RAHMET-İ İLÂHİYE
(İHA) - İhlas Haber Ajansı |
04.11.2014 - 09:04, Güncelleme:
30.10.2020 - 19:15 7589+ kez okundu.
RAHMET-İ İLÂHİYE
Hiç
şüphesiz Allah-ü Teâlâ’nın rahmet ve merhameti, fazl-ü keremi hudutsuzdur.
İnsan onun esirgemesi ve rahmeti ile dünya ve ahirette pek çok felâketlerden
uzak kalmakta ve ilâhî ikrâma vâsıl olmaktadır. Yine insan eğer bu geniş rahmet
kapısına elini açarsa, eli boş dönmeyip ilâhî mağfirete nâil olmaktadır. Eğer Mevla’mızın
rahmet ve merhameti olmasaydı maddî ve ma’nevî sâhada hüsrâna uğrar,
felâketlerden uzak kalamaz ve hidâyete yol bulamazdık. Halbuki Rahîm olan
Rabbimizin rahmetinin genişliği sebebiyle en günahkâr insanlar hatâlı yollardan
sırât-ı müstekîme avdet etmekte ve mağfiret-i ilâhiyeye mazhar olmaktadırlar.
Bu hususla alâkalı olarak Cenâb-ı Hakk âyet-i kerîmesinde: “De ki; Ey
kendilerinin aleyhine (günahda) haddi aşan kullarım, Allah’ın rahmetinden
ümîdinizi kesmeyin. Çünki Allah bütün günahları bağışlar. Şübhesiz ki O çok
bağışlayıcı, çok merhametlidir.” buyurmaktadır. Fahr-i Kâinât
Efendimizde bir hadîs-i şeriflerinde meâlen: “Azîz ve Celîl olan Allah,
gökleri ve yeri halk ettiği gün yüz rahmet yarattı. Onlardan birini yeryüzüne
koydu. Bu rahmet sebebiyle anne evlâdını, dört ayaklı canlılar ve kuşlar
birbirini esirgemektedirler. (Geriye kalan) doksandokuz (rahmeti) Âhiret gününe
bıraktı. Kıyamet günü olduğunda Allah onu bununla (yüze) tamamlayacaktır.”
buyurmaktadırlar.
Dünyevi ve uhrevi sahip olduğumuz ve olacağımız bütün
nimetler de yine Mevla’mızın Rahmetinin bir tecellisidir. Peygamber (sav)
Efendimiz Hz.’nin şefaat-ı uzması, Allah dostlarının her zaman muhtaç olduğumuz
himmet ve teveccühleri, büyüklerimizin duaları ve hep Hz. Allah (cc)’ın
Rahmet-i İlahiyesinin tezahürüdür.
Dâhilde nefs-i emmare ve şeytan
(aleyhilla’ne), hariçte de şeytanlaşmış ve nefsinin zebunu olmuş kötü
kimselerin tesîri altında bulunan insan, eğer kendisi ile başbaşa bırakılmış
olsaydı, Allah-ü Teâlâ rahmeti ile muâmele etmeseydi bir tek günahkâr bile
temize çıkamaz, afv-ı ilâhîye nâil olamaz, azâbdan kurtulması ve Cennet’e
girmesi mümkün olmazdı. Yüce Rabbımız âyet-i kerîmesinde: “Ya sizin üzerinizde
Allah’ın fazlı ve rahmeti olmasaydı, ya hakîkaten Allah Raûf ve Rahîm
olmasaydı? (Haliniz nice olurdu?)” buyurmaktadır.
Bu sebeble Cenâb-ı Hak’kın rahmet-i
ilâhiye ve rızâ-i ilâhîsine nâil olabilmenin yollarına tevessül etmeli, yine Mevla’mızın
rahmetinin büyüklüğü neticesi biz kullarına bahşettiği maddi ve manevi
fırsatları iyi değerlendirmeli ve her zaman için, “Ey rahmet isteyen kullarını
hüsrâna uğratmayan Rabbimiz, bizi rahmetinin içine koy. Sen merhamet edenlerin
en merhametlisisin.” diye duâ etmeliyiz.
Siz değerli
okuyucularım
Her mü’min sahîh bir i’tikâda sâhib olduktan sonra
Kitabımız Kur’ân-ı Kerîmden ve Resûl-ü Ekrem Efendimizin sünnetinden ayrı bir
yol takîb etmemeli, amelî bakımdan üzerine düşen vazîfeleri zamanında ve
eksiksiz yapmaya âzamî gayret göstermeli ve bunları yaparken de ihlas ve
samimiyetle sırf Cenab-ı Hak’kın rızâsını kazanmak ve rahmetine nâil olmak için
yapmalıdır. Allah-ü Teâlâ’nın gadab-ı ilâhîsinden korkmakla beraber rahmet-i
ilâhiyesinden de ümîdi kesmemelidir. Mevla’mızın rahmetinden ümîd kesmek ve
insanları da bu istikâmette düşünmeye sevk etmek i’tikâdî ve amelî cihetten
hatalı olup, Rahmet-i İlâhiye’den mahrum kalmaya sebep olur. Bu hususla alakalı
olarak, bir rivayete göre Hz. Ömer (ra) Efendimize atfolunan şu veciz söz
dikkati şayandır. Buyuruyorlar ki: “Cennet’e dünyada tek bir insan girecek olsa,
Rabbimin inayetinden ümid ederim ki, o ben olayım.... Yine cehennem’e tek bir
insan girecek olsa, korkarım ki o ben olurum.”
Sitemizdeki haber içerikleri kaynak gösterilmeden alıntı yapılamaz, kanuna aykırı ve izinsiz olarak kopyalanamaz, başka yerde izinsiz yayınlanamaz.
Habere ifade bırak !
Bu habere hiç ifade kullanılmamış ilk ifadeyi siz kullanın.
Habere ait etiket tanımlanmamış.
Okuyucu Yorumları
(0)
Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.