Türkiye Filistin Dostluk Grubu Başkanı Hasan Turan; ‘Türkiye İnsanlık Vicdanının Lokomotifidir’
Türkiye Filistin Dostluk Grubu Başkanı Hasan Turan; ‘Türkiye İnsanlık Vicdanının Lokomotifidir’
Milli İrade Platformunca, Filistin'deki katliamın durdurulması amacıyla yaklaşık 400 sivil toplum kuruluşunun iştirakiyle Galata Köprüsü'nde eylem düzenlendi.
Türkiye Gençlik Vakfının (TÜGVA) öncülüğünde, ‘Dünyayı uyandırıyoruz’, ‘Dün Ayasofya, bugün Emevi, yarın Aksa’ ve ‘Bir güneş doğuyor’ sloganlarıyla 1 Ocak 2025 Çarşamba günü yapılan eylem için Ayasofya-i Kebir Cami-i Şerifi, Sultanahmet, Eminönü Yeni, Fatih ve Süleymaniye camilerinde kılınan sabah namazının ardından katılımcılar Galata Köprüsü'ne kortejler eşliğinde yürüdü.
İsrail aleyhine sloganların atıldığı, şehitler ve Filistinliler için duaların edildiği eyleme 450 bin kişi katıldı.
Geniş güvenlik önlemlerinin alındığı köprünün ortasından geçen tramvay yolunda Türkçe ve İngilizce ‘Gazze'deki Soykırımı Durdurun’ yazılı dev pankart ile Türk ve Filistin bayrakları açıldı.
Köprüdeki eylemde katılımcılar İsrail aleyhine sloganlar attı, tekbir getirdi, ellerinde Türk ve Filistin bayrakları taşıdı.
‘BİZ BİZE YAKIŞANI YAPIYORUZ’
Birçok STK ve siyasetçinin yanı sıra eyleme katılarak canlı yayında konuşan AK Parti İstanbul Milletvekili, aynı zamanda Türkiye Filistin Parlamentolar Arası Dostluk Grubu Başkanı hemşehrimiz Hasan Turan, “İstanbul herhangi bir kent değildir biliyorsunuz. Medeniyetlere başkentlik yapmış, beşiklik yapmış bir kent. Napolyon'un ifadesiyle Dünya bir kent olsaydı İstanbul’un başkenti olurdu. İstanbul'da milyonların bir araya toplanması, gelmesi ve bunun da yeni yılın ilk sabahında olması, erken saatlerinde bu şuur, bu bilinç, bu duruş, bu davranış, bu tutum, bu eylem önemli bir mesaj içeriyor. Kendi haliyle dahi şu haliyle önemli bir mesaj içeriyor. Türkiye bu anlamda insanlık vicdanının lokomotifi olma özelliğini temsil ediyor, teşkil ediyor, insanlık vicdanını sürüklüyor peşinden. Dünyadaki bu eylemlilik halini harekete geçiren en önemli dinamik Türkiye'dir. Bunun öncülüğünü yapıyor Türkiye. Zulme karşı insanlık cephesinin öncülüğünü yapıyor. Cumhurbaşkanımızın liderliğinde Türkiye Cumhuriyeti Devleti her zaman mazlumların yanında zalimlere karşı bir doğru tutum ortaya koydu. Bugüne kadar tarihin doğru yerinde ve doğru tarafında durdu. Her konuda böyle oldu bu. Filistin konusunda da böyle. Suriye konusunda da böyle oldu. Siyasi bedeli, diplomatik karşılığı ne olursa olsun Türkiye hep doğruyu savunan, doğrunun yanında olan kendine yakışır. Tarihine yakışır, Ecdadına yakışır bir durum, bir duruş, bir tutum ortaya koydu. Bugün bakın dünyanın süper diye tarif edilen ülkeleri Amerika, İngiltere, Fransa, Almanya ve Batılı başkentleri Siyonist çeteye destek veriyor, İsrail'e destek veriyor, arkasında duruyor, silah veriyor, kongrelerinden para çıkarıyor. Türkiye Filistin halkının yanında duruyor ve dolayısıyla İsrail'le birlikte o ülkeleri de bir anlamda karşısına alıyor siyasetleriyle. Bunun mutlaka ekonomik, siyasi, kültürel, diplomatik yansımaları ve karşılıkları da oluyor. Ama bunların hepsini göze alıyor. Niye? Çünkü doğrunun yanında olmak için, zulme karşı olmak için, mazlumun yanında olmak için. Biz bize yakışanı yapıyoruz. Biz tarihimize yakışanı yapıyoruz. Biz ecdadımıza yakışanı yapıyoruz. Biz 401 yıl sadece Osmanlı'da, ondan önceki Türk hanedanlarında saydığımızda 700 750 yıla yakın Kudüs'te, Filistin topraklarında hakim olmuşuz, hizmet etmişiz. Ecdadımızın bıraktığı eserler var. Yüzbinlerce tapumuz var elimizde. Dolayısıyla tarih bilinci olan, tarih şuuru olan bir insan geçmişini inkar edebilir mi? Geçmişinden bağımsız düşünebilir mi? Geçmişinden kendini kayıtsız bir varlık olarak hissedebilir mi? Düşünebilir mi? Düşünemez. Yine biz bir inancın mensubuyuz. İnancımızın bir önderi var, bir Peygamberimiz var. Salat ve selam üzerine olsun. O peygamberin ümmeti, o peygamberin takipçileri olarak ilk kıblemizin, Hz. Peygamber Efendimizin miraca yükseldiği, Kuran'ın ifadesiyle mübarek topraklar diye tarif edilen kıblemizin o mübarek toprakların işgal altında olmasına göz yumabilir miyiz? Razı olabilir miyiz? Kabul edebilir miyiz? Bir Müslüman eğer inancının merkezi olan, kıblesi olan efendisinin miraca yükseldiği yerlerin işgal altında olmasına, her gün tecavüz edilmesine göz yumuyorsa, inancıyla bağı kopmuştur, bağlantısı kopmuştur. Kendisini ifade edecek bir sözü kalmamıştır. Dolayısıyla bugün Mescid i Aksa her gün. Bırakın fanatik Yahudileri. Milletvekillerinin, bakanların nezaretinde tecavüze uğruyor, baskınlara uğruyor. Hepimizin gözünün önünde oluyor. Bunu görüp de buna kayıtsız kalmak, buna tepki vermemek mümkün mü? Her şeyi bir kenara bırakalım. Çocuklar öldürülüyor, kadınlar öldürülüyor, bebekler ölüyor, donarak ölüyor. Artık dayanacak halimiz kalmadı. Bıçak kemiğe de dayanmadı, deldi geçti. Şimdi bunu görüp de buna şahit olup da kulaklarımızı tıkamak, gözlerimizi kapatmak mümkün mü? Biz insanız, vicdan taşıyoruz. İnsanın en büyük terazisi vicdanıdır. Dolayısıyla vicdanımız vicdanı olan bir insanın gözünün önünde insanların hunharca katledilmesine, soykırım işlenmesine razı olabilir mi? Biz bunu nasıl izah edeceğiz? Kendimizi nasıl izah edeceğiz? İnsanı insan yapan sahip olduğu değerleridir. Bugün sadece insanlar katledilmiyor ki. Filistin topraklarında insanlık değerleri de katlediliyor. İnsanlık adına söylenmiş ne kadar güzel söz, cümle varsa hepsi katlediliyor. Demokrasiden bahsediyorlar. Son 100-150 yıldır özgürlüklerden bahsediyorlar, insan haklarından bahsediyorlar. Hani nerede? Kim için? Kimler için? Hangi toplumlar için? Hangi milletler için? Hangi ırklar için? Sarı saçlı, mavi gözlü olmamız gerekiyor. Filistin çocukları çocuk değil mi? Gazzeli çocuklar çocuk değil mi? Niye 6 aylık çocuk? Donarak ölüyor. Buna dur demeyecek miyiz? Demeyelim mi? Hiç olmazsa sesimizi mi çıkartmayalım? Ne yapalım? Ne bekleniyor? İşte bunun için buradayız. Bunun için buraya toplandık. Yani kendi nefsimiz için, kendi çıkarımız için, kendi menfaatimiz için, kendi siyasetimiz için, kendi politikamız için değil, insanlık için buraya geldik. İnsanlar ölmesin, çocuklar ölmesin. Bu soykırımı unutmayacağız, unutturmayacağız. Bu soykırımı işleyenlere bedelini ödeteceğiz. Bütün bir insanlık olarak ödetmek zorundayız. Eğer ödetmezsek katillerin cüretkar bir şekilde katliam yapmalarına tanık olmaya devam ederiz. Allah muhafaza. İstiyoruz ki 2025 yılı umudun, barışın, özgürlüklerin, hakkın, hukukun ve adaletin hakim olduğu bir yıl olsun. İki bin yirmi dört gibi kara bir yıl olarak tarihe geçmesin inşallah. Küresel vicdan ve küresel iyilik küresel kötülüğü mağlup edecektir, yok edecektir. Yenilgiye uğratacaktır” ifadelerini kullandı.
Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.