EMANETİ MUHAFAZA

Allah teala, insanlar arasında carî muamelelerin, düzgün ve ahenkli bir şekilde yürümesi için bir çok hükümler vaz etmiştir. Bunlardan biride emanete riayettir. Emanete riayet imanın kemalinde; ihanette imanın zevaline işarettir. Emanete riayet, insanlar arasında itimat ve muhabbetin devamına sebeptir. Emanet; korunması, saklanması ve eksiksiz olarak sahibine iade edilmesi gereken şey demektir. Emanet, bir mal olabileceği gibi sır olarak saklanması icap eden bir sözde olabilir. Korunması gereken bir namus olabileceği gibi, milletin mukadderatıyla alakalı devlet sırrı da olabilir. Hangi çeşit emanet olursa olsun, onu muhafaza etmemek hıyanet olur. Din ve dünya ile ilgili vazifeler birer emanettir, bunların ehli olmayan ellere verilmesi; işlerin aksamasına, yüz üstü serili kalmasına ve memleketin yükselememesine tesir edeceği için emanete hıyanettir. Siz kıymetli okurlarım Emanet, imanın ayrılmaz bir lazımıdır. Bunun bir fertten ayrılması demek, iman direğinden birinin çökmesi demektir. Resulüllah Efendimiz buyurmaktadır ki: “Üç şey kimde mevcut olursa - oruç tutsa, namaz kılsa, hac ve umre yapmış olsa, ben Müslümanım dese de o kimse münafıktır: bir şey haber verdiğinde yalan söyler, iyilik yapmayı vad etse sözünde durmaz kendisine bir şey emanet olunduğu vakit hıyanet eder.” Asr-ı seadette sözünde durmayan bir kimse parmakla gösterilirdi. Aradan geçen zaman içinde islamın ruhundan o derece uzaklaştıkki, emanete riayet eden, sır saklayan, sözünde duran insanlar büyük şehirlerde bile parmakla gösterilir hale geldi. Öyle ki, emanet hususunda hayattakilerden örnek veremiyoruz; ölmüş kişilerden misal göstererek (vaktiyle falan sülale içinde sözüne güvenilir bir adam varmış) diyoruz. “Emanete riayeti olmayanın imanının kemali yoktur. Sözleşmesine sadakati olmayanın dininin hayrı yoktur” Emanet deyip de geçivermemelidir. Buna riayet edilmeyişi bir milleti inkıraz ve izmihale sürükler. Cenab-ı Hakk’ın emaneti ne derece mühim tuttuğu şu ayeti kerimede açık olarak bellidir. Buyruluyor ki; “Biz emaneti göklere, yere ve dağlara arz ettik de onlar bunu yüklenmekten çekindiler, bundan endişeye düştüler. İnsan bunu sırtına yüklendi. Çünkü o çok zulümkâr, çok cahildir” Dağların yüklenmekten çekindiği, mukaddes emaneti yüklenen insan! Omuzlarına tahmil edilen vazifeleri hakkıyla yaptığın zaman, İslam-ı yücelteceğini; ihmal ettiğin zaman, İslam’a zarar getireceğini unutma! Her korkudan emin olayım diyorsan hıyanet yolunu tutma! Bir vazifeye bir şahsı tayin mevkiinde bulunursan, işi ehline ver. Vazifene asla ihanet etme. Resülüllah efendimiz bir hadisi şeriflerinde şöyle buyurmaktadırlar; “emaneti sana bırakana ver. Sana hıyanet edene bile hıyanet etme” Din kardeşlerim! İnsanlar, seadet asrından uzaklaştıkça, o devrin pırıl pırıl ahlakını ihmal etmeye başladılar. Önce vazifeleri terk ile kerahete bulaştılar, yavaş yavaş farzları bırakır oldular. Onları bu hal üzerine bulan yeni nesiller, ihmallere yenilerini eklediler. Emanet edilen bir sırrı saklamakla ilgili olarak asrı seadetten ve efendimizin hayatından bir örnek vermek isterim: hazreti Fatıma bir gün peygamber efendimizin huzuruna gelmiş idi. Resülü Ekrem kendisine (hoş geldin kızım)diye iltifat gösterdi ve yanında oturdu. Sonra, gizlice kulağına bir şey söyledi. Hazreti Fatıma hıçkırarak ağladı. İkinci defa gizli bir şey söyledi, bu defa da gülümsedi. Bunun üzerine Hazreti Aişe kendisine Resulüllah Efendimizin ne söylediğine Hazreti Fatımadan sordu. Fakat Hazreti Fatıma (Resulüllah’ın gösterdiği itimata karşı onun sırrını ifşa edemem ) dedi. Resulüllah efendimiz ebedi hayata göç ettikten sonra hazreti Fatımaya: “senin üzerinde bulunan analık hakkım için sana and ederek teklif ediyorum ki, Resulüllah’ın o gün sana söylediğini bana muhakkak haber vereceksin” dedi. Fatıma: “artık şimdi evet söyleyeceğim dedi. Resulü Ekrem ilk defa gizli bir şey söylediğinde; Cebrail’in Kur’an-ı her sene bir defa mukabele ettiğini, bu defa ise iki defa mukabele ettiğini haber vererek: “ben, bu durumdan ancak ecelimin yaklaştığını zannediyorum. Allah’tan kork, sabret. Ben senin için ne güzel öncüyü-m” buyurdu. Bunun üzerine ben, gördüğünüz şekilde ağlamıştım. Resulü Ekrem, benim figanımı görünce ikinci defa bana: “ya Fatıma, sen mümin kadınların seyyidesi olmaklığından hoşlanmaz mısın?” dedi. Bunun üzerine bende gördüğün gibi gülmüştüm. Emanete riayet etmeyen cemiyet ve topluluk bir gün yıkılmaya mahkûmdur.