Yiğitefe Şahin
Köşe Yazarı
Yiğitefe Şahin
 

Akıl sefaletinin verdiği cehalet

Evet, bir süredir yazmak istediğim bir konu… Yaşadığım bir olayla birlikte yazma isteğim bayağı arttı.  Özellikle 2000 yılından sonra doğan kesimde şu var; benim bildiğim doğrudur, ben yanlış bilmiyorum, benim dediğimden başkası doğru olamaz. Bu akıl sefaletinin göstergesidir. Bu cehaletin kokusudur. Yanlış bildiği konunun, doğrusunu duyduğunda inkâr eder, inanmak istemez. Geçen bir arkadaşım ile bir konu hakkında tartışırken ona yanlış bildiği bir şeyi söylemek istedim. Bir dükkânın camında maskesiz girilmez yazıyordu. Böyle bir şeyin olamayacağını, yasal bir suç olduğunu ona söyledim. O da inkâr etti. Sonra açıkça ona kanun göstererek bunu söyleyecektim ki; kendisi bana ‘ya dur ne kanunu’ diye diklenmeye devam etti. Yahu anlamıyorum, kanun ulan bu kanun. Kanunun üzerine söz mü söyleyeceksiniz?! Tartıştığımız konuda kanun belirtiyorum, kendisi bana genelgeler ile gelerek, genelgelerin daha üstün olduğunu ima ediyor. Bu olaydan sonra zaten direkt konuyu kapattım. Kanunları kabul etmeyip genelgelerle kendini savunan bir birey ile zaten tartışma içerisinde bulunup cehaletine ortak olmak istemem. Bu her yerde yaşanan bir olay… Adama kanunlar bu abi diyorum. Bana ‘ne kanunu kardeşim’ diyor. Ne tartışıyorsun ki böyle akıl sefilleri ile? İnternette gördüğü ipe sapa gelmez bilgileri kabul görüp, her sağda solda yazan bilgiyi hiç araştırmadan; ‘tamam bu doğrudur’ diyen kişiler ile gerçekleştireceğiniz tartışma sizin için başlıca bir vakit kaybı örneğidir. Bu insanlardan uzak durun! Ne kadar konuşursanız konuşun, nasıl bir belge sunarsanız sunun, kendi bildikleri doğrudur onlara göre. Dik kafalı bireyler tartışmanın konusu fark etmeksizin, bilgi sahibi olsa da, olmasa da fikir yürütmeyi dener. Ya da kulaktan dolma bilgisini konuşturur. Savunmaları genelde; ‘sana mı inanayım yoksa internette milyonlara sunulan bilgiye mi?’ bu şekilde oluyor. Gerçekten bunları yazarken gülesim geliyor. O kadar komik olay ki, resmen kanunu tanımıyor/kabul görmüyor yani. Birde bana soruyor; ‘kim koydu bu kanunu’ diye, gerçekten popüler kültürde gülmek için kullanılan rastgele tuşlamaları yapmak isterdim. Bilmeyeni aşağılayacak değilim elbette. Lakin kanunlar ile kendimi savunduğumda bana kanunları yalanlayan birisine karşı tavrımı koyarım. Fikri olanı saygı çerçevesi içerisinde dinlerim. Bilmeyip, öğrenmek isteyeni dinlerim. Fakat, öne sürdüğü fikri bile kendi fikri olmayan, bilmeyip öğrenmeyi inkar eden, yanlış bildiğini de inkar eden birisini, üstüne üstlük benim dediklerimi ve kanunları yalanlayan birisine saygı duyacağımı hiç sanmıyorum. Tartışmalarda bilmediğim konu hakkında kesin kanaat vermem, bilmediğim bir şeyi öğrendiğimde, hayır bu böyle demem, karşımda da bu tutumu beklerim. Son olarak şunu dipnot geçmek istiyorum. Tek bir kaynaktan gördüğünüz bilgiye itibar etmeyin. Doğru mu diye farklı kaynaklara göz atın, farklı yorumları okuyun, bakış açınızı katın. Bir protanopia yani yeşil ve kırmızı renkleri soluk gören bir renk körüne kırmızıyı sorduğunuzda ‘yeşil bu’ cevabını alırsınız. Renk körü olmayan bir insana ‘bunun rengi nedir’ diye sormadığınızda, o rengin yeşil olduğuna inanarak geçirirsiniz, gerçeği öğrenene kadar…
Ekleme Tarihi: 25 Ağustos 2021 - Çarşamba
Yiğitefe Şahin

Akıl sefaletinin verdiği cehalet

Evet, bir süredir yazmak istediğim bir konu… Yaşadığım bir olayla birlikte yazma isteğim bayağı arttı.  Özellikle 2000 yılından sonra doğan kesimde şu var; benim bildiğim doğrudur, ben yanlış bilmiyorum, benim dediğimden başkası doğru olamaz. Bu akıl sefaletinin göstergesidir. Bu cehaletin kokusudur. Yanlış bildiği konunun, doğrusunu duyduğunda inkâr eder, inanmak istemez. Geçen bir arkadaşım ile bir konu hakkında tartışırken ona yanlış bildiği bir şeyi söylemek istedim. Bir dükkânın camında maskesiz girilmez yazıyordu. Böyle bir şeyin olamayacağını, yasal bir suç olduğunu ona söyledim. O da inkâr etti. Sonra açıkça ona kanun göstererek bunu söyleyecektim ki; kendisi bana ‘ya dur ne kanunu’ diye diklenmeye devam etti. Yahu anlamıyorum, kanun ulan bu kanun. Kanunun üzerine söz mü söyleyeceksiniz?! Tartıştığımız konuda kanun belirtiyorum, kendisi bana genelgeler ile gelerek, genelgelerin daha üstün olduğunu ima ediyor. Bu olaydan sonra zaten direkt konuyu kapattım. Kanunları kabul etmeyip genelgelerle kendini savunan bir birey ile zaten tartışma içerisinde bulunup cehaletine ortak olmak istemem.

Bu her yerde yaşanan bir olay… Adama kanunlar bu abi diyorum. Bana ‘ne kanunu kardeşim’ diyor. Ne tartışıyorsun ki böyle akıl sefilleri ile? İnternette gördüğü ipe sapa gelmez bilgileri kabul görüp, her sağda solda yazan bilgiyi hiç araştırmadan; ‘tamam bu doğrudur’ diyen kişiler ile gerçekleştireceğiniz tartışma sizin için başlıca bir vakit kaybı örneğidir. Bu insanlardan uzak durun! Ne kadar konuşursanız konuşun, nasıl bir belge sunarsanız sunun, kendi bildikleri doğrudur onlara göre. Dik kafalı bireyler tartışmanın konusu fark etmeksizin, bilgi sahibi olsa da, olmasa da fikir yürütmeyi dener. Ya da kulaktan dolma bilgisini konuşturur. Savunmaları genelde; ‘sana mı inanayım yoksa internette milyonlara sunulan bilgiye mi?’ bu şekilde oluyor. Gerçekten bunları yazarken gülesim geliyor. O kadar komik olay ki, resmen kanunu tanımıyor/kabul görmüyor yani. Birde bana soruyor; ‘kim koydu bu kanunu’ diye, gerçekten popüler kültürde gülmek için kullanılan rastgele tuşlamaları yapmak isterdim. Bilmeyeni aşağılayacak değilim elbette. Lakin kanunlar ile kendimi savunduğumda bana kanunları yalanlayan birisine karşı tavrımı koyarım.

Fikri olanı saygı çerçevesi içerisinde dinlerim. Bilmeyip, öğrenmek isteyeni dinlerim. Fakat, öne sürdüğü fikri bile kendi fikri olmayan, bilmeyip öğrenmeyi inkar eden, yanlış bildiğini de inkar eden birisini, üstüne üstlük benim dediklerimi ve kanunları yalanlayan birisine saygı duyacağımı hiç sanmıyorum. Tartışmalarda bilmediğim konu hakkında kesin kanaat vermem, bilmediğim bir şeyi öğrendiğimde, hayır bu böyle demem, karşımda da bu tutumu beklerim.

Son olarak şunu dipnot geçmek istiyorum. Tek bir kaynaktan gördüğünüz bilgiye itibar etmeyin. Doğru mu diye farklı kaynaklara göz atın, farklı yorumları okuyun, bakış açınızı katın. Bir protanopia yani yeşil ve kırmızı renkleri soluk gören bir renk körüne kırmızıyı sorduğunuzda ‘yeşil bu’ cevabını alırsınız. Renk körü olmayan bir insana ‘bunun rengi nedir’ diye sormadığınızda, o rengin yeşil olduğuna inanarak geçirirsiniz, gerçeği öğrenene kadar…

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yildizhaber.com.tr sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.