ANNE SÜTÜNÜN BİLİMSEL BAKIMDAN ÖZELLİKLERİ

SAĞLIK 09.07.2021 - 17:30, Güncelleme: 09.07.2021 - 17:30 2575+ kez okundu.
 

ANNE SÜTÜNÜN BİLİMSEL BAKIMDAN ÖZELLİKLERİ

Anne sütünün niteliklerini bu konuda otorite olan Prof. Dr. Şinasi Öz­soylu özet olarak şöyle belirlemektedir:
“Bütün memelilerin yavrularının beslenmesinde kendi annelerinin sütü en iyi olduğu gibi, süt çocuğunun beslenmesinde de en önemli ve yeri doldurulamaz olan besin anne sütüdür. Klasik kitaplarda anne sütünün temiz, mikropsuz daima uygun ısıda ve çocuğun yanında olması vurgulanır. Ancak anne sütünün yüksek beslenme değeri yanında içerdiği hücreler, hormonlar, enzimler ve immünglobulinler bağışıklık sağlayan koruyucu maddeler yönünden etkilerini yeni yeni anlamaya başlıyoruz. Anne sütünün şekerinin, inek sütünden yüksek olması (loktoz: Anne sütü %7, inek sütü %4) yanında, proteinlerinin farkına da her kitapta işaret edilmiştir. Protein yönünden laktalbuminin (bir protein türü) anne sütünde yüksek olması önemli kimyasal özelliğidir. Bugün anne sütünün bütün üstünlüklerini kimyasal yapısı ile açıklayamamaktayız. Bu da biyolojik özelliklerin hepsinin kimyasını bilmediğimizin bir belgesidir. Son olarak anne sütü ile beslenen bebeklerin büyüme ve gelişmesindeki fark nedeniyle, suni gıdalarla beslenmiş bebeklere ait sıvı ve kalori hesaplarının yeniden gözden geçirilmesi gerektiğini anlamış bulunuyoruz.” [1] Eserde; şöyle denilmektedir: “Yavrusunu sütle besleyen hiçbir canlının yavrusunun, annesinde olmadığı için suni beslenmeye mecbur kaldığı görülmemiştir. Hatta hiç hamile kalmamış kızların bile bir bebek tarafından emilmesi durumunda sütlerinin gelebileceği ve bu sütle bebeği olan annenin sütü arasında kimyasal yapı yönünden bir fark bulunmadığı ortaya çıkmıştır.” [3] Buna göre Cenâb-ı Hak her anneye, doğurduğu çocuğu besleyecek ölçüde süt nimetini vermiştir. Sütün gelmemesi, kesilmesi veya azalması gibi endişe ve düşünceler yersizdir. Yavrusunu emzirme istek ve özlemi içinde olan bir annenin bünyesi süt imal ve ifrazına uygun olarak yaratılmıştır. Ancak hastalık gibi bir özrü olanlar bundan müstesnadır. Anne sütünün bebeğin ihtiyacı olan gıdayı sağlamada yeterli olduğu şöyle vurgulanır: “Bir kimse yediği gıdaların içindeki emilebilen demirin ancak %10’unu emebildiği halde, bir bebeğin ek gıda verilmedikçe, anne sütündeki demirin %60’ını emebildiği ortaya çıkmıştır. Bugün annede demir eksikliği olsa bile, sütündeki demir, bebeğe yeterli olabilmektedir. Sonuçta; sağlıklı annelerin sütündeki bütün faktörlerin bebek için ilk altı ay yeterli olacağını ve başka bir ek gıdanın şart olmadığını anlamış bulunuyoruz.” [4] Anne sütünün çocuğun büyümesini ve gelişmesini sağlaması yanında, çocuğun sağlığını koruma ve vücut direncini arttırıcı nitelikleri de şöyle özetlenebilir. a) Anne sütünün çocuk doğar doğmaz (ilk on dakika içinde) emilmesi teneffüs ve idrar yollarının infeksiyonlarına karşı, çocuğun korunmasını sağlar. Çünkü bu ilk emme mikropsuz ortamda dünyaya gelen bebeğin, özellikle ağız ve mide-barsak sistemi iç zarları (gastro-intestinal) mukozalarının koruyucu bir madde ile (sekretuar Iga) örtülerek korunmasını sağlamış olur. b) Anne sütünde, bebeğin sık ishal olmasına neden olan mikroplara karşı etkili bulunan bir koruyucu maddenin (IgG antikoru) varlığı da belirlenmiştir. c) Anne sütü, bebeğin gereksiz şişmanlamasını önler ve onun Standard kiloda gelişmesine yardımcı olur. d) Anne sütünün mikropsuz (steril) oluşu ve bakterilere karşı etkili bulunuşu yüzünden bebeğin gözüne damlatılması durumunda, gözü konjuktivitten (bulaşıcı bir göz hastalığı) koruduğu ve tedavi ettiği belirlenmiştir. Anadoluda gözü ağrıyan çocuğa anne sütü damlatılmasının nedeni budur. e) Anne sütünün bir çeşit “aşı” görevi yapması nedeniyle özellikle geri kalmış ülkelerde, yalnız anne sütü ile uygun beslenen bebeklerin hastalanmalarının, kızamık, ishal ve pnömoniden (zatürre) ölümlerinin az olduğu görülmüştür. f) Anne sütündeki lipazın (bir enzim türü) yağ sindiriminde önemli bir etkisi vardır. Çünkü bebeğin pankreasından ilk aylarda lipaz ve amilaz (protein sindirimde yer alan bir madde türü) salgılanması çok azdır. g) Anne sütü ile beslenen bebeklerde allerji az görülür. Bebeğin inek sütü, soya sütü gibi değişik gıda allerjilerine karşı da anne sütü koruyucu bir niteliğe sahiptir. h) Anne sütünün, bebeği orta kulak iltihabına karşı (otitis medi) koruyucu etkisi vardır. i) Anne kızamıkçık (Rubella) aşısı olduğunda sütünde aşı virüsü görülmesine rağmen bebekte infeksiyon ve hastalık yapmadığı belirlenmiştir. Sonuç olarak bu açıklamalar anne sütünün bebeğin biyolojik ve psikolojik bütün ihtiyaçlarının karşılanmasında yeri doldurulamayacak bir besin olduğunu göstermektedir.[5] İşte çocuğun gelişmesinde bu derece önemli olan anne sütünü, öz anneden sağlama imkânı olmaz veya bebeğin sağlığı için gerekli görülürse, öz anneden başka bir süt anneden emme konusunda yararlanma da İslâm’ın önem verdiği bir husustur. Kur’an-ı Kerim’de çocuğa süt emzirmeyi emreden ve teşvik eden ayetler. Radâ sözcüğü arapça “radaa” kökünden mastar olup, bir çocuğun annesinin sütünü emmesi demektir. Bir isim olarak, süt kardeşliği ve süt hısımlığı anlamına gelir. Doğan bir çocuğun en önemli gıdası anne sütüdür. Çocuğun fizik ve biyolojik gelişmesinde anne sütünün önemi günümüz tıp otoritelerince de ortaya konulmuştur. SÜT EMZİRMEYİ EMREDEN VE TEŞVİK EDEN AYETLER Kur’ân-ı Kerîm’de çocuğa süt emzirmeyi emir ve teşvik eden âyetler yanında emzirmeyi düzenleyen bazı hükümler de vardır. Allah Teâlâ şöyle buyurur: “Emzirmeyi tamamlatmak isteyen kimse için, anneler çocuklarını tam iki yıl emzirirler.”[1] “Boşadığınız kadınlarınız kendisinden olan çocuklarınızı emzirirlerse, onlara ücretlerini verin. Bu konuda birbirinize danışarak hareket edin. Eğer anlaşamazsanız, çocuğu başka bir kadın emzirecektir.”[2] “Biz, Mûsâ’nın annesine; “Onu emzir, sana ona ait bir tehlike gelince, kendisini denize (Nil Nehrine) bırak, korkma, üzülme biz onu sana yeniden geri vereceğiz ve onu elçilerden yapacağız.” diye vahyettik.” [3] “Biz daha ilk günden, çocuğun sütanneleri emmesini engellemiştik. İşte o sırada kız kardeşi dedi ki: “Sizin için, onun bakımını üstlenecek, hem ona şefkatle bakacak bir aileyi göstereyim mi?”[4] “Süt emziren analarınız ve süt cihetinden kız kardeşleriniz (de size haram kılındı)” [5] Çoğunluk İslâm fakihlerine göre, bir annenin kendi çocuğunu emzirmesi menduptur. Ancak emzirmek istemediği takdirde aşağıda belirteceğimiz istisnalar dışında kaza yoluyla emzirmeye zorlanamaz. Çünkü çocuğun emzirilme işi nafaka kapsamına girer ve bu da çocuğun babası üzerine vâciptir. Bu yüzden koca, karısını emzirmeye zorlayamaz. Çünkü; “Emmeyi tamam yaptırmak isteyenler için, anneler çocuklarını tam iki yıl emzirirler” (el-Bakara, 2/233) âyeti tavsiye niteliğindedir. Ancak aşağıdaki durumlarda, anne çocuğunu emzirmeye zorlanabilir. a) Çocuğun kendi annesinden başkasının sütünü emmemesi, b) Başka bir süt anne bulunamaması c) Çocuğun babasının olmaması ve kendisinin de süt anne tutabilecek bir malının bulunmaması durumlarında anne çocuğunu emzirir. Burada gaye, çocuğu helâk olmaktan korumaktır. Yukarıdaki durumların dışında, anne çocuğunu emzirmekten kaçındığı takdirde, babanın bir süt anne tutması gerekir. Süt anne, çocuğu öz annesinin yanında emzirir. Çünkü anne için çocuğu “hıdâne” çağı süresince (bk. aşağıda “Hıdâne” konusu) yanında tutma hakkı vardır. Baba, evlilik içinde olan veya ric’î (cayılabilir) boşamadan sonra iddet beklemekte bulunan karısına, kendi çocuğunu emzirmesi karşılığında bir ücret vermek zorunda değildir. Çünkü bu durumda kocanın nafaka yükümlülüğü sürmektedir. Bâin (kesin) boşama durumunda ise, kadın iddet içinde kazaen emzirmeye zorlanamaz. Hanefîlerin sağlam görüşüne göre, bu durumda anne, emzirme ücreti isteyebilir. Delil şu âyettir: “Onlar sizin için, kendilerinden olan çocuğunuzu emzirmişlerse, onlara ücretlerini verin.” [6] Bu âyet, boşanmış kadınlar hakkında inmiştir. Mâlikîlere göre kadın önemli bir özrü bulunmadıkça, evli olduğu veya ric’î boşamadan dolayı iddet içinde bulunduğu sürece, çocuğunu emzirmeye zorlanır. Onlar “kadının çocuğunu iki yıl emzirmesini” öngören âyetin vücub ifade ettiğini söylerler. Ancak kadın zengin ve şerefli bir aileden olursa, emzirmeye zorlanamaz. Burada delil maslahata dayalı örftür. Diğer yandan bâin (kesin) talakla boşanan kadına çocuğunu emzirmesi vâcip olmaz. Delil, bu durumda kadının emzirme ücreti isteyebileceğini bildiren âyettir.[7] Buna göre İslâm, yeni doğan çocuğun belli bir süre anne sütü ile bes­lenmesine önem vermiş, öz annenin herhangi bir nedenle çocuğu emzirememesi durumunda, süt anne yoluyla bu beslenmenin yine bir anne sütüyle yapılmasını öngörmüştür. İslâm’ın çıkışı sırasında, yeni doğan çocuğun sağlığı da dikkate alınarak çevre yerleşim merkezlerinde, aşiret ve kabilelerin yaşadığı yörelerde çocuklar bir süre süt anneye verilir ve emzirme işi bir ücret karşılığında yapılırdı. Hz. peygamber (s.a.v.)’in de iki yılın üzerinde süt annesi Halime (r. anhâ)’nın yanında kaldığı bilinmektedir.[8] Kaynak: Prof. Dr. Hamdi Döndüren, Delilleriyle Aile İlmihali, Erkam Yayınları  
Anne sütünün niteliklerini bu konuda otorite olan Prof. Dr. Şinasi Öz­soylu özet olarak şöyle belirlemektedir:

“Bütün memelilerin yavrularının beslenmesinde kendi annelerinin sütü en iyi olduğu gibi, süt çocuğunun beslenmesinde de en önemli ve yeri doldurulamaz olan besin anne sütüdür. Klasik kitaplarda anne sütünün temiz, mikropsuz daima uygun ısıda ve çocuğun yanında olması vurgulanır. Ancak anne sütünün yüksek beslenme değeri yanında içerdiği hücreler, hormonlar, enzimler ve immünglobulinler bağışıklık sağlayan koruyucu maddeler yönünden etkilerini yeni yeni anlamaya başlıyoruz. Anne sütünün şekerinin, inek sütünden yüksek olması (loktoz: Anne sütü %7, inek sütü %4) yanında, proteinlerinin farkına da her kitapta işaret edilmiştir. Protein yönünden laktalbuminin (bir protein türü) anne sütünde yüksek olması önemli kimyasal özelliğidir. Bugün anne sütünün bütün üstünlüklerini kimyasal yapısı ile açıklayamamaktayız. Bu da biyolojik özelliklerin hepsinin kimyasını bilmediğimizin bir belgesidir. Son olarak anne sütü ile beslenen bebeklerin büyüme ve gelişmesindeki fark nedeniyle, suni gıdalarla beslenmiş bebeklere ait sıvı ve kalori hesaplarının yeniden gözden geçirilmesi gerektiğini anlamış bulunuyoruz.” [1]

Eserde; şöyle denilmektedir: “Yavrusunu sütle besleyen hiçbir canlının yavrusunun, annesinde olmadığı için suni beslenmeye mecbur kaldığı görülmemiştir. Hatta hiç hamile kalmamış kızların bile bir bebek tarafından emilmesi durumunda sütlerinin gelebileceği ve bu sütle bebeği olan annenin sütü arasında kimyasal yapı yönünden bir fark bulunmadığı ortaya çıkmıştır.” [3]

Buna göre Cenâb-ı Hak her anneye, doğurduğu çocuğu besleyecek ölçüde süt nimetini vermiştir. Sütün gelmemesi, kesilmesi veya azalması gibi endişe ve düşünceler yersizdir. Yavrusunu emzirme istek ve özlemi içinde olan bir annenin bünyesi süt imal ve ifrazına uygun olarak yaratılmıştır. Ancak hastalık gibi bir özrü olanlar bundan müstesnadır.

Anne sütünün bebeğin ihtiyacı olan gıdayı sağlamada yeterli olduğu şöyle vurgulanır: “Bir kimse yediği gıdaların içindeki emilebilen demirin ancak %10’unu emebildiği halde, bir bebeğin ek gıda verilmedikçe, anne sütündeki demirin %60’ını emebildiği ortaya çıkmıştır. Bugün annede demir eksikliği olsa bile, sütündeki demir, bebeğe yeterli olabilmektedir. Sonuçta; sağlıklı annelerin sütündeki bütün faktörlerin bebek için ilk altı ay yeterli olacağını ve başka bir ek gıdanın şart olmadığını anlamış bulunuyoruz.” [4]

Anne sütünün çocuğun büyümesini ve gelişmesini sağlaması yanında, çocuğun sağlığını koruma ve vücut direncini arttırıcı nitelikleri de şöyle özetlenebilir.

a) Anne sütünün çocuk doğar doğmaz (ilk on dakika içinde) emilmesi teneffüs ve idrar yollarının infeksiyonlarına karşı, çocuğun korunmasını sağlar. Çünkü bu ilk emme mikropsuz ortamda dünyaya gelen bebeğin, özellikle ağız ve mide-barsak sistemi iç zarları (gastro-intestinal) mukozalarının koruyucu bir madde ile (sekretuar Iga) örtülerek korunmasını sağlamış olur.

b) Anne sütünde, bebeğin sık ishal olmasına neden olan mikroplara karşı etkili bulunan bir koruyucu maddenin (IgG antikoru) varlığı da belirlenmiştir.

c) Anne sütü, bebeğin gereksiz şişmanlamasını önler ve onun Standard kiloda gelişmesine yardımcı olur.

d) Anne sütünün mikropsuz (steril) oluşu ve bakterilere karşı etkili bulunuşu yüzünden bebeğin gözüne damlatılması durumunda, gözü konjuktivitten (bulaşıcı bir göz hastalığı) koruduğu ve tedavi ettiği belirlenmiştir. Anadoluda gözü ağrıyan çocuğa anne sütü damlatılmasının nedeni budur.

e) Anne sütünün bir çeşit “aşı” görevi yapması nedeniyle özellikle geri kalmış ülkelerde, yalnız anne sütü ile uygun beslenen bebeklerin hastalanmalarının, kızamık, ishal ve pnömoniden (zatürre) ölümlerinin az olduğu görülmüştür.

f) Anne sütündeki lipazın (bir enzim türü) yağ sindiriminde önemli bir etkisi vardır. Çünkü bebeğin pankreasından ilk aylarda lipaz ve amilaz (protein sindirimde yer alan bir madde türü) salgılanması çok azdır.

g) Anne sütü ile beslenen bebeklerde allerji az görülür. Bebeğin inek sütü, soya sütü gibi değişik gıda allerjilerine karşı da anne sütü koruyucu bir niteliğe sahiptir.

h) Anne sütünün, bebeği orta kulak iltihabına karşı (otitis medi) koruyucu etkisi vardır.

i) Anne kızamıkçık (Rubella) aşısı olduğunda sütünde aşı virüsü görülmesine rağmen bebekte infeksiyon ve hastalık yapmadığı belirlenmiştir.

Sonuç olarak bu açıklamalar anne sütünün bebeğin biyolojik ve psikolojik bütün ihtiyaçlarının karşılanmasında yeri doldurulamayacak bir besin olduğunu göstermektedir.[5]

İşte çocuğun gelişmesinde bu derece önemli olan anne sütünü, öz anneden sağlama imkânı olmaz veya bebeğin sağlığı için gerekli görülürse, öz anneden başka bir süt anneden emme konusunda yararlanma da İslâm’ın önem verdiği bir husustur.

Kur’an-ı Kerim’de çocuğa süt emzirmeyi emreden ve teşvik eden ayetler.

Radâ sözcüğü arapça “radaa” kökünden mastar olup, bir çocuğun annesinin sütünü emmesi demektir. Bir isim olarak, süt kardeşliği ve süt hısımlığı anlamına gelir.

Doğan bir çocuğun en önemli gıdası anne sütüdür. Çocuğun fizik ve biyolojik gelişmesinde anne sütünün önemi günümüz tıp otoritelerince de ortaya konulmuştur.

SÜT EMZİRMEYİ EMREDEN VE TEŞVİK EDEN AYETLER

Kur’ân-ı Kerîm’de çocuğa süt emzirmeyi emir ve teşvik eden âyetler yanında emzirmeyi düzenleyen bazı hükümler de vardır.

Allah Teâlâ şöyle buyurur:

“Emzirmeyi tamamlatmak isteyen kimse için, anneler çocuklarını tam iki yıl emzirirler.”[1]

“Boşadığınız kadınlarınız kendisinden olan çocuklarınızı emzirirlerse, onlara ücretlerini verin. Bu konuda birbirinize danışarak hareket edin. Eğer anlaşamazsanız, çocuğu başka bir kadın emzirecektir.”[2]

“Biz, Mûsâ’nın annesine; “Onu emzir, sana ona ait bir tehlike gelince, kendisini denize (Nil Nehrine) bırak, korkma, üzülme biz onu sana yeniden geri vereceğiz ve onu elçilerden yapacağız.” diye vahyettik.” [3]

“Biz daha ilk günden, çocuğun sütanneleri emmesini engellemiştik. İşte o sırada kız kardeşi dedi ki: “Sizin için, onun bakımını üstlenecek, hem ona şefkatle bakacak bir aileyi göstereyim mi?”[4]

“Süt emziren analarınız ve süt cihetinden kız kardeşleriniz (de size haram kılındı)” [5] Çoğunluk İslâm fakihlerine göre, bir annenin kendi çocuğunu emzirmesi menduptur. Ancak emzirmek istemediği takdirde aşağıda belirteceğimiz istisnalar dışında kaza yoluyla emzirmeye zorlanamaz. Çünkü çocuğun emzirilme işi nafaka kapsamına girer ve bu da çocuğun babası üzerine vâciptir. Bu yüzden koca, karısını emzirmeye zorlayamaz. Çünkü; “Emmeyi tamam yaptırmak isteyenler için, anneler çocuklarını tam iki yıl emzirirler” (el-Bakara, 2/233) âyeti tavsiye niteliğindedir.

Ancak aşağıdaki durumlarda, anne çocuğunu emzirmeye zorlanabilir.

a) Çocuğun kendi annesinden başkasının sütünü emmemesi,

b) Başka bir süt anne bulunamaması

c) Çocuğun babasının olmaması ve kendisinin de süt anne tutabilecek bir malının bulunmaması durumlarında anne çocuğunu emzirir. Burada gaye, çocuğu helâk olmaktan korumaktır.

Yukarıdaki durumların dışında, anne çocuğunu emzirmekten kaçındığı takdirde, babanın bir süt anne tutması gerekir. Süt anne, çocuğu öz annesinin yanında emzirir. Çünkü anne için çocuğu “hıdâne” çağı süresince (bk. aşağıda “Hıdâne” konusu) yanında tutma hakkı vardır.

Baba, evlilik içinde olan veya ric’î (cayılabilir) boşamadan sonra iddet beklemekte bulunan karısına, kendi çocuğunu emzirmesi karşılığında bir ücret vermek zorunda değildir. Çünkü bu durumda kocanın nafaka yükümlülüğü sürmektedir. Bâin (kesin) boşama durumunda ise, kadın iddet içinde kazaen emzirmeye zorlanamaz. Hanefîlerin sağlam görüşüne göre, bu durumda anne, emzirme ücreti isteyebilir. Delil şu âyettir: “Onlar sizin için, kendilerinden olan çocuğunuzu emzirmişlerse, onlara ücretlerini verin.” [6] Bu âyet, boşanmış kadınlar hakkında inmiştir.

Mâlikîlere göre kadın önemli bir özrü bulunmadıkça, evli olduğu veya ric’î boşamadan dolayı iddet içinde bulunduğu sürece, çocuğunu emzirmeye zorlanır. Onlar “kadının çocuğunu iki yıl emzirmesini” öngören âyetin vücub ifade ettiğini söylerler. Ancak kadın zengin ve şerefli bir aileden olursa, emzirmeye zorlanamaz. Burada delil maslahata dayalı örftür. Diğer yandan bâin (kesin) talakla boşanan kadına çocuğunu emzirmesi vâcip olmaz. Delil, bu durumda kadının emzirme ücreti isteyebileceğini bildiren âyettir.[7]

Buna göre İslâm, yeni doğan çocuğun belli bir süre anne sütü ile bes­lenmesine önem vermiş, öz annenin herhangi bir nedenle çocuğu emzirememesi durumunda, süt anne yoluyla bu beslenmenin yine bir anne sütüyle yapılmasını öngörmüştür. İslâm’ın çıkışı sırasında, yeni doğan çocuğun sağlığı da dikkate alınarak çevre yerleşim merkezlerinde, aşiret ve kabilelerin yaşadığı yörelerde çocuklar bir süre süt anneye verilir ve emzirme işi bir ücret karşılığında yapılırdı. Hz. peygamber (s.a.v.)’in de iki yılın üzerinde süt annesi Halime (r. anhâ)’nın yanında kaldığı bilinmektedir.[8]

Kaynak: Prof. Dr. Hamdi Döndüren, Delilleriyle Aile İlmihali, Erkam Yayınları

 

Habere ifade bırak !
Habere ait etiket tanımlanmamış.
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yildizhaber.com.tr sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.