ÇOCUK YETİŞTİRMEDE ANNE VE BABANIN ROLÜ
(İHA) - İhlas Haber Ajansı |
04.02.2016 - 18:16, Güncelleme:
30.10.2020 - 19:15 6494+ kez okundu.
ÇOCUK YETİŞTİRMEDE ANNE VE BABANIN ROLÜ
Mevla-i zülcelal
vetegaddes hazretleri okumuş olduğum ayeti celilesinde : “Ey iman edenler, gerek kendilerinizi gerek ailelerinizi öyle bir
ateşten koruyun ki onun yakacağı insanla taştır. O ateşin üzerinde iri gövdeli,
sert tabiatlı melekler vardır ki, onlar Allah’ın kendilerine emir ettiği
şeylerde asla isyan etmezler. Neye me’mur
edilirlerse yaparlar.” diye buyuruyor.
Anne ve babaların olduğu
kadar milletinde ümit kaynağı olan çocuklarımızı terbiyede, dinimizin hükümlerini,
milletimizin örf ve adetlerini esas alan bir program takip etme zarureti
vardır. İslam dininin emrettiği güzel terbiye verilmeyecek olursa; hem kendimiz
hem de millet ve memleketimiz bu çocuklardan zarar görür. Nebat yetiştirir gibi
evladının sadece yeme ve içmesine dikkat gösteren, süsleyip giyindiren fakat kâmil
bir iman, güzel bir ahlakla mücehhez kılmayan ana ve babalar huzuru ilahide mesuldürler.
Bir çocuk asi, cani,
imansız, vicdansız ise bu suçların baş ortağı ve müsebbibi, anne ve babalardır.
İman ve İslam esasına göre terbiye edilmeyen çocuklar mesuliyet bilincinden
mahrumdurlar. Ne iyi bir iş yapma azmine nede fena bir davranışın nedametini duyarlar.
Evlat terbiyesi memleketin istikbalini hazırlar. Bunu ihmal etmekte bir
milletin ufkunu karartır. Ancak evladını terbiye eden kimseler istikbalinden
emin olabilirler. Evladımızın sadece karnını doyurmak ve sırtını giydirmekle
onlara karşı olan vazifemizi yapmış olamayız. Ancak onların ruhunda ki boşluğu
doldurmakla bu mühim görevi ifa etmiş oluruz.
Peygamber Efendimiz bir
hadis-i şeriflerinde şöyle buyuruyor: “Annesinden
doğan her çocuk İslam fıtratı üzerine doğar. Dili düzgün konuşmaya alışıncaya
kadar böyle devam eder. Sonra baba ve annesi Yahudi ise onu Yahudi yapar veya
Hıristiyan ise onu Hıristiyan yapar veyahut Mecusi ise onu Mecusi yapar.”
Hadis-i şerif İslam inançlarını kabul edecek fıtratta doğan çocukların dinden
nasıl uzaklaştıklarını açıklarken Müslüman ana ve babalara şu hakikati
hatırlatmaktadır. Allah tarafından mü’min olarak ihsan edilen yavrularımızı
İslam ahlakını ve Kur-an-ı Kerimi, haram ve helalleri öğretmezsek, onların
kötülüklerine göz yumarsak, ileride ne kendine ne ana ve babasına, ne de akrabalarına,
komşularına, vatanına, milletine faydalı bir evlat olamaz. Bunun mes’ulü de ana
ve babalardır.
Aziz okurlarım
Resulullah Efendimiz bir
hadisi şeriflerinde: “Bir baba çocuğuna
güzel terbiyeden daha üstün bir ihsanda bulunamaz” buyuruyor. Çocuklarımıza
iman ve İslam bilgilerini (namazlarını kılacak kadar) Kur’an okumalarını
öğretmek ve güzel terbiye vermek anne babanın en büyük vazifesidir. Bu vazifelerin
yapılmasında peygamberler, evliyaullah ve büyüklerimiz o kadar çok çalışıp
çırpınmışlar ki maddi ve manevi her türlü tedbirleri almışlar. Hayırlı evlatlar
bırakmışlar.
Peygamberlerden Yakup
(a.s.), oğlu Yusuf (a.s.)’ı çok seviyordu. Bir an bile yanından ayırmak
istemiyordu. Fakat kardeşleri haset ettiler. Sekiz yaşında ayırdılar. Tam kırk
sene ayrı kaldı. Yakup (a.s.) , kırk sene dua etti ve ağladı. Ağlaya ağlaya
gözleri ağma oldu. Yusuf (a.s.)’ ın hayatta olduğunu biliyordu, lakin ne
yaptığını, nasıl bir hayat sürdüğünü bilmiyordu. Yusuf (a.s.) birçok sıkıntılı
hadiselerden sonra Mısır’a padişah olmuştu. Babasını davet etmek üzere müjdeci
ile beraber gömleğini gönderdi. Müjdeci babasına gömleğini verdi Yakup (a.s.) biricik oğlunun gömleğini kokladı,
öptü ve yüzüne gözüne sürdü. Gözleri açıldı ve “evladım Yusuf nasıl” diye sordu. “Mısıra
padişah olmuş” cevabını alınca hiç sevinmedi. “Dini nedir yaşantısı nedir”
diye sordu. “Dini İslam’dır. Hem de
kendisine peygamberlik verilmiş” cevabını alınca o kadar çok sevindi ki gözyaşları
içersinde Cenab-ı hakk’a şükürler etti. Şimdi Cenab-ı hakk’ın nimeti evladımın
üzerine tamam olmuştu. Yusuf (a.s.)’ın yanına gelip kırk senelik bir hasret giderdikten
sonra; Yusuf (a.s.): “Babacığım bu kadar
ağlamana lüzum var mıydı? Çünkü ahrette
cennette bir araya gelecektik” dediğinde, Yakup (a.s.): “Cennette kimler bir araya gelecek? Ehli
iman ve İslam olanlar değil mi?” Yusuf (a.s) : “Evet babacığım” dedi. Yakup(a.s.) da: “Kırk seneden beri ağlamamın asıl sebebi senin imanın, İslam üzere
olman içindir” dedi. Cenab-ı Hak Yusuf (a.s.)’mı her türlü maddi ve manevi tehlikelerden
muhafaza etti.
Değerli okurlarım
Bir peygamber; evladının
iman ve İslam üzerine yaşaması için bu kadar ağlar, dua eder ve gözyaşı
akıtırsa; bizler hayırlı bir evlat yetiştirmek için nasıl çalışıp çırpınmamız
ve dua etmemiz icap eder. Rasülüllah Efendimiz “Anne ve babanın, evladı için yaptığı dua; peygamberin ümmetine yaptığı
dua gibidir. Duası mutlaka kabul olur” buyurdu.
İsa (a.s.) bir gün bir
kabristanlıktan geçerken bir kimsenin azap çektiğini görür. Bir kaç gün sonra
tekrar oradan geçerken o kimsenin azaptan kurtulup kabrinin de cennet bahçelerinden
bir bahçe olduğunu görür. Bunun sebebini Cenab-ı hakk’a sual ettiğinde; Cenab-ı
Hak’ta İsa (a.s.)’a şöyle vahyetti: “Yeryüzünde
banim ismimi zikreden ve kitabımı okuyan çocuğun babasına azab etmekten hayâ
ederim” buyurdu. Yazıma bir hadis-i şerifle son veriyorum. “İnsan öldüğü zaman amel defteri kapanır.
Ancak üç kimsenin sevap defteri kapanmaz. 1- Sadaka-i cariye (devamlı olan
hayır): cami, kuran kursu, köprü, çeşme yaptıran kimsenin, 2- Hayırlı ve faydalı
ilim bırakan, 3- Ana-Babasına hayır dua eden , onlar için hayır yapan ve Kur-an-ı
kerim okuyan bir evlat bırakan kimselerin” amel defterleri kapanmaz
buyuruyor.
Ne
mutlu hayırlı evlat yetiştirebilen bahtiyar müminlere.
Sitemizdeki haber içerikleri kaynak gösterilmeden alıntı yapılamaz, kanuna aykırı ve izinsiz olarak kopyalanamaz, başka yerde izinsiz yayınlanamaz.
Habere ifade bırak !
Bu habere hiç ifade kullanılmamış ilk ifadeyi siz kullanın.
Habere ait etiket tanımlanmamış.
Okuyucu Yorumları
(0)
Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.