FETHİ MÜBİN

(İHA) - İhlas Haber Ajansı | 30.05.2013 - 23:47, Güncelleme: 30.10.2020 - 19:15 6172+ kez okundu.
 

FETHİ MÜBİN

              Bu günler küfür dünyasını beyninden vuran ehli salib ideallerini suya düşüren, bir çağ kapayıp yeni bir çağ açan ve İslâm-Türk Tarihinin en muhteşem zaferlerinden olan İstanbul’un fethi yenin 560. yıl dönümünü ihya edeceğiz. Bu muhteşem zaferi anmak her Müslüman Türk’ün en ulvî dini ve millî bir vazifesidir             Çünkü; İstanbul’un fethi; Cebel-i nur ışıklarında doğan, İslâm güneşinin Kur’an meşâlesinin, ehli küfrün en güçlü merkezini ortadan kaldırıp, yerine îman saltanatını kurmasıdır.             İstanbul’un fethi; Türk kanıyla İslâm îmanının sembolü olan hilâlin, haçlı sürülerine bir hançer gibi saplanmasıdır.               Değerli okurlarım   Bu büyük ve şanlı fethin kahramanı, “Kostantiniyye mutlak fetholunacaktır, onu fetheden kumandan ne güzel kumandan, onu fetheden asker ne güzel askerdir.’’ Hadis-i şerifine mahzar olan büyük Türk Hükümdarı Fatih Sultan Mehmet ve onun kahraman ordusudur. Fatih’ten önce, Allah Resulünün “İstanbul elbette fetholunacaktır.’’ Müjdesi önünde hürmetle eğilen, birçok İslâm hükümdarı da bu zaferin aşkıyla tutuşmuş, bu müjdenin nuruyla yanmıştır. Fatih’e kadar 17 defa yapılan muhasara teşebbüsleri bunun en açık delilidir.             Molla Güranîlerin, Molla Hüsrevlerin, Akşemseddin’lerin dizi önünde çöküp kuvvetli bir şekilde dînî ve millî ders alan Fatih, Allah’ın izniyle İstanbul’u fethetmeyi kafasına koymuş, hazırlanmaya başlamıştı. Tarihin pek az gördüğü ve belki de bir daha göremeyeceği 22 yaşındaki genç hükümdar bütün hazırlıklarını tamamladıktan sonra, “Benim niyetim Allah yolunda cihad ediniz’’ emrine uymaktır idealiyle 6 Nisan 1453’te ordusu ile İstanbul surlarına dayanmıştı, evet daha yirmiiki yaşında yani bugünün banka soyan, adam öldüren, eşkıyalık yapan, ekmeğini yediği öz vatanını buhranlar içerisinde sallandırmaya kalkan, sözüm ona üniversite talebesinden daha genç olduğu halde, Bizansın kokmuş adetini, şımarmış namusunu, çürümüş şahsiyetini tarihe gömecek olan Fatih ve kahraman ordusu ile karadan ve denizden şehri kuşatmış, donanmasını tereyağından kıl çeker gibi Dolmabahçe’den Haliç’e indirmiş ve düşmanın ümidini de ciğerini de parça parça etmişti. Artık küfür cephesi Allah Allah sedaları, tevhid, tekbir sesleri arasında can çekişmekteydi. Nihayet 52 günlük bir ölüm kalım mücadelesinden sonra 29 Mayıs 1453 Salı günü Molla Hüsrevlerin, Molla Güranîlerin, Akşemseddin’lerin, kahraman Fatih ve onun kahraman ordusunun gözyaşı ve azmi meyvesini veriyor ve Allah Resûlü’nün müjdesi tahakkuk ediyor. İstanbul İslâm’a, İslâm, İstanbul’a kavuşuyordu.             Aziz okurlarım    Şu mukaddes fetih yıl dönümünde bizim yapabileceğimiz, ecdadımıza vefa borcumuzu ödeyebilmemiz için dini ve millî benliğimizi bulmamız, gençlerimize din, vatan, millet ve ecdat sevgisi aşılamamız, onları ruhsuz ve şuursuz yetiştirmemeye gayret etmemizdir. Bu gençliğe sahip çıkmalıyız. Onlara ecdadımızın sevgisini aşılamalı, onların ruhlarını bu his ve düşüncelere sahip olması için çalışmalıyız. Çünkü Ecdadını tanımayan bir nesil, nesil olamaz. Bu düşüncelerle bir kez daha bu güzel İstanbul’umuzu bizlere bırakan aziz neslimizi bir kez daha Allah’tan rahmet diliyorum. Ruhları şaât olsun.        İSTANBUL’UN FETHİ MÜBAREK OLSUN…                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                  
              Bu günler küfür dünyasını beyninden vuran ehli salib ideallerini suya düşüren, bir çağ kapayıp yeni bir çağ açan ve İslâm-Türk Tarihinin en muhteşem zaferlerinden olan İstanbul’un fethi yenin 560. yıl dönümünü ihya edeceğiz. Bu muhteşem zaferi anmak her Müslüman Türk’ün en ulvî dini ve millî bir vazifesidir             Çünkü; İstanbul’un fethi; Cebel-i nur ışıklarında doğan, İslâm güneşinin Kur’an meşâlesinin, ehli küfrün en güçlü merkezini ortadan kaldırıp, yerine îman saltanatını kurmasıdır.             İstanbul’un fethi; Türk kanıyla İslâm îmanının sembolü olan hilâlin, haçlı sürülerine bir hançer gibi saplanmasıdır.               Değerli okurlarım   Bu büyük ve şanlı fethin kahramanı, “Kostantiniyye mutlak fetholunacaktır, onu fetheden kumandan ne güzel kumandan, onu fetheden asker ne güzel askerdir.’’ Hadis-i şerifine mahzar olan büyük Türk Hükümdarı Fatih Sultan Mehmet ve onun kahraman ordusudur. Fatih’ten önce, Allah Resulünün “İstanbul elbette fetholunacaktır.’’ Müjdesi önünde hürmetle eğilen, birçok İslâm hükümdarı da bu zaferin aşkıyla tutuşmuş, bu müjdenin nuruyla yanmıştır. Fatih’e kadar 17 defa yapılan muhasara teşebbüsleri bunun en açık delilidir.             Molla Güranîlerin, Molla Hüsrevlerin, Akşemseddin’lerin dizi önünde çöküp kuvvetli bir şekilde dînî ve millî ders alan Fatih, Allah’ın izniyle İstanbul’u fethetmeyi kafasına koymuş, hazırlanmaya başlamıştı. Tarihin pek az gördüğü ve belki de bir daha göremeyeceği 22 yaşındaki genç hükümdar bütün hazırlıklarını tamamladıktan sonra, “Benim niyetim Allah yolunda cihad ediniz’’ emrine uymaktır idealiyle 6 Nisan 1453’te ordusu ile İstanbul surlarına dayanmıştı, evet daha yirmiiki yaşında yani bugünün banka soyan, adam öldüren, eşkıyalık yapan, ekmeğini yediği öz vatanını buhranlar içerisinde sallandırmaya kalkan, sözüm ona üniversite talebesinden daha genç olduğu halde, Bizansın kokmuş adetini, şımarmış namusunu, çürümüş şahsiyetini tarihe gömecek olan Fatih ve kahraman ordusu ile karadan ve denizden şehri kuşatmış, donanmasını tereyağından kıl çeker gibi Dolmabahçe’den Haliç’e indirmiş ve düşmanın ümidini de ciğerini de parça parça etmişti. Artık küfür cephesi Allah Allah sedaları, tevhid, tekbir sesleri arasında can çekişmekteydi. Nihayet 52 günlük bir ölüm kalım mücadelesinden sonra 29 Mayıs 1453 Salı günü Molla Hüsrevlerin, Molla Güranîlerin, Akşemseddin’lerin, kahraman Fatih ve onun kahraman ordusunun gözyaşı ve azmi meyvesini veriyor ve Allah Resûlü’nün müjdesi tahakkuk ediyor. İstanbul İslâm’a, İslâm, İstanbul’a kavuşuyordu.             Aziz okurlarım    Şu mukaddes fetih yıl dönümünde bizim yapabileceğimiz, ecdadımıza vefa borcumuzu ödeyebilmemiz için dini ve millî benliğimizi bulmamız, gençlerimize din, vatan, millet ve ecdat sevgisi aşılamamız, onları ruhsuz ve şuursuz yetiştirmemeye gayret etmemizdir. Bu gençliğe sahip çıkmalıyız. Onlara ecdadımızın sevgisini aşılamalı, onların ruhlarını bu his ve düşüncelere sahip olması için çalışmalıyız. Çünkü Ecdadını tanımayan bir nesil, nesil olamaz. Bu düşüncelerle bir kez daha bu güzel İstanbul’umuzu bizlere bırakan aziz neslimizi bir kez daha Allah’tan rahmet diliyorum. Ruhları şaât olsun.        İSTANBUL’UN FETHİ MÜBAREK OLSUN…                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                  
Habere ifade bırak !
Habere ait etiket tanımlanmamış.
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yildizhaber.com.tr sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.