BABALAR GÜNÜNDE BABASIZ KALMAK

Yine mi babalar günü. Yarın sizler babalarınıza koşarken ben babamın mezarının başında olacağım. Kaç yaşında olursanız olun; kaç hayat, kaç sevda, kaç sevinç yaşarsanız yaşayın yine de kabullenmekte güçlük çekeceğiniz durumdur.Herkesin babası vardı; yanaklarından öptükleri, koluna girip gezdikleri, zor günlerindeki gizli dayanakları, başları sıkıştıklarında koşa koşa yanına gidecekleri babaları. Benimse; yerin iki metre altında yatan, kalbi atmayan, beni duymayan, ağladığımda bana sarılamayan, sevindiğimde yüzünde gülümsemesi olmayan bir babam... Ne aldığım diplomamı görebilen, ne torununun üniversite diploması aldığını bilen, ne mezarı başında yüzlerce kez neden dediğimi bilen bir babam... Hep birşeylerin eksik yaşandığı, hep birşeylerin boğazınızda yumru yaptığı, hep keşkelerin bir bir sıralandığı, hep içinizde, hep acıtan, bir türlü kabuk bağlamayan bir yaraydı babasız olmak. Hep o kış günü gelir aklınıza sonraları... o son sarılışa, o son veda öpücüğüne; nereden bileceksiniz ki, son olacağını günün birinde? Her babalar günü buruk geçer sonraları işte bu yüzden, hep o kış  gününe takılır gider aklınız... Gözlerinizden boşalan yaşlarla birlikte...Babası olmayan tüm babasızlara.... Hayattaki konumunuz, ya da yaşınız ne olursa olsun, yine de küçük bir çocuğun burukluğunu yaşayacağınız bir gündür. Babam yok artık.Nerdeyse 40 yıla dayandı yokluğu. İlk başlarda zordur, ancak bir süre sonra babalar günü anlamsız gelmeye başlar çünkü o eksikliği her zaman yaşarsınız özel bir güne gerek kalmaz.Herkes babama ne alsam diye söylenirken senin aklından geçen bir çiçektir..Babamı 17 yaşımda kaybeden biri olarak tüm hayatım boyunca yaşadığım durum.Bakınca aslında hiç babalar günü kutlamadığını farketmek, babanın varlığının eksikliği yanında pek de önemli olmuyor.Napalım, engel olunamayan şeyler de var bu hayatta…