PEYGAMBER EFENDİMİZ'E VAHİY GELMESİ
(İHA) - İhlas Haber Ajansı |
28.03.2013 - 22:26, Güncelleme:
30.10.2020 - 19:15 6131+ kez okundu.
PEYGAMBER EFENDİMİZ'E VAHİY GELMESİ
Hazreti Muhammed (s.a.v) Efendimiz, sabiliğinden beri fevkalade bir fazilet ve nezâhet içinde yaşamıştı. Kavminin câhilâne törelerinden tamemen uzak idi. Kimseden bir şey okumamış, bir şey yazmamıştı. O, bütün cihanın mualimi, en yüksek mürşididir. Onun kalbine bütün ilimleri, irfanları bizzat Hak Teâlâ Hazretleri akıtmıştı. O. Tam bir masumiyet içinde kırk yaşlarına yaklaşmıştı. O sıralarda mübarek gözlerine melekler görünür.
“Ya Muhammed!” diye nida olunur, taşlardan, ağaçlardan selâm sesleri gelirdi. Aklı, zekâsı, maddi ve manevi sıhhat ve kemali fevkalade mükemmeldi.
Hz.Muhammed (s.a.v) Efendimiz, tam kırk yaşlarına girince fiilen Peygamberlik şerefine nail oldu. Şöyle ki;
Fahri Âlem Hazretleri, kırk yaşlarına yakın, senede bir ay kadar Hıra dağında bir mağarada Allahü Teâlâ’nın kudretini ve azametini ve tefekküre dalar ve oradan geçen yolculara yiyecek ve içecek verirdi. Tam kırk yaşlarına girince ilk evvel altı ay kadar rüyasında gördüğü şeyler, birer sabah aydınlığı gibi açık bir surette meydana çıkardı. Bu altı aydan sonra yine Hıra’da iken bir gün Cibril-i Emin geldi. İkra sûre-i celilesinin ilk beş âyetini getirdi, kendini peygamberlikle müjdeledi.
Bundan sonra üç sene kadar vahy-i ilahi kesildi, Kur’an-ı Mübin’in âyetleri inmedi. Bundan sonra tekrar Cibril-i Emin görüldü. Kur’an-ı Âzim’in âyetlerini getirmeye başladı. Hz.Muhammed (s.a.v)’de gerek kendi kavmini ve gerek diğer bütün insanları hak dine davet etmekle vazifelendirildi. Hz.Muhammed (s.a.v) Efendimiz’in Allahü Teâlâ tarafından peygamber olarak vazifelendirilmesine nübüvvet, risâlet denir.
VAHİY KÂTİBİ HAZRET-İ MUÂVİYE
Hz.Muaviye, Resulüllah Efendimiz (s.a.v)’in “Allah’ım, Muaviye’ye hesap ve kitabı öğret ve azaptan koru” ve “Allah’ım, Muaviye’yi hadi ve mehdi kıl (hidayet edilmiş ve hidayet edici) ve onunla insanlara hidayet ver.” Dualarına mazhar olmuştur. İbn-i Abbas hazretleri Hz.Muaviye’nin müctehidliğine şahitlik etmiş ve yatsıdan sonra vitir yaptığı kendisine rivayet olununca, onu bırakın, zira Ashab-ı Resulüllahdandır, demiştir. Bu Allah’ın kitabından sonra Rsulüllah’ın hadis-i şeriflerinin en sahihi İmam Buhari’nin Sahih’inde bildirilmektedir. Fakıhler Hz.Muaviye’nin sözüne itimat ederlerdi.
İmam Abdullah bin Mübarek’e “Ömer bin Abdulaziz mi yoksa Muâviye mi faziletlidir” diye sorulunca “Resulüllah ile gaza ederken Hz.Muaviye’nin atının burnuna giren toz ondan şu kadar daha faziletlidir” dedi.
Bu sual Muaviye bin imran’a böyle sorulunca öfkelenmiş ve “Hiçbir insan Resulüllah’ın Ashabı ile kıyas edilmez. Muaviye hazretleri de sahâbedendir. Hem o Resulüllah’ın akrabasıdır ve aynı zamanda vahiy kâtibidir” demiştir.
Hz.Ömer, Hz.Muaviye’yi Şam’a vali tayin etmiş. Hz.Osman zamanında valiliğe devam etmiştir. Sahabeden bir nice zât onu takip ettiler, tabi oldular. Hz. Hasan (r.a)’da eğer onu halifeliğe ehil görmese idi hılâfeti teslim etmezdi. Zira emrinde 40 bin askeri vardı.
Mevla’m cümlemizi Rulüllah Efendimizin ve Ashab’ının şefaatine nail eylesin. (Âmin)
Sitemizdeki haber içerikleri kaynak gösterilmeden alıntı yapılamaz, kanuna aykırı ve izinsiz olarak kopyalanamaz, başka yerde izinsiz yayınlanamaz.
Habere ifade bırak !
Bu habere hiç ifade kullanılmamış ilk ifadeyi siz kullanın.
Habere ait etiket tanımlanmamış.
Okuyucu Yorumları
(0)
Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.