 27 Eylül’ den itibaren Boğazları tüm deniz ulaşımına kapatacağını bildirdi. V. Mehmet Sultan Reşat Osmanlı Devleti’nin Savaşa Girişi 29 Ekim’de Amiral Souchon, komutasındaki Türk donanması ile Karadeniz’e açılarak birkaç Rus gemisini batırıp, Karadeniz kıyısındaki bazı Rus limanlarını da bombaladı. Bunun üzerine Ruslar savaş ilan etmeyi bile beklemeden 1 Kasım’da sınırı geçerek Pasin ve Eleşkirt yönünde ilerlemeye başladı. 2 Kasım’da Rusya Osmanlı Devletine resmen savaş ilan etti. İngilizler, yol arkadaşlarını takiben hızla tepki gösterdi. Goeben ve Breslau’nun ardından Boğazı ablukaya alan İngiliz filosuna Fransız savaş gemilerinin de katılımıyla Çanakkale Boğazı önündeki Birleşik Filonun gemi sayısı giderek artmıştı. 3 Kasım 1914’te Fransız ve İngiliz savaş gemileri boğaz girişindeki tabyalarımıza ateş açtı. Kısa süren bombardımana Türk topçusunun ateş etkisi dışında kaldıkları için cevap verilemedi. Seddülbahir Kalesinin cephaneliğinin isabet alıp havaya uçmasıyla Çanakkale Muharebelerinin ilk şehitleri verilmiş oldu. 3 Kasım saldırısından sonra Gelibolu yarımadasında yoğun bir tahkimat başlatıldı. 4 Kasım’da Gelibolu yarımadası ile Anadolu yakasının savunması 3. Kolordu’ya verildi. 5 Kasım’da İngiltere ve Fransa Osmanlı Devleti’ne savaş açtı. 9 Kasım’da İngiltere Başbakanı Asquith “Osmanlı İmparatorluğu intihar etmiştir ve kendi mezarını kendi elleriyle kazmıştır.” diyerek Osmanlı’nın savaşa katılımına bakış açısını ortaya koymuştu. 9 Kasım’da Sofya’da ateşemiliter olarak görev yapan Yarbay Mustafa Kemal Bey, Enver Paşa’dan “Silah arkadaşları cephelerde savaşırken kendisinin Sofya’da bulunmasını kabullenemediğini ve cephelerin herhangi bir yerinde rütbesine uygun bir görev verilmesini” istedi. 11 Kasım’da Osmanlı Devleti İtilaf Devletlerine savaş açtığını bildirdi, 14 Kasım’da ise Halife, Cihad-ı Ekber ilan ederek Müslümanları Hristiyanlara karşı savaşa çağırdı. Nusrat Mayın Gemimiz Amiral Souchon’un yüzen bir batarya olarak kullanılmak üzere Çanakkale’ye gönderdiği Mesudiye zırhlısı Sarısığlar Koyunda demirlemişti. Gövdesindeki bazı toplar sökülerek kıyıya konuşlanan gemi 13 Aralık 1914’te mayın hatlarının altından geçerek Boğaza girmeyi başaran B-11 İngiliz denizaltısı tarafından batırıldı. Gemiden çıkarılan toplar ise Baykuş (Mesudiye) Bataryasında kullanıldı. İngiltere’de Osmanlı’ya yapılacak harekatın nerde ve nasıl olacağı konusunda farklı görüşler vardı: Boğazı donanma zoruyla geçmek, Yunanistan ile anlaşıp Selanik’ten bir orduyla İstanbul’u istila etmek, İskenderun’a asker çıkarmak gibi. İngiliz Deniz Bakanı Churchill Boğazların Donanma yoluyla zorlanması konusunda ısrarcıydı. Boğazların ele geçirilmesinde amaç: Verimli Hilal’e ( Kabaca Güneydoğu Anadolu’nun hilalin bir ucunu teşkil ettiği şekilde Fırat ve Dicle arası (Mezopotamya), Basra Körfezi ve çevresi ile Nil vadisinin hilalin diğer ucunu oluşturduğu verimli topraklara sahip, medeniyetin beşiği diye de bilinen bölge) hakim olmak, İngilizler için sömürgesi Hindistan yolunu emniyete almak, Boğazlara Ruslardan önce hakim olmak ve gerekirse bu yolla Ruslara yardım göndermekti. Ocak 1915’e gelindiğinde Ruslar Kafkaslardaki Türk baskısının hafiflemesi açısından Türklere karşı yeni bir cephe açılıp açılamayacağını sorarak İngiltere’den yardım istedi.  Rusya’nın bu yardım isteği İngilizlerin, Ruslara söz verilen bölgede, harekata başlamasına olanak tanıyarak; Çanakkale cephesinin açılmasının gerekçesini oluşturmuş oldu. Çanakkale Cephesi Açılıyor… 13 Ocak’ta İngiliz savaş konseyinde Çanakkale Harekatı kabul edilmişti. Harekat başarıya ulaşırsa Rusya’ya ihtiyaç duyduğu silah, cephane ve mali yardım ulaştırılabilir karşılığında Rusya’nın insan gücü ile buğday ve yem depolarından yararlanılabilirdi. Bunun yanında Mısır sorunu ortadan kalkacak, Boğazlar ele geçirilince Osmanlı Devleti savaştan çekilmek zorunda kalacak, Balkan devletleri İtilaf devletlerinin yanına çekilecek ve Avusturya-Macaristan güneydoğusundan sıkıştırılmış olacaktı. Ayrıca her ne kadar Boğazlar Ruslara söz verildiyse de İngiltere Ruslardan önce İstanbul’a yerleşmek istiyordu. Plan önce Fransa sonra Rusya ile paylaşılarak destek istendi. Fransa harekata katılacağını bildirdi, Rusya katılamayacağını. Harekatın 19 Şubat’ta gerçekleşmesi kararı alındı. Limni adasını üs olarak kullanan müttefikler Bozcaada ve Gökçeada’yı işgal etti. İngiliz ve Fransız savaş gemileri, denizaltı gemileri, bir uçak ana gemisi, mayın tarama gemileri ve nakliye gemilerinden oluşan Birleşik Filo Mondros Limanı’na demirledi. Majestic, Canopus gibi miadını doldurmuş, Kuzey Denizinde Alman savaş gemilerinin karşısında pek işe yaramayacak, görevden alınması planlanan gemiler için Türk tabyalarına yapılacak saldırı uygun görülmüştü. Bunun yanında o dönemde denizde bulunan en güçlü savaş gemisi 1913 yapımı Queen Elizabeth’in son silah ve kalibrasyon testlerini Çanakkale Tabyalarında gerçekleştirmesi önerilmişti. 19 Şubat Saldırısı sabah saatlerinde başladı, Kumkale, Orhaniye ile Seddülbahir ve Ertuğrul tabyaları hedef alındı. Uzun menzilden gerçekleştirilen bombardımana Orhaniye ve Ertuğrul tabyaları karşılık verebildi. Diğer tabyalardaki topların menzili yetmediğinden cevap verilemedi. Akşam 17.30 gibi filo geri çağrıldı. Bu süreçte Donanmanın Boğaz’ı yalnız başına geçip geçemeyeceği tartışılıyordu. İngiliz Savaş Bakanı Lord Kitchener kara birliğinin kullanılması için öncelikle donanmanın başarılı olması taraftarıydı. Birleşik Filo Komutanı Amiral Carden’in etkili atış sağlayabilmek için yarımadanın güney ucuna asker çıkarılarak Alçıtepe’nin ele geçirilip bir gözetleme noktası olarak kullanılması konusundaki görüşünü reddediyordu. Hava şartları 25 Şubat’a kadar yeni bir harekete müsaade vermedi. 25 Şubat’ta ki harekatta Orhaniye, Kumkale, Ertuğrul ve Seddülbahir tabyaları bombardıman edildi. Agamemnon zırhlısı birkaç kez isabet aldı. Bombardımanda tabyalarımız 83 mermi ile karşılık verdi, Ertuğrul yedi isabet sağlayabildi lakin akşama doğru boğaz girişindeki tabyalarımız susturulmuştu, Seddülbahir yıkıntı haldeydi, Kumkale çok hasar almıştı, Orhaniye ve Ertuğrul susturulmuştu, yangınlar devam ediyordu. Boğaz ağzındaki bu dört tabya tahrip olunca, sıra Boğaz içindeki tabya ve bataryalara gelecekti. 5 Mart’tan itibaren Birleşik Filo Boğazdaki Merkez tahkimatı bombardımana başladı. Kabatepe açıklarından gerçekleştirilen uzun menzilli atışlarda atış gözetimi için uçaklar kullanılıyordu, Bu gün atış gözetimi yapan uçaklardan biri arızalanıp düştü, diğerinin de pilotu açılan piyade ateşiyle yaralanıp iniş yapınca atışların kontrolü Boğaz içine giren gemilere kaldı. Boğaz’ın içine doğru girerek bombardıman yapan yahut bombardıman eden gemilerin ateşlerinin atış gözetimini yapan gemiler Türk bataryalarının menziline girmiş oluyordu. Boğazın en dar bölgesine başlanan harekat süreci yavaş ilerliyor boğazın iki yanındaki bataryaların yeri kesin keşfedilmedikçe uzaktan bombardıman sonuç vermiyordu. Alçıtepe’nin ele geçirilerek bir ateş kontrol noktası olarak kullanılması tekrar gündeme geldi. Lord Kitchener kesin bir ifadeyle Birleşik Filonun Kara kuvvetlerinden yardım almaksızın Boğaz’ı geçeceğini bildirdi. Bombardımanlar esnasında Türkler Birleşik Filonun Erenköy Koyunda manevralar yaptığını gözlemlemişti. Bunun üzerine 8 Mart sabahı Nusrat mayın gemisi gizlice Erenköy Koyunda, kıyıya paralel 26 mayından oluşan 11. Mayın hattımızı oluşturdu. Bu mayın hattı 18 Mart’ta kader değiştirici bir rol oynayacaktı. 10 Mart’ta İngiltere’de Savaş Konseyinde 29. İngiliz Piyade Tümeninin Çanakkale’ye sevkine karar verildi. Ancak Donanma Marmara’ya geçmeden Kara Kuvvetleri Gelibolu’ya asker çıkarmayacaktı. Birleşik Filo Çanakkale’de harekatta bulunurken Rus Filosu da Karadeniz Boğazı’nda (İstanbul Boğazı) gösteri taarruzlarıyla yetinecek, Müttefikler Marmara’ya girince Ruslar ciddi taarruzlarına başlayacaktı. İstanbul’a yapılacak çıkartma Rus Filosu ile Birleşik Filo tarafından, Marmara’daki Türk Deniz Kuvvetleri müşterek harekatla yok edildikten sonra, beraber gerçekleştirilecekti. Böylece İngiliz Deniz Tümeni, 29. İngiliz Piyade Tümeni, Mısır’da hazır bulunan Avustralya Birlikleri, Fransız Tümeni ve Rusların İstanbul’a girmek için hazır bulundurduğu kolordu ile toplam 130.000 kişilik kuvvet ile Çanakkale bölgesi ve İstanbul’daki Türk Birliklerinin karşısına çıkılmış olunacaktı. 11 Mart’ta İngilizler General Sir Ian Hamilton’u Akdeniz Seferi Kuvvetleri Komutanlığına atadı. Ayrıca İngiltere ve Fransa, Rusya’ya gizli olarak, Rusya’nın savaşı sağlam bir neticeye ulaştırması şartıyla, İstanbul’un kendisine bir zafer hediyesi olarak takdim edileceğini vaat etti. Askold adlı Rus kruvazörü de Rusya’yı temsilen Birleşik Filo’ya katıldı. 16 Mart’ta Müttefik Filo’nun Komutanı Amiral Carden, sağlık sorunlarını gerekçe göstererek görevinden istifa etti yerine yardımcısı Amiral de Robeck getirildi. Amiral de Robeck, görevi kabul ederken Churchill’e harekatın uygulanabilir olduğunu ve görevi kıvançla kabul ettiğini bildiriyordu. 18 Mart Her ne kadar 18 Mart Deniz Muharebesi olarak anılsa da aslında bugün taraflardan yalnızca biri deniz kuvvetiydi. Cevat Paşa Komutasındaki Çanakkale Boğazı ve çevresinin savunmasından sorumlu Müstahkem Mevkiinin emrindeki kuvvetler 2. Ağır Topçu Tugayı ile Erenköy Ağır Topçu Bölge Komutanlığı ve 9. İle 11. Piyade Tümenleri olup, 3. Kolordu kuruluşunda yer alsa da Eceabat’ta genel ihtiyatta bulunan Kurmay Yarbay Mustafa Kemal komutasındaki 19. Tümen’e de emir verme yetkisindeydi. Komutanlığın en güçlü topları 16.900 ve 14800 metre menzilli olan 355/35 ve 240/35’lik toplardı. Bunlardan da altı tane 355/35 (2 tanesi Anadolu Hamidiye, 2 tanesi Çimenlik ve 2 tanesi Rumeli Hamidiye’de olmak üzere) ve 17 tane 240/35 vardı. Diğerleri yirmi ikilikti ve menzilleri 7.000-8.000 metre idi. Birleşik Filo ise en genci 1913 yapımı Queen Elizabeth ile yaşları 8-20 arası değişen erken dretnot gemilerden, toplam 3 tümenden, oluşuyordu. Amiral de Robeck’in bizzat komuta ettiği 1. Tümen, Queen Elizabeth, Agamemnon, Lord Nelson muharabe gemileri ile Inflexible muharebe kruvazörü gibi filonun en güçlü gemilerinden oluşturulmuştu. 2. Tümen’ de 8 İngiliz gemisi mevcuttu; Ocean, Irresistible, Albion, Vengeance, Swiftsure, Majestic, Canopus, Cornwallis. 3. Tümen ise Suffren, Bouvet, Gaulois, Charlemagne Fransız gemileri ile, Triumph ve Prince George İngiliz gemilerinden kurulmuştu. Harekat Planında Çanakkale ve Kilitbahir’deki merkez tabyalar ile mayın bölgesini koruyan bataryalar ve seyyar topların susturulması amaçlanmıştı. 1. Tümendeki İngiliz gemileri Merkez Tabyaları (Anadolu Hamidiye, Çimenlik, Rumeli Mecidiye, Rumeli Hamidiye ve Namazgah Tabyaları) susturacak, ardından 3. Tümendeki Fransız gemileri bu hattı takiple orta bölümdeki tabyaları (Rumeli Mesudiye, Yıldız ile Dardanos ve Akyar/Cevat Paşa) ateşle baskı altında tutarken ilk hattaki gemiler merkez tabyalara egemen olmaya başlayınca Fransızlar, bunları geçerek merkez tabyalara kapanacak ve yok edecekti. Türk seyyar topları yüzünden gemiler demir almayacak, akıntıya karşı yavaş yavaş ilerleyecekti. Daha sonra gelecek 2. Tümendeki İngiliz gemileri, Fransızları rahatlatacak, yoğun ve sürekli ateş aralıksız devam edecekti. Ana tabyalar ile hafif bataryalar kontrol altına alındıktan sonra Canopus ve Cornwallis desteğiyle mayın tarama gemileri Kepez burnunu geçerek Sarısığlar koyuna kadar bölgeyi mayınlardan temizleyerek muharebe gemilerinin Boğaz’ın en dar bölümüne girmesine yol açacaktı. Atış kontrolü için Arc Royal Uçak gemisinden saat başı bir uçak havalanacaktı. Bunların yanında İngiliz Deniz Piyade Tümeni’ni taşıyan 6 taşıt gemisi Gelibolu’nun Batı sahillerinde çıkarma gösterisinde bulunacaktı. Harekat 18 Mart Perşembe sabah 08.15’te Queen Elizabeth’in direğinde görülen “ileriye hareket” işareti ile başladı. 10.30 sularında Birleşik Filo, manidar bir şekilde Truva Savaşının ünlü komutanının adaşı, Agamemnon kılavuzluğunda Boğaz’a giriyordu. Filonun önündeki muhripler muharebe alanını tarayarak, muharebe gemilerine yol açıyordu. Kumkale gerisinden açılan obüs ateşinin etkisi altına giren gemiler hedeflenen bölgeye yaklaştı. İlk mermi saat 11.15 sularında, Prince George ile 1. Tümene kanatlarda eşlik eden, Triumph tarafından Haleli sırtlarına doğru ateşlendi. İntepe’deki bataryalar buna karşılık vermeye başladı. 1. Tümen Tengerdere ve Haleli Sırtları hattında oluşturdukları A Hattı’nda yerini aldı. 11.30 sularında Merkez tabyalara bombardımana başladılar. Triumph Anadolu tarafında Prince George Gelibolu tarafında konumlanarak obüsleri ateş altına alırken, Queen Elizabeth Anadolu Hamidiye, Agamemnon Rumeli Mecidiye, Lord Nelson Namazgah ve Inflexible Rumeli Mecidiye gibi merkez tabyalarını hedef almıştı. Uzun menzilden ateş eden zırhlılara karşı daha kısa menzilli toplara sahip merkez tahkimatı sessiz kaldı. Lakin mayın hatlarını koruyan bataryalarla, obüs bölgesinden açılan atışlar etkili oluyordu. Obüs bataryalarının Merkez Tabyalar üzerindeki baskıyı hafifletebilmek için özellikle orta gruptaki muharebe gemilerini hedef alması emri verilmişti. Queen Elizabeth’in Çimenlik Tabyası üzerine yönelttiği ateş sonucu Çimenlik’in cephaneliği tutuştu. Şehrin içine düşen bir mermisi de şehirde yangın başlattı. Triumph orta bataryasıyla Dardanos’u döverken yakın bataryaları ile de mayın hatlarını koruyan toplara karşılık veriyordu. Bu denli ateş karşısında tabya ve bataryaların zarar gördüğü kesin olmakla beraber rüzgarın eşlik ettiği top dumanları yüzünden hasarın büyüklüğünü anlama imkanları yoktu. Amiral de Robeck öğle saatinde verilen tahribatın yeterli olduğu kanaatine varıp 3. Tümendeki Fransız gemilerini, A Hattı’nın arasından geçip ilerleyerek, daha yakın mesafeden bombardımana çağırdı. A Hattı’nda bulunan Agamemnon Erenköy bölgesinden ve Inflexible Anadolu kıyılarından gelen batarya ve obüs ateşleri ile oldukça isabet almış, Türk topçusunun isabetli atışları bu gemilerde hasara yol açmıştı. Pruva köprüsüne aldığı isabetle Inflexible’nin telsizi de çalışmayacak duruma gelince geminin kaptanı Fransız gemilerinin hattın arasından geçişinin ardından çekilme kararı aldı. Amiral Guepratte komutasındaki Fransız gemileri Suffren ve Bouvet Anadolu kıyısından Gaulois ve Charlemagne Batı kıyılarından ilerleyerek A Hattını geçip Boğaz içerisine devam etti. Fransızlar, ağır ağır ilerleyerek ateşe devam eden İngiliz gemilerinin arasından hızla geçerek ateşle ileriye doğru sokulmaya başladı. Daha yakın mesafeden başlayan bombardımanda Fransız Filosu görünüşte iyi sonuçlar almaya başladı. Gemilerle tabyalar ateş üstünlüğünü ele geçirmek için mücadele şiddetlendi. Gaulois zırhlısı baş taraf su kesiminden vuruldu, oluşan yarıktan içeri giren sular nedeniyle gemi öne doğru battı ve gemi muharebe alanını terk etmek durumunda kaldı. Çok geçmeden Fransızların bayrak gemisi Suffren’de aldığı isabetlerle muharebe dışı kalacaktı. Rumeli’deki Merkez tabyalar (Mecidiye, Hamidiye ve Namazgah) yoğun bir ateş altındaydı. Tabyaların üzerine korkunç gürültüyle düşen, özellikle Filonun en genç gemisi Queen Elizabeth’in 38 cm’lik toplarının mermileri devasa çukurlar açmakta, topları denize düşerse 10-12 metre yüksekliğinde su sütunları havaya kalkmakta, kasabaya düşen mermiler yangınlar çıkarmaktaydı. Müstahkem Mevkii’de Muharebe santrali isabet almış, telefon hatları kopmuş, Çanakkale-Kilitbahir arasındaki haberleşme kesilmişti. Bataryalarda topların birinci doldurmaları erler tarafından ezan okunarak yapılıyor, ateş sırasında erler tekbirlerle iştirak ederek maneviyatlarını yüksek tutuyor, inanılmaz bir soğukkanlılıkla çalışıyor, bombardımanlarla yığılan toprakların çalışamaz hale getirdiği topların ateşini kesmek zorunda kalınca büyük özveriler ile bu topları tekrar ateşe hazırlıyorlardı. 13.45 sularında Türk topçusunun ateşi; siperlerden dökülen toprakların döşemeleri kaplaması, top kamalarının sıkışması, yığılan toprakların temizlenemez hale gelmesi gibi nedenlerle azalınca sonuca yaklaştıklarını düşünen Amiral de Robeck 2. Tümendeki gemilerin yıpranan Fransızların yerini almasını emretti. 2. Tümendeki İngiliz gemileri mayın bölgesinde mayın tarama ve geçit açma işini yapacak gemilere örtme ve koruma sağlayacaklardı. Saat 14.00 sularında Suffren Boğazı terk ederken Bouvet Namazgah Tabyasını bombardıman ediyordu. Dublin’in yardımını reddeden Gaulois yan yatmış, başı suya gömülmüş bir halde Boğaz’dan çıkmaya çalışıyordu. Suffren A Hattındaki gemileri geçmişken ve Bouvet de bu hattı Anadolu kıyısı boyunca geçmek üzereyken mayın bölgesine girdi, Bouvet’in altından bir duman sütunu yükseldi. Duman kalkınca geminin yan yatmış olduğu görüldü. Hızla alabora olan geminin personelini kurtarmak için muhrip ve istimbotlar hızla yanına yaklaşsa da pek azı kurtarılabilen personelden 603 denizci gemiyle beraber sulara gömüldü. Yenilmez armada bu batışı korkuyla izledi. Kaybın sebebinin mayın mı yoksa bir top mermisi mi olduğu anlaşılamamıştı. Fransız muharebe gemilerinin yerini almak için hareket eden 2. Tümen ateş hattına geldiğinde bu görüntüyle karşılaşmıştı. Bouvet’in alabora olarak batması yalnızca iki dakikanın biraz üstünde sürmüştü. 2. Tümen’de Ocean Anadolu yakasında, Vengeance Batı yakasında bulunmakla aralarında Albion ve Irresistible vardı. Swiftsure ve Majestic ise Triumph ve Prince George’un yerini alacaktı. Merkez tabyaların karşılığı artık, şiddetli değildi. Vengeance ateşini en hızlı ateş edebilen Anadolu Hamidiye’yi hedef almıştı. Irresistible, Namazgah Tabyasını Ocean, Rumeli Hamidiye Tabyasını bombardıman ediyordu. Hasar görmediği anlaşılan Anadolu Hamidiye dörder toplu yaylım ateşini Irresistible üzerinde topladı. 15.15 sularında Irresistible gemisinin yanında büyük bir patlama oldu. Bunun üzerine Queen Elizabeth ateşini bu tabya üzerinde yoğunlaştırdı. Irresistible hafifçe yana eğildi, gemiye yönelen ateş sürdürülünce diğer gemilere mesafelerini açma emri verildi. Tabyalar aralıklarla ateşlerini kesiyorlardı ama belliydi ki muharebe edemeyecek durumda değillerdi. Dolayısıyla Birleşik Filo mayın bölgesine yapılacak hareketten kaçınıyordu. A Hattına ulaşan mayın arama tarama yapan Balıkçı gemileri 3 tane mayın patlatmıştı lakin Türk ateşinin üzerlerine yoğunlaşması üzerine ilerleyemiyorlardı. 16.00 sularında Inflexible bir mayına çarparak, baş torpido dairesi parçalandı. Burası su ile dolarak yan yatıp pruva kısmı suya gömülmeye başlayan gemi muharebe alanından çıkarak Bozcaada’ya yöneldi. 16.15 sularında makinaları durdurulmuş, akıntı hızında tabyalardan mesafesini açmaya çalışan Irresistible bir mayına çarptı. Makine dairesine yakın gerçekleşen patlamada makine dairesi suyla doldu. Tüm makinaları çalışamaz hale gelen gemi sancak tarafına yatarak, arka tarafı da suya battı. Wear muhribi geminin yardımına geldi. Ocean muharebe gemisine de yardıma gitmesi, gerekirse de gemiyi yedeğine alarak muharebe sahasından çıkarması emredildi. Geminin kurtarılma şansı olmayınca personelinden 610 kişi Wear’a alındı. Kurtarılan personelden geminin mayına çarptığını öğrenen Amiral de Robeck savaş hattını oluşturan 2. Tümen’e geri çekilme emri verdi. Irresistible’ı yedeğine almak üzere yaklaşan Ocean çapraz ateş altında kalmıştı. Irresistible pozisyonu nedeniyle yedeğe alımının mümkün olmadığı görülünce 17.50 de gemi karanlık çöktükten sonra kurtarılmak üzere Rumeli Mecidiye Tabyası açıklarında terkedildi. Amiral de Robeck Irresistible’ın terkedilmesi üzerine genel geri çekilme işareti verdi. Gemilerin geceyi Boğaz’da geçirmesini uygun görmemişti. 18.05 sularında Dardanos ve Soğanlıdere bataryalarının ateşleri altında Irresistible’dan uzaklaşan Ocean bir mayına çarptı, aynı anda bir mermi de dümenini parçalayınca dümeni sıkışan gemi terk edilmek zorunda kaldı. Yardıma gelen muhripler tarafından personeli tahliye edilen gemi 19.30 sularında terk edilmişti. Gecenin örtüsü arasında Boğaz’a giren muhripler tarafından aranan Irresistible ve Ocean bulunamadı. Irresistible Karantina bölgesi açıklarında Ocean ise Morto Koyu’na sürüklenerek burada batmıştı. 18 Mart Deniz Muharebesi ve Zaferi; Birleşik Filo için hazin, Boğaz’ın savunucusu Türkler içinse övünç ve gurur ile anımsanacak birçok olayın cereyan ettiği bir muharebe olmuştur. O gün, burada yaşanan kahramanlıklar, fedakarlıklar menkıbesel nitelikler kazanarak, zenginleşerek, efsaneleşerek bugünlere gelmiştir. Bu kahramanlıklar arasından bazılarının adını burada anmak gerekirse bir tanesi Dardanos Batarya Komutanı Üstteğmen Hasan ve Teğmen Mevsuf’tur. Kıyıya 400 metre uzaklıkta boğaza egemen bir tepede kurulmuş olan Dardanos Bataryası muharebe boyunca etkili atışları ile Birleşik Filo’nun başlıca hedeflerinden (Dardanos bataryasının mevzii kesmine 18 Mart günü 4000 den fazla top mermisi düştüğü saptanmıştır.) olmuştur. Bu gün üzerine yağan yüzlerce mermiden birinin isabeti sonucu Batarya Komutanı Üstteğmen Hasan ve Teğmen Mevsuf şehit olmuş ve sonucunda batarya bir süre susmuştur. Yüzbaşı Muhittin’in görevi devralması ile batarya atışlarına devam edebilmiştir. Başkomutanlık Dardanos Bataryasına Müstahkem Mevkiinin önerisiyle bu gün şehit olan iki kahramanımızın adı konularak, Hasan-Mevsuf Bataryası olarak değiştirilmiştir. Burada Seyit Onbaşı’nın da adını anmak gerekir. Rumeli Mecidiye tabyasında ikmal eri olan Abdurrahman oğlu Seyit Onbaşı,  18 Mart günü ‘190 ila 215 kg’lık mermileri koltuğu altında taşıyarak topların kesintisiz atış yapmalarını sağlamış, batarya içinde, toplar toprak altında kaldıkça mermi eksiğini kolaylıkla tamamlamış olmakla’ taltife layık görülmüştür. Birleşik Filo’nun insan zayiatı ise 800’ü buluştur. 3 muharebe gemisini (Bouvet, Irresistible, Ocean) Boğazın sularında bırakan Filo’nun 4 gemisi de (Inflexible, Gaulois, Suffren, Agamemnon) havuz onarımı gerektirecek düzeyde yara alarak muharebe edemez duruma gelmiştir. Birleşik Filo Boğaz’dan gücünün 1/3’ünü  kaybederek büyük hayalkırıklığı ile çıkmıştır. 18 Mart günü Türk tarafının toplam zayiatı (şehit, ölü ve yaralı) Alman Müttefiklerimiz ile beraber 97’dir.  Bazı tabya ve bataryalarda (6 top ve bir tabya) çeşitli hasarlarla muharebeyi şanlı bir zaferle sonuçlandıran taraf Boğazın savunucuları olmuştur. Kanlısırt'ta Dikilen Bir Gazi Alayının Sancağı Kazanılan bu zaferde, çelik zırhlara bürünmüş, her yönüyle teknik üstünlüğe ve bol cephaneye sahip armadaya karşı, toprak tabyalarda can siperane mücadele veren adi toplar yanında, boğaz kıyıları ve sularında ustalıkla yerleştirilen gizli obüs bataryalarıyla mayınların ve nihayet Türk güç ve yeteneğinin büyük payı vardır. Eğer Birleşik Filo 18 Mart’taki taarruzu ertesi gün tekrarlayacak olsa idi yine aynı güçte bir savunma ile karşılaşacağı muhakkaktı. Bu günkü muharebede cephanenin 1/3 sarf edilmişse de savunanların ellerinde iki günlük daha muharebeyi sürdürebilecek yeterlilikte mermi mevcuttu. Toplar yeniden muharebeye hazır, 10 mayın hattı sağlam, Marmara’da küçük de olsa bir donanma mevcuttu ve özellikle bu şanlı zaferden sonra Boğazın savunucularının morali yüksek idi. 18 Mart günü tabyalar hırpalanmıştı, ama hala ayaktaydı. Boğaz’daki ana mayın tarlasına henüz ulaşılamamıştı, obüsler hala iş görüyordu. 22 Mart günü Queen Elizabeth’de yapılan toplantıda Amiral de Robeck, Akdeniz Seferi Kuvvetleri Komutanı Ian Hamilton’a artık kara birliklerinin desteği olmadan Çanakkale Boğazı’nın aşılamayacağına kesinlikle inandığını söylüyordu. Donanma subayları donanmayı bekleyen mayın hatlarından, tabyalardan ve Marmara’ya çıkınca karşılarına gelecekte neler çıkacağını bilmemekten çekiniyorlardı. Sonuçta karar, Avrupa yönünden karaya çıkacak birliklerin tabyaların gerisindeki Kilitbahir Platosunu ele geçirdikten sonra donanmanın mayın tarama destroyerleri ile Boğazı tekrar zorlaması üzerine gelişti. Savaş alanındaki kara ve deniz komutanlarının ortak kararına Londra’dan olur çıkınca Hamilton ve kurmayları çıkarma hazırlıklarını yapacakları İskenderiye’ ye doğru yola çıktı. Çıkarma harekatı için İskenderiye’de yapılan hazırlıklar 4 Nisan’da Anzak kolordusunun gemilere bindirilmesiyle başlayan insan, mühimmat, taşıt aracı, istihkam ve haberleşme malzemeleri gibi şeylerin 21 Nisan’da Mondros’a taşınmasıyla tamamlanmıştı. 23 Nisan’da yapılması planlanan çıkarma harekatı elverişsiz hava koşulları nedeniyle 25 Nisan’da gerçekleştirilecekti. ÇANAKKALE CEPHESİ / KARA MUHAREBELERİ 18 Mart 1915 Boğaz Muharebesi’nin müttefiklerce kaybedilmesiyle, İngiliz komuta heyetinde Gelibolu ile ilgili yeni taarruz planları alınması gündeme gelmiştir. Yenilmez armada denilen Birleşik filonun 3 savaş gemisi mayınlardan ve bataryalarımızdan açılan ateşler ile batacak; 3 muharebe gemisi de ağır hasar alarak savaş dışı kalacaklardır. Birleşik filonun yenilgisiyle beraber müttefikler Gelibolu’yu tam 8,5 ay cehenneme çevirecek olan amfibik çıkarmayla başlayan karadan ve denizden eşzamanlı yürütülecek yeni bir harekat kararı alacaklardır. Buna karşılık Başkomutanlık Karargahı müttefiklerin yeni bir saldırısına karşı 24 Mart 1915’te Çanakkale Bölgesi’ni savunmak üzere Liman Von Sanders komutasında 5.Ordu’yu kurmuştur. Kara harekatının komuta yetkisini elinde bulunduran Sir Ian Hamilton Mısır’a giderek hazırlıklara başlamıştır. Britanya Savaş Bakanı Lord Kitchener 10 Mart 1915’te 29’ncu İngiliz Tümeni’ni Çanakkale’ye göndereceğini; ayrıca Fransızların da bir tümen göndereceğini açıklamıştır. Mısır’daki Anzak Tümenleri ile birlikte 75.000 kişilik bir ordunun kara harekatına tahsis edileceğini bildirmiştir. Ayrıca Mısır’da bulunan bir Hint Tugayı da ihtiyat olarak tutuluyordu. Müttefikler daha sonrasında 10 tümeni daha muharebelere dahil edeceklerdir. Akdeniz Seferi Kuvvetler Komutanı Sir Ian Hamilton ve heyeti Gelibolu yarımadasında yaptıkları keşif sonrası 18 Mart 1915 Deniz Muharebesi yenilgisine de şahit olduktan sonra Gelibolu Harekatının tamamlanması için karadan yapılacak askeri bir harekatın gerekliliğine karar vermişlerdir. Kara Harekatının hangi noktalara yapılacağı konusu İngiliz karargahında tartışılmaya başlanmıştır. Fransızlar Anadolu kıyılarını tercih ederken, Hamilton Çanakkale Boğazı’na en yakın noktadan hücuma geçmek; 29.İngiliz Tümeni Komutanı Hunter Weston ise en uygun noktaları Suvla (Anafartalar Koyu) veya Seddülbahir’deki koylar olarak işaret etmektedir. Harekat planına göre, harekata katılacak asıl kuvvetler (Kabatepe ve Seddülbahir kıyılarına) çıkarılacak; kuvvet çoğunluğu çok az farkla Seddülbahir kesiminde bulunacaktı. İki tümenden oluşan Anzak (Australian New Zealand Army Corps; ANZAC) ismiyle anılan Avustralya ve Yeni Zelanda Kolordusu, Kabatepe’den hareketle ilk hedef olarak Conkbayırı-Kocaçimen hattını ele geçirecek; sonrasında ana hedef olan Maltepe üzerinden ilerleyerek Kilitbahir Platosu’na taarruza kalkacaktı. 1’nci Fransız Tümeninden bir tugay ise Kumkale’ye çıkarılarak Seddülbahir’e yapılan çıkarmaya karşı Türk Topçusunun savunmasını ve asker sevkiyatını önlemeyi hedeflemiştir. Seddülbahir ve Kumkale çıkarmaları gün doğarken deniz topçusunun hazırlık ateşi ve sonrasında da kuvvetli ateş perdesi altında yapılacak; Kabatepe çıkarması ise gün doğmadan baskın tarzında yapılacaktı.  Fransız Tümenini taşıyan diğer taşıtlarla bir kısım refakat gemileri Beşigeler bölgesinde, 1’nci Kraliyet Deniz Tümenini taşıyan gemilerle hafif bir filo da Bolayır bölgesinde çıkarma gösterileri yaparak savunma kuvvetlerini şaşırtmak amaçlanmıştır. Lakin Liman Von Sanders Paşa çıkarma yapılması muhtemel öncelikli noktalar olarak Yarımadanın kuzeyindeki Bolayır ve Anadolu yakasındaki Beşige Koyu’nu işaret etmekteydi. Kuvvetleri kıyılara dağıtmak yerine, belli merkezlerde toplu tutarak çıkarmanın yapıldığı noktalara asker kaydırmak suretiyle gerçekleşecek bir savunma planı öngörüyordu. Fakat müttefiklerce tüm Boğaz’a ve Anadolu Yakası’a hakim durumda olan Kilitbahir Platosu’nun ele geçirilmesi ana hedef olduğundan bu noktalar taarruz planlarında öncelikli olmamıştır. Gelibolu’ya yapılacak yeni çıkarma için müttefik birlikleri Limni adasının Mondros Limanı’nda ve Mısır’da toplandılar. Toplamda 75.000 kişilik birleşik ordu özellikle Seddülbahir ve Arıburnu üzerinden Kilitbahir’e ulaşmayı hedefleyecektir. SEDDÜLBAHİR ÇIKARMALARI Seddülbahir bölgesinde Yarımadanın güneyinde kilit noktası olan Alçıtepe’yi almak ; sonrasında da Kilitbahir Platosu’na ulaşmak hedefini taşıyan bu çıkarma ile Türk tabya ve bataryalarını arkadan vurmak hedeflenmiştir. Bu çıkarma için 3 Piyade tümeni ve 1 Hint Tugayı görevlendirilmiş olup; ilk aşamada 29’uncu İngiliz Piyade Tümeni için S (Morto Koyu), V (Ertuğrul Koyu), W (Tekke Koyu), X (İkiz Koyu), Y (Pınariçi Koyu) kodlarıyla adlandırılan 5 ayrı çıkarma noktası belirlenmiştir. Akdeniz Seferi Kuvvetler Komutanı General Ian Hamilton’a göre bu noktalardan karaya çıkan kuvvetler Alçıtepe doğrultusunda birleştirilebilirdi. 25 Nisan sabahı saat 05.30’da donanma ateşiyle birlikte Seddülbahir’den çıkarma harekatı başlamıştır. Seddülbahir bölgesi 9.Tümen’e bağlı 26.Alay’ın 3.Taburu tarafından savunuluyordu. Binbaşı Mahmut Sabri Bey 4 bölük ile bölgede konuşlanarak karargahını Harapkale’ye kurmuştu. Çıkarma kıyılara saat 06.00’dan itibaren başladı. Tekke Koyu’nda İngiliz askerleri yoğun bir ateş ile karşılandı. Sonrasında taarruz gelişerek İngilizler tarafından Karacaoğlan Tepesi’nin ele geçirilmesi ile devam etmiştir. 3.Tabur’un 10.Bölüğü’nün takviyesi ile beraber İngiliz ilerleyişi Ertuğrul Koyu’nda durdurulmuştur. Takriben saat 06.00’da gemi bombardımanı sonrasında Ertuğrul Koyu çıkarması başladı. İki dalga halinde çıkarılması planlanan kuvvetlerden bir taburu sahile çıkarılırken iki tabur kuvvette River Clyde isimli gemiye konuşlandırıldı. Şiddetli ve disiplinli açılan Türk ateşi sayesinde ilk çıkarma birlikleri ağır kayıplar verdiler. Saat 09.30’a kadar gemiden çıkarmaya iştirak eden birliklerin kıyıya çıkışı mümkün olmadı. Bölgeyi savunan birkaç Türk bölüğünün (2 piyade, 1 istihkam bölüğü) buradaki cansiperane mücadelesi sayesinde İngilizler zaman kaybettiler ve o günün akşamına kadar ilerleme imkanı bulamadılar. Özellikle 10.Bölük komutanının kaybından sonra komutayı ele alan Ezineli Yahya Çavuş ve kuvvetleri İngilizleri sahilde tutmayı başarmıştır. Havanın kararmasıyla birlikte gemideki askerler karaya çıkarak Seddülbahir Köyü ve kalesine doğru ilerlediler. Gece boyunca kanlı sokak muharebeleri yaşandı. 26 Nisan günü öğle saatlerinde 26. Alay Komutanı Yarbay Kadri Bey tarafından geri çekilme emri verildi. Binbaşı Mahmut Sabri Bey’in 3.Taburu ve 2.Tabur, İngiliz birliklerini 32 saat oyalayarak zaman kazandırmıştır. Saat 07.30’da İngiliz birlikleri tarafından Morto Koyu’na bir çıkarma yapılmış; fakat 25.Alay’dan gönderilen takviye kuvvetin mücadelesine rağmen Eskihisarlık Tepe İngilizlerce ele geçirilmiştir. Pınariçi Koyu’na gün doğmadan saat 04.30’da baskın şeklinde yapılan çıkarma ise savunmasız bir bölge olduğu için hızlı ilerlemiştir. Sonrasında verilen emir gereği yavaşlayan birlikler bekletilmiştir. 25. ve 26.Alay birliklerinin İngilizler üzerinde baskı kurması sonucu 26 Nisan sabahı geri çekilmişlerdir. Seddülbahir’deki bu harekat, Temmuz 1915 başlarına kadar süngü hücumları ve karşı taarruzlarla devam eden Birinci, İkinci ve Üçüncü Kirte Muharebeleri, Kerevizdere ve Zığındere Muharebeleri’nden sonra mevzi muharebesine dönüşmüştür. I.Kirte Muharebesi (28 Nisan 1915) Alçıtepe’yi almayı hedefleyen bu muharebede 17.500 kişilik (donanma gemilerinin ateşiyle desteklenecek) İngiliz ve Fransız birliklerine karşı 8.000 kişilik Türk kuvveti karşı karşıyadır. Saat 09.00’da başlayan muharebede Türk tarafını 19.,20., 25. ve 26.Alaylar savunacaktı. 20.Alay cephesinden yapılan İngiliz taarruzu kırılarak durduruldu. Cephenin doğu kanadından İngiliz ve Fransız kuvvetleri tarafından savaş gemilerinin de desteğiyle açılan ateş sonucu bu cephe etkisiz hale getirilmiştir. Bunun üzerine 9.Tümen komutanı Halil Sami Bey Alçıtepe sırtlarına kadar geri çekilme emri vermiştir. Bu kritik karar sürecinde 25 Nisan’da müttefiklere geçit vermeyen Mahmut Sabri Bey tekrar muharebelere iştirak etmiş ve cephenin doğusunda çözülmeye başlayan 26. Alay ile birlikte İngilizleri durdurmuştur. Kontrol altına alınan cephede öğleden sonra Türk birlikleri ile yapılan karşı taarruz ile 28 Nisan günü muharebeler tamamen durmuştur. Bu muharebe sonrasında Ordu Komutanı Liman Von Sanders müttefiklerin ana çıkarma noktasının Seddülbahir olduğunu anladığı için bu cepheye Saros ve Anadolu bölgelerinden kuvvet kaydırmaya başlamıştır. Takviyelerle birlikte 16.000’i bulan kuvvetlerin komutası Albay Von Sodenstern’e verilmiştir. İstanbul’daki Başkomutanlıktan müttefiklerin denize dökülmesi yönünde emirler gelmesi üzerine bir gece taarruzuna karar verildi. 1/2 Mayıs gecesi başlayan Türk taarruzu gece 01.00’de durduruldu. Gece boyunca bir kez daha tekrarlanan taarruz İngilizlerin makineli tüfek ateşi altında sonuçsuz kalmıştır. Yine Fransızların bulunduğu sol kanatta yapılan gece taarruzunda da sonuç alınamamış, eski mevzilere çekilmek zorunda kalınmıştır. Zaiyatları ağır olan bu taarruzlar sonrası yine 3/4 Mayıs gecesi girişilecek taarruzda sağ kanatta savaş gemilerinin ateş perdesi altında ilerleme sağlanamayıp önceki mevzilere dönülmüştür. Sol kanatta da Fransız siperlerinden açılan yoğun makineli tüfek ateşi ve savaş gemilerinin projektör ışığı altında açılan yan ateş ile ilerleme sağlanamamıştır. II. Kirte Muharebesi (6-8 Mayıs 1915) İngiliz ve Fransız kuvvetlerinden oluşan müttefiklerin 42.000 kişilik birliklerinin yine hedefi Alçıtepe idi. 6 Mayıs günü saat 10.30’da başlayan bombardıman ile muharebe 8 Mayıs akşamına kadar devam etti. Bu hücumların müttefikler açısından tek başarısı 83 Rakımlı Tepe’nin ele geçirilmesi oldu. II.Kirte Muharebesinden sonra Mayıs ayı boyunca siper muharebeleri devam etmiştir. III.Kirte Muharebesi (4-6 Haziran 1915) 4 Haziran sabahı 08.00’de 2,5 saat süren yoğun bir topçu bombardımanı ile başlayan muharebede merkezde başlayan İngiliz ilerleyişi etkili olmuştur. Sol kanatta başlayan Fransız taarruzu ise püskürtülmüştür. 5 ve 6 Haziran günlerinde de devam eden hücumlar ile ilerlemiş olan İngilizler durduruldu. Muharebeler sonucunda müttefikler merkezde 500 m’lik bir ilerleme sağlamış ve sağ ve sol kanatta ise eski mevzilerini korumuşlardır. Kerevizdere ve Zığındere Muharebeleri (21 Haziran-13 Temmuz 1915) Kirte Muharebeleri sonrasında Türk savunmanın güçlenmesi ve kırılması zor bir hale gelmesi ile müttefiklerce genel taarruzlar yerine sınırlı hedefli bölgesel taarruzlar yapmaya karar verildi. Bu nedenle Kerevizdere ve Zığındere hatlarından Türk birliklerini yok etmeyi planladılar. I.Kerevizdere Muharebesi: 21 Haziran günü başlayan muharebede bölge Fransızlara karşı 2.Tümen tarafından savunulmaktaydı. Takviye olarak gönderilen 1.Tümen’e bağlı 71.Alay birliklerinin süngü hücumlarına rağmen Fransızlar Kerevizdere’ye hakim bir noktayı ele geçirdiler. Bu ilerleme üzerine 12.Tümen’in 34.Alay’ı cepheye sürüldü. Gün sonunda Fransızlar ilerleme kaydettiler. Türk tarafında kayıplar ağır olmakla birlikte 2.Tümen adeta yok olduğu için geriye alınarak yerine 12.Tümen getirildi. Zığındere Muharebeleri: Fransız birliklerinin sol kanatta ilerlemesi üzerine İngilizler de sağ kanattan Zığındere’ye taarruz ettiler. Bölge 11.Tümen’e bağlı 33.ve 126.Alaylar tarafından savunuluyordu. 127.Alay ise Alçıtepe kuzeyinde ihtiyatta tutuluyordu. 28 Haziran günü şiddetli topçu bombardımanı ile başlayan muharebede İngilizler Türk siper hatlarını ele geçirdiler. 33.Alay ve takviye olarak gelen 16.Alay ile birlikte Keçi Deresi bölgesini tutarak İngiliz ilerleyişini durdurmuştur.30 Haziran sabahına kadar devam eden muharebelerde İngilizler Türk hatlarına yaklaşmışlardı. Türk tarafınca alınan yeni karara göre yapılacak taarruzu 3. ve 5. Tümenlere bağlı alaylar yapacaktı. 5 Temmuz günü sabaha karşı başlayan taarruzda Türk birlikleri şiddetli makineli tüfek ateşi karşısında ilerleyemeyerek geri çekildiler. 28 Haziran-5 Temmuz tarihleri arasında gerçekleşen Zığındere muharebeleri en kanlı muharebelerden biri olarak geride 16.000 zayiat bırakmıştır. II.KerevizdereMuharebesi: İngiliz ve Fransız birlikleri tarafından 12 Temmuz’da başlatılan yeni taarruzda İngilizler merkez cephe 500 m boyunca Türk siperlerini ele geçirdiler. Fransız birlikleri de Kerevizdere’ye hakim Yassıtepe’yi ele geçirdiler.13 Temmuz’da tekrar başlayan müttefik taarruzu 6.Tümen’e bağlı 16. Ve 17. Alaylara birliklerinin süngü hücumu ile kontrol altına alındı. Bu muharebeler sonucunda Türk savunması yerini korumakla birlikte oldukça fazla zayiat verdi Muharebeler sırasında Türk tümen ve alayları birbirine karıştığından yeni bir düzenlemeye gidildi. Vehip Paşa komutasındaki 2.Ordu’ya bağlı tümenler cepheye alındı. Güney Grubu Komutanı Alman Weber Paşa alınarak yerine Vehip Paşa getirildi. 21 Haziran-13 Temmuz tarihleri arasındaki muharebelerde Türk savunma hattını geçmeyi başaramayan Müttefikler Çanakkale’ye getirdikleri takviye kuvvetlerle Yarımada’nın kuzeyinde Anafartalar bölgesini hedeflediler.6 Ağustos Anafartalar çıkarmasıyla eş zamanlı olarak Seddülbahir’deki Türk birliklerini baskı altında tutarak kuzeye kuvvet gönderilmesini engellemeyi amaçladılar. Lakin 6 Ağustos Taarruzu bertaraf edilmekle birlikte, Güney Grubu Komutanı Vehip Paşa 4.ve 8. Tümenleri kuzeye takviye olarak göndermiştir. Ağustos ayından sonra bölgede her iki taraf da mevzilerini tahkim ederek tahliyeye kadar genel olarak siper savaşları şeklinde muharebeler devam etmiştir. KUMKALE, BEŞİGE VE BOLAYIR ÇIKARMALARI Fransız birlikleri tarafından oyalama niteliğinde Boğazın giriş kısmında Anadolu yakasında yer alan Kumkale’ye asker çıkarılmış ve buradaki 3. ve 11. Türk Tümenlerinin esas çıkarma bölgesi olan Gelibolu’ya sevk edilmesi engellenmek istenmiştir. Yine Fransız savaş gemileri tarafından Beşige Koyu’na ve İngiliz savaş gemileri tarafından da Bolayır’a karaya asker çıkarmadan gösteri çıkarması yapılmış ve buradaki savunma birlikleri oyalanmıştır. ARIBURNU ÇIKARMALARI Kabatepe ve Arıburnu arasındaki çıkarma bölgesi için General Birdwood komutasındaki Anzak birliklerinin ilk gün hedefi Conkbayırı- Kocaçimentepe hattını tuttuktan sonra Maltepe’ye ulaşarak Boğaza inmekti. Böylece Türk birlikleri açısından kuzey-güney irtibatı kesilecekti.25 Nisan günü saat 03.00’te Kabatepe’nin 5 mil kadar batısına geldiler. Filikalarla karaya doğru hareket eden birlikler hedeflenen noktadan takribi 300 m kadar kuzeye saparak sahile ulaştılar. Bu bölge Türk tarafınca 9.Tümen’e bağlı 27.Alay tarafından savunulmakta olup; alaya bağlı 2.Tabur Kabatepe sahil savunmasıyla görevlendirilmişti. Diğer 2 taburda Eceabat yakınındaki Zeytinlik karargahındaydı. 27.Alay’ın 2.Taburu Kabatepe’de karargah kurup, 4.Bölüğü Arıburnu’na sevk etmiştir. 1 takım Boyun noktasında, 2 takımdan birisi Asteğmen İbradalı Hayrettin komutasında Balıkçı Damlarına; diğeri de Asteğmen Muharrem komutasında Hain Tepe’ye gönderilmiştir. Saat 04.30’da 1.500 kişiden oluşan ilk çıkarma birlikleri Hain Tepe’deki 80 Türk askeri tarafından ateş altına alınmıştır. Çıkarma sonrası savaş gemilerinden açılan ateş desteğiyle Arıburnu yamaçlarına ilerleyen birliklere 4.Bölük Komutanı Yüzbaşı Faik Bey sayı üstünlüğüne rağmen karşı koymaya çalıştıysa da engel olamamıştır. Saat 05.00’te çıkarma Balıkçı Damlarına kadar uzanarak yayılmıştır.07.00’da çıkan birliklerin sayısı artmış; 4.Bölük ağır kayıplar vererek geri çekilmiştir. Kanlısırt-Yükseksırt hattı kaybedilmiş; ilk hedef olan Conkbayırı-Kocaçimen hattı açılmıştır. Eceabat yakınında bulunan 27.Alay Komutanı Yarbay Şefik Bey top ve tüfek seslerinden çıkarmanın başladığını anlamış ve iki taburunu hazır hale getirmiştir. 9.Tümen komutanından beklenen hareket emri geldiğinde 05.50’de alayın 2 taburu Arıburnu’na hareket emri almıştır. 2 saat sonra Topçular Sırtı’na ulaşan birlikler 08.00’de Yüzbaşı İbrahim komutasındaki 1.Tabur Kanlısırt istikametinde; Binbaşı Halis Bey komutasındaki 3.Tabur Merkeztepe-Edirne Sırtı istikametinde harekete geçmiştir. Bu taarruzla Avustralyalılar püskürtülmüş; fakat sürekli takviye alan birlikler karşısında 27.Alay taarruzu durdurulmuştur. Bu esnada Conkbayırı’ndan muharebelere katılan 57.Alay, durumu rahatlatmıştır. Bigalı Köyü’nde 5.Ordu genel ihtiyatı olarak bulunan 19.Tümen’e komuta eden Mustafa Kemal Bey’e, saat 06.30’da Arıburnu çıkarmasına 1 tabur takviye talebi haberi gelir gelmez bizzat başına geçtiği 57.Alay ile birlikte Arıburnu’na hareket etmiştir. Ayrıca 72. ve 77.Alay’ları da muharebe hattına yaklaştırmıştır. Saat 10.30’da Conkbayırı güneyine gelen 57.Alay’ın öncü taburu hemen taarruza geçerek Avustralyalıları Kılıçbayırı’na kadar püskürtmüştür. Akşama kadar 27. Ve 57. Alay Kanlısırt’ı tekrar geri almayı başarmış ve ele geçirilmiş olan 3 topu da kurtarmıştır. 25 Nisan akşamında karaya çıkan Anzak Kolordusu sadece Arıburnu sırtlarının denize bakan yamaçlarında mevzilenmiş olarak kalmıştır. Bu durum müttefik karargahında birliklerin geri çekilmesini gündeme getirmiş; fakat karaya çıkarılmış 15.000 askerin geri çekilmesindeki teknik zorluklar nedeniyle Hamilton tarafından ele geçirilen mevzilerin sonuna kadar savunulmasına karar verilmiştir. Akşam Türk tarafınca yeni bir taarruz ile 77.Alay Kanlısırt’ta 27.Alay’a yardımcı olarak muharebeye girdi; ancak gecenin karanlığında alay askerleri dağıldığı için Kanlısırt tekrar kaybedilmiştir ve kesin sonuç alınmamıştır. 26 Nisan günü Türk savunması açısından en kritik gündü. Sabah yoğun bir donanma bombardımanından sonra Anzak tarafından başlatılan taarruz 57.Alay birliklerince durduruldu; fakat gün içinde topçu desteğiyle tekrarlanan taarruz sonucunda Kılıçbayırı müttefiklerce ele geçirildi. 27 Nisan günü 64. Ve 33. Alay’lar ile takviye edilen 19.Tümen Komutanı Yarbay Mustafa Kemal tarafından yönetilen taarruz ile Kılıçbayırı, Kanlısırt ve Kırmızısırt ele geçirildi. 27/28 Nisan gecesi sabaha kadar devam eden Türk hücumları gemi bombardımanı altında başarıya ulaşamadı. 30 Nisan’a kadar yapılan karşılıklı hücumlar sonuçsuz kaldı. 1 Mayıs Türk Taarruzu 5.Ordu Komutanlığı tarafından takviye edilen kuvvetlerle birlikte sabah 05.00’te başlayan Türk taarruzunun merkezi Bombasırtı-Merkeztepe hattıydı. Akşama kadar süren taarruzlar ağır kayıplara rağmen sonuç getirmemiştir. Lakin iki tarafın mevzileri birbirine 5-10 m’ye kadar iyice yaklaşmıştır. 19 Mayıs Türk Gece Taarruzu 11 Mayıs’ta Arıburnu Cephesi’ne gelen Başkomutan Vekili Enver Paşa genel bir taarruz ile müttefiklerin yok edilmesini emretti. Plana göre, 19.Tümen müttefik kuvvetlerinin kuzey kanadına; 5.Tümen merkeze; 16.Tümen ise güney kanadına; İstanbul’dan gelecek olan yeni ve taze 2.Tümen ise vurucu kuvvet olarak Kanlısırt-Kırmızısırt cephesine taarruz edecekti. Uçaklarla yapılan hava keşifleri sonucu taarruz hakkında önceden bilgi alınmıştı. Gece 03.30’da başlayan taarruzda piyade ateşi ve makineli tüfek ateşi altında birlikler adeta eridi. Bandonun çaldığı marşlar eşliğinde hücumlar devam etti; fakat taarruz sabah 10.00’da durdurulduğunda siperler arasındaki alan şehit ve yaralılarla doluydu. Türk tarafınca 3.800’ü şehit olmak üzere zayiat yaklaşık 10.000 askerdi. 24 Mayıs günü iki taraf arasında kalan şehitlerin gömülmesi için bir günlük ateşkes yapıldı. Siperlerin bu derece birbirine yaklaşması lağım muharebelerinin ortaya çıkmasına neden oldu. Bu sistem yer altından karşı tarafın siperlerine doğru kazılan bir tünele ve sonunda patlatılmasıyla havaya uçurulmasına dayanıyordu. İlk lağım 14.Alay Cephesi’nde Türk askerleri tarafından kazıldı ve patlatıldı. Lağım muharebeleri savaşın sonuna kadar karşılıklı olarak devam etti. Bu cephede bundan sonraki süreçte 28 ve 29 Haziran’da küçük çaplı saldırılar gerçekleşse de etkili olamadılar. Temmuz ayı hem Seddülbahir hem de Arıburnu için muharebelerin yavaşladığı ve kilitlendiği bir dönem oldu. Ağustos ile birlikte Anafartalar’ı hedefleyen yeni bir taarruz planına karar verildi. ANAFARTALAR MUHAREBELERİ Haziran-Temmuz ayındaki taarruzların sonuçsuz kalmasıyla birlikte müttefiklerde tahliye ya da yeni kuvvetlerle güçlendirilmiş birliklerle yeni bir harekat düşüncesi hakim oldu. Yeni çıkarma noktaları konusunda farklı fikirler olsa da Hamilton Arıburnu-Anafartalar harekatında karar kılmıştır. Temmuz ayı başında Savaş Konseyi tarafından takviye 5 tümen asker ile birlikte Anafartalar harekatına karar verilmiştir. 6/7 Ağustos gecesi Anafartalar sahillerine çıkarak ve ilerleyerek Tekketepe hattını ele geçirmek; buradan Kocaçimen Tepe’ye ulaşmak; yine Arıburnu’ndan Conkbayırı-Kocaçimentepe hattını tutmak suretiyle kuzeyden gelen birliklerle birleşerek Boğaza inmek düşüncesi hakimdi. Kanlısırt Tespit Taarruzu 6 Ağustos günü saat 15.00’te Kanlısırt’ta çok şiddetli bir bombardıman ile başlayan taarruz üzerleri kalaslarla kapatılan 47.Alay siperlerini hedef aldı. Çöken siperlerin içindeki Türk askerlerinin çoğu şehit oldular. Saat 17.30’da topçu ateşi ile desteklenen taarruz ile Kanlısırt’taki Türk siperleri ele geçirilmişti. 19.00’da girişilen karşı hücum ile siperler geri alınmaya çalışılsa da başarılı olunamadı. Talep edilen takviye kuvvetlerle birlikte 23.00’te tekrar taarruza geçilse de Türk tarafınca sonuç alınamadı. 7 Ağustos sabahı saat 04.30’da Avustralyalılar tarafından yapılan Cesarettepe (Nek) taarruzu Türk siperlerinden açılan etkili ateş altında bertaraf edildi. Kuzey Grubu Komutanı Esat Paşa mutlak surette Kanlısırt siperlerinin geri alınmasını istiyordu. 8 Ağustos gecesi saat 05.00’te Kanlısırt’a taarruz edildi. İkinci hat siperlerinin bir kısmı geri alındı. Diğer siperler için tüm gün ve gece boyunca devam eden muharebelerden sonuç alınamadı.6-9 Ağustos tarihleri arasında yaşanan Kanlısırt muharebelerinde Türk birliklerinin zaiyatı 7.100; Avustralyalıların ise 1.700 askerdir. Anafartalar Muharebeleri Bu bölgeye çıkarılacak 11.İngiliz Tümen’i Anafartalar ovasındaki stratejik öneme sahip Tekketepe ve İsmailoğlutepe’yi ele geçirmek hedefini taşıyordu. Türk tarafınca bölge Yarbay Wilmer komutasındaki Anafartalar Müfrezesi tarafından savunulmaktaydı. Bu kuvvet Gelibolu Jandarma Taburu, Bursa Jandarma Taburu ve 31.Alay’ın 2.Taburu’ndan ibaretti. 5.Ordu’ya bağlı destek kuvveti olarak Saros Grubu adıyla 7. ve 12. Tümenler bulunuyordu. I.Anafartalar Muharebesi 6 Ağustos gecesi 11.İngiliz Tümeni saat 22.00’de Anafartalar Koyu’nun güneyindeki Küçük Kemikli mevkine hiç savunmayla karşılaşmadan çıkarma yaptı. Bu bölgede 1 mangalık Türk askerinin mühimmatları bitinceye kadar karşı koyduktan geri çekilmesiyle beraber Lalababa İngilizlerin eline geçti. Anafartalar Koyu’nun kuzeyindeki Büyük Kemikli Burnu’na çıkan İngilizleri Bursa Jandarma Taburu saat 03.00’e kadar tutmayı başardığı için ilerleme imkanı bulamadılar.7 Ağustos sabahı Softatepe’deki Türk birliğini geri atan İngilizler Karakoldağı’na doğru ilerlediler. Bursa Jandarma Taburu bu ilerleyiş üzerine doğuya doğru çekildi. Anafartalar Koyu güneydoğusundaki Mestantepe’yi ele geçirmek için ilerleyen İngilizleri buradaki 31.Alay’ın 2.Tabur’u karşılamıştır. İngilizleri oyalayan bu tabur akşama doğru İsmailoğlutepe’ye çekilmiştir. Liman Von Sanders’in emriyle, komutası Albay Ahmet Fevzi Bey’e ait olan “Saros Grubu” adıyla 7.ve 12.Tümenler Anafartalar istikametine hareket ettiler. 7 Ağustos günü bu tümenlerle birlikte, komutası Yarbay Wilmer’e ait olan Anafartalar Müfrezesi ve Conkbayırı-Kocaçimentepe’deki birliklerinin birleştirilmesiyle “Anafartalar Grubu” oluşturuldu. Sanders 8 Ağustos sabahı yeni bir taarruzun emrini verdi. Bu emir 12.Tümen’in yetişememesi ve birliklerin aşırı yorgun olması nedeniyle ertesi güne ertelendi. 8 Ağustos gecesi 22.00’de taarruzu erteleyen Fevzi Bey Anafartalar Grubu Komutanlığı’ndan alındı; yerine 19.Tümen Komutanı Albay Mustafa Kemal Bey atandı. Müttefik tarafında da yeni bir taarruz hazırlığı gündemdeydi. 12.Tümen 9 Ağustos sabahı taarruza geçti. 35.Alay Tekketepe istikametinde 11.İngiliz Tümeni’ni; İsmailoğlutepe’ye karşı ilerleyen birlikleri ise 34.Alay; Kireçtepe sırtlarına ilerleyen birlikleri 12.Tümen takviyesiyle beraber Gelibolu Jandarma Taburu’na bağlı 2 bölük durdurmuştur. Damakçılık Bayırı yönüne taarruza kalkacak olan 7.Tümen’in görevi Kocaçimentepe’ye doğru ilerlemek isteyen Avustralya birliklerine karşı buradaki Türk kuvvetlerini emniyete alarak; Anafartalar’dan ve Arıburnu’ndan gelen İngiliz birliklerinin birleşmelerini engellemekti. Gün ışımadan Damakçılık Bayırı yönüne yapılan Türk taarruzu makineli tüfekle donatılmış Avustralyalılar karşısında ağır kayıplarla sonuçlandı. Muharebeler sona erdiğinde Anafartalar ovasını çevreleyen hakim tepeler Türklerin elindeydi. 25.000 kişilik müttefik kuvvetleri ise sahilde yavaş ilerledikleri için zaman kaybettiler ve harekat sonuçsuz kaldı. CONKBAYIRI General Godley emrindeki 20.000 kişilik kuvvetin hedefi Arıburnu kuzeyindeki dereler vadisinden ilerleyerek Kocaçimen-Conkbayırı hattını ele geçirmekti. 6 Ağustos gecesi saat 22.00’de harekete geçen İngilizler Halit-Rıza Tepesi, Keskintepe, Pilavtepe ve Yaylatepe’deki Türk mevzilerine taarruz ettiler. Halit-Rıza Tepesi 14.Alay’ın 2.Taburu’na bağlı birlikler tarafından tutulmaktaydı. Bu esnada Kanlısırt bölgesine ağırlık verildiği için Ağıldere bölgesi zayıf bırakılmıştı. Ağıldere’de gelişen İngiliz taarruzunun ilk önemini kavrayan 19.Tümen Komutanı Mustafa Kemal olmuştur.19.Tümen cephesi 6 Ağustos akşamı yoğun ateşten dolayı kritik bir durumdaydı. Ağıldere’den ilerleyen müttefik kuvvetleri Şahinsırtı üzerinden Conkbayırı’nı hedefliyorlardı. Buranın düşmesi Arıburnu Cephesi’nin de düşmesi anlamına geliyordu. Mustafa Kemal takviye olarak gönderilen 5.Tümen’e bağlı 14.Alay’ın 1.Tabur’nu Conkbayırı’na sevk etti. Yine 19.Tümen’e bağlı 72.Alay’ın 1.Taburu’ndan iki bölüğü de Şahinsırtı’na yönlendirdi. Bu kuvvetler 9.Tümen bölgeye yetişene kadar müttefikleri olabildiğince durdurmayı başarmışlardır. 7 Ağustos sabahı 9.Tümen Komutanı Albay Kannengiesser Conkbayırı’na gelerek sağlam bir cephe hattı meydana getirdi. Saat 08.00’de Şahinsırtı’ndan ilerlemek isteyen Yeni Zelanda birlikleri durdurulmuş; bu sırada Albay Kannengiesser vurularak yaralanmış, yerine 4.Tümen Komutanı Yarbay Cemil Bey getirilmiştir. 8 Ağustos sabahı saat 03.30’da Yeni Zelandalılar Şahinsırtı üzerinden Conkbayırı’na baskın şeklinde taarruz ettiler ve Conkbayırı’nın batı yamaçlarını ele geçirdiler. Bu durum bölgede etkili topçu ateşinden korunmak için askerlerin geriye çekilmesi ve siperlerde sadece gözcülerin ve makineli tüfeklerin kalmasından kaynaklanmıştır. 64.Alay’ın yaptığı karşı taarruz ile de ele geçirilen siperler geri alınamamıştır. Böylece 8 Ağustos’ta öğle vaktinde Yeni Zelandalılar ve Türk birlikleri arasındaki mesafe zirve noktası boş olmak üzere 25-30 m’ye düşmüş olup; karşı karşıyadır. Aynı gün bu bölgedeki Türk birlikleri Albay Fevzi Bey komutasında Anafartalar Grubu’na bağlanmıştır. 9 Ağustos sabahı İngilizlerin Conkbayırı-Besimtepe-Kocaçimentepe hattı üzerinde başlattıkları taarruzda Besimtepe Hint Tugayı’na bağlı Nepalli Gurka birliğinin eline geçmiştir. Abdurrahman Bayırı üzerinde mevzilenen Türk topçu bataryası ağır zayiat verdirerek tepeyi Gurka’lardan almayı başarmıştır.9 Ağustos akşamı Kocaçimen-Besimtepe-Conkbayırı hattı Türk birliklerinin elindedir. 10 Ağustos 1915 Conkbayırı Süngü Hücumu Anafartalar Grubu Komutanı Mustafa Kemal, 10 Ağustos sabahı gün doğarken yapmayı planladığı taarruzu 23.,28. ve 41. Alay’lara yaptıracaktı. Yeterli kuvvetlerle yapılacak hücumlarla Conkbayırı’nın ele geçirilmesi mümkündü. Mustafa Kemal, emri altındaki komutanların haklı itirazlarına, askerin yorgunluğuna, takviye olarak gelmekte olan bir alayın yetişmemiş olmasına rağmen baskın tarzında bir süngü hücumuna karar verdi. 10 Ağustos günü sabah saat 04.30’da hücuma kalkacak askerlerin önüne geçerek onlara hitap etti; “Askerler! Karşımızdakileri mağlup edeceğimize hiç şüphe yoktur. Fakat siz acele etmeyin. Evvela ben ileri gideyim. Siz benim kırbacımla işaret verdiğim zaman hep birden atılırsınız.”  İşaretle birlikte aniden gelişen taarruzla İngilizlerin ilk hat siperlerinde hücum başarıya ulaştı. Yine Kocaçimen-Abdurrahman Bayırı sırtlarında Avustralya ve Hint Tugayları geri atılmıştır. Sadece İngilizlerin elinde Şahinsırtı kalmıştır. Müttefiklerin yoğun gemi ve kara topçularının ateşi altında gerçekleşen bu hücum ile hakim tepeler hattı Türk birliklerinin kontrolüne girmiştir. Kireçtepe Muharebeleri (15-16 Ağustos 1915) 15 Ağustos’ta donanma gemilerinin desteğiyle hücuma kalkan İngilizleri Gelibolu Jandarma Taburu karşılamıştır. Başlangıçta üstün kuvvetler karşısında gerileyen tabur takviye kuvvetlerle birlikte İngilizlerin eline geçen Aslantepe’yi almayı başardı. Bu noktada göğüs göğse süngü muharebelerinde tepe birkaç defa el değiştirdi.  Sonunda tepe Türklerin elinde kaldı ve İngilizler geri çekilmek zorunda kaldılar. II.Anafartalar Muharebesi (21 Ağustos 1915) İngilizler Anafartalarda bulunan birliklere takviye olarak Seddülbahir’den gelen askerlerle birlikte 30.000 kişilik bir taarruz kuvveti oluşturdular. Tüm cepheyi hedefleyen taarruzda İsmailoğlutepe ve Bombatepe’nin ele geçirilmesi planlanmıştır. Muharebe 21 Ağustos günü saat 14.30’da yoğun bir topçu bombardımanı ile başladı. 22 Ağustos sabahı İngilizler Yusufçuktepe ve Kayacıkağılı bölgesinde bir miktar ilerleme kaydetmekten başka bir sonuç alamadılar. Bu muharebe İngilizlerin en fazla asker kullanarak en geniş cephe hattında yaptıkları taarruzlarda en ağır zayiatlı muharebe olmuştur. Bombatepe Muharebesi (27 Ağustos 1915) Geniş çaplı son taarruz olan bu muharebede hedef Bombatepe’yi ele geçirmekti. 27 Ağustos günü öğle vakti yoğun bombardıman ile başlayan muharebede Bombatepe’nin güneye bakan yamaçları İngilizlerin eline geçti. 28 Ağustos sabahına kadar süren muharebeler zamanında takviye edilen Türk birlikleri tarafından durduruldu.   Bu muharebe sonrasında bölgedeki çarpışmalar siper muharebelerine dönmüştür. Anafartalar tam bir ay boyunca sıcak muharebelerin yaşandığı bir bölge olmuştur. TAHLİYE İtilaf devletlerince başlatılan “Gelibolu Harekatı” kara ve deniz gücünün işbirliğine rağmen Türk savunması karşısında başarıya ulaşamamıştır. Ekim 1915’te Gelibolu’ya gelen General Monro, tahliye yönünde bir rapor hazırlayıp İngiliz Hükümeti’ne sunacaktır. Gelibolu’nun tamamen tahliye edilmesi olumsuz sonuçlar yaratacağı için 20-21 Aralık’ta Anafartalar ve Arıburnu Cephelerinin; 8-9 Ocak gecesi de Seddülbahir’in tahliye edilmesine karar verildi.
18 Mart Çanakkale Destanının Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından hazırlanan yazı dizisi…

1. Dünya Savaşına Sürüklenen Süreç

18. yy’da Fransız İhtilali ile düşünce alanında, Sanayi Devrimi ile ekonomik alanda gerçekleşen yenilikçi hareketler ve sosyal dalgalanma 19.yy’da Avrupa haritasında değişimlere yol açtı. Milliyetçilik kavramı geliştikçe çok uluslu imparatorlukların sonu gelmeye başladı, ekonomik yönden ise sanayi devrimini gerçekleştiren ülkeler hammadde ve pazar arayışına girdi.

Batırılan Fransız Savaş Gemisi Bouvet

Avrupa coğrafyasında siyasi birliğini 19. yy’ın sonuna doğru tamamlayan Almanya ve İtalya derhal Avrupa’daki ekonomik yarışa katıldı. Almanya sanayi devrimini hızla tamamlayarak hammadde-Pazar yahut diğer bir deyişle “sömürge” arayışına girdi. Almanya’nın dış siyasetinin belirleyicisi Bismark’ın sürdürdüğü dengeli Avrupa Uyumu politikası terkedildi. Bismark ülkesini “Şark Meselesi” denilen Osmanlı’nın paylaşılması rekabetinden uzak tutmaya çalışmıştı lakin II. Wilhelm ile dünya siyasetine bakışı değişen Almanya Osmanlı topraklarını bir hammadde kaynağı ve Pazar olarak görmeye başladı. Avrupa Sanayisinde İngiltere ile yarışır duruma gelen Almanya kara ordusu bakımından da oldukça güçlendi. Almanya, denizcilikte de İngilizlere ciddi tehdit oluşturmaya başladı. 20.yya girildiğinde Avrupa’nın siyasi ve stratejik manzarası İngiliz-Alman deniz silahlanma yarışının gölgesinde şekilleniyordu. Bu süreç Avrupa’yı silahlanmaya ve kutuplaşmaya itti. Bu kutuplaşmada Almanya, Avusturya-Macaristan İmparatorluğunu yanına çekerken İngiltere, Fransa ile yakınlaştı.

Osmanlı Devleti 1700’lü yıllardan itibaren duraklama ve akabinde çöküş dönemine girmişti. Avrupa’daki gelişmelere kayıtsız kalarak çağı yakalayamayan Osmanlı, savaşlardaki başarısızlık, toprak kayıpları ve bunların beraberinde getirdiği ekonomik sıkıntılar ile gücünü ve itibarını kaybetmişti. Dönemin “hasta adam”ı olarak nitelendirilen Osmanlı Devleti’nin geniş toprakları Avrupa’nın sömürge arayışındaki devletlerinin iştahını kabartıyordu.

Batırılan İngiliz Savaş Gemisi Irresistible

İtalya çabuk davranıp (bölgedeki İtalyanların can güvenliğinin tehlikede olduğu bahanesi ile) 1911’de Trablusgarp’ı isteyerek Osmanlı’ya savaş açtı. Devlet karadan irtibatı olmayan bölgeye asker gönderememiş, gizlice Trablus’a geçerek halkı örgütleyen subaylar aracılığı ile İtalyanlarla mücadele etmek durumunda kalmıştı. Bu esnada Rus ve İngiliz kışkırtmaları ile Balkanlarda yeni bir savaş tehdidi doğmuştu. İki cephede birden savaşacak gücü olmayan Osmanlı, İtalya’nın isteğine boyun eğerek Afrika’daki son toprağını kaybetti.

Yunanistan, Bulgaristan, Karadağ ve Sırbistan’ın birleşerek Osmanlı’ya saldırması sonucu I. Balkan Savaşı’nda Osmanlı Edirne ve Kırklareli’yi kaybetmiş, Bulgar orduları Çatalca önlerine kadar gelmişti. Balkan Devletlerinin Osmanlı’dan kopardıkları toprakların paylaşımından memnun kalmayınca aralarında çıkan II. Balkan Savaşı’nda Osmanlı Devleti bir oldu-bitti ile Edirne, Kırklareli ve Dimetoka’yı geri almıştı. Lakin içerde ve dışarda saygınlığını iyice yitiren Osmanlı’nın bu savaşlarda gösterdiği zayıflık Avrupalı devletlerin “hasta adam”a bakışını değiştirmiş, denge politikaları ile hayatta kalmaya çalışan hastanın vadesinin erdiğine karar verilmiş, Osmanlı Devletinin geniş topraklarının nasıl paylaşılacağı sorunu ortaya çıkmıştı.

Avrupalı Devletlerin Osmanlı toprakları üzerinde tasarruf planları şu şekildeydi: İngiltere, Basra Körfezi’ni, Şattülarap’ı sömürgesi Hindistan’ın bir parçası olarak görüyor, Hint yolunun güvenliği için Süveyş Kanalı ve Filistin’i istiyordu. Rusya’nın milli amacı ‘sıcak denizlere inmek’ ise ancak Boğazlara sahip olarak veya Doğu Anadolu’yu alarak İskenderun Körfezi’ne inmek yoluyla olurdu. Boğazlara sahip olma rüyası Rusya’nın bu savaşa girmesinin en büyük motivasyon kaynağı idi.  Fransa’nın Lübnan, Suriye ve Adana bölgesinde gözü vardı. Almanya ‘Doğuya Doğru’ yayılma politikası ile Hint Denizine kadar ulaşmayı ve İngiltere’nin sömürge yollarına engel olmayı hayal ediyordu. Avusturya-Macaristan’ın gözü Balkanlarda idi, Balkanlardaki Slav Birliğine engel olmak ve bölgedeki Rus nüfuzunu kırmak amacındaydı. İtalya, Trablus’u ele geçirmişti, şimdi gözü Ege bölgesi ile Antalya’da idi.

İki kıtayı (Asya ve Avrupa) birbirine bağlayan, Süveyş ve Cebelitarık Boğazları ile de Atlas ve Hint Okyanusu’na bağlantısı olan Boğazlar, devrin siyasi ve ekonomik çekişmelerinin düğüm noktası idi. Stratejik değeri dolayısıyla Boğazların sömürgecilik yarışı ve sömürge yolları açısından önemi büyüktü. Coğrafi yakınlığı ve ulusal politikası ile Rusya başta tüm Avrupa Devletleri için Boğazlara ‘kimin egemen olacağı’ ( Napolyon’un deyişiyle ‘İstanbul’a sahip olan Dünya’ya sahip olur!’ ) çözülmesi gereken büyük bir sorundu. Boğazların güçlü bir devletin hakimiyeti altına girmesi, eğer bu devlet kendileri değilse, hiçbirinin işine gelmiyordu.

Brealau - Hafif Kruvazör ( Sonradan Adı Midilli Olacak )

Savaşın Başlaması

Anlaşmazlıklar masa başında çözülemeyince artan siyasi gerginlikte silahlanan Avrupa’da savaşın parlamasına bir kıvılcım yetecekti. 28 Haziran 1914’te Avusturya-Macaristan Veliahtı Arşidük Franz Ferdinand bir Sırp tarafından öldürülünce I. Dünya Savaşı’nın kıvılcımı parlamış oldu. 28 Temmuz’da Avusturya-Macaristan Sırbistan’a savaş ilan etti ve kutuplaşmış Avrupa’da bloklar arası savaş ilanları başladı.

Osmanlı Devleti bu savaş ilanlarını izleyip durumun lehine dönmesi durumunda bir karar verip hareket etmek istiyordu. Eski dost İngilizler Osmanlı’nın toprak bütünlüğünü korumaktan vazgeçmiş görünüyordu. Ruslar da Osmanlı ile bir ittifaka sıcak bakmıyordu. Fransa İngiltere’nin dümen suyunda hareket ediyordu. Her ne kadar Avusturya-Macaristan eski bir düşman olsa da müttefiki Almanya’nın gücü göz boyuyordu ve Almanların Rusya’yı ve Fransızları yenebileceğine kesin gözüyle bakılıyordu. Osmanlı geleneksel müttefiklerinin kapısını çaldı ama elleri boş döndü. Osmanlı Devleti’nin anlaşma ve müttefik arama çabalarına kayıtsız kalan İngilizler Osmanlı’nın tarafsız kalması durumunda Boğazlardan yararlanabileceğini düşünüyordu. Lakin Osmanlı Devletinin böyle bir tarafsızlık karşılığında Ege Adalarının kendisine geri verilmesi, Mısır sorununun çözümü ve hatta kapitülasyonların kaldırılması gibi isteklerine sıcak bakmayınca, İngiltere, Osmanlı’yı Almanya ile bir antlaşmaya itti. 2 Ağustos 1914’te Almanya ve Osmanlı arasında gizli bir antlaşma imzalandı. Bu antlaşmaya göre Almanya Rusya ile savaşa girerse Osmanlı Devleti de Almanya’nın yanında yer alacak, Osmanlı devleti bir saldırıya uğrarsa Almanya silahlı yardımda bulunacak ve Alman ıslah heyeti Osmanlı ordusunun sevk ve idaresinde etkili olacaktı.

31 Temmuz 1914’te Boğazlara kısmi seferberlik emri verilmişti.

Esat Paşa, Liman Von Sanders ve subaylarımız Bigalı Kalesinde

Almanya ve Osmanlı Devleti arasındaki antlaşmayı takiben Harbiye Nezareti 2 Ağustos günü, (‘Seferberliğin birinci günü 3 Ağustos 1914 günüdür.’) Genel seferberlik ilan etti.

Bu esnada İngiltere, Osmanlı Devleti’nin İngiltere’ye sipariş ettiği ve yapımı tamamlandıktan sonra teslimi bilerek geciktirilen Sultan Osman ve Reşadiye muharebe gemilerine el koydu, adları Agincourt ve Erin olarak değiştirildi. İngiliz Deniz Bakanı Churchill, tarafsızlığını sağlayamadığı Osmanlı Devletinin donanmasının savaş kapıya dayanmışken iki adet dretnota sahip olmasına izin veremezdi.

Türk-Alman antlaşmasının imzalanmasının ardından Alman Genelkurmayı; Akdeniz’de, Avusturya-Macaristan ve İtalya donanmasının kendilerine katılmasını bekleyen, Goeben ve Breslau’ya İtalya’nın tarafsızlığını ilan etmesi ve Avusturya’nın katılımdan vazgeçmesi üzerine, İstanbul’a gitmesi emrini verdi. 10 Ağustos’ta söz konusu gemiler boğazlardan içeri alındı. İngiltere’nin tarafsızlık antlaşması gereği Goeben ve Breslau’nun silahsızlandırılması yahut Türk karasularından çıkarılmasını istemesi üzerine Osmanlı, bu savaş gemilerini satın aldığını bildirdi. Goeben muharebe kruvazörüne Yavuz Sultan Selim, Breslau hafif kruvazörüne Midilli adları verildi. Goeben’i komuta eden Amiral Souchon 18 Ağustos’ta Osmanlı donanmasının başına getirildi. Ve her Osmanlı gemisinde bir Alman subay görevlendirdi.

Çıkarma Sırasında Müttefikler Tarafından Ağır Bombardumana Tutulan Seddülbahir Kalesi

Başkomutanlık emriyle 4 Ağustos’tan itibaren Boğazlar kısmen kapatılarak boğazda mayın hatları oluşturulmaya başlandı. İlk hat 4 Ağustos’ta kurulmuştu toplam 39 mayından oluşuyordu. Son hat 8 Mart 1915 Erenköy Koyuna Nusrat tarafından döşenecekti, bu süre zarfında Boğaz’a 11 hat şeklinde toplam 403 mayın döşenmiş olacaktı. Oluşturulan bu hatlarda ticaret gemileri için geçitler bırakılacaktı. Tüm ticaret gemileri içeri alınmakla birlikte, bu gemilerin Boğazlardan çıkışı İstanbul Liman Reisliği tarafından kontrol altında tutulacaktı. 9. Tümen Komutanı Kurmay Albay Cevat (Çobanlı) Boğaz’ın savunmasından sorumlu olan Müstahkem Mevkii Komutanlığına atanarak 10 Ağustos’ta göreve başladı.

8 Ağustos tarihinde Sultan Mehmed Reşad iradesi ile 1 Kasım’dan itibaren geçerli olmak üzere kapitülasyonlar kaldırıldı.

Boğazı ablukaya alan İngiliz donanması, Limni adasındaki Mondros Limanının Yunanlılar tarafından boşaltılması ile burayı üs olarak kullanmaya başladı.

Uzun süredir Osmanlı donanmasında görev yapan Amiral Limpus başkanlığındaki İngiliz Islah Heyetinin görevine son verildi. Yerine Almanya’dan gelen Amiral Usedom ve Amiral Merten’in içinde olduğu 300’e yakın subay ve erden oluşan Alman heyeti görevlendirildi. Amiral Merten’in idaresindeki 160 kadar personel Çanakkale’ye gelip tabyalarda görevlendirilerek buralardaki Türk askerinin eğitimine başlandı. Alman heyetinin gönderiliş amacı: Almanya’nın bu tarihe kadar elde ettiği ekonomik faaliyetleri korumak, geleceğe yönelik Alman milli faaliyetlerinin gerçekleşmesini sağlayacak müesseseleri kurmak ve bunları güçlendirmek, bunların kısa sürede başarılması için de askeri müessese ve otoritelerden azami ölçüde istifade etmekti. Alman silah sanayisi bir süredir Osmanlı ordusunun en önemli tedarikçisiydi.

26 Eylül günü Boğaz dışına keşfe çıkan Akhisar torpidobotu Bozcaada civarında bir İngiliz muhribi tarafından durdurularak, bundan böyle boğazdan çıkacak Türk savaş gemilerinin ateşle karşılanacağı konusunda uyarılınca Müstahkem Mevkii Komutanlığı Başkomutanlığa 27 Eylül’ den itibaren Boğazları tüm deniz ulaşımına kapatacağını bildirdi.

V. Mehmet Sultan Reşat

Osmanlı Devleti’nin Savaşa Girişi

29 Ekim’de Amiral Souchon, komutasındaki Türk donanması ile Karadeniz’e açılarak birkaç Rus gemisini batırıp, Karadeniz kıyısındaki bazı Rus limanlarını da bombaladı. Bunun üzerine Ruslar savaş ilan etmeyi bile beklemeden 1 Kasım’da sınırı geçerek Pasin ve Eleşkirt yönünde ilerlemeye başladı. 2 Kasım’da Rusya Osmanlı Devletine resmen savaş ilan etti.

İngilizler, yol arkadaşlarını takiben hızla tepki gösterdi. Goeben ve Breslau’nun ardından Boğazı ablukaya alan İngiliz filosuna Fransız savaş gemilerinin de katılımıyla Çanakkale Boğazı önündeki Birleşik Filonun gemi sayısı giderek artmıştı. 3 Kasım 1914’te Fransız ve İngiliz savaş gemileri boğaz girişindeki tabyalarımıza ateş açtı. Kısa süren bombardımana Türk topçusunun ateş etkisi dışında kaldıkları için cevap verilemedi. Seddülbahir Kalesinin cephaneliğinin isabet alıp havaya uçmasıyla Çanakkale Muharebelerinin ilk şehitleri verilmiş oldu.

3 Kasım saldırısından sonra Gelibolu yarımadasında yoğun bir tahkimat başlatıldı. 4 Kasım’da Gelibolu yarımadası ile Anadolu yakasının savunması 3. Kolordu’ya verildi.

5 Kasım’da İngiltere ve Fransa Osmanlı Devleti’ne savaş açtı. 9 Kasım’da İngiltere Başbakanı Asquith “Osmanlı İmparatorluğu intihar etmiştir ve kendi mezarını kendi elleriyle kazmıştır.” diyerek Osmanlı’nın savaşa katılımına bakış açısını ortaya koymuştu.

9 Kasım’da Sofya’da ateşemiliter olarak görev yapan Yarbay Mustafa Kemal Bey, Enver Paşa’dan “Silah arkadaşları cephelerde savaşırken kendisinin Sofya’da bulunmasını kabullenemediğini ve cephelerin herhangi bir yerinde rütbesine uygun bir görev verilmesini” istedi.

11 Kasım’da Osmanlı Devleti İtilaf Devletlerine savaş açtığını bildirdi, 14 Kasım’da ise Halife, Cihad-ı Ekber ilan ederek Müslümanları Hristiyanlara karşı savaşa çağırdı.

Nusrat Mayın Gemimiz

Amiral Souchon’un yüzen bir batarya olarak kullanılmak üzere Çanakkale’ye gönderdiği Mesudiye zırhlısı Sarısığlar Koyunda demirlemişti. Gövdesindeki bazı toplar sökülerek kıyıya konuşlanan gemi 13 Aralık 1914’te mayın hatlarının altından geçerek Boğaza girmeyi başaran B-11 İngiliz denizaltısı tarafından batırıldı. Gemiden çıkarılan toplar ise Baykuş (Mesudiye) Bataryasında kullanıldı.

İngiltere’de Osmanlı’ya yapılacak harekatın nerde ve nasıl olacağı konusunda farklı görüşler vardı: Boğazı donanma zoruyla geçmek, Yunanistan ile anlaşıp Selanik’ten bir orduyla İstanbul’u istila etmek, İskenderun’a asker çıkarmak gibi. İngiliz Deniz Bakanı Churchill Boğazların Donanma yoluyla zorlanması konusunda ısrarcıydı. Boğazların ele geçirilmesinde amaç: Verimli Hilal’e ( Kabaca Güneydoğu Anadolu’nun hilalin bir ucunu teşkil ettiği şekilde Fırat ve Dicle arası (Mezopotamya), Basra Körfezi ve çevresi ile Nil vadisinin hilalin diğer ucunu oluşturduğu verimli topraklara sahip, medeniyetin beşiği diye de bilinen bölge) hakim olmak, İngilizler için sömürgesi Hindistan yolunu emniyete almak, Boğazlara Ruslardan önce hakim olmak ve gerekirse bu yolla Ruslara yardım göndermekti.

Ocak 1915’e gelindiğinde Ruslar Kafkaslardaki Türk baskısının hafiflemesi açısından Türklere karşı yeni bir cephe açılıp açılamayacağını sorarak İngiltere’den yardım istedi.  Rusya’nın bu yardım isteği İngilizlerin, Ruslara söz verilen bölgede, harekata başlamasına olanak tanıyarak; Çanakkale cephesinin açılmasının gerekçesini oluşturmuş oldu.

Çanakkale Cephesi Açılıyor…

13 Ocak’ta İngiliz savaş konseyinde Çanakkale Harekatı kabul edilmişti. Harekat başarıya ulaşırsa Rusya’ya ihtiyaç duyduğu silah, cephane ve mali yardım ulaştırılabilir karşılığında Rusya’nın insan gücü ile buğday ve yem depolarından yararlanılabilirdi. Bunun yanında Mısır sorunu ortadan kalkacak, Boğazlar ele geçirilince Osmanlı Devleti savaştan çekilmek zorunda kalacak, Balkan devletleri İtilaf devletlerinin yanına çekilecek ve Avusturya-Macaristan güneydoğusundan sıkıştırılmış olacaktı. Ayrıca her ne kadar Boğazlar Ruslara söz verildiyse de İngiltere Ruslardan önce İstanbul’a yerleşmek istiyordu. Plan önce Fransa sonra Rusya ile paylaşılarak destek istendi. Fransa harekata katılacağını bildirdi, Rusya katılamayacağını.

Harekatın 19 Şubat’ta gerçekleşmesi kararı alındı. Limni adasını üs olarak kullanan müttefikler Bozcaada ve Gökçeada’yı işgal etti. İngiliz ve Fransız savaş gemileri, denizaltı gemileri, bir uçak ana gemisi, mayın tarama gemileri ve nakliye gemilerinden oluşan Birleşik Filo Mondros Limanı’na demirledi. Majestic, Canopus gibi miadını doldurmuş, Kuzey Denizinde Alman savaş gemilerinin karşısında pek işe yaramayacak, görevden alınması planlanan gemiler için Türk tabyalarına yapılacak saldırı uygun görülmüştü. Bunun yanında o dönemde denizde bulunan en güçlü savaş gemisi 1913 yapımı Queen Elizabeth’in son silah ve kalibrasyon testlerini Çanakkale Tabyalarında gerçekleştirmesi önerilmişti.

19 Şubat Saldırısı sabah saatlerinde başladı, Kumkale, Orhaniye ile Seddülbahir ve Ertuğrul tabyaları hedef alındı. Uzun menzilden gerçekleştirilen bombardımana Orhaniye ve Ertuğrul tabyaları karşılık verebildi. Diğer tabyalardaki topların menzili yetmediğinden cevap verilemedi. Akşam 17.30 gibi filo geri çağrıldı. Bu süreçte Donanmanın Boğaz’ı yalnız başına geçip geçemeyeceği tartışılıyordu. İngiliz Savaş Bakanı Lord Kitchener kara birliğinin kullanılması için öncelikle donanmanın başarılı olması taraftarıydı. Birleşik Filo Komutanı Amiral Carden’in etkili atış sağlayabilmek için yarımadanın güney ucuna asker çıkarılarak Alçıtepe’nin ele geçirilip bir gözetleme noktası olarak kullanılması konusundaki görüşünü reddediyordu. Hava şartları 25 Şubat’a kadar yeni bir harekete müsaade vermedi.

25 Şubat’ta ki harekatta Orhaniye, Kumkale, Ertuğrul ve Seddülbahir tabyaları bombardıman edildi. Agamemnon zırhlısı birkaç kez isabet aldı. Bombardımanda tabyalarımız 83 mermi ile karşılık verdi, Ertuğrul yedi isabet sağlayabildi lakin akşama doğru boğaz girişindeki tabyalarımız susturulmuştu, Seddülbahir yıkıntı haldeydi, Kumkale çok hasar almıştı, Orhaniye ve Ertuğrul susturulmuştu, yangınlar devam ediyordu. Boğaz ağzındaki bu dört tabya tahrip olunca, sıra Boğaz içindeki tabya ve bataryalara gelecekti.

5 Mart’tan itibaren Birleşik Filo Boğazdaki Merkez tahkimatı bombardımana başladı. Kabatepe açıklarından gerçekleştirilen uzun menzilli atışlarda atış gözetimi için uçaklar kullanılıyordu, Bu gün atış gözetimi yapan uçaklardan biri arızalanıp düştü, diğerinin de pilotu açılan piyade ateşiyle yaralanıp iniş yapınca atışların kontrolü Boğaz içine giren gemilere kaldı. Boğaz’ın içine doğru girerek bombardıman yapan yahut bombardıman eden gemilerin ateşlerinin atış gözetimini yapan gemiler Türk bataryalarının menziline girmiş oluyordu. Boğazın en dar bölgesine başlanan harekat süreci yavaş ilerliyor boğazın iki yanındaki bataryaların yeri kesin keşfedilmedikçe uzaktan bombardıman sonuç vermiyordu. Alçıtepe’nin ele geçirilerek bir ateş kontrol noktası olarak kullanılması tekrar gündeme geldi. Lord Kitchener kesin bir ifadeyle Birleşik Filonun Kara kuvvetlerinden yardım almaksızın Boğaz’ı geçeceğini bildirdi.

Bombardımanlar esnasında Türkler Birleşik Filonun Erenköy Koyunda manevralar yaptığını gözlemlemişti. Bunun üzerine 8 Mart sabahı Nusrat mayın gemisi gizlice Erenköy Koyunda, kıyıya paralel 26 mayından oluşan 11. Mayın hattımızı oluşturdu. Bu mayın hattı 18 Mart’ta kader değiştirici bir rol oynayacaktı.

10 Mart’ta İngiltere’de Savaş Konseyinde 29. İngiliz Piyade Tümeninin Çanakkale’ye sevkine karar verildi. Ancak Donanma Marmara’ya geçmeden Kara Kuvvetleri Gelibolu’ya asker çıkarmayacaktı. Birleşik Filo Çanakkale’de harekatta bulunurken Rus Filosu da Karadeniz Boğazı’nda (İstanbul Boğazı) gösteri taarruzlarıyla yetinecek, Müttefikler Marmara’ya girince Ruslar ciddi taarruzlarına başlayacaktı. İstanbul’a yapılacak çıkartma Rus Filosu ile Birleşik Filo tarafından, Marmara’daki Türk Deniz Kuvvetleri müşterek harekatla yok edildikten sonra, beraber gerçekleştirilecekti. Böylece İngiliz Deniz Tümeni, 29. İngiliz Piyade Tümeni, Mısır’da hazır bulunan Avustralya Birlikleri, Fransız Tümeni ve Rusların İstanbul’a girmek için hazır bulundurduğu kolordu ile toplam 130.000 kişilik kuvvet ile Çanakkale bölgesi ve İstanbul’daki Türk Birliklerinin karşısına çıkılmış olunacaktı. 11 Mart’ta İngilizler General Sir Ian Hamilton’u Akdeniz Seferi Kuvvetleri Komutanlığına atadı. Ayrıca İngiltere ve Fransa, Rusya’ya gizli olarak, Rusya’nın savaşı sağlam bir neticeye ulaştırması şartıyla, İstanbul’un kendisine bir zafer hediyesi olarak takdim edileceğini vaat etti. Askold adlı Rus kruvazörü de Rusya’yı temsilen Birleşik Filo’ya katıldı.

16 Mart’ta Müttefik Filo’nun Komutanı Amiral Carden, sağlık sorunlarını gerekçe göstererek görevinden istifa etti yerine yardımcısı Amiral de Robeck getirildi. Amiral de Robeck, görevi kabul ederken Churchill’e harekatın uygulanabilir olduğunu ve görevi kıvançla kabul ettiğini bildiriyordu.

18 Mart

Her ne kadar 18 Mart Deniz Muharebesi olarak anılsa da aslında bugün taraflardan yalnızca biri deniz kuvvetiydi. Cevat Paşa Komutasındaki Çanakkale Boğazı ve çevresinin savunmasından sorumlu Müstahkem Mevkiinin emrindeki kuvvetler 2. Ağır Topçu Tugayı ile Erenköy Ağır Topçu Bölge Komutanlığı ve 9. İle 11. Piyade Tümenleri olup, 3. Kolordu kuruluşunda yer alsa da Eceabat’ta genel ihtiyatta bulunan Kurmay Yarbay Mustafa Kemal komutasındaki 19. Tümen’e de emir verme yetkisindeydi. Komutanlığın en güçlü topları 16.900 ve 14800 metre menzilli olan 355/35 ve 240/35’lik toplardı. Bunlardan da altı tane 355/35 (2 tanesi Anadolu Hamidiye, 2 tanesi Çimenlik ve 2 tanesi Rumeli Hamidiye’de olmak üzere) ve 17 tane 240/35 vardı. Diğerleri yirmi ikilikti ve menzilleri 7.000-8.000 metre idi.

Birleşik Filo ise en genci 1913 yapımı Queen Elizabeth ile yaşları 8-20 arası değişen erken dretnot gemilerden, toplam 3 tümenden, oluşuyordu. Amiral de Robeck’in bizzat komuta ettiği 1. Tümen, Queen Elizabeth, Agamemnon, Lord Nelson muharabe gemileri ile Inflexible muharebe kruvazörü gibi filonun en güçlü gemilerinden oluşturulmuştu. 2. Tümen’ de 8 İngiliz gemisi mevcuttu; Ocean, Irresistible, Albion, Vengeance, Swiftsure, Majestic, Canopus, Cornwallis. 3. Tümen ise Suffren, Bouvet, Gaulois, Charlemagne Fransız gemileri ile, Triumph ve Prince George İngiliz gemilerinden kurulmuştu.

Harekat Planında Çanakkale ve Kilitbahir’deki merkez tabyalar ile mayın bölgesini koruyan bataryalar ve seyyar topların susturulması amaçlanmıştı. 1. Tümendeki İngiliz gemileri Merkez Tabyaları (Anadolu Hamidiye, Çimenlik, Rumeli Mecidiye, Rumeli Hamidiye ve Namazgah Tabyaları) susturacak, ardından 3. Tümendeki Fransız gemileri bu hattı takiple orta bölümdeki tabyaları (Rumeli Mesudiye, Yıldız ile Dardanos ve Akyar/Cevat Paşa) ateşle baskı altında tutarken ilk hattaki gemiler merkez tabyalara egemen olmaya başlayınca Fransızlar, bunları geçerek merkez tabyalara kapanacak ve yok edecekti. Türk seyyar topları yüzünden gemiler demir almayacak, akıntıya karşı yavaş yavaş ilerleyecekti. Daha sonra gelecek 2. Tümendeki İngiliz gemileri, Fransızları rahatlatacak, yoğun ve sürekli ateş aralıksız devam edecekti. Ana tabyalar ile hafif bataryalar kontrol altına alındıktan sonra Canopus ve Cornwallis desteğiyle mayın tarama gemileri Kepez burnunu geçerek Sarısığlar koyuna kadar bölgeyi mayınlardan temizleyerek muharebe gemilerinin Boğaz’ın en dar bölümüne girmesine yol açacaktı. Atış kontrolü için Arc Royal Uçak gemisinden saat başı bir uçak havalanacaktı. Bunların yanında İngiliz Deniz Piyade Tümeni’ni taşıyan 6 taşıt gemisi Gelibolu’nun Batı sahillerinde çıkarma gösterisinde bulunacaktı.

Harekat 18 Mart Perşembe sabah 08.15’te Queen Elizabeth’in direğinde görülen “ileriye hareket” işareti ile başladı. 10.30 sularında Birleşik Filo, manidar bir şekilde Truva Savaşının ünlü komutanının adaşı, Agamemnon kılavuzluğunda Boğaz’a giriyordu. Filonun önündeki muhripler muharebe alanını tarayarak, muharebe gemilerine yol açıyordu. Kumkale gerisinden açılan obüs ateşinin etkisi altına giren gemiler hedeflenen bölgeye yaklaştı.

İlk mermi saat 11.15 sularında, Prince George ile 1. Tümene kanatlarda eşlik eden, Triumph tarafından Haleli sırtlarına doğru ateşlendi. İntepe’deki bataryalar buna karşılık vermeye başladı. 1. Tümen Tengerdere ve Haleli Sırtları hattında oluşturdukları A Hattı’nda yerini aldı. 11.30 sularında Merkez tabyalara bombardımana başladılar. Triumph Anadolu tarafında Prince George Gelibolu tarafında konumlanarak obüsleri ateş altına alırken, Queen Elizabeth Anadolu Hamidiye, Agamemnon Rumeli Mecidiye, Lord Nelson Namazgah ve Inflexible Rumeli Mecidiye gibi merkez tabyalarını hedef almıştı. Uzun menzilden ateş eden zırhlılara karşı daha kısa menzilli toplara sahip merkez tahkimatı sessiz kaldı. Lakin mayın hatlarını koruyan bataryalarla, obüs bölgesinden açılan atışlar etkili oluyordu. Obüs bataryalarının Merkez Tabyalar üzerindeki baskıyı hafifletebilmek için özellikle orta gruptaki muharebe gemilerini hedef alması emri verilmişti. Queen Elizabeth’in Çimenlik Tabyası üzerine yönelttiği ateş sonucu Çimenlik’in cephaneliği tutuştu. Şehrin içine düşen bir mermisi de şehirde yangın başlattı. Triumph orta bataryasıyla Dardanos’u döverken yakın bataryaları ile de mayın hatlarını koruyan toplara karşılık veriyordu.

Bu denli ateş karşısında tabya ve bataryaların zarar gördüğü kesin olmakla beraber rüzgarın eşlik ettiği top dumanları yüzünden hasarın büyüklüğünü anlama imkanları yoktu. Amiral de Robeck öğle saatinde verilen tahribatın yeterli olduğu kanaatine varıp 3. Tümendeki Fransız gemilerini, A Hattı’nın arasından geçip ilerleyerek, daha yakın mesafeden bombardımana çağırdı.

A Hattı’nda bulunan Agamemnon Erenköy bölgesinden ve Inflexible Anadolu kıyılarından gelen batarya ve obüs ateşleri ile oldukça isabet almış, Türk topçusunun isabetli atışları bu gemilerde hasara yol açmıştı. Pruva köprüsüne aldığı isabetle Inflexible’nin telsizi de çalışmayacak duruma gelince geminin kaptanı Fransız gemilerinin hattın arasından geçişinin ardından çekilme kararı aldı.

Amiral Guepratte komutasındaki Fransız gemileri Suffren ve Bouvet Anadolu kıyısından Gaulois ve Charlemagne Batı kıyılarından ilerleyerek A Hattını geçip Boğaz içerisine devam etti. Fransızlar, ağır ağır ilerleyerek ateşe devam eden İngiliz gemilerinin arasından hızla geçerek ateşle ileriye doğru sokulmaya başladı. Daha yakın mesafeden başlayan bombardımanda Fransız Filosu görünüşte iyi sonuçlar almaya başladı. Gemilerle tabyalar ateş üstünlüğünü ele geçirmek için mücadele şiddetlendi.

Gaulois zırhlısı baş taraf su kesiminden vuruldu, oluşan yarıktan içeri giren sular nedeniyle gemi öne doğru battı ve gemi muharebe alanını terk etmek durumunda kaldı. Çok geçmeden Fransızların bayrak gemisi Suffren’de aldığı isabetlerle muharebe dışı kalacaktı.

Rumeli’deki Merkez tabyalar (Mecidiye, Hamidiye ve Namazgah) yoğun bir ateş altındaydı. Tabyaların üzerine korkunç gürültüyle düşen, özellikle Filonun en genç gemisi Queen Elizabeth’in 38 cm’lik toplarının mermileri devasa çukurlar açmakta, topları denize düşerse 10-12 metre yüksekliğinde su sütunları havaya kalkmakta, kasabaya düşen mermiler yangınlar çıkarmaktaydı. Müstahkem Mevkii’de Muharebe santrali isabet almış, telefon hatları kopmuş, Çanakkale-Kilitbahir arasındaki haberleşme kesilmişti.

Bataryalarda topların birinci doldurmaları erler tarafından ezan okunarak yapılıyor, ateş sırasında erler tekbirlerle iştirak ederek maneviyatlarını yüksek tutuyor, inanılmaz bir soğukkanlılıkla çalışıyor, bombardımanlarla yığılan toprakların çalışamaz hale getirdiği topların ateşini kesmek zorunda kalınca büyük özveriler ile bu topları tekrar ateşe hazırlıyorlardı.

13.45 sularında Türk topçusunun ateşi; siperlerden dökülen toprakların döşemeleri kaplaması, top kamalarının sıkışması, yığılan toprakların temizlenemez hale gelmesi gibi nedenlerle azalınca sonuca yaklaştıklarını düşünen Amiral de Robeck 2. Tümendeki gemilerin yıpranan Fransızların yerini almasını emretti. 2. Tümendeki İngiliz gemileri mayın bölgesinde mayın tarama ve geçit açma işini yapacak gemilere örtme ve koruma sağlayacaklardı.

Saat 14.00 sularında Suffren Boğazı terk ederken Bouvet Namazgah Tabyasını bombardıman ediyordu. Dublin’in yardımını reddeden Gaulois yan yatmış, başı suya gömülmüş bir halde Boğaz’dan çıkmaya çalışıyordu. Suffren A Hattındaki gemileri geçmişken ve Bouvet de bu hattı Anadolu kıyısı boyunca geçmek üzereyken mayın bölgesine girdi, Bouvet’in altından bir duman sütunu yükseldi. Duman kalkınca geminin yan yatmış olduğu görüldü. Hızla alabora olan geminin personelini kurtarmak için muhrip ve istimbotlar hızla yanına yaklaşsa da pek azı kurtarılabilen personelden 603 denizci gemiyle beraber sulara gömüldü. Yenilmez armada bu batışı korkuyla izledi. Kaybın sebebinin mayın mı yoksa bir top mermisi mi olduğu anlaşılamamıştı.

Fransız muharebe gemilerinin yerini almak için hareket eden 2. Tümen ateş hattına geldiğinde bu görüntüyle karşılaşmıştı. Bouvet’in alabora olarak batması yalnızca iki dakikanın biraz üstünde sürmüştü. 2. Tümen’de Ocean Anadolu yakasında, Vengeance Batı yakasında bulunmakla aralarında Albion ve Irresistible vardı. Swiftsure ve Majestic ise Triumph ve Prince George’un yerini alacaktı.

Merkez tabyaların karşılığı artık, şiddetli değildi. Vengeance ateşini en hızlı ateş edebilen Anadolu Hamidiye’yi hedef almıştı. Irresistible, Namazgah Tabyasını Ocean, Rumeli Hamidiye Tabyasını bombardıman ediyordu.

Hasar görmediği anlaşılan Anadolu Hamidiye dörder toplu yaylım ateşini Irresistible üzerinde topladı. 15.15 sularında Irresistible gemisinin yanında büyük bir patlama oldu. Bunun üzerine Queen Elizabeth ateşini bu tabya üzerinde yoğunlaştırdı. Irresistible hafifçe yana eğildi, gemiye yönelen ateş sürdürülünce diğer gemilere mesafelerini açma emri verildi. Tabyalar aralıklarla ateşlerini kesiyorlardı ama belliydi ki muharebe edemeyecek durumda değillerdi. Dolayısıyla Birleşik Filo mayın bölgesine yapılacak hareketten kaçınıyordu.

A Hattına ulaşan mayın arama tarama yapan Balıkçı gemileri 3 tane mayın patlatmıştı lakin Türk ateşinin üzerlerine yoğunlaşması üzerine ilerleyemiyorlardı.

16.00 sularında Inflexible bir mayına çarparak, baş torpido dairesi parçalandı. Burası su ile dolarak yan yatıp pruva kısmı suya gömülmeye başlayan gemi muharebe alanından çıkarak Bozcaada’ya yöneldi.

16.15 sularında makinaları durdurulmuş, akıntı hızında tabyalardan mesafesini açmaya çalışan Irresistible bir mayına çarptı. Makine dairesine yakın gerçekleşen patlamada makine dairesi suyla doldu. Tüm makinaları çalışamaz hale gelen gemi sancak tarafına yatarak, arka tarafı da suya battı. Wear muhribi geminin yardımına geldi. Ocean muharebe gemisine de yardıma gitmesi, gerekirse de gemiyi yedeğine alarak muharebe sahasından çıkarması emredildi. Geminin kurtarılma şansı olmayınca personelinden 610 kişi Wear’a alındı. Kurtarılan personelden geminin mayına çarptığını öğrenen Amiral de Robeck savaş hattını oluşturan 2. Tümen’e geri çekilme emri verdi.

Irresistible’ı yedeğine almak üzere yaklaşan Ocean çapraz ateş altında kalmıştı. Irresistible pozisyonu nedeniyle yedeğe alımının mümkün olmadığı görülünce 17.50 de gemi karanlık çöktükten sonra kurtarılmak üzere Rumeli Mecidiye Tabyası açıklarında terkedildi.

Amiral de Robeck Irresistible’ın terkedilmesi üzerine genel geri çekilme işareti verdi. Gemilerin geceyi Boğaz’da geçirmesini uygun görmemişti.

18.05 sularında Dardanos ve Soğanlıdere bataryalarının ateşleri altında Irresistible’dan uzaklaşan Ocean bir mayına çarptı, aynı anda bir mermi de dümenini parçalayınca dümeni sıkışan gemi terk edilmek zorunda kaldı. Yardıma gelen muhripler tarafından personeli tahliye edilen gemi 19.30 sularında terk edilmişti.

Gecenin örtüsü arasında Boğaz’a giren muhripler tarafından aranan Irresistible ve Ocean bulunamadı. Irresistible Karantina bölgesi açıklarında Ocean ise Morto Koyu’na sürüklenerek burada batmıştı.

18 Mart Deniz Muharebesi ve Zaferi; Birleşik Filo için hazin, Boğaz’ın savunucusu Türkler içinse övünç ve gurur ile anımsanacak birçok olayın cereyan ettiği bir muharebe olmuştur. O gün, burada yaşanan kahramanlıklar, fedakarlıklar menkıbesel nitelikler kazanarak, zenginleşerek, efsaneleşerek bugünlere gelmiştir.

Bu kahramanlıklar arasından bazılarının adını burada anmak gerekirse bir tanesi Dardanos Batarya Komutanı Üstteğmen Hasan ve Teğmen Mevsuf’tur. Kıyıya 400 metre uzaklıkta boğaza egemen bir tepede kurulmuş olan Dardanos Bataryası muharebe boyunca etkili atışları ile Birleşik Filo’nun başlıca hedeflerinden (Dardanos bataryasının mevzii kesmine 18 Mart günü 4000 den fazla top mermisi düştüğü saptanmıştır.) olmuştur. Bu gün üzerine yağan yüzlerce mermiden birinin isabeti sonucu Batarya Komutanı Üstteğmen Hasan ve Teğmen Mevsuf şehit olmuş ve sonucunda batarya bir süre susmuştur. Yüzbaşı Muhittin’in görevi devralması ile batarya atışlarına devam edebilmiştir. Başkomutanlık Dardanos Bataryasına Müstahkem Mevkiinin önerisiyle bu gün şehit olan iki kahramanımızın adı konularak, Hasan-Mevsuf Bataryası olarak değiştirilmiştir.

Burada Seyit Onbaşı’nın da adını anmak gerekir. Rumeli Mecidiye tabyasında ikmal eri olan Abdurrahman oğlu Seyit Onbaşı,  18 Mart günü ‘190 ila 215 kg’lık mermileri koltuğu altında taşıyarak topların kesintisiz atış yapmalarını sağlamış, batarya içinde, toplar toprak altında kaldıkça mermi eksiğini kolaylıkla tamamlamış olmakla’ taltife layık görülmüştür.

Birleşik Filo’nun insan zayiatı ise 800’ü buluştur. 3 muharebe gemisini (Bouvet, Irresistible, Ocean) Boğazın sularında bırakan Filo’nun 4 gemisi de (Inflexible, Gaulois, Suffren, Agamemnon) havuz onarımı gerektirecek düzeyde yara alarak muharebe edemez duruma gelmiştir. Birleşik Filo Boğaz’dan gücünün 1/3’ünü  kaybederek büyük hayalkırıklığı ile çıkmıştır.

18 Mart günü Türk tarafının toplam zayiatı (şehit, ölü ve yaralı) Alman Müttefiklerimiz ile beraber 97’dir.  Bazı tabya ve bataryalarda (6 top ve bir tabya) çeşitli hasarlarla muharebeyi şanlı bir zaferle sonuçlandıran taraf Boğazın savunucuları olmuştur.

Kanlısırt'ta Dikilen Bir Gazi Alayının Sancağı

Kazanılan bu zaferde, çelik zırhlara bürünmüş, her yönüyle teknik üstünlüğe ve bol cephaneye sahip armadaya karşı, toprak tabyalarda can siperane mücadele veren adi toplar yanında, boğaz kıyıları ve sularında ustalıkla yerleştirilen gizli obüs bataryalarıyla mayınların ve nihayet Türk güç ve yeteneğinin büyük payı vardır.

Eğer Birleşik Filo 18 Mart’taki taarruzu ertesi gün tekrarlayacak olsa idi yine aynı güçte bir savunma ile karşılaşacağı muhakkaktı. Bu günkü muharebede cephanenin 1/3 sarf edilmişse de savunanların ellerinde iki günlük daha muharebeyi sürdürebilecek yeterlilikte mermi mevcuttu. Toplar yeniden muharebeye hazır, 10 mayın hattı sağlam, Marmara’da küçük de olsa bir donanma mevcuttu ve özellikle bu şanlı zaferden sonra Boğazın savunucularının morali yüksek idi. 18 Mart günü tabyalar hırpalanmıştı, ama hala ayaktaydı. Boğaz’daki ana mayın tarlasına henüz ulaşılamamıştı, obüsler hala iş görüyordu.

22 Mart günü Queen Elizabeth’de yapılan toplantıda Amiral de Robeck, Akdeniz Seferi Kuvvetleri Komutanı Ian Hamilton’a artık kara birliklerinin desteği olmadan Çanakkale Boğazı’nın aşılamayacağına kesinlikle inandığını söylüyordu. Donanma subayları donanmayı bekleyen mayın hatlarından, tabyalardan ve Marmara’ya çıkınca karşılarına gelecekte neler çıkacağını bilmemekten çekiniyorlardı. Sonuçta karar, Avrupa yönünden karaya çıkacak birliklerin tabyaların gerisindeki Kilitbahir Platosunu ele geçirdikten sonra donanmanın mayın tarama destroyerleri ile Boğazı tekrar zorlaması üzerine gelişti. Savaş alanındaki kara ve deniz komutanlarının ortak kararına Londra’dan olur çıkınca Hamilton ve kurmayları çıkarma hazırlıklarını yapacakları İskenderiye’ ye doğru yola çıktı.

Çıkarma harekatı için İskenderiye’de yapılan hazırlıklar 4 Nisan’da Anzak kolordusunun gemilere bindirilmesiyle başlayan insan, mühimmat, taşıt aracı, istihkam ve haberleşme malzemeleri gibi şeylerin 21 Nisan’da Mondros’a taşınmasıyla tamamlanmıştı. 23 Nisan’da yapılması planlanan çıkarma harekatı elverişsiz hava koşulları nedeniyle 25 Nisan’da gerçekleştirilecekti.

ÇANAKKALE CEPHESİ / KARA MUHAREBELERİ

18 Mart 1915 Boğaz Muharebesi’nin müttefiklerce kaybedilmesiyle, İngiliz komuta heyetinde Gelibolu ile ilgili yeni taarruz planları alınması gündeme gelmiştir. Yenilmez armada denilen Birleşik filonun 3 savaş gemisi mayınlardan ve bataryalarımızdan açılan ateşler ile batacak; 3 muharebe gemisi de ağır hasar alarak savaş dışı kalacaklardır. Birleşik filonun yenilgisiyle beraber müttefikler Gelibolu’yu tam 8,5 ay cehenneme çevirecek olan amfibik çıkarmayla başlayan karadan ve denizden eşzamanlı yürütülecek yeni bir harekat kararı alacaklardır. Buna karşılık Başkomutanlık Karargahı müttefiklerin yeni bir saldırısına karşı 24 Mart 1915’te Çanakkale Bölgesi’ni savunmak üzere Liman Von Sanders komutasında 5.Ordu’yu kurmuştur.

Kara harekatının komuta yetkisini elinde bulunduran Sir Ian Hamilton Mısır’a giderek hazırlıklara başlamıştır. Britanya Savaş Bakanı Lord Kitchener 10 Mart 1915’te 29’ncu İngiliz Tümeni’ni Çanakkale’ye göndereceğini; ayrıca Fransızların da bir tümen göndereceğini açıklamıştır. Mısır’daki Anzak Tümenleri ile birlikte 75.000 kişilik bir ordunun kara harekatına tahsis edileceğini bildirmiştir. Ayrıca Mısır’da bulunan bir Hint Tugayı da ihtiyat olarak tutuluyordu. Müttefikler daha sonrasında 10 tümeni daha muharebelere dahil edeceklerdir.

Akdeniz Seferi Kuvvetler Komutanı Sir Ian Hamilton ve heyeti Gelibolu yarımadasında yaptıkları keşif sonrası 18 Mart 1915 Deniz Muharebesi yenilgisine de şahit olduktan sonra Gelibolu Harekatının tamamlanması için karadan yapılacak askeri bir harekatın gerekliliğine karar vermişlerdir. Kara Harekatının hangi noktalara yapılacağı konusu İngiliz karargahında tartışılmaya başlanmıştır. Fransızlar Anadolu kıyılarını tercih ederken, Hamilton Çanakkale Boğazı’na en yakın noktadan hücuma geçmek; 29.İngiliz Tümeni Komutanı Hunter Weston ise en uygun noktaları Suvla (Anafartalar Koyu) veya Seddülbahir’deki koylar olarak işaret etmektedir. Harekat planına göre, harekata katılacak asıl kuvvetler (Kabatepe ve Seddülbahir kıyılarına) çıkarılacak; kuvvet çoğunluğu çok az farkla Seddülbahir kesiminde bulunacaktı.

İki tümenden oluşan Anzak (Australian New Zealand Army Corps; ANZAC) ismiyle anılan Avustralya ve Yeni Zelanda Kolordusu, Kabatepe’den hareketle ilk hedef olarak Conkbayırı-Kocaçimen hattını ele geçirecek; sonrasında ana hedef olan Maltepe üzerinden ilerleyerek Kilitbahir Platosu’na taarruza kalkacaktı. 1’nci Fransız Tümeninden bir tugay ise Kumkale’ye çıkarılarak Seddülbahir’e yapılan çıkarmaya karşı Türk Topçusunun savunmasını ve asker sevkiyatını önlemeyi hedeflemiştir. Seddülbahir ve Kumkale çıkarmaları gün doğarken deniz topçusunun hazırlık ateşi ve sonrasında da kuvvetli ateş perdesi altında yapılacak; Kabatepe çıkarması ise gün doğmadan baskın tarzında yapılacaktı.  Fransız Tümenini taşıyan diğer taşıtlarla bir kısım refakat gemileri Beşigeler bölgesinde, 1’nci Kraliyet Deniz Tümenini taşıyan gemilerle hafif bir filo da Bolayır bölgesinde çıkarma gösterileri yaparak savunma kuvvetlerini şaşırtmak amaçlanmıştır.

Lakin Liman Von Sanders Paşa çıkarma yapılması muhtemel öncelikli noktalar olarak Yarımadanın kuzeyindeki Bolayır ve Anadolu yakasındaki Beşige Koyu’nu işaret etmekteydi. Kuvvetleri kıyılara dağıtmak yerine, belli merkezlerde toplu tutarak çıkarmanın yapıldığı noktalara asker kaydırmak suretiyle gerçekleşecek bir savunma planı öngörüyordu. Fakat müttefiklerce tüm Boğaz’a ve Anadolu Yakası’a hakim durumda olan Kilitbahir Platosu’nun ele geçirilmesi ana hedef olduğundan bu noktalar taarruz planlarında öncelikli olmamıştır.

Gelibolu’ya yapılacak yeni çıkarma için müttefik birlikleri Limni adasının Mondros Limanı’nda ve Mısır’da toplandılar. Toplamda 75.000 kişilik birleşik ordu özellikle Seddülbahir ve Arıburnu üzerinden Kilitbahir’e ulaşmayı hedefleyecektir.

SEDDÜLBAHİR ÇIKARMALARI

Seddülbahir bölgesinde Yarımadanın güneyinde kilit noktası olan Alçıtepe’yi almak ; sonrasında da Kilitbahir Platosu’na ulaşmak hedefini taşıyan bu çıkarma ile Türk tabya ve bataryalarını arkadan vurmak hedeflenmiştir. Bu çıkarma için 3 Piyade tümeni ve 1 Hint Tugayı görevlendirilmiş olup; ilk aşamada 29’uncu İngiliz Piyade Tümeni için S (Morto Koyu), V (Ertuğrul Koyu), W (Tekke Koyu), X (İkiz Koyu), Y (Pınariçi Koyu) kodlarıyla adlandırılan 5 ayrı çıkarma noktası belirlenmiştir. Akdeniz Seferi Kuvvetler Komutanı General Ian Hamilton’a göre bu noktalardan karaya çıkan kuvvetler Alçıtepe doğrultusunda birleştirilebilirdi.

25 Nisan sabahı saat 05.30’da donanma ateşiyle birlikte Seddülbahir’den çıkarma harekatı başlamıştır. Seddülbahir bölgesi 9.Tümen’e bağlı 26.Alay’ın 3.Taburu tarafından savunuluyordu. Binbaşı Mahmut Sabri Bey 4 bölük ile bölgede konuşlanarak karargahını Harapkale’ye kurmuştu. Çıkarma kıyılara saat 06.00’dan itibaren başladı. Tekke Koyu’nda İngiliz askerleri yoğun bir ateş ile karşılandı. Sonrasında taarruz gelişerek İngilizler tarafından Karacaoğlan Tepesi’nin ele geçirilmesi ile devam etmiştir. 3.Tabur’un 10.Bölüğü’nün takviyesi ile beraber İngiliz ilerleyişi Ertuğrul Koyu’nda durdurulmuştur.

Takriben saat 06.00’da gemi bombardımanı sonrasında Ertuğrul Koyu çıkarması başladı. İki dalga halinde çıkarılması planlanan kuvvetlerden bir taburu sahile çıkarılırken iki tabur kuvvette River Clyde isimli gemiye konuşlandırıldı. Şiddetli ve disiplinli açılan Türk ateşi sayesinde ilk çıkarma birlikleri ağır kayıplar verdiler. Saat 09.30’a kadar gemiden çıkarmaya iştirak eden birliklerin kıyıya çıkışı mümkün olmadı. Bölgeyi savunan birkaç Türk bölüğünün (2 piyade, 1 istihkam bölüğü) buradaki cansiperane mücadelesi sayesinde İngilizler zaman kaybettiler ve o günün akşamına kadar ilerleme imkanı bulamadılar. Özellikle 10.Bölük komutanının kaybından sonra komutayı ele alan Ezineli Yahya Çavuş ve kuvvetleri İngilizleri sahilde tutmayı başarmıştır. Havanın kararmasıyla birlikte gemideki askerler karaya çıkarak Seddülbahir Köyü ve kalesine doğru ilerlediler. Gece boyunca kanlı sokak muharebeleri yaşandı. 26 Nisan günü öğle saatlerinde 26. Alay Komutanı Yarbay Kadri Bey tarafından geri çekilme emri verildi. Binbaşı Mahmut Sabri Bey’in 3.Taburu ve 2.Tabur, İngiliz birliklerini 32 saat oyalayarak zaman kazandırmıştır. Saat 07.30’da İngiliz birlikleri tarafından Morto Koyu’na bir çıkarma yapılmış; fakat 25.Alay’dan gönderilen takviye kuvvetin mücadelesine rağmen Eskihisarlık Tepe İngilizlerce ele geçirilmiştir. Pınariçi Koyu’na gün doğmadan saat 04.30’da baskın şeklinde yapılan çıkarma ise savunmasız bir bölge olduğu için hızlı ilerlemiştir. Sonrasında verilen emir gereği yavaşlayan birlikler bekletilmiştir. 25. ve 26.Alay birliklerinin İngilizler üzerinde baskı kurması sonucu 26 Nisan sabahı geri çekilmişlerdir.

Seddülbahir’deki bu harekat, Temmuz 1915 başlarına kadar süngü hücumları ve karşı taarruzlarla devam eden Birinci, İkinci ve Üçüncü Kirte Muharebeleri, Kerevizdere ve Zığındere Muharebeleri’nden sonra mevzi muharebesine dönüşmüştür.

I.Kirte Muharebesi (28 Nisan 1915)

Alçıtepe’yi almayı hedefleyen bu muharebede 17.500 kişilik (donanma gemilerinin ateşiyle desteklenecek) İngiliz ve Fransız birliklerine karşı 8.000 kişilik Türk kuvveti karşı karşıyadır. Saat 09.00’da başlayan muharebede Türk tarafını 19.,20., 25. ve 26.Alaylar savunacaktı. 20.Alay cephesinden yapılan İngiliz taarruzu kırılarak durduruldu. Cephenin doğu kanadından İngiliz ve Fransız kuvvetleri tarafından savaş gemilerinin de desteğiyle açılan ateş sonucu bu cephe etkisiz hale getirilmiştir. Bunun üzerine 9.Tümen komutanı Halil Sami Bey Alçıtepe sırtlarına kadar geri çekilme emri vermiştir. Bu kritik karar sürecinde 25 Nisan’da müttefiklere geçit vermeyen Mahmut Sabri Bey tekrar muharebelere iştirak etmiş ve cephenin doğusunda çözülmeye başlayan 26. Alay ile birlikte İngilizleri durdurmuştur. Kontrol altına alınan cephede öğleden sonra Türk birlikleri ile yapılan karşı taarruz ile 28 Nisan günü muharebeler tamamen durmuştur.

Bu muharebe sonrasında Ordu Komutanı Liman Von Sanders müttefiklerin ana çıkarma noktasının Seddülbahir olduğunu anladığı için bu cepheye Saros ve Anadolu bölgelerinden kuvvet kaydırmaya başlamıştır. Takviyelerle birlikte 16.000’i bulan kuvvetlerin komutası Albay Von Sodenstern’e verilmiştir.

İstanbul’daki Başkomutanlıktan müttefiklerin denize dökülmesi yönünde emirler gelmesi üzerine bir gece taarruzuna karar verildi. 1/2 Mayıs gecesi başlayan Türk taarruzu gece 01.00’de durduruldu. Gece boyunca bir kez daha tekrarlanan taarruz İngilizlerin makineli tüfek ateşi altında sonuçsuz kalmıştır. Yine Fransızların bulunduğu sol kanatta yapılan gece taarruzunda da sonuç alınamamış, eski mevzilere çekilmek zorunda kalınmıştır. Zaiyatları ağır olan bu taarruzlar sonrası yine 3/4 Mayıs gecesi girişilecek taarruzda sağ kanatta savaş gemilerinin ateş perdesi altında ilerleme sağlanamayıp önceki mevzilere dönülmüştür. Sol kanatta da Fransız siperlerinden açılan yoğun makineli tüfek ateşi ve savaş gemilerinin projektör ışığı altında açılan yan ateş ile ilerleme sağlanamamıştır.

II. Kirte Muharebesi (6-8 Mayıs 1915)

İngiliz ve Fransız kuvvetlerinden oluşan müttefiklerin 42.000 kişilik birliklerinin yine hedefi Alçıtepe idi. 6 Mayıs günü saat 10.30’da başlayan bombardıman ile muharebe 8 Mayıs akşamına kadar devam etti. Bu hücumların müttefikler açısından tek başarısı 83 Rakımlı Tepe’nin ele geçirilmesi oldu. II.Kirte Muharebesinden sonra Mayıs ayı boyunca siper muharebeleri devam etmiştir.

III.Kirte Muharebesi (4-6 Haziran 1915)

4 Haziran sabahı 08.00’de 2,5 saat süren yoğun bir topçu bombardımanı ile başlayan muharebede merkezde başlayan İngiliz ilerleyişi etkili olmuştur. Sol kanatta başlayan Fransız taarruzu ise püskürtülmüştür. 5 ve 6 Haziran günlerinde de devam eden hücumlar ile ilerlemiş olan İngilizler durduruldu. Muharebeler sonucunda müttefikler merkezde 500 m’lik bir ilerleme sağlamış ve sağ ve sol kanatta ise eski mevzilerini korumuşlardır.

Kerevizdere ve Zığındere Muharebeleri (21 Haziran-13 Temmuz 1915)

Kirte Muharebeleri sonrasında Türk savunmanın güçlenmesi ve kırılması zor bir hale gelmesi ile müttefiklerce genel taarruzlar yerine sınırlı hedefli bölgesel taarruzlar yapmaya karar verildi. Bu nedenle Kerevizdere ve Zığındere hatlarından Türk birliklerini yok etmeyi planladılar.

I.Kerevizdere Muharebesi: 21 Haziran günü başlayan muharebede bölge Fransızlara karşı 2.Tümen tarafından savunulmaktaydı. Takviye olarak gönderilen 1.Tümen’e bağlı 71.Alay birliklerinin süngü hücumlarına rağmen Fransızlar Kerevizdere’ye hakim bir noktayı ele geçirdiler. Bu ilerleme üzerine 12.Tümen’in 34.Alay’ı cepheye sürüldü. Gün sonunda Fransızlar ilerleme kaydettiler. Türk tarafında kayıplar ağır olmakla birlikte 2.Tümen adeta yok olduğu için geriye alınarak yerine 12.Tümen getirildi.

Zığındere Muharebeleri: Fransız birliklerinin sol kanatta ilerlemesi üzerine İngilizler de sağ kanattan Zığındere’ye taarruz ettiler. Bölge 11.Tümen’e bağlı 33.ve 126.Alaylar tarafından savunuluyordu. 127.Alay ise Alçıtepe kuzeyinde ihtiyatta tutuluyordu. 28 Haziran günü şiddetli topçu bombardımanı ile başlayan muharebede İngilizler Türk siper hatlarını ele geçirdiler. 33.Alay ve takviye olarak gelen 16.Alay ile birlikte Keçi Deresi bölgesini tutarak İngiliz ilerleyişini durdurmuştur.30 Haziran sabahına kadar devam eden muharebelerde İngilizler Türk hatlarına yaklaşmışlardı.

Türk tarafınca alınan yeni karara göre yapılacak taarruzu 3. ve 5. Tümenlere bağlı alaylar yapacaktı. 5 Temmuz günü sabaha karşı başlayan taarruzda Türk birlikleri şiddetli makineli tüfek ateşi karşısında ilerleyemeyerek geri çekildiler. 28 Haziran-5 Temmuz tarihleri arasında gerçekleşen Zığındere muharebeleri en kanlı muharebelerden biri olarak geride 16.000 zayiat bırakmıştır.

II.KerevizdereMuharebesi: İngiliz ve Fransız birlikleri tarafından 12 Temmuz’da başlatılan yeni taarruzda İngilizler merkez cephe 500 m boyunca Türk siperlerini ele geçirdiler. Fransız birlikleri de Kerevizdere’ye hakim Yassıtepe’yi ele geçirdiler.13 Temmuz’da tekrar başlayan müttefik taarruzu 6.Tümen’e bağlı 16. Ve 17. Alaylara birliklerinin süngü hücumu ile kontrol altına alındı. Bu muharebeler sonucunda Türk savunması yerini korumakla birlikte oldukça fazla zayiat verdi

Muharebeler sırasında Türk tümen ve alayları birbirine karıştığından yeni bir düzenlemeye gidildi. Vehip Paşa komutasındaki 2.Ordu’ya bağlı tümenler cepheye alındı. Güney Grubu Komutanı Alman Weber Paşa alınarak yerine Vehip Paşa getirildi.

21 Haziran-13 Temmuz tarihleri arasındaki muharebelerde Türk savunma hattını geçmeyi başaramayan Müttefikler Çanakkale’ye getirdikleri takviye kuvvetlerle Yarımada’nın kuzeyinde Anafartalar bölgesini hedeflediler.6 Ağustos Anafartalar çıkarmasıyla eş zamanlı olarak Seddülbahir’deki Türk birliklerini baskı altında tutarak kuzeye kuvvet gönderilmesini engellemeyi amaçladılar. Lakin 6 Ağustos Taarruzu bertaraf edilmekle birlikte, Güney Grubu Komutanı Vehip Paşa 4.ve 8. Tümenleri kuzeye takviye olarak göndermiştir. Ağustos ayından sonra bölgede her iki taraf da mevzilerini tahkim ederek tahliyeye kadar genel olarak siper savaşları şeklinde muharebeler devam etmiştir.

KUMKALE, BEŞİGE VE BOLAYIR ÇIKARMALARI

Fransız birlikleri tarafından oyalama niteliğinde Boğazın giriş kısmında Anadolu yakasında yer alan Kumkale’ye asker çıkarılmış ve buradaki 3. ve 11. Türk Tümenlerinin esas çıkarma bölgesi olan Gelibolu’ya sevk edilmesi engellenmek istenmiştir.

Yine Fransız savaş gemileri tarafından Beşige Koyu’na ve İngiliz savaş gemileri tarafından da Bolayır’a karaya asker çıkarmadan gösteri çıkarması yapılmış ve buradaki savunma birlikleri oyalanmıştır.

ARIBURNU ÇIKARMALARI

Kabatepe ve Arıburnu arasındaki çıkarma bölgesi için General Birdwood komutasındaki Anzak birliklerinin ilk gün hedefi Conkbayırı- Kocaçimentepe hattını tuttuktan sonra Maltepe’ye ulaşarak Boğaza inmekti. Böylece Türk birlikleri açısından kuzey-güney irtibatı kesilecekti.25 Nisan günü saat 03.00’te Kabatepe’nin 5 mil kadar batısına geldiler. Filikalarla karaya doğru hareket eden birlikler hedeflenen noktadan takribi 300 m kadar kuzeye saparak sahile ulaştılar.

Bu bölge Türk tarafınca 9.Tümen’e bağlı 27.Alay tarafından savunulmakta olup; alaya bağlı 2.Tabur Kabatepe sahil savunmasıyla görevlendirilmişti. Diğer 2 taburda Eceabat yakınındaki Zeytinlik karargahındaydı. 27.Alay’ın 2.Taburu Kabatepe’de karargah kurup, 4.Bölüğü Arıburnu’na sevk etmiştir. 1 takım Boyun noktasında, 2 takımdan birisi Asteğmen İbradalı Hayrettin komutasında Balıkçı Damlarına; diğeri de Asteğmen Muharrem komutasında Hain Tepe’ye gönderilmiştir. Saat 04.30’da 1.500 kişiden oluşan ilk çıkarma birlikleri Hain Tepe’deki 80 Türk askeri tarafından ateş altına alınmıştır. Çıkarma sonrası savaş gemilerinden açılan ateş desteğiyle Arıburnu yamaçlarına ilerleyen birliklere 4.Bölük Komutanı Yüzbaşı Faik Bey sayı üstünlüğüne rağmen karşı koymaya çalıştıysa da engel olamamıştır. Saat 05.00’te çıkarma Balıkçı Damlarına kadar uzanarak yayılmıştır.07.00’da çıkan birliklerin sayısı artmış; 4.Bölük ağır kayıplar vererek geri çekilmiştir. Kanlısırt-Yükseksırt hattı kaybedilmiş; ilk hedef olan Conkbayırı-Kocaçimen hattı açılmıştır.

Eceabat yakınında bulunan 27.Alay Komutanı Yarbay Şefik Bey top ve tüfek seslerinden çıkarmanın başladığını anlamış ve iki taburunu hazır hale getirmiştir. 9.Tümen komutanından beklenen hareket emri geldiğinde 05.50’de alayın 2 taburu Arıburnu’na hareket emri almıştır. 2 saat sonra Topçular Sırtı’na ulaşan birlikler 08.00’de Yüzbaşı İbrahim komutasındaki 1.Tabur Kanlısırt istikametinde; Binbaşı Halis Bey komutasındaki 3.Tabur Merkeztepe-Edirne Sırtı istikametinde harekete geçmiştir. Bu taarruzla Avustralyalılar püskürtülmüş; fakat sürekli takviye alan birlikler karşısında 27.Alay taarruzu durdurulmuştur. Bu esnada Conkbayırı’ndan muharebelere katılan 57.Alay, durumu rahatlatmıştır. Bigalı Köyü’nde 5.Ordu genel ihtiyatı olarak bulunan 19.Tümen’e komuta eden Mustafa Kemal Bey’e, saat 06.30’da Arıburnu çıkarmasına 1 tabur takviye talebi haberi gelir gelmez bizzat başına geçtiği 57.Alay ile birlikte Arıburnu’na hareket etmiştir. Ayrıca 72. ve 77.Alay’ları da muharebe hattına yaklaştırmıştır. Saat 10.30’da Conkbayırı güneyine gelen 57.Alay’ın öncü taburu hemen taarruza geçerek Avustralyalıları Kılıçbayırı’na kadar püskürtmüştür. Akşama kadar 27. Ve 57. Alay Kanlısırt’ı tekrar geri almayı başarmış ve ele geçirilmiş olan 3 topu da kurtarmıştır.

25 Nisan akşamında karaya çıkan Anzak Kolordusu sadece Arıburnu sırtlarının denize bakan yamaçlarında mevzilenmiş olarak kalmıştır. Bu durum müttefik karargahında birliklerin geri çekilmesini gündeme getirmiş; fakat karaya çıkarılmış 15.000 askerin geri çekilmesindeki teknik zorluklar nedeniyle Hamilton tarafından ele geçirilen mevzilerin sonuna kadar savunulmasına karar verilmiştir. Akşam Türk tarafınca yeni bir taarruz ile 77.Alay Kanlısırt’ta 27.Alay’a yardımcı olarak muharebeye girdi; ancak gecenin karanlığında alay askerleri dağıldığı için Kanlısırt tekrar kaybedilmiştir ve kesin sonuç alınmamıştır.

26 Nisan günü Türk savunması açısından en kritik gündü. Sabah yoğun bir donanma bombardımanından sonra Anzak tarafından başlatılan taarruz 57.Alay birliklerince durduruldu; fakat gün içinde topçu desteğiyle tekrarlanan taarruz sonucunda Kılıçbayırı müttefiklerce ele geçirildi. 27 Nisan günü 64. Ve 33. Alay’lar ile takviye edilen 19.Tümen Komutanı Yarbay Mustafa Kemal tarafından yönetilen taarruz ile Kılıçbayırı, Kanlısırt ve Kırmızısırt ele geçirildi. 27/28 Nisan gecesi sabaha kadar devam eden Türk hücumları gemi bombardımanı altında başarıya ulaşamadı. 30 Nisan’a kadar yapılan karşılıklı hücumlar sonuçsuz kaldı.

1 Mayıs Türk Taarruzu

5.Ordu Komutanlığı tarafından takviye edilen kuvvetlerle birlikte sabah 05.00’te başlayan Türk taarruzunun merkezi Bombasırtı-Merkeztepe hattıydı. Akşama kadar süren taarruzlar ağır kayıplara rağmen sonuç getirmemiştir. Lakin iki tarafın mevzileri birbirine 5-10 m’ye kadar iyice yaklaşmıştır.

19 Mayıs Türk Gece Taarruzu

11 Mayıs’ta Arıburnu Cephesi’ne gelen Başkomutan Vekili Enver Paşa genel bir taarruz ile müttefiklerin yok edilmesini emretti. Plana göre, 19.Tümen müttefik kuvvetlerinin kuzey kanadına; 5.Tümen merkeze; 16.Tümen ise güney kanadına; İstanbul’dan gelecek olan yeni ve taze 2.Tümen ise vurucu kuvvet olarak Kanlısırt-Kırmızısırt cephesine taarruz edecekti. Uçaklarla yapılan hava keşifleri sonucu taarruz hakkında önceden bilgi alınmıştı. Gece 03.30’da başlayan taarruzda piyade ateşi ve makineli tüfek ateşi altında birlikler adeta eridi. Bandonun çaldığı marşlar eşliğinde hücumlar devam etti; fakat taarruz sabah 10.00’da durdurulduğunda siperler arasındaki alan şehit ve yaralılarla doluydu. Türk tarafınca 3.800’ü şehit olmak üzere zayiat yaklaşık 10.000 askerdi. 24 Mayıs günü iki taraf arasında kalan şehitlerin gömülmesi için bir günlük ateşkes yapıldı.

Siperlerin bu derece birbirine yaklaşması lağım muharebelerinin ortaya çıkmasına neden oldu. Bu sistem yer altından karşı tarafın siperlerine doğru kazılan bir tünele ve sonunda patlatılmasıyla havaya uçurulmasına dayanıyordu. İlk lağım 14.Alay Cephesi’nde Türk askerleri tarafından kazıldı ve patlatıldı. Lağım muharebeleri savaşın sonuna kadar karşılıklı olarak devam etti. Bu cephede bundan sonraki süreçte 28 ve 29 Haziran’da küçük çaplı saldırılar gerçekleşse de etkili olamadılar. Temmuz ayı hem Seddülbahir hem de Arıburnu için muharebelerin yavaşladığı ve kilitlendiği bir dönem oldu. Ağustos ile birlikte Anafartalar’ı hedefleyen yeni bir taarruz planına karar verildi.

ANAFARTALAR MUHAREBELERİ

Haziran-Temmuz ayındaki taarruzların sonuçsuz kalmasıyla birlikte müttefiklerde tahliye ya da yeni kuvvetlerle güçlendirilmiş birliklerle yeni bir harekat düşüncesi hakim oldu. Yeni çıkarma noktaları konusunda farklı fikirler olsa da Hamilton Arıburnu-Anafartalar harekatında karar kılmıştır. Temmuz ayı başında Savaş Konseyi tarafından takviye 5 tümen asker ile birlikte Anafartalar harekatına karar verilmiştir. 6/7 Ağustos gecesi Anafartalar sahillerine çıkarak ve ilerleyerek Tekketepe hattını ele geçirmek; buradan Kocaçimen Tepe’ye ulaşmak; yine Arıburnu’ndan Conkbayırı-Kocaçimentepe hattını tutmak suretiyle kuzeyden gelen birliklerle birleşerek Boğaza inmek düşüncesi hakimdi.

Kanlısırt Tespit Taarruzu

6 Ağustos günü saat 15.00’te Kanlısırt’ta çok şiddetli bir bombardıman ile başlayan taarruz üzerleri kalaslarla kapatılan 47.Alay siperlerini hedef aldı. Çöken siperlerin içindeki Türk askerlerinin çoğu şehit oldular. Saat 17.30’da topçu ateşi ile desteklenen taarruz ile Kanlısırt’taki Türk siperleri ele geçirilmişti. 19.00’da girişilen karşı hücum ile siperler geri alınmaya çalışılsa da başarılı olunamadı. Talep edilen takviye kuvvetlerle birlikte 23.00’te tekrar taarruza geçilse de Türk tarafınca sonuç alınamadı.

7 Ağustos sabahı saat 04.30’da Avustralyalılar tarafından yapılan Cesarettepe (Nek) taarruzu Türk siperlerinden açılan etkili ateş altında bertaraf edildi. Kuzey Grubu Komutanı Esat Paşa mutlak surette Kanlısırt siperlerinin geri alınmasını istiyordu. 8 Ağustos gecesi saat 05.00’te Kanlısırt’a taarruz edildi. İkinci hat siperlerinin bir kısmı geri alındı. Diğer siperler için tüm gün ve gece boyunca devam eden muharebelerden sonuç alınamadı.6-9 Ağustos tarihleri arasında yaşanan Kanlısırt muharebelerinde Türk birliklerinin zaiyatı 7.100; Avustralyalıların ise 1.700 askerdir.

Anafartalar Muharebeleri

Bu bölgeye çıkarılacak 11.İngiliz Tümen’i Anafartalar ovasındaki stratejik öneme sahip Tekketepe ve İsmailoğlutepe’yi ele geçirmek hedefini taşıyordu. Türk tarafınca bölge Yarbay Wilmer komutasındaki Anafartalar Müfrezesi tarafından savunulmaktaydı. Bu kuvvet Gelibolu Jandarma Taburu, Bursa Jandarma Taburu ve 31.Alay’ın 2.Taburu’ndan ibaretti. 5.Ordu’ya bağlı destek kuvveti olarak Saros Grubu adıyla 7. ve 12. Tümenler bulunuyordu.

I.Anafartalar Muharebesi

6 Ağustos gecesi 11.İngiliz Tümeni saat 22.00’de Anafartalar Koyu’nun güneyindeki Küçük Kemikli mevkine hiç savunmayla karşılaşmadan çıkarma yaptı. Bu bölgede 1 mangalık Türk askerinin mühimmatları bitinceye kadar karşı koyduktan geri çekilmesiyle beraber Lalababa İngilizlerin eline geçti. Anafartalar Koyu’nun kuzeyindeki Büyük Kemikli Burnu’na çıkan İngilizleri Bursa Jandarma Taburu saat 03.00’e kadar tutmayı başardığı için ilerleme imkanı bulamadılar.7 Ağustos sabahı Softatepe’deki Türk birliğini geri atan İngilizler Karakoldağı’na doğru ilerlediler. Bursa Jandarma Taburu bu ilerleyiş üzerine doğuya doğru çekildi. Anafartalar Koyu güneydoğusundaki Mestantepe’yi ele geçirmek için ilerleyen İngilizleri buradaki 31.Alay’ın 2.Tabur’u karşılamıştır. İngilizleri oyalayan bu tabur akşama doğru İsmailoğlutepe’ye çekilmiştir.

Liman Von Sanders’in emriyle, komutası Albay Ahmet Fevzi Bey’e ait olan “Saros Grubu” adıyla 7.ve 12.Tümenler Anafartalar istikametine hareket ettiler. 7 Ağustos günü bu tümenlerle birlikte, komutası Yarbay Wilmer’e ait olan Anafartalar Müfrezesi ve Conkbayırı-Kocaçimentepe’deki birliklerinin birleştirilmesiyle “Anafartalar Grubu” oluşturuldu. Sanders 8 Ağustos sabahı yeni bir taarruzun emrini verdi. Bu emir 12.Tümen’in yetişememesi ve birliklerin aşırı yorgun olması nedeniyle ertesi güne ertelendi. 8 Ağustos gecesi 22.00’de taarruzu erteleyen Fevzi Bey Anafartalar Grubu Komutanlığı’ndan alındı; yerine 19.Tümen Komutanı Albay Mustafa Kemal Bey atandı. Müttefik tarafında da yeni bir taarruz hazırlığı gündemdeydi. 12.Tümen 9 Ağustos sabahı taarruza geçti. 35.Alay Tekketepe istikametinde 11.İngiliz Tümeni’ni; İsmailoğlutepe’ye karşı ilerleyen birlikleri ise 34.Alay; Kireçtepe sırtlarına ilerleyen birlikleri 12.Tümen takviyesiyle beraber Gelibolu Jandarma Taburu’na bağlı 2 bölük durdurmuştur. Damakçılık Bayırı yönüne taarruza kalkacak olan 7.Tümen’in görevi Kocaçimentepe’ye doğru ilerlemek isteyen Avustralya birliklerine karşı buradaki Türk kuvvetlerini emniyete alarak; Anafartalar’dan ve Arıburnu’ndan gelen İngiliz birliklerinin birleşmelerini engellemekti. Gün ışımadan Damakçılık Bayırı yönüne yapılan Türk taarruzu makineli tüfekle donatılmış Avustralyalılar karşısında ağır kayıplarla sonuçlandı. Muharebeler sona erdiğinde Anafartalar ovasını çevreleyen hakim tepeler Türklerin elindeydi. 25.000 kişilik müttefik kuvvetleri ise sahilde yavaş ilerledikleri için zaman kaybettiler ve harekat sonuçsuz kaldı.

CONKBAYIRI

General Godley emrindeki 20.000 kişilik kuvvetin hedefi Arıburnu kuzeyindeki dereler vadisinden ilerleyerek Kocaçimen-Conkbayırı hattını ele geçirmekti. 6 Ağustos gecesi saat 22.00’de harekete geçen İngilizler Halit-Rıza Tepesi, Keskintepe, Pilavtepe ve Yaylatepe’deki Türk mevzilerine taarruz ettiler. Halit-Rıza Tepesi 14.Alay’ın 2.Taburu’na bağlı birlikler tarafından tutulmaktaydı. Bu esnada Kanlısırt bölgesine ağırlık verildiği için Ağıldere bölgesi zayıf bırakılmıştı. Ağıldere’de gelişen İngiliz taarruzunun ilk önemini kavrayan 19.Tümen Komutanı Mustafa Kemal olmuştur.19.Tümen cephesi 6 Ağustos akşamı yoğun ateşten dolayı kritik bir durumdaydı. Ağıldere’den ilerleyen müttefik kuvvetleri Şahinsırtı üzerinden Conkbayırı’nı hedefliyorlardı. Buranın düşmesi Arıburnu Cephesi’nin de düşmesi anlamına geliyordu. Mustafa Kemal takviye olarak gönderilen 5.Tümen’e bağlı 14.Alay’ın 1.Tabur’nu Conkbayırı’na sevk etti. Yine 19.Tümen’e bağlı 72.Alay’ın 1.Taburu’ndan iki bölüğü de Şahinsırtı’na yönlendirdi. Bu kuvvetler 9.Tümen bölgeye yetişene kadar müttefikleri olabildiğince durdurmayı başarmışlardır. 7 Ağustos sabahı 9.Tümen Komutanı Albay Kannengiesser Conkbayırı’na gelerek sağlam bir cephe hattı meydana getirdi. Saat 08.00’de Şahinsırtı’ndan ilerlemek isteyen Yeni Zelanda birlikleri durdurulmuş; bu sırada Albay Kannengiesser vurularak yaralanmış, yerine 4.Tümen Komutanı Yarbay Cemil Bey getirilmiştir.

8 Ağustos sabahı saat 03.30’da Yeni Zelandalılar Şahinsırtı üzerinden Conkbayırı’na baskın şeklinde taarruz ettiler ve Conkbayırı’nın batı yamaçlarını ele geçirdiler. Bu durum bölgede etkili topçu ateşinden korunmak için askerlerin geriye çekilmesi ve siperlerde sadece gözcülerin ve makineli tüfeklerin kalmasından kaynaklanmıştır. 64.Alay’ın yaptığı karşı taarruz ile de ele geçirilen siperler geri alınamamıştır. Böylece 8 Ağustos’ta öğle vaktinde Yeni Zelandalılar ve Türk birlikleri arasındaki mesafe zirve noktası boş olmak üzere 25-30 m’ye düşmüş olup; karşı karşıyadır. Aynı gün bu bölgedeki Türk birlikleri Albay Fevzi Bey komutasında Anafartalar Grubu’na bağlanmıştır.

9 Ağustos sabahı İngilizlerin Conkbayırı-Besimtepe-Kocaçimentepe hattı üzerinde başlattıkları taarruzda Besimtepe Hint Tugayı’na bağlı Nepalli Gurka birliğinin eline geçmiştir. Abdurrahman Bayırı üzerinde mevzilenen Türk topçu bataryası ağır zayiat verdirerek tepeyi Gurka’lardan almayı başarmıştır.9 Ağustos akşamı Kocaçimen-Besimtepe-Conkbayırı hattı Türk birliklerinin elindedir.

10 Ağustos 1915 Conkbayırı Süngü Hücumu

Anafartalar Grubu Komutanı Mustafa Kemal, 10 Ağustos sabahı gün doğarken yapmayı planladığı taarruzu 23.,28. ve 41. Alay’lara yaptıracaktı. Yeterli kuvvetlerle yapılacak hücumlarla Conkbayırı’nın ele geçirilmesi mümkündü. Mustafa Kemal, emri altındaki komutanların haklı itirazlarına, askerin yorgunluğuna, takviye olarak gelmekte olan bir alayın yetişmemiş olmasına rağmen baskın tarzında bir süngü hücumuna karar verdi.

10 Ağustos günü sabah saat 04.30’da hücuma kalkacak askerlerin önüne geçerek onlara hitap etti; “Askerler! Karşımızdakileri mağlup edeceğimize hiç şüphe yoktur. Fakat siz acele etmeyin. Evvela ben ileri gideyim. Siz benim kırbacımla işaret verdiğim zaman hep birden atılırsınız.”  İşaretle birlikte aniden gelişen taarruzla İngilizlerin ilk hat siperlerinde hücum başarıya ulaştı. Yine Kocaçimen-Abdurrahman Bayırı sırtlarında Avustralya ve Hint Tugayları geri atılmıştır. Sadece İngilizlerin elinde Şahinsırtı kalmıştır. Müttefiklerin yoğun gemi ve kara topçularının ateşi altında gerçekleşen bu hücum ile hakim tepeler hattı Türk birliklerinin kontrolüne girmiştir.

Kireçtepe Muharebeleri (15-16 Ağustos 1915)

15 Ağustos’ta donanma gemilerinin desteğiyle hücuma kalkan İngilizleri Gelibolu Jandarma Taburu karşılamıştır. Başlangıçta üstün kuvvetler karşısında gerileyen tabur takviye kuvvetlerle birlikte İngilizlerin eline geçen Aslantepe’yi almayı başardı. Bu noktada göğüs göğse süngü muharebelerinde tepe birkaç defa el değiştirdi.  Sonunda tepe Türklerin elinde kaldı ve İngilizler geri çekilmek zorunda kaldılar.

II.Anafartalar Muharebesi (21 Ağustos 1915)

İngilizler Anafartalarda bulunan birliklere takviye olarak Seddülbahir’den gelen askerlerle birlikte 30.000 kişilik bir taarruz kuvveti oluşturdular. Tüm cepheyi hedefleyen taarruzda İsmailoğlutepe ve Bombatepe’nin ele geçirilmesi planlanmıştır. Muharebe 21 Ağustos günü saat 14.30’da yoğun bir topçu bombardımanı ile başladı. 22 Ağustos sabahı İngilizler Yusufçuktepe ve Kayacıkağılı bölgesinde bir miktar ilerleme kaydetmekten başka bir sonuç alamadılar.

Bu muharebe İngilizlerin en fazla asker kullanarak en geniş cephe hattında yaptıkları taarruzlarda en ağır zayiatlı muharebe olmuştur.

Bombatepe Muharebesi (27 Ağustos 1915)

Geniş çaplı son taarruz olan bu muharebede hedef Bombatepe’yi ele geçirmekti. 27 Ağustos günü öğle vakti yoğun bombardıman ile başlayan muharebede Bombatepe’nin güneye bakan yamaçları İngilizlerin eline geçti. 28 Ağustos sabahına kadar süren muharebeler zamanında takviye edilen Türk birlikleri tarafından durduruldu.

 

Bu muharebe sonrasında bölgedeki çarpışmalar siper muharebelerine dönmüştür. Anafartalar tam bir ay boyunca sıcak muharebelerin yaşandığı bir bölge olmuştur.

TAHLİYE

İtilaf devletlerince başlatılan “Gelibolu Harekatı” kara ve deniz gücünün işbirliğine rağmen Türk savunması karşısında başarıya ulaşamamıştır. Ekim 1915’te Gelibolu’ya gelen General Monro, tahliye yönünde bir rapor hazırlayıp İngiliz Hükümeti’ne sunacaktır. Gelibolu’nun tamamen tahliye edilmesi olumsuz sonuçlar yaratacağı için 20-21 Aralık’ta Anafartalar ve Arıburnu Cephelerinin; 8-9 Ocak gecesi de Seddülbahir’in tahliye edilmesine karar verildi.

Habere ifade bırak !
Habere ait etiket tanımlanmamış.
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yildizhaber.com.tr sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.