Savaşa, erkek şiddetine, yoksulluğa karşı barışı, hayatlarımızı ve haklarımızı savunuyoruz!

GÜNDEM (BLT) - Bülten | 26.11.2023 - 10:30, Güncelleme: 26.11.2023 - 10:30 4019+ kez okundu.
 

Savaşa, erkek şiddetine, yoksulluğa karşı barışı, hayatlarımızı ve haklarımızı savunuyoruz!

Giresun Kadın Platformu, Kadına Karşı Şiddetle Mücadele Günü’nde bir basın açıklaması yayınladı.
Giresunlu Kadın Platformu’nun yayınladığı mesajda, “25 Kasım’da olduğu gibi bu yıl da sınırları ve zamanları aşan kadın dayanışmasını, Mirabal kardeşlerin 1960’larda diktatörlüğün devrilmesinde yol açan mücadelesini ve İsrail’in saldırılarına karşı direnen Filisitinli kız kardeşlerimizi selamlayarak başlamak istiyoruz. Dünyada ve ülkemizde sağ, muhafazakâr iktidarlar, savaş ve şiddet politikalarıyla kadın kimliğine ve emeğine dönük saldırılarını sürdürüyor. Biz kadınların mücadelesi her zaman olduğundan çok daha fazla baskıyla susturulmaya çalışılıyor. Evde, işte, okulda, sokakta, sosyal medyada, dijital platformlarda erkek şiddetine maruz bırakılıyoruz. Erkek şiddetine dair veriler iktidarlar tarafından açıklanmıyor. Şiddet vakalarının üstü örtülmeye çalışılıyor. 2022 yılında erkek şiddeti 334 kadını öldürdü. Bu rakamlar bize göstermektedir ki, şiddetin hedefi haline gelen kadınların sayısı her geçen gün artmaktadır. Sadece ilimizde, daha Rabia Naz cinayeti aydınlatılmamışken 2022 yılında, Dilek Çamur, Ayşe Kılıç, Damla Çubukçu, Keramet, İrem Kostak, Sıla Şentürk, Şennur Çetin erkekler tarafından katledilmiştir. İçinde bulunduğumuz yılda ise Giresun Kadın Doğum Ve Çocuk Hastalıkları Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde iki sağlık emekçisi kadın acilde hasta yakınları tarafından fiziksel şiddete maruz kalmışlardır. AKP-MHP iktidarı sorun çözmek yerine kadın ve LGBTİ+’ ları düşmanlaştırıyor, kirli, nefret dolu siyasetlerinin öznesi haline getirtiyor. Erkek egemen siyasetin politikaları kapitalizmin, milliyetçi ve tekçi ideolojilerin saldırılarına hizmet ederken eşitsizlikleri yeniden üretiyor ve erkek devlet şiddetini meşrulaştırıyor. Bu nedenle biz kadınlar, erkek devlet şiddetine karşı her alanda yürüttüğümüz mücadeleyi emek, barış ve demokrasi mücadelesinden ayrı düşünmüyor, yoksulluğa, emek düşmanlığına karşı hayatlarımızı ve haklarımızı savunuyoruz. AKP-MHP iktidar bloğu tekçi, gerici ve cinsiyetçi temeldeki toplumsal düzen tahayyülünü hayata geçirmek için toplumsal cinsiyet karşıtlığını kurumsallaştırmaya çalışıyor. Baskı mekanizmalarını tümüyle seferber ederek kadın kazanımlarını zayıflatmaya, kadınları eve mahkûm etmeye ve kamusal alanda iradesizleştirmeye dönük politikalarına hız veriyor. Yıllardır sürdüğümüz mücadeleyle elde ettiğimiz en önemli kazanımlarımızdan biri olan, İstanbul Sözleşmesi bir gecede feshedildi. AKP bu yolla erkek şiddetini ve erkek egemen zihniyeti değiştirme yükümlülüğünü almayacağını açıktan duyurmuş oldu. Şimdi de 6284 sayılı yasayı tartışmaya açarak eril yargının nicedir süren cezasızlık politikalarını meşrulaştırıyor. Erkek şiddeti cezasız bırakılırken, kendi hayatlarını savunan kadınlar oldukça ağır cezalarla karşı karşıya kalıyor. Haklarımız ve hayatlarımız için İstanbul Sözleşmesi’nden vazgeçmeyeceğiz diyoruz. Sözleşme yeniden yürürlüğe girene, gereği yerine getirilene ve 6284 Sayılı yasa etkin bir biçimde uygulanana kadar mücadele etmeye devam edeceğimizi buradan tekrar bildiriyoruz. Dünyada krizlerle daha da artan ekonomik eşitsizlikler ve kemer sıkma politikaları kadın emeğinin sömürüsünü katlayarak artırıyor. Kadının tek istihdam biçiminin güvencesiz, evden, kısmi zamanlı, parçalı ve esnek istihdam olmasını sağlayan düzenlemeler yaygınlaşıyor. Türkiye’deyse AKP/MHP iktidarının sermayeden, savaştan ve ranttan beslenen bütçe politikalarıyla ekonomik kriz derinleşiyor. Kadın emeğini güvencesizleştirecek politikalarına hız veren iktidar 2024 bütçesinde kadını güçlendirmeye sadece her yüz lirada 53 kuruş ayırıyor. İktidarın gündeminde kadın işsizliği ve yoksulluğu yok. İşyerlerimiz tüm emekçiler ve özellikle kadınlar için adeta şiddetin kendisi haline geldi; tek adam rejimiyse süren taciz, mobbing ve baskıların önünü alacak ILO 190 Sayılı Sözleşme gibi uluslararası sözleşmeleri onaylama gereği duymuyor. Bunların yanında iktidar örgütlü kadın mücadelesini hedef alan baskı, gözaltı ve tutuklamaları hız kesmeden sürdürerek, anayasal haklarımızı, toplantı, gösteri ve yürüyüş hakkımızı engelleyerek de kadına yönelik şiddeti farklı biçimlerde sürdürüyor. Bu yolla açıkça kadınların hayatına kastederek de olsa erkek egemen sistemi tüm mekanizmaları ile korumaya kararlı olduğunu göstermekten çekinmiyor. KHKlar, haksız ve hukuksuz işten çıkarmalar, güvenlik soruşturması gibi uygulamaların yanında KHK ile ihraç edemediklerini mobbing, sürgün ve şiddetle görevden el çekmeye zorluyorlar. İşyerlerinde taciz, mobbing, şiddetin sorumlularının hesap vermesini sağlayacak herhangi bir düzenlemeyse bulunmuyor. Kadın emeği üzerindeki denetimini sıkılaştırarak ayakta kalmaya çalışan AKP-MHP iktidarının Türk-İslam sentezine yaslanan bir kültürel hegemonya kurma çabası da ailenin kutsallığına zeval getirmeyecek cinsiyetçi politikalarla devam ediyor. Kürtajın ve sezaryenin hak olmaktan çıkarılması, şiddet uygulayan erkekle arabuluculuk uygulaması, boşanmayı zorlaştırma raporları, nafaka hakkına dair tartışmaları ile kadınları sistematik olarak aileye mahkûm etmeye çalışıyor. Uzun zamandır şiddete, savaşa, yoksulluğa sömürüye karşı sürdürdüğümüz kendi yaşamlarımızın özneleri olma mücadelesinin iktidarları nasıl korkuttuğunun farkındayız. Bugünün kadın hak ve özgürlüklerinin yıllardır yürüttüğümüz mücadeleyle elde edildiğini görüyorlar. Bizler emeğimizin gaspı ve bedenimizin denetimine dayanan sistematik tahakkümü kırmanın, ataerkil kapitalist sistemi ortadan kaldırmanın yolunun örgütlü kadın mücadelesini kararlılıkla sürdürmekten ve yılmadan yükseltmekten geçtiğini biliyoruz. Ekonomik ve sosyal güvenceden yoksun bırakılmayı, yoksullaşmayı, bize dayatılan kimliklerle yaşamayı, güvencesiz- kayıt dışı çalıştırılarak sömürülmeyi, şiddet ve istismar tehdidi altında yaşamayı reddediyoruz. Bu sorunlara çözüm üretecek politikaların acil hayata geçmesini, kadına yönelik şiddetin tüm biçimlerinin ortadan kalkmasını istiyoruz. Eril şiddete karşı hayatlarını savunma mücadelesini veren kadınlar olarak, savaştan, sömürüden, ayrımcılıktan beslenen zihniyete, siyaset yapıcılara sesleniyoruz. Ne İstanbul Sözleşmesi’nden vazgeçeceğiz, ne de sokaklardan… Savaşa karşı barışı, şiddete karşı hayatlarımızı, yoksulluğa karşı haklarımızı savunmayaya devam edeceğiz. “ açıklamasında bulunuldu.
Giresun Kadın Platformu, Kadına Karşı Şiddetle Mücadele Günü’nde bir basın açıklaması yayınladı.

Giresunlu Kadın Platformu’nun yayınladığı mesajda, “25 Kasım’da olduğu gibi bu yıl da sınırları ve zamanları aşan kadın dayanışmasını, Mirabal kardeşlerin 1960’larda diktatörlüğün devrilmesinde yol açan mücadelesini ve İsrail’in saldırılarına karşı direnen Filisitinli kız kardeşlerimizi selamlayarak başlamak istiyoruz.

Dünyada ve ülkemizde sağ, muhafazakâr iktidarlar, savaş ve şiddet politikalarıyla kadın kimliğine ve emeğine dönük saldırılarını sürdürüyor. Biz kadınların mücadelesi her zaman olduğundan çok daha fazla baskıyla susturulmaya çalışılıyor. Evde, işte, okulda, sokakta, sosyal medyada, dijital platformlarda erkek şiddetine maruz bırakılıyoruz. Erkek şiddetine dair veriler iktidarlar tarafından açıklanmıyor. Şiddet vakalarının üstü örtülmeye çalışılıyor. 2022 yılında erkek şiddeti 334 kadını öldürdü. Bu rakamlar bize göstermektedir ki, şiddetin hedefi haline gelen kadınların sayısı her geçen gün artmaktadır. Sadece ilimizde, daha Rabia Naz cinayeti aydınlatılmamışken 2022 yılında, Dilek Çamur, Ayşe Kılıç, Damla Çubukçu, Keramet, İrem Kostak, Sıla Şentürk, Şennur Çetin erkekler tarafından katledilmiştir. İçinde bulunduğumuz yılda ise Giresun Kadın Doğum Ve Çocuk Hastalıkları Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde iki sağlık emekçisi kadın acilde hasta yakınları tarafından fiziksel şiddete maruz kalmışlardır.

AKP-MHP iktidarı sorun çözmek yerine kadın ve LGBTİ+’ ları düşmanlaştırıyor, kirli, nefret dolu siyasetlerinin öznesi haline getirtiyor. Erkek egemen siyasetin politikaları kapitalizmin, milliyetçi ve tekçi ideolojilerin saldırılarına hizmet ederken eşitsizlikleri yeniden üretiyor ve erkek devlet şiddetini meşrulaştırıyor. Bu nedenle biz kadınlar, erkek devlet şiddetine karşı her alanda yürüttüğümüz mücadeleyi emek, barış ve demokrasi mücadelesinden ayrı düşünmüyor, yoksulluğa, emek düşmanlığına karşı hayatlarımızı ve haklarımızı savunuyoruz.

AKP-MHP iktidar bloğu tekçi, gerici ve cinsiyetçi temeldeki toplumsal düzen tahayyülünü hayata geçirmek için toplumsal cinsiyet karşıtlığını kurumsallaştırmaya çalışıyor. Baskı mekanizmalarını tümüyle seferber ederek kadın kazanımlarını zayıflatmaya, kadınları eve mahkûm etmeye ve kamusal alanda iradesizleştirmeye dönük politikalarına hız veriyor. Yıllardır sürdüğümüz mücadeleyle elde ettiğimiz en önemli kazanımlarımızdan biri olan, İstanbul Sözleşmesi bir gecede feshedildi. AKP bu yolla erkek şiddetini ve erkek egemen zihniyeti değiştirme yükümlülüğünü almayacağını açıktan duyurmuş oldu. Şimdi de 6284 sayılı yasayı tartışmaya açarak eril yargının nicedir süren cezasızlık politikalarını meşrulaştırıyor. Erkek şiddeti cezasız bırakılırken, kendi hayatlarını savunan kadınlar oldukça ağır cezalarla karşı karşıya kalıyor.

Haklarımız ve hayatlarımız için İstanbul Sözleşmesi’nden vazgeçmeyeceğiz diyoruz. Sözleşme yeniden yürürlüğe girene, gereği yerine getirilene ve 6284 Sayılı yasa etkin bir biçimde uygulanana kadar mücadele etmeye devam edeceğimizi buradan tekrar bildiriyoruz. Dünyada krizlerle daha da artan ekonomik eşitsizlikler ve kemer sıkma politikaları kadın emeğinin sömürüsünü katlayarak artırıyor. Kadının tek istihdam biçiminin güvencesiz, evden, kısmi zamanlı, parçalı ve esnek istihdam olmasını sağlayan düzenlemeler yaygınlaşıyor. Türkiye’deyse AKP/MHP iktidarının sermayeden, savaştan ve ranttan beslenen bütçe politikalarıyla ekonomik kriz derinleşiyor. Kadın emeğini güvencesizleştirecek politikalarına hız veren iktidar 2024 bütçesinde kadını güçlendirmeye sadece her yüz lirada 53 kuruş ayırıyor. İktidarın gündeminde kadın işsizliği ve yoksulluğu yok.

İşyerlerimiz tüm emekçiler ve özellikle kadınlar için adeta şiddetin kendisi haline geldi; tek adam rejimiyse süren taciz, mobbing ve baskıların önünü alacak ILO 190 Sayılı Sözleşme gibi uluslararası sözleşmeleri onaylama gereği duymuyor. Bunların yanında iktidar örgütlü kadın mücadelesini hedef alan baskı, gözaltı ve tutuklamaları hız kesmeden sürdürerek, anayasal haklarımızı, toplantı, gösteri ve yürüyüş hakkımızı engelleyerek de kadına yönelik şiddeti farklı biçimlerde sürdürüyor. Bu yolla açıkça kadınların hayatına kastederek de olsa erkek egemen sistemi tüm mekanizmaları ile korumaya kararlı olduğunu göstermekten çekinmiyor. KHKlar, haksız ve hukuksuz işten çıkarmalar, güvenlik soruşturması gibi uygulamaların yanında KHK ile ihraç edemediklerini mobbing, sürgün ve şiddetle görevden el çekmeye zorluyorlar. İşyerlerinde taciz, mobbing, şiddetin sorumlularının hesap vermesini sağlayacak herhangi bir düzenlemeyse bulunmuyor.

Kadın emeği üzerindeki denetimini sıkılaştırarak ayakta kalmaya çalışan AKP-MHP iktidarının Türk-İslam sentezine yaslanan bir kültürel hegemonya kurma çabası da ailenin kutsallığına zeval getirmeyecek cinsiyetçi politikalarla devam ediyor. Kürtajın ve sezaryenin hak olmaktan çıkarılması, şiddet uygulayan erkekle arabuluculuk uygulaması, boşanmayı zorlaştırma raporları, nafaka hakkına dair tartışmaları ile kadınları sistematik olarak aileye mahkûm etmeye çalışıyor. Uzun zamandır şiddete, savaşa, yoksulluğa sömürüye karşı sürdürdüğümüz kendi yaşamlarımızın özneleri olma mücadelesinin iktidarları nasıl korkuttuğunun farkındayız. Bugünün kadın hak ve özgürlüklerinin yıllardır yürüttüğümüz mücadeleyle elde edildiğini görüyorlar. Bizler emeğimizin gaspı ve bedenimizin denetimine dayanan sistematik tahakkümü kırmanın, ataerkil kapitalist sistemi ortadan kaldırmanın yolunun örgütlü kadın mücadelesini kararlılıkla sürdürmekten ve yılmadan yükseltmekten geçtiğini biliyoruz.

Ekonomik ve sosyal güvenceden yoksun bırakılmayı, yoksullaşmayı, bize dayatılan kimliklerle yaşamayı, güvencesiz- kayıt dışı çalıştırılarak sömürülmeyi, şiddet ve istismar tehdidi altında yaşamayı reddediyoruz. Bu sorunlara çözüm üretecek politikaların acil hayata geçmesini, kadına yönelik şiddetin tüm biçimlerinin ortadan kalkmasını istiyoruz. Eril şiddete karşı hayatlarını savunma mücadelesini veren kadınlar olarak, savaştan, sömürüden, ayrımcılıktan beslenen zihniyete, siyaset yapıcılara sesleniyoruz. Ne İstanbul Sözleşmesi’nden vazgeçeceğiz, ne de sokaklardan…

Savaşa karşı barışı, şiddete karşı hayatlarımızı, yoksulluğa karşı haklarımızı savunmayaya devam edeceğiz. “ açıklamasında bulunuldu.

Giresun HABERİ

Habere ifade bırak !
Habere ait etiket tanımlanmamış.
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yildizhaber.com.tr sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.