ALLAH-Ü TEÂLA'YI,...

(İHA) - İhlas Haber Ajansı | 01.02.2016 - 18:15, Güncelleme: 30.10.2020 - 19:15 5429+ kez okundu.
 

ALLAH-Ü TEÂLA'YI,...

                     ALLAH-Ü TEÂLA’YI ZİKİR VE TESBİH ETMENİN EHEMMİYETİ VE KEYFİYETİ   Akl-ı selim sahibi her insan,  bu âlemin mükemmel bir nizam içerisinde yaratıldığını, milyarlarca yıldızı ve binlerce ahenkli sistemi barındıran uzay da dâhil, canlı-cansız her mahlukun, harika bir intizama sahip olduğunu tefekkür edip anlamaya çalışmalı ve yine bu tefekkürü sayesinde ibret alıp Halık-ı Âlem olan Allah’a boyun eğerek, O’nu zikir ve tesbih etmelidir. Al-i İmrân Suresi’nde mealen şöyle buyruluyor: “Göklerin ve yerin yaratılışında, gece ile gündüzün birbiri ardınca gelip gidişinde akl-ı selim sahipleri için gerçekten açık ibretler vardır. O akl-ı selim sahipleri ki, ayakta dururken, otururken, yanları üzerine yatarken (her vakit) Allah’ı zikrederler, göklerin ve yerin yaratılışı hakkında tefekkür ederek (şöyle derler): “Rabbimiz sen bunu boşuna yaratmadın. Seni tesbih ederiz. Bizi cehennem azabından muhafaza et”  Bu ayet-i kerimelerin tefsirinde şu ifadelere yer veriliyor: “Göklerin ve yerin yaratılışı ve gece ile gündüzün değişip durmasında sayılamayacak kadar ayet ve deliller vardır ki bu deliller Kâinatın bütün mülkünün Allah’a mahsus olduğuna ve Allah’ın kudretine, Kibriyâ ve azametine delalet ederler. Fakat bu ayetler herkes ve her akıl için değil temiz ve tam akıl sahipleri demek olan ülül-elbâb içindir”[1] Peygamber Efendimiz (s.a.v.) bir gece sabah namazı vakti gelinceye kadar ibadet edip gözyaşı dökmüşler, namaz için gelen Hz. Bilal kendisine “Ya Rasülallah, Allah geçmiş ve gelecek bütün günahlarını affettiği halde niçin böyle ağlıyorsunuz” şeklinde sual edince de “Ya Bilal, şükreden bir kul olmayayım mı? Nasıl ağlamayayım. Allah bu gece şu ayetleri inzal buyurdu” diyerek mealini verdiğimiz ayetleri okumuşlardır. Ardından da “Yazıklar olsun bu ayetleri okuyup da sonra tefekkür etmeyenlere” buyurmuşlardır. Bu itibarla Allah’ın ayetlerini tefekkür etmek ve ibret alıp Allah’ı zikir ve tesbih etmek dinimizin emir buyurduğu kulluk vazifelerindendir. Peygamber Efendimiz (s.a.v) de bir hadis-i şeriflerinde şöyle buyuruyorlar : “Bir topluluk Allah’ı zikretmek üzere bir araya gelirse melekler onların etrafını sarar, Allah’ın rahmeti onları kaplar, üzerlerine sekinet iner ve Allah-ü Teâlâ onları kendi katındakilere medh eder.”   Allah dostlarından bir zat ise zikirle alakalı olarak “Zikrullah ve zikrullah ile meşguliyet emr-i azimdir. Zikredenin zahiri ve batını ancak bu zikrullah ile münevver olur” buyurarak zikrin ehemmiyetine işaret etmişlerdir. Tesbih ise Allah-ü Teâlâ’nın her türlü noksan sıfatlardan münezzeh ve kemal sıfatlarla muttasıf bulunduğunu ifade etmek demektir.   Değerli okurlarım   Kur’ân-ı Kerim’de zikrin nasıl yapılması icap ettiği de bizlere öğretilmiştir. A’raf suresinde mealen şöyle buyruluyor: “Kendi kendine, yalvararak ve ürpererek, alçak sesle sabah akşam Rabbini zikret, gafillerden olma” Bu âyet-i Kerime’de Allah'ı dil ile zikrederken aynı zamanda kalben ve ruhen de zikir halinde olmak, kulluk şuuru ve edebiyle, Allah'a hürmetten dolayı ürpererek yakarış hali içinde O'nu zikretmek gerektiği ifade edilmektedir. İmam-ı Gazalî Hz. bu mevzuyu izah ederken zikrin bütün ibadetlerin en yücesi ve en faydalısı olduğunu, fakat böyle olabilmesi için zikreden kişinin kalbinde ünsiyet ve muhabbet bulunması gerektiğini; böyle bir ruhî halin olmadığı, sadece dilde kalan zikrin insanın manevî hayatına ve ahlâkî tekâmülüne hiçbir tesirde bulunmayacağını ifade etmektedir. Nitekim ayetin sonundaki "Gafillerden ol­ma!" ikazı da bu hususa işaret etmektedir. Kalbi zikirle meşgul olan insanlar da zikirleri esnasında ellerinden geldiği kadar, huzur ve cemiyet halinde olmaya dikkat ederek, gelen düşünceleri def etmelidirler. Yine Allah dostlarından bir zat bu hususun ehemmiyetini şöyle ifade buyurmuşlardır: “Çeşitli düşünceler ve huzursuzluk ile yapılan zikirler hevaî olacağından faidesizdir.” Hulasa olarak zikir ihmal edilmemesi icap eden mühim ibadetlerdendir. Allah’ı en güzel şekilde zikretmenin nasıl olduğu kendilerine öğretilen insanlar, bunun kıymetini bilerek gayret göstermelidirler.  

                    

ALLAH-Ü TEÂLA’YI ZİKİR VE TESBİH ETMENİN EHEMMİYETİ VE KEYFİYETİ

 

Akl-ı selim sahibi her insan,  bu âlemin mükemmel bir nizam içerisinde yaratıldığını, milyarlarca yıldızı ve binlerce ahenkli sistemi barındıran uzay da dâhil, canlı-cansız her mahlukun, harika bir intizama sahip olduğunu tefekkür edip anlamaya çalışmalı ve yine bu tefekkürü sayesinde ibret alıp Halık-ı Âlem olan Allah’a boyun eğerek, O’nu zikir ve tesbih etmelidir.

Al-i İmrân Suresi’nde mealen şöyle buyruluyor: “Göklerin ve yerin yaratılışında, gece ile gündüzün birbiri ardınca gelip gidişinde akl-ı selim sahipleri için gerçekten açık ibretler vardır. O akl-ı selim sahipleri ki, ayakta dururken, otururken, yanları üzerine yatarken (her vakit) Allah’ı zikrederler, göklerin ve yerin yaratılışı hakkında tefekkür ederek (şöyle derler): “Rabbimiz sen bunu boşuna yaratmadın. Seni tesbih ederiz. Bizi cehennem azabından muhafaza et” 

Bu ayet-i kerimelerin tefsirinde şu ifadelere yer veriliyor: “Göklerin ve yerin yaratılışı ve gece ile gündüzün değişip durmasında sayılamayacak kadar ayet ve deliller vardır ki bu deliller Kâinatın bütün mülkünün Allah’a mahsus olduğuna ve Allah’ın kudretine, Kibriyâ ve azametine delalet ederler. Fakat bu ayetler herkes ve her akıl için değil temiz ve tam akıl sahipleri demek olan ülül-elbâb içindir”[1]

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) bir gece sabah namazı vakti gelinceye kadar ibadet edip gözyaşı dökmüşler, namaz için gelen Hz. Bilal kendisine “Ya Rasülallah, Allah geçmiş ve gelecek bütün günahlarını affettiği halde niçin böyle ağlıyorsunuz” şeklinde sual edince de “Ya Bilal, şükreden bir kul olmayayım mı? Nasıl ağlamayayım. Allah bu gece şu ayetleri inzal buyurdu” diyerek mealini verdiğimiz ayetleri okumuşlardır. Ardından da “Yazıklar olsun bu ayetleri okuyup da sonra tefekkür etmeyenlere” buyurmuşlardır.

Bu itibarla Allah’ın ayetlerini tefekkür etmek ve ibret alıp Allah’ı zikir ve tesbih etmek dinimizin emir buyurduğu kulluk vazifelerindendir.

Peygamber Efendimiz (s.a.v) de bir hadis-i şeriflerinde şöyle buyuruyorlar : “Bir topluluk Allah’ı zikretmek üzere bir araya gelirse melekler onların etrafını sarar, Allah’ın rahmeti onları kaplar, üzerlerine sekinet iner ve Allah-ü Teâlâ onları kendi katındakilere medh eder.”

 

Allah dostlarından bir zat ise zikirle alakalı olarakZikrullah ve zikrullah ile meşguliyet emr-i azimdir. Zikredenin zahiri ve batını ancak bu zikrullah ile münevver olur” buyurarak zikrin ehemmiyetine işaret etmişlerdir.

Tesbih ise Allah-ü Teâlâ’nın her türlü noksan sıfatlardan münezzeh ve kemal sıfatlarla muttasıf bulunduğunu ifade etmek demektir.

 

Değerli okurlarım

 

Kur’ân-ı Kerim’de zikrin nasıl yapılması icap ettiği de bizlere öğretilmiştir. A’raf suresinde mealen şöyle buyruluyor: “Kendi kendine, yalvararak ve ürpererek, alçak sesle sabah akşam Rabbini zikret, gafillerden olma”

Bu âyet-i Kerime’de Allah'ı dil ile zikrederken aynı zamanda kalben ve ruhen de zikir halinde olmak, kulluk şuuru ve edebiyle, Allah'a hürmetten dolayı ürpererek yakarış hali içinde O'nu zikretmek gerektiği ifade edilmektedir. İmam-ı Gazalî Hz. bu mevzuyu izah ederken zikrin bütün ibadetlerin en yücesi ve en faydalısı olduğunu, fakat böyle olabilmesi için zikreden kişinin kalbinde ünsiyet ve muhabbet bulunması gerektiğini; böyle bir ruhî halin olmadığı, sadece dilde kalan zikrin insanın manevî hayatına ve ahlâkî tekâmülüne hiçbir tesirde bulunmayacağını ifade etmektedir. Nitekim ayetin sonundaki "Gafillerden ol­ma!" ikazı da bu hususa işaret etmektedir.

Kalbi zikirle meşgul olan insanlar da zikirleri esnasında ellerinden geldiği kadar, huzur ve cemiyet halinde olmaya dikkat ederek, gelen düşünceleri def etmelidirler. Yine Allah dostlarından bir zat bu hususun ehemmiyetini şöyle ifade buyurmuşlardır: “Çeşitli düşünceler ve huzursuzluk ile yapılan zikirler hevaî olacağından faidesizdir.”

Hulasa olarak zikir ihmal edilmemesi icap eden mühim ibadetlerdendir. Allah’ı en güzel şekilde zikretmenin nasıl olduğu kendilerine öğretilen insanlar, bunun kıymetini bilerek gayret göstermelidirler.



 

Habere ifade bırak !
Habere ait etiket tanımlanmamış.
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yildizhaber.com.tr sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.