İMAN NEDİR?

(İHA) - İhlas Haber Ajansı | 31.12.2012 - 22:52, Güncelleme: 30.10.2020 - 19:15 3522+ kez okundu.
 

İMAN NEDİR?

İman, Peygamber Efendimizin Allahü Teâlâ tarafından getirip tebliğ buyurduğu hususları, hiç tereddüt etmeden tasdik etmektir.             Peygamber Efendimizin tebliğ buyurduklarının temeli, (imanın şartları) : Allahü Teâlâ’ya, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, ahiret gününe, kaza ve kadere iman etmektir. Her mü’minin, Peygamber Efendimizin tebliğ ettiği hususları tamamen tasdik etmesi lazımdır. Bunlardan birinde tereddüt ve şüphe etmek, iman şerefinden mahrum bırakır. Mesela, Kur’an-ı Kerim Allah’ın kelamıdır. Peygamber Efendimize gönderilmiş ve ondan bize tevâtüren (yalan üzerinde ittifakları tasavvur olunamayan bir topluluğun rivayeti ile) gelmiştir. Bunu hiç tereddüt etmeden kabul etmek lazımdır.             Yine Kur’an-ı Kerim’in kat’i olarak ve sarahaten, açıkça ifade ettiği hükümleri, haberleri ve Peygamber Efendimiz’in peygamberliğini, öldükten sonra dirilmenin hak olduğunu, namaz, oruç, zekat ve haccın farz olduğunu, hırsızlık, zina ve içki içmenin haram olduğunu hiç şüphesiz kabul etmek lazımdır. Bunlardan herhangi birini kabul etmeyen derhal iman şerefinden mahrum kalır.             Değerli okurlarım             İman kat’i sürette kalp ile inanmaktan ibaret olunca, fazlalık ve noksanlığı kabul etmez. Bununla beraber, züht ve takva sahibi ile günahkâr kimselerin imanındaki nur bir değildir. Salih ameller ile kalp nurlanır, itikat kuvvetlenir, günahlarla da kalp kararır, itikat gevşer, zayıflar, iman nurunu kaybeder. Bu halin devamı imansız gitmeye sebep olabilir.               En büyük bir nimet olan imanı güzelce muhafaza için Allahü Teâlâ’nın emirlerine riayet edip, yasaklarından kaçınmak her Müslüman için lazımdır. Dinin farzlarından birini terk etmek veya yasaklardan birini işlemekle bir kişi iman dairesinden çıkmaz, ancak imanını tehlikeye düşürmüş olur.             Bir kişinin Müslüman olabilmesi için, evvela Allahü Teâlâ’nın varlığına ve Hz. Muhammet Mustafa’nın Allah’ın kulu ve peygamberi olduğuna kalbi ile iman etmesi ve Müslüman olduğuna hükmedilmesi için imanını dili ile ikrar etmesi, söylemesi lazımdır. Bu şahadet İslamiyet’in ilk ve en büyük şartıdır.             İman, kalbe ait bir hal olduğundan, dil ile şahadet ederek ikrarda bulunmayanın dünyada Müslümanlığına hükmedilmez. Namaz, zekat, hac, oruç da İslamiyet’in birer şartıdır. Bunların farz olduğuna kalp ile iman etmek ve şartları bulundukça yerine getirmek lazımdır. Bunların farz olduğunu inkâr eden bir şahıs, Müslüman değildir. Bunları tasdik etmekle beraber ifâ etmeyen, yapmayan bir şahıs da kâmil bir Müslüman sayılamaz. Son nefeste imanını zâyi etmesinden, kaybetmesinden korkulur, azaba müstehak olur.             Bunların farz olduğuna kalp ile iman ederek yerine getiren bir zat ise kâmil bir Müslüman’dır. Bunları dil ile kabul ve itiraf ettiği halde, kalp ile inkâr eden bir şahıs ise zâhirde Müslüman görülürse de hakikatte münafıktır, en feci bir küfür ve dalâlet içindedir. Rabbim bizleri bu dalâlete düşmekten muhafaza buyursun.  Her daim inananlardan ve inandıkları ile de amel edenlerden eylesin. İşte bu inanç ve iman üzere yaşamaya devam edersek, dünya ve ahiretimizi kazanmış oluruz. İnşaallah…
İman, Peygamber Efendimizin Allahü Teâlâ tarafından getirip tebliğ buyurduğu hususları, hiç tereddüt etmeden tasdik etmektir.             Peygamber Efendimizin tebliğ buyurduklarının temeli, (imanın şartları) : Allahü Teâlâ’ya, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, ahiret gününe, kaza ve kadere iman etmektir. Her mü’minin, Peygamber Efendimizin tebliğ ettiği hususları tamamen tasdik etmesi lazımdır. Bunlardan birinde tereddüt ve şüphe etmek, iman şerefinden mahrum bırakır. Mesela, Kur’an-ı Kerim Allah’ın kelamıdır. Peygamber Efendimize gönderilmiş ve ondan bize tevâtüren (yalan üzerinde ittifakları tasavvur olunamayan bir topluluğun rivayeti ile) gelmiştir. Bunu hiç tereddüt etmeden kabul etmek lazımdır.             Yine Kur’an-ı Kerim’in kat’i olarak ve sarahaten, açıkça ifade ettiği hükümleri, haberleri ve Peygamber Efendimiz’in peygamberliğini, öldükten sonra dirilmenin hak olduğunu, namaz, oruç, zekat ve haccın farz olduğunu, hırsızlık, zina ve içki içmenin haram olduğunu hiç şüphesiz kabul etmek lazımdır. Bunlardan herhangi birini kabul etmeyen derhal iman şerefinden mahrum kalır.             Değerli okurlarım             İman kat’i sürette kalp ile inanmaktan ibaret olunca, fazlalık ve noksanlığı kabul etmez. Bununla beraber, züht ve takva sahibi ile günahkâr kimselerin imanındaki nur bir değildir. Salih ameller ile kalp nurlanır, itikat kuvvetlenir, günahlarla da kalp kararır, itikat gevşer, zayıflar, iman nurunu kaybeder. Bu halin devamı imansız gitmeye sebep olabilir.               En büyük bir nimet olan imanı güzelce muhafaza için Allahü Teâlâ’nın emirlerine riayet edip, yasaklarından kaçınmak her Müslüman için lazımdır. Dinin farzlarından birini terk etmek veya yasaklardan birini işlemekle bir kişi iman dairesinden çıkmaz, ancak imanını tehlikeye düşürmüş olur.             Bir kişinin Müslüman olabilmesi için, evvela Allahü Teâlâ’nın varlığına ve Hz. Muhammet Mustafa’nın Allah’ın kulu ve peygamberi olduğuna kalbi ile iman etmesi ve Müslüman olduğuna hükmedilmesi için imanını dili ile ikrar etmesi, söylemesi lazımdır. Bu şahadet İslamiyet’in ilk ve en büyük şartıdır.             İman, kalbe ait bir hal olduğundan, dil ile şahadet ederek ikrarda bulunmayanın dünyada Müslümanlığına hükmedilmez. Namaz, zekat, hac, oruç da İslamiyet’in birer şartıdır. Bunların farz olduğuna kalp ile iman etmek ve şartları bulundukça yerine getirmek lazımdır. Bunların farz olduğunu inkâr eden bir şahıs, Müslüman değildir. Bunları tasdik etmekle beraber ifâ etmeyen, yapmayan bir şahıs da kâmil bir Müslüman sayılamaz. Son nefeste imanını zâyi etmesinden, kaybetmesinden korkulur, azaba müstehak olur.             Bunların farz olduğuna kalp ile iman ederek yerine getiren bir zat ise kâmil bir Müslüman’dır. Bunları dil ile kabul ve itiraf ettiği halde, kalp ile inkâr eden bir şahıs ise zâhirde Müslüman görülürse de hakikatte münafıktır, en feci bir küfür ve dalâlet içindedir. Rabbim bizleri bu dalâlete düşmekten muhafaza buyursun.  Her daim inananlardan ve inandıkları ile de amel edenlerden eylesin. İşte bu inanç ve iman üzere yaşamaya devam edersek, dünya ve ahiretimizi kazanmış oluruz. İnşaallah…
Habere ifade bırak !
Habere ait etiket tanımlanmamış.
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yildizhaber.com.tr sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.